23 Nisan 2013 Salı

(Mevlid, Regaip, miraç, berat, kadir) KANDİL GECELERİNDEKİ HİKMETLER

Hamd, Son peygamber Hz Muhammede (s.a.v) vahyettiği kuran irşadıyla, İslam dinin zahiri ve batını ile kullarına ihsanda bulunan Allah’a mahsustur. Selama layık olan, cümle peygamberlerin imamı Hz.Muhammed ve evladı resul’dür.
Kuran’da “Allah katında / indinde din islamdır…” (Ali İmran-19) buyrulur. Ki Hz.Âdem’den Hz Muhammed (s.a.v) efendimize kadar, insanlığa tebliğ ve irşad da bulunan peygamberlerin öğretip tebliğ ettiği din islam’dır. İslam dinin ise bir zahir / dış yönü, birde batın / İç yani ledduni yönü vardır.
İslamın zahir yönüne ait olan ilimler, namazda kıyam şöyle olacak, secde böyle olacak, zekât şu şartlarda oluşur, orucun bozulup bozulmadığı durumlar gibi ibadetlerin dış yönünü ve insanlar arasındaki hak hukuk ve sosyal münasebetleri düzenler. Her mümin islamın zahiri olan şeriata uygun olarak ibadetlerini ifa eder ve sosyal ilişkilerini buna göre düzenler.
İslamın ledduni yönü ise; ibadetlerin içi / batını ile alâkalı olan ilimlerdir. Mesela hadisi şerifte “Namaz müminin miracıdır” buyrulur. Ki miraç kulun Hakk’a kavuşması olup, hakikatta bu miracın nasıl olduğu ve kul tarafından nasıl yapılabileceğini, Hac ibadeti Allah’ın evini ziyaret olduğundan, Hacc’ın hakikatının ne olduğu, zekât oruç vb. diğer ibadetlerin içi, yani batını ile münasebetlidir. Ki dinin zahir ve batın değerlerine riayetle ancak, olgun hakiki bir mümin olunup insan-ı kamil makamına ulaşılır.
Bu itibarla İslam dininin müminleri, dinin zahir yönü ile kulluk yapmakla beraber dinin batınına taallûk eden ibadetleri yapmakla da mükelleftirler. Bir kul dinin sadece zahiri ile yetinir de dinin batınını ihmâl ederse, o kimsenin kulluğu yetersiz ve eksik olur. Eğer bir kul, ben dinin batını ile alâkadarım, benim kalbim temiz ve niyetim iyidir gibi ahvâl ile dinin zahiri olan şeriatını ihmal ederse, o kimsenin de kulluğu yetersiz ve eksik olur.
Bunu beyanla, din’de kulluğun kemal bulması ve bir kimsenin insanı kâmil makamına ulaşabilmesi, ancak islamın hem zahiri hem de batını ile aydınlanmış bir kullukla mümkün olduğundan. Din’in ledduni hakikatindan nasipli olan arif ve ehli kemal, şeriata uygun kulluğa kesinlikle riayet etmekle beraber, islamın zahir ve batın yönüne vakıf kulluk ifa ederek yaşarlar.
Bu sebeptendir ki islamın batını ile daha alâkalı ibadetlerden olan kandil geceleri, dinin sadece zahiri ilimlerini tahsil etmiş olan hoca ve alimler tarafından, o gecelerin ledduni hakikatlarına uygun olarak
değerlendirilemez. Ve dinin zahir âlimleri birbirinden farklı olan her kandil gecesinde müminlere gündüz oruç tutmak, kaza namazı nafile namazı ve tesbih namazı kılmak, o gece uyumamak gibi hep aynı şeyleri yapmalarını söylerler. Ki bu söylem ve yaklaşımlar, aynı elinden rahatsız olana, başı ağrıyana, apandist ameliyatı gereken vb. gibi değişik dertleri olan hastaların hepsine tek ve aynı reçete ile şifa dağıtmak gibi bir tuhaflıktır.
Oysa bu gecelerin her birisi diğerinden farklı manevi zenginliklerle doludur. Ve her kandil gecesi ayrı ayrı ledduni anlam ve hikmetler içerir.
Kandil geceleri içerdiği hikmetlere uygun olarak mevlid, regaip, miraç, beraat ve kadir olarak isimlendirilmiş olup. Hicri takvime göre o yıl içindeki kandiller sırasıyla mevlid kandili ile başlar, sonra regaip, miraç ve berat kandilleri ile devam ederek, kadir kandili ile tamamlanır. Gerek kandillerin sıralanmasında, gerek her kandildeki ledduni hakikatlara ancak, İslam dininin zahir ve batın irşadıyla aydınlamış olan arifibillâh ve ehl-i kemâl ulaşır. Ve ulaştıkları irfan ile etraflarını aydınlatırlar. Böyle bir irşad aydınlığına mazhar olmamız dileğiyle, selamlar.

Nejdet Şahin

22 Nisan 2013 Pazartesi

HA MİM ile BAŞLAYAN SURELER


 Kur’an_ı Kerim de Ha Mim ile başlayan yedi sure vardır…bunlar: mu’min,fussilet,zuhruf,duhan,şura,casiye ve ahkaf sureleridir.
Resulullah s.a.v. buyurdular ki ha mim ile başlayan sureler cennet bahçelerinden bir bahçedir.yine buyudularki: her şeyin bir özü vardır Kur’an ‘ın özü ise ha mim lerdir..

Bu surelerin ilk ayetleri olan ha mimlerin şeyhül ekber muhyiddin arabinin tevilatınndaki açıklamalrı şöyledir…

 MÜ'MİN SURESİ
"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM"

'Rahman   ve Rahîm olan Allah adıyla"
1-  Ha. Mîm.

2-   Bu  Kiîab   mutlak  galip   "Aziz",   hakkıyla   bilen   "Aliym" Allah tarafından indirilmiştir.
3-  O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı şiddetli ve lütuf sahibidir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Dönüş ancak O'nadır.

Bu "Ha. Mîm" dir. Yani Muhammed perdesinin gerisindeki Hakdır. Çünkü O, hakikât olarak Hakdır, Muhammed ise yaratılış olarak. O'nu sevdi ve onun suretinde zuhur etti. Zuhuru onunla gerçekleşti.
"Bu Kitab.. .indirilmiştir."bu Muhammedi kitap; "Allah tarafından" indirilmiştir. Yani, onu vasfedilmiş zati sıfatlarını üzerinde toplamıştır. "Mutlak galip" celalinin perdeleriyle üstündür. Kitap Kur'an olduğu halde O "hakkıyla bilen" dir.

  ilmiyle zahirdir. Böylece Furkan (hakk ile batılı ayıran) olarak belirginleşir. Buna göre "Ha. Mîm" sözünün hakikâtteki anlamı: Allah'dan başka hiçbir ilah yoktur. Muhammed Allah'ın Rasulu'dur" şeklindedir. Yani hakikâti batın olup Muhammed aracılığıyla zuhur eden Hakk, Kitabın (nazil) indirilmesidir. O da her şeyi (bütünü) kapsayan cemin aynıdır ki, Allah'ın celalinin örtüleri altında O'nun izzetiyle gizlenmiştir. Gaybinin mertebeleri ve illiyet mazharları içinde Muhammedi surette indirilmiş olup ona dair ilmi Furkani akıl mazhannda zuhur etmiştir.
"Günahı bağışlayan..."dır. Nurunun zuhuru ve nefislerin ve tabiatların karanlıklarını örtmesiyle bağışlar. "Tevbeyi kabul eden" dir. Hayat ve varoluş örtülerinden arınan hakikâtin kendisine rücu etmesiyle günahı bağışlar.

 Azabı çetin" d\r. Şirk işlemek suretiyle başkasının yanında duran, tevhidle kendisine dönmeyen perdelenmişlere şiddetle azap eder. "Lütuf sahibi" dir. ilk istidada, kabul kabiliyeti oranında sahip olduğu   nura   fazladan   kemal   bahşetmek   suretiyle   lütufta   bulunur.
"Ondan başka hiçbir ilah yoktur." başta ve sonda, açıkta ve gizlide. Cezalandıran ve lütuf veren ilah sadece Allah'tır. "O'nadır..." her şeyin dönüşü, her halükârda O'nadır. Tevbe edip dönenin de, başkasının yanında durup cezaya çarptırılanın da.

 Bu dönüş ya O'nun zatına, sıfatlarına veya fiillerine yöneliktir. Hangisi olursa olsun, dönüş mutlaka O'nadır. Hiçbir şeyi O'nun kuşatmasının dışına çıkamaz. Dolayısıyla zatının dışında olamaz. Hiçbir varlık O'nun varlığının dışında var olamaz. Rabbinin her şeyin üzerinde şahid olması sana yetmez mi?
FUSSILET SURESİ

"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM"

"Rahman   ve Rahîm olan Allah adıyla"
1-  Ha. Mim.

2-  (Kur'an) Rahman ve Rahîm olan Allah'dan indirilmiştir.

3-  (Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış, tafsilatlı kılınmış bir Kitab'dır.
4-  Bu  Kitab,   Beşir (müjdeleyici)   ve  Nezir'dir (uyarıcıdır).   Fakat onların çoğu yüz çevirdi artık işitmezler.

5-   Ve dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır.  Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!

"Ha. Mîm." Hakk'ın Muhammedi surette zuhuru külli Kitab olarak "indirilmiştir"... Bu Kitab, Teklık zatından gelen bütün hakikâtleri kapsamaktadır. Teklik zatı ise bütünü kapsayan rahmani rahmet sıfatına sahib'dir. Yani bütün varlıklara varlığı ve kemali bahşedendir. Ayrıca, Muhammedi velilere has, rahimî rahmet sıfatına da sahib'dir.
Çünkü Muhammedi veliler, has irfani kemali ve zati tevhidi kabul etme istidadına sahib'dirier. Dolayısıyla bu Kitab, Furkanl akıl kitabıdır ki "ayetleri... açıklanmıştır." İndirilme süreciyle açıklanmış, "tafsilatlı kılınmıştır". Bundan önce cem aynında mücmel idi.

 Bu kitab "okunarak" sıfatların zuhuruna, istidatların meydana gelişine göre ayrıntılandırılmıştır. Bu halde bütünü kuşatmaktadır. "Arapça" okunan bir kitab'dır. Çünkü Rasulullah (s.a.v) Araplar arasında yaşamıştır.
"Bilen bir kavim için." istidatları O'na yakîn ve fıtratları da arındığı için ayetlerinin hakikâtlerini bilen kavme indirilmiştir. "Su Kitab beşirdir"...müjdeleyicidir; kemalatı kabul etme istidadına sahip ve O'nun nurunu görenleri kavuşma ile müjdeler. 'Ve Beşir'dir" uyarıcıdır; nefislerinin   karanlıklarıyla  perdelenenleri de azapla  uyarır.

 Lakin, onların çoğu yüzçevirdi." Çünkü başkalarıyla perdelendiler ve örtünme karanlıkları içinde kaldılar. "Artık işitmezler" Hakk'ın sözünü dinleyemezler. Çünkü kalp kulaklarında ağırlık vardır.
Nitekim, şöyle demişlerdir: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır." Çünkü, tabiat örtüleri ve nefis sıfatlarının perdeleri onların kalp gözlerini köreltmiş, kulaklarını da sağırlaştırmıştır. Onları kılıflar içine sokup adeta kapatmışlardır. Onunla kendileri arasına perde koymuşlardır.

 ŞURA SURESİ
"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM"

"Rahman   ve Rahîm olan Allah adıyla"
1-  Ha. Mim.

2- Ayn. Sîn. Kal

3-  Azız ve Hakim olan Allah, sana ve senden öncekilere de işte böyle vahyeder.

4-  Semavat'da   (göklerde)   ve   arz'da   (yerde)   ne   varsa   hepsi O'nundur. O, çokyüce "AIİy"dir, azametli "Azîm"dir.

5-  Neredeyse yukarılarından semalar da (gökler de) çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile teşbih ediyorlar ve arz'dakiler (yerdekiler) için mağfiret diliyorlar. Dikkat edin! Allah çok bağışlayan ''Gafur", çok esirgeyen "Rahiym"dir.

6-  Allah'dan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.

7-  Şehirlerin anası (oian Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman iğin, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyetîik.  (insanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli ateştedir.

8-  Allah dileseydi onları bir tek millet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur.
"Ha. Mîm. Ayn. Sîn. Kaf." Yani Hak, Muhammed'le (s.a.v) zuhur etti. İlminin zuhur etmesi kalbinin selameti iledir. Şu halde Hak, zahir ve batın olarak Muhammed'dir. İlim de Muhammed'in kalbinin eksiklikten ve ayıptan beri olması, selamette olmasıdır. Yani kâmil oluşu, perdelerden sıyrılıp açıkta olmasıdır. Çünkü kalbin arınması ilmin zuhur etmesidir.

 "İşte böyle..."senin mazharında gerçekleşen bu zuhur gibi ve de onun ilminin senin  kalbinde zuhur etmesi gibi "Sana ve senden öncekilere... vahyeder." Sana ve senden önceki Nebiylere böyle vahyeder. "Allah..." bütün sıfatlarıyla mevsuf olan Allah "Aziz"dir. Celal perdeleriyle, sıfatlarının örtüleriyle erişilmezdir.
"Hakim"dir. Kemalî istidatlara göre zuhur eder. Bütün kulları, istidatların kabul etmelerine göre aracılar ve mazharlar vasıtasıyla hidayete erdirir.

 "Semalar'da (göklerde) ve arz'da (yerde) ne varsa hepsi O'nundur." Her şey O'nun sıfatlarının mazharlan, mülkünün, malikiyetinin suretleri ve fiillerinin mahalleridir. "O, Aliy'dir" Varlıkların suretleriyle sınırlandırılmaktan, yine varlıkların aynleriyle taayyün etmekten yücedir.
"Aziym'dir." varlıklar O'nun saltanatı, karşısında büzülürler, küçülürler, azameti karşısında dağılıp yok olurlar. "Neredeyse yukarılarından semalar da (gökler) çatlayacak!" azametinin tecellilerinden etkilendikleri için kahrının ve saltanatının yüceliği karşısında tuz buz olup dağılacaklar neredeyse!

 "Melekler de,,." mücerret akıllardan ve tedbir edici nefislerden oluşan melekler de "teşbih ediyorlar..." O'nun zatını tenzih ediyorlar. Kendi zatlarından tecerrüt ederek kendi sıfatlarının kemalatıyla O'na hamdediyoriar.
"Arzdakiler (yeryüzündekiler) için mağfiret diliyorlar." Teklik huzurundan feyizlendikleri nurları onların aynları ve varlıkları üzerine indiriyorlar. "Dikkat edin! Allah çok bağışlayan "Ğafur'dur." Meleklerden ve insanlardan herkesin zatlarının karanlıklarını zatının nuruyla örter.

 "Çok esirgeyen "Rahiym"dir. sıfatlarının tecellileriyle kemalatı onların varlıklarının üzerine indirir. O'ndan başkası bunu yapamaz.

"Allah dileseydi onları bir tek millet yapardı." Kudretine dayalı olarak tümünün fıtrat üzere birleşen muvahhitler olmalarını sağlardı. Fakat O'nun işi, hikmete dayanır. Bu yüzden bazılarının adil muvahhidler, bazılarının ise zalim müşrikler olmasını dilemiştir.
Nitekim, bir ayette şöyle buyurmuştur: "Onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler." (Hud, 118) ki mertebeler ayrışsın, mutluluk "said'lik" ve "şakî'lik" bedbahtlık tahakkuk etsin, dünya ve ahiret, cennet ve cehennem dolsun ve her biri için ehil olanlar belirginleşsin, düzen kurulsun ve her şey düzenli bir şekilde akışını sürdürsün.

 
ZUHRUF SURESİ

"BİSMİLLAHİRRAHMANIRRAHIM"

"Rahman  ve Rahîm olan Allah adıyla"

1- Hâ- Mîm

2- Açıklayan Kitaba apaçık (Kitab-ı Mubiyn)e yemin olsun.

3-  Muhakkak biz onu Arapça bir Kur'ân kıldık, umulur ki sizler onu aksedersiniz.
 Varlığın başı olan Hakk'a "Hâ" ve sonu olan "Mîm" Muhammed'e yemin ederim. Ne büyük yemin! Çünkü bu yemin varlık bütününün aslını ve kemalini ifade etmektedir. Bu yüzden bu ikisine şehadet etmek; İslam'ın temeli, dinin direğidir. Bu ikisini birlikte benimsemek Hak mezhep ve dosdoğru dindir.
Çünkü varlığın ve tesirin tekliği cebir, varlıkta ve tesirde tafsilin ispatı ise kaderdir. Bu ikisi de "La ilahe illallah Muhammedurrasulullah" sözüyle birleştirilir. Bunun gerçekleştirilmesi sırat-ı müstakim (dosdoğru yol) ve sağlam dindir. Ya da kitapla uyumlu olacak bir açıklama yapacak olursak bundan maksat levh ve kalemdir.

 Çünkü yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Nun. Kaleme ve yazdıklarına and olsun..." (Kalem, 1) Bilindiği gibi bir kelimenin ilk harfi ondan kinaye olarak kullanıldığı gibi son harfi de bu anlamda kullanılabilir.
Dolayısıyla, ilk anlamı esas alırsak ayette geçen Kitabı Muhammed'in nefsi olarak tevil edebiliriz. Çünkü Muhammed'in (s.a.v) nefsi Hakk'ın cem ve tafsili açıklamasıdır ve çünkü Kitab (indinden) Allah katından indirilmiştir.

 "Bir Kur'an..." varlığın tüm tafsilatını cami, ilahi bütün sıfatları ve varlığın ve kemalatm tüm mertebelerini kuşatan "Arapça bir Kur'an kıldık"... ki size hitaben söylenenlen düşünesiniz ve "umulur ki sizler onu akledersiniz."Onu anlarsınız.

4- Muhakkak o bizim katımızdaki ana Kitab (Ümmü'l Kitab)da olup, çok yüce (Aliyy) ve hikmetli (Hakiym)dir.
O...ana Kitab'dadır..." bundan maksat, varlığın ilk mertebedeki aslı, ilk taayyünle mutlak varlıktan ayrılan izafi varlığın ilk noktasıdır ve sırf hüviyetten de sonra gelir. Buna şöyle işaret edilmiştir:

 "Katımızda... yücedir." yüksek değerdedir. Çünkü bundan öte yükseklik yoktur. "Hikmetli (Hakiym)dir..." hikmetle doludur. Çünkü eşyanın sureti, hakikâti, ayanı, sıfatları, varlıkların tertibi ve düzeni olduğu gibi onunla zuhur eder.
Ama ikinci anlamı esas alırsak bu tevil geçerli ve isabetli olmaz. Bu takdirde şöyle bir tevil gerekir: Bilakis bu, kendilerine delalet edilen ve icmali olarak yemin edilen tevhid ve tafsilin açıklayıcısı Kur'an'dır.

 "O...ana Kitab'dadır." Yani en büyük ruh. Bütün İlimleri kapsamıştır. Daha doğrusu her şeyi kapsar. Katımızdadır ve bize yakındır. İniş mertebelerinde hasıl olan sair ilimlerden daha yakındır. Çünkü ruha nakşedilen ledünni ilimdir ve o ruhların İlkidir.
Bazılarına göre bundan maksat mertebelere inişidir. Kur'an'ın hikmetli olmasından maksat da, nazari hikmeti kapsamasıdir. Bu da tevhid ve Nübüvvet gibi Hak itikatları ifade eder, ahiret ve benzeri halleri açıklar.

Sonra mükelleflerin fiillerine dair hükümleri, yani seri kuralları açıklamak, mertebelerde sülük etmenin keyfiyeti, kazanım ve bağışların sağladığı halleri beyan etmek gibi ameli hikmeti de kapsar.

DUHAN SURESİ
"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM"

"Rahman   ve Rahîm olan Allah adıyla"
1- Hâ- Mim

2- Açıklayan Kitaba "Kitab-ı Mübiyn'e"yemin olsun,
3-  Muhakkak biz O'nu mübarek bir gecede indirdik.   Muhakkak ki biz uyarıcıyizdir.

4- Her hikmetli işe o gecede hükmedilir, ayırd edilir.
5- Katımızdan (indimizden) bir emir olmak üzere. Muhakkak biz irsal ediciyiz (risalet göreviyle görevlendiriciyiz).

6-  Rabbinden bir rahmet olarak.  Muhakkak O,  kemali ile işiten (Semî)dir, her şeyi bilen (Aliym)dir.
7-   Semavat'ın  (göklerin),  arzın (yerin)  ve ikisinin arasmdakilerin Rabbidir. Eğer yakinen inanan (ikan) sahibiyseniz.

8-  O'ndan başka ilah yok'dur, hem diriltir hem öldürür. Hem sizin hem de evvel ki atalarınızın da Rabbidir.
9- Hayır! Onlar bir (şekk) şüphe içinde oynayıp duruyorlar.

 "Biz O'nu mübarek bir gecede indirdik..." Mübarek gece, Rasulullah'ın (s.a.v) bünyesidir. Çünkü bünye karanlık bir olgudur ve ruhun güneşini perdelemektedir. Rasulullah'ın (s.a.v) bünyesinin mübarek olarak nitelenmesi ise, hidayet ve adalet gibi rahmet ve bereket türlerinin Onun sebebiyle âlemde zuhur etmesi, Rasulullah'ın (s.a.v) mertebe ve kemalinin de Onunla artmasıdır.
Nitekim, yüce Allah, Rasulün bünyesini "Kadir gecesi" olarak da isimlendirmiştir. Rasulullah'ın (s.a.v) miracının bedenle birlikte gerçekleştiğini görmüyor musunuz? Çünkü Onun (s.a.v) bedeni olmasaydı, mertebeleri aşarak tevhide ulaşması gerçekleşmezdi. Kitabın bu gecede indirilmesi; bütün hakikâtleri kapsayan Kur'ani aklın, varlık mertebelerini tafsil eden, sıfatların ayrıntılarını ve sıfat tecellilerinin hükümlerini açıklayan, isimlerin anlamlarını ve fiillerin hükümlerini temyiz eden, ayıran furkani aklın Onda indirilmesine işarettir "her hikmetli işe o gecede hükmedilir." (her hikmetli iş o gecede birbirinden ayrılır) ifadesinin anlamı da budur.

 Ya da bundan maksat; apaçık Kitab "Kitab-ı Mubİyn" konumunda olan Muhammedi inzala, ki onun suretinde bir hakikâttir, ya da Kur'an'ın indirilişine (inzaline) işarettir.
"Muhakkak ki biz uyarıcıyadır." Biz âlem halkını Hz. Muhammed'in (s.a.v) varlığıyla uyarmaktayız. "Katımızdan bir emirle..." Yüce Allah hikmetli emri kendi katından olmakla tahsis ediyor. Çünkü her emir bir hikmete ve doğruluğa dayanmaktadır. Seri kurallara ve fıkhi hükümlere yaraşan da böyle olmasıdır.

 Emir, O'nun katından ve O'na hastır, işin aslı itibariyle bu husus kesin ve mutlaktır. Aksi takdirde emir, heva ve hevese, nefsani arzuya dayanacaktı. Muhakkak biz irsal ediciyiz... Çünkü risalet göreviyle görevlendirdiğimiz kullarımızı biz, Rabbinin bir rahmeti olarak Rasuller göndermekteyiz." Tam ve kâmil rahmeti âlemlere indirmekteyiz.
Bu rahmeti indirmekle dini ve dünyevi işlerin istikamet üzere olmasını, dünya ve ahtret hayatlarının ıslah olmasını, hayır ve kemalin, bereket ve doğruluğun âlemler arasında Onun sayesinde zuhur etmesini sağlamaktayız. Ya da şöyle bir anlam kastedilmiştir: Onlara yönelik kâmil ve şamil rahmetten dolayı sana göndermekteyiz.

 "O Semi'dir" işitendir. Nevalarından sadır olan dünya işlerine dair muhtelif sözlerini işitir. "Aliym'dir" Her şeyi kemaliyle bilendir... onların batıl inançlarını, bozuk ve yıkıcı görüşlerini, hayal ürünü, mesnetsiz işlerini, düzensiz yaşayışlarını bilir.
Bu yüzden, din hususunda Hakk'a ileten, dünya hususunda da maslahatlarını tanzim eden, din ve dünya hususunda onlara doğruyu gösteren, dosdoğru yolu açıklayan, hakiki tevhidi delilleriyle ortaya koyan, seri kuralları ve sünnetten kaynaklanan hükümleri düzeni korumak İçin yasaiaştıran Rasulu göndermekle onlara yönelik rahmetini göstermektedir.

 CASIYE SURESİ
"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM"

"Rahman  ve Rahîm olan Allah adıyla"
1- Hâ- Mim

2- Bu Kitab indiriimişdir. Aziz ve Hakiym olan Allah'dandır.
"Hâ. Mim." Yeminin cevabı hazfedil mistir çünkü "Kitab... indirilmiştir." ifadesi buna delalet etmektedir. Yani hüviyetin hakikâtine yemin ederim. Bundan maksat da her şeyin, küllün aslı, cemin aynı olan mutlak varlığa ve Muhammed'e, yani her şeyin, küllün kemali ve tafsilin sureti olan izafi varlığa yemin ederim ki muhakkak, bu iki varlığı açıklayan Kitabı inzal ederim... indiririm.

 Ya da "Hâ. Mim." İfadesi gramer açısından müpteda "Kitâb...indirmiştir." ifadesi de onun haberi kabul edilir. Ama bunun için de mahzuf bir muzafın takdir edilmesi gerekir. Yani, tafsil edilen Hakk'ın hakikâtinin zuhuru; Kitab'ın indirilmesidir. Yani Muhammedi varlığın gönderilmesi veya birçok yerde cem ve tafsil anlamını ortaya çıkaran, açıklayan Kur'an'ın indirilmesidir.
Nitekim bir ayette önce cem anlamında şöyle buyrulmuştur: "Allah şahidlik eder ki kendisinden başka Hah yoktur." (Al-i İmran, 18) sonra bu anlam şu İfadeyle tafsil edilmiştir: "melekler ve ilim sahipleri de." Kitabın indirilmesi" ...Allah'dan"dır. Yani cem aynındandır. "Aziz ve Hakim olan.." kahır ve lütuf tafsili suretinde indirmiştir. Ki bu ikisi isimlerin (esmaların) anasıdır. Kaynağı da sıfatlardaki çokluktur. Çünkü kahır veya lütuf kapsamına girmeyen hiçbir sıfat yoktur.

 AHKAF SURESİ
"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM"

"Rahman  ve Rahîm olan Allah adıyla"
1-Hâ - Mîm

2- Bu Kitab'ın indirilmesi Aziz ve Hakiym Allah'dandır.
3-  Biz semavat'ı arz'i ve ikisi arasında bulunanları biz, muhakkak olmamız   hakk   olarak   ve   belli   bir   ecele   eriştirmek   için   yarattık. Küfredenlerse uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.

"Semavat'ı, arz'; ve ikisi arasında bulunanları biz, muhakkak Hakk olarak (yerli yerince) ...yarattık." değişmez, Tek, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her şeyin varlığının dayanağı olan mutlak varlık ile yarattık- Ya da Vahdetin gölgesi ve bütün çokluğun düzenleyicisi adalet ile yarattık. Nitekim, "Gökler (semavat) ve yer (arz) adalet ile kaimdir" denilmiştir "Ve..." takdirimiz gereği "belli bir ecele eriştirmek için"... belli bir süre tayin edilmiş vakit için yarattık.
Belli bir kemale ulaşmaları için yarattık. Ki varlık bu kemale doğru yol alır. Bu da Mehdi'nin (a.s) zuhur etmesi, Tek ve kahredici güce sahib zatın ezelde olduğu gibi tek varlığıyla tebarüz edip her şeyi yok etmesiyle gerçekleşen büyük kıyamettir. "Kafirler..." İnkâr edenler; Hakk'dan perdelenmek suretiyle inkâr edenler "uyarıldıkları şeylerden..." bu kıyamete dair uyanlardan "yüz çevirmektedirler."