22 Haziran 2015 Pazartesi

Ramazan, teravih, temcit/sahur ve Bayram’ın hakikati hikmetine dair. (ABDULMALİK HİLMİ Hz. divanı şerhinden/açıklamasından

Bismillâhirrahmanirrahim

Meh göründü oldu ilan "veftirûya sa’imün"
                  Derk u teşbih ve teravih eyleyin ya kaimun

Meh: Ay,Kaimun: Ayakta duranlar, vaktini ibadetle geçirenler, Derk: incelikleri iyice kavrama, anlama.“Ve veftirü ya sa’imün: Ey oruç tutanlar iftar ediniz.” (Hadisi şerif)teşbih; benzetme teravih; ramazan ayında gece yatsı namazından sonra kılınan namaz, demektir.
Kuran’da;Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.” (Bakara- 185) Buyrulur ki oruç ayı olan ramazan, hicri takvimi oluşturan on iki aydan birisidir.
       Hicri takvime göre bir ayın sona ermesi ve yeni ayın girmesi, hilâlin (ayın) gözükmesiyle başlar. Teravih ise, ramazan ayının girmesiyle geceleri yatsı namazından sonra kılınan namaz olup, teravih kelime anlamı olarak rahatlamak demektir. Hakikate göre teravih, insanın mazhar olduğu sekiz sıfatı subutiyenin fenası /  yokluğu ve tevhidi sıfat keşfi irfanıyla dâhil olunan, sıfat cenneti irfanının zevk-i rahatlığını remzeder. Ki teravihin bu hakikat manasına binaen Resulullah Efendimiz, teravih namazını sekiz rekât kılmıştır. Kemal zurnacı Hz; “Malik ef. Tekkede teravih namazını kıldığında sekiz rekât olarak kılardı” buyurmuştur.   
Bunu ifadeylemeh göründü oldu ilan "veftirûya sa’imün," buyruluyor. Yani, yeni meh / ay görünüp ramazan ayı girdiğinden, “Ey oruç tutanlar iftar ediniz.” (Hadisi şerif) buyruğunca oruç tutarak iftar edin demektir. Ve devamlaDerk u teşbih ve teravih eyleyin ya kaimun yani ramazan ayına mahsus olan teravih namazını kıldığınız gibi, teravihin hakikat ve hikmetini araştırın. Ve teravihin hangi hikmet ve manayı teşbih ve temsil ettiğini derk edin / inceliklerini kavrayın, ey ramazan ayında ibadete kalkanlar, buyruluyor.

                  "Savmurruyetih ve İftirû" dedi habib
                  Gitti savmu hem teravih zevk eden ya 'abidan

      “Savmurruyetih ve ‘iftiru:Ayı gördüğünüzde oruç tutun iftar edin,” (Hadisi şerif)Savm:Oruç,Abidan: İbadet edenler, demektir.
Buna göre; Allah’ın ve cümle müminlerin habibi / sevgilisi, Hz.Resulullah Efendimizin, “Ayı gördüğünüzde oruç tutun iftar edin.” beyanındaki hakikat ve hikmete erişebilen abidler/kullar) ancaksavmın (orucun) ve teravihin zevki ile zevklenmeye gidebilirler, buyruluyor.

Subh-ı kurbetde müezzin irci'ıhitab kılar 
                   Döşeğinden camiye iden rücu' ya na'imun

Subh-ı kurbet:Sabah namazı yakınlığı, Müezzin: Ezan okuyan, İrci’i: Dön,Rücu: Dönmek,Naimun:Uyuyanlar, uykuda olanlar, anlamındadır.
Sabah kurbeti / yakınlığı; zikri daim ile kalbi gaflet uykusundan uyanmış olan bir kulun, mürşidi kâmilin makamatıtevhid telkin-i irşadına mazhar olmasıyla, kendinde ve cümle eşyada mevcut olan rabbini müşahede etmesinin yakınlığıdır. Müezzin ise, ezan okuyarak cümle müminleri namaza, insanlığı felâha / kurtuluşa davet eden kimsedir. Ki müezzinler iki kısım olup birincisi; Genel / umumi davetçi olan ve minareden ezan okuyandır. İkincisi ise tevhidi hakiki davetçisi olan zamanın kâmil mürşididir. Ve zamanın mürşidi kâmili hususi / özel davetiyle Hakk’a talip olanlara, zikri daim ve tevhit mertebeleri olan Allah’ın makamlarını telkin eder.
       İşte kalbi zikri daim ile uyanmış olan salike, kâmilin meratibi tevhit olan Allah’ın makamlarını telkin etmesiyle o salik, mevhum, bilinmez ve görünmez zannetiği rabbini enfusunda (kendinde) ve afakında (kendinin haricinde) müşahede eder. Ki, kâmilin bu telkini ile salikin rabbine vasıl olup kavuşması onun, “irci’i - rabbine dön” hitabına mazhar olarak rabbine rücu edip dönmesidir. Bunu ifadeyle kuranda; “Ya eyyetühennefsülMutmainneh,İrcı’i ila Rabbikirazıyetenmarzıyyeten; Fedhuliyfiyibadiy; Fedhuliycennetiy / Ey mutmain olmuş Nefs. Sen O’ndan razı O da senden razı olarak Rabbine dön. Gir / Dâhil ol Kullarımın arasına. Gir / Dâhil ol cennetim’e. (Fecr- 27…30) Buyrulur.    
        Bu itibarlasubh-ı kurbetde müezzin irci'ıhitab kılar, döşeğinden camiye iden rücu' ya na'imun, beyanından maksat, zikri daimle kalbi gaflet uykusundan uyanmış olan kulun, kâmilin tevhit makamı telkiniyle rabbin müşahedesine erişmesi o kul’un, “irci’i / rabbine dön” hitabı ile rabbine rücu etmesidir. Bu aynı müezzinin sabah ezanı davetiyle uyuduğu döşekten / yataktan kalkan bir müminin, camiye yönelip rücu etmesi gibidir, deniliyor.    

Hammama girin bu varlık pisliğini yıkanın
İzdivâc-ı zât u evsaf birleninyâvâsılûn

          Hamam: Yıkanıp temizlenilen ve kirlerden arınılan yer, mekân, Varlık pisliği: Şirk pisliği, İzdvac: Evlilik, erkek ve kadının yasal meşru şekilde evlenerek aile birliğini oluşturmalarıdır.
Cenabı Hak Kuran’da; “Ey inananlar Müşrikler bir pisliktir...” (Tevbe- 28) buyurur ki şirk, nispet varlık pisliği olup yüce Allah’ın, Şirkten başka olan günahı affedebilirim, şirki affetmem.” (Nisa- 48,116) dediği affedilmeyen günahtır. Ve şirk, aynı zamanda Peygamber Efendimizin;“Ümmetimin gizli şirkinden korkarım.” buyurduğu ve ümmeti için korktuğu günahtır.
        Bu itibarla mana yönüyle hamam mürşidi kâmilin meclisidir. Ve bir insan, kâmilin meclisine girip dâhil olursa o meclisten hâsıl olan irşat aydınlığıyla o kişi, manevi kirlerden, manevi pisliklerden ve günahlardan arınıp temizlenir. Ki bir kimse kâmilin tevhidi ef’al, tevhidi sıfat ve tevhidi zat telkin-i irşadına mazhar olmakla ancak, kendine ve cümle âleme cehaletle nispet ettiği varlık pisliği olan gizli şirkten arınıp tertemiz olur. Ve böyle bir kul, Hakk’ın vahdet-i zatına / zat birliğine kavuşmakla birlenir. Yani birile bir olur.
        Bunu beyanlahammama girin bu varlık pisliğini yıkanın, İzdivâc-ı zât u evsaf" birleninyâvâsılûnbuyruluyor. Yani kendine ve cümle âleme nispet ettiğin varlığın pisliği olan gizli şirki, kâmilin telkin-i irşadıyla fena / yok ederek yıkanın, temizlenin. Ve rabbin zat-ı vahdetine / bir’liğine vasıl olup, birile bir olun, demektir.   

                  Varlığın postunu herkes omuza bugün alın
Mescid'ül-fenaya onu döşetin ya ferraşiyyûn

       Varlık postu:Kulun kendine nispet ettiği vücut varlığıdır. Mescid’ül fena: Fena mescidi, yoklukla secde edilen mescit, Ferraşiyyun: Cami, mescit gibi mekânların temizliğini sağlamak, kilim halı hasır gibi mefruşatını yayma hizmetleriyle vazifeli kişiler, döşeyiciler, demektir.
      Bu itibarla Varlık postu, kulun nisbet-i vücudu olup bunu ifadeyle Resulullah Efendimiz:“Vücut günahı hiçbir günahla mukayese edilmeyen büyük günahtır.”demiştir. Ki bu vücut günahından bir kimse ancak mahvı vücut ederek yani fenafillâh keşfi irfanı ile fenaya / yokluğa ulaşmakla soyunup kurtulabilir. Ki böyle bir kul, mescidül fenada, yani yokluk mescidinde soyunduğu nispet vücudunu ayaklar altına döşeyip, yokluk / fena secdesini yapar.
Bunu bayanlavarlığın postunu herkes omuza bugün alın, mescid'ül-fenaya onu döşetin ya ferraşiyyûnbuyruluyor. Yani fenafillâh keşfi irfanıyla kendine nispet ettiğin varlığından soyunarak, yokluk kulluğuna arif ol da, mescidül fenada nispet vücudunu post gibi ayaklar altına döşeyerek, yokluk / fena secdesini yap, demektir. 

Hane'-i varlıktan 'avdet eylemek 'iyd’lemurad
Malile evladı bırakmak cami'denmurad ya maşiyyun

        Hane-i varlık:Nispeti varlık evi, Avdet; Geri gelme, dönme, İyd:Bayram,Maşiyyun: Yürüyenler, demektir.
        Bu itibarla cümle âlemin ve kulun varlığının hakikati cenabı Hak iken kul, bu imtihan âleminin tesiri ile gaflete düşerek cehaletle cümle âleme ve kendine varlık nispet eder. Bu nispet varlıklar mal sevgisi, evladı ıyâl / aile sevgisi ve can sevgisi olmakla üç esas olarak kulun gönlünde tezahür eder. Ehli kemal, “gönülde zahir olan bu üç sevgiden malın karşılığı fiil, evladı iyâl/ailenin karşılığı sıfat, canın karşılığı ise zat’tır.” demişlerdir. Ki bir kimse, gaflet ve cehaletle Hakk’ın fiil sıfat ve zat tecellilerini kendine nispet etmekle, kendinin varlık hanesini oluşturduğunu zanneder.
       Cümle peygamberlerin ve mürşidi kâmilin irşat ve tebliğinden maksat, insanın kendine nispet ettiği fiil, sıfat ve vücut varlığının Hakk’a ait olduğunu bildirip, Hakk’ın fiil, sıfat ve zat mertebeleri müşahedesine kulun erişmesini sağlamaktır. Bunun için Kâmil mürşidin irşadı; kulun cehaletle kendinin zannettiği varlığın aslı hakikatinin cenabı Hak olması müşahedesine saliki eriştirmekten başka bir şey değildir.
Bu itibarla hane'-i varlıktan 'avdet eylemek 'iyd’lemurad Malile evladı bırakmak cami'denmurad ya maşiyyunbeyan olunuyor. Ki kul’un bayramı, hanei varlığını cehaletle kendine nispet etmekten avdet edip dönmesidir. Teravih namazı için camiye gitmenin hakikati muradı ise, insanın gönlündeki mal ve evladı ıyâl sevgisini terk edip, fiilullah ve sıfatulluh müşahedesine ulaşma yolunda yürümesidir, deniliyor.

Kalb-i mü'minbeyt-i Hakk'dırşah-ı kevneyn dedi hem
Kalb-ü nakl etmek varından biliniz ya zahibun

        Beyti Hak: Cenabı Hakk’ın evi, Şahı kevneyn:Dünya ve ahiret iki âlemin padişahı Hz. Muhammed (sav),Zahibun: Zanna kapılanlar, zan ehilleri, demektir.
Bu beyitte Hz.Resulullah Efendimizin,“Hakk’ın evi Müminin kalbidir.” buyurduğu beyan ediliyor. Ki bunu ifadeyle Cenabı Hak ise hadisi kutside; “Ben göklere ve yere sığmam ancak mümin kulumun kalbine sığarım.”Diyor. 
      Buna göre, her kalpte Allah’tan gayrı türlü varlıkların sevgisi olur. Ve insan, kalbinde sevgisini taşıdığı bu masiva, yani Allah’tan gayrı olan tüm eşyanın ve kendinin müstakil varlıklarının olduğunu zannetmekle, zan ehli olup zanna tabi olur. Bunu ifadeyle Kur’an-ı Kerim’de “…ve gerçekten zan, Hak’tan yana hiç bir fayda vermez.” (Necm-28) Başka bir ayette ise “Onlar zandan başka hiç bir şeye uymuyorlar. Doğrusu da şu ki; zan, Hak’tan hiç bir şey ifade etmez…” (Yunus-36) buyrulur. İşte bu zanlardan ve zan ehli olmaktan kurtuluşun çaresi, mesleki resulde Kâmilin zikri daim ve makamatı tevhit irşadıyla gerçek / hakiki müminliğe ulaşıp, Allah’ın evi olan kalpte Allah sevgisinden ve Allah’tan gayrı hiçbir şey bırakmamaktır. Bunu ifadeyle Kuran’da; “Gerçek / hakiki müminler ancak o kişilerdir ki; Allah’ı zikrettiklerinde kalpleri titrer ve onlara Allah’ın ayetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır ve onlar yalnız Rab’lerine güvenip / tevekkül ederler.” (Enfâl-2) buyrulur.
       Bunu ifadeylekalb-i mü'minbeyt-i Hakk'dırşah-ı kevneyn dedi hem, kalb-ü nakl etmek varından biliniz ya zahibundeniliyor. Yani, dünya ve ahiretin sultanı olan Hz. Muhammed, (sav) “Hakk’ın evi Müminin kalbidir” buyurdu. Ki bir kalbin masiva, yani Hak’tan gayrı olan varlıklardan arınmakla ancak Allah’ın evi olacağını bilin, ey zan ehilleri, demektir. 

Da'vet-i cami'de üç nida ile olur heman
                  Biri temcid-i es-sela ezan dahi ya câiyyun

Temcid:Sabah namazının vaktinden evvel minarelerde okunan ilahi, dua ve niyaz, Essela:Hz.Muhammedi (sav) selamlamak için minareden okunan salâvat / selamlama, Ezan:Müminleri namaza, insanlığı felaha / kurtuluşa davet için müezzin tarafından minareden okunur, Caiyyun:Makam ehli olanlar, anlamındadır.
Bunu beyanla camiden yapılan davet üç türlüdür; biri minarelerden okunan temcid, ikincisi sela, üçüncüsü ezan nidası(sesi) ile yapılır ey caiyun, (ey makam ehilleri) buyruluyor. Yani ey tevhit makamları keşfi irfanına mazhar olmuş arifler, gerek temcid, gerek selâ, gerek ezan okunmasındaki ledduni hikmetleri araştırıp, bunların hakikatine erişmeye çalışın, demektir.  

                  Okunur temcid döşekten nâimun uyanmaya 
                  Es-salâ ıslahı nefsi kılmaya ya yâkızun

Naimun: Uyuyanlar, Yakizun:Uyku ile uyanıklık arasındakiler olup bunlar, zikri daimle gaflet uykusundan uyanmış olmalarına rağmen, henüz tevhit makamı irşadıyla uyanmamış olan zikir salikleridir.      
Buna göre, uyuyan bir kimsenin kendinde ve etrafında olan biten gerçeklerden haberi olur mu? Olmaz. Uyuyan kimsenin etrafını ve gerçekleri görebilmesi için önce uyanması gerekir ki, bir insan ancak uyandıktan sonra kendinde ve etrafındaki olan biteni görebilir. İşte gaflet uykusu da, kulun kendinde ve cümle eşyada mevcut olan rabbini müşahedesine ve rabbine kavuşmasına mâni olur.
Cenabı Hak; “Rabbini içten yalvararak ve gizlice sesini yükseltmeden sabah akşam zikret, gafillerden olma.” (Araf-205) buyurur. Bu ve benzeri ayet beyanlarından anlaşıldığı gibi, zikr-i daimle Hakk’ı zikretmeyenleri Kur’an, gafil olarak vasf ediyor. Ki, zikr-i daimle gafletten uyanan bir insanın uyanıklığı ebedî olup bu uyanıklık, gerek bu âlemde gerekse ahirette ve cümle âlemlerde devam eder. Bunu ifadeyle Hz. Resulullah, “Allah bir kulun kalbini zikrullahla kurdu mu bir daha durdurmaz…” demiştir. Bu itibarla minareden okunan temcidin, insanı döşeğindeki / yatağındaki uykudan uyandırıp oruç tutmaya hazırlaması gibi zikri daim, gaflet uykusundaki kulu gafletten uyandırıp rabbin huzur-u vuslatına (rabbine kavuşmaya) hazırlar.
Esselaise zikri daimle gaflet uykusundan uyanmış olan saliki, fenafillâh keşfi irfanıyla nefsini / kendini islâh (terbiye) ederek, Muhammedi ahlâkla ahlâklanma gayretine davettir.
 Bunu beyanlaokunur temcid döşekten nâimun uyanmaya, essalâ ıslahı nefsi kılmaya ya yâkızunifadesinin anlamı şöyledir; Ey zikir salikleri! Minareden okunan temcidin, yatağında uyuyan kişiyi oruca hazırlanması için uyandırması gibi zikri daim, gaflet uykusundaki rabbinden gafil olanları uyandırır. Selâ ise; Nefsini / kendini fenafillâh keşfi irfanı ile ıslâh eden kulu, resulullah’ın (sav) ahlâkıyla yaşama gayretine davettir, deniliyor.

                  Ezan olur muştulukçı dost cemale koşuşun
                  "Kadtecella" nuru zatı eyyühe'l-u'uşşâkıyyun

        Muştulukçu:Müjdeci, sevinçli haber getiren, "Kadtecella" tecelli eden, Nuru zat: Hakk’ın zat nuru / aydınlığı, Eyyüheluşşakıyun:Ey âşık olan kimseler, demektir.
        Buna göre ezan, namaza davettir ki namaz kulun rabbi ile buluşup kavuşmasıdır. Bunu ifadeyle Resulullah Efendimiz; “Namaz müminin miracıdır” buyurmuşlardır. Çünkü namaz, beytullaha / Allah’ın evine yönelerek “Allahu ekber” olan iftitah tekbiriyle başlar, Allaha kıyam rüku secde edilerek, Allah zikir ve tespih edilerek devam eder ve selam verilmekle namaz tamamlanır. Ki namaz müddetince hiç kimse ile veya hiçbir şeyle meşgul olunmayıp daima Allah ile meşgul olunduğundan, vakitle kılınan namaz ilmi şeriata göre miraçtır.
İlmi hakikate göre miraç; namazın hakikatı gereğince iftitahtekbiriyle masivayı, yani Allah’tan gayrı olan her şeyi terk etmekle Hakk’a vasıl olup, Hakk’a nazar ederek Hakk’ın bekayı ebediyetine kavuşan kulun, Hak’la beka ebediyet bulmasıdır.
        Bunu ifadeyle ezanmüminlerin dostu,  sığınağı, velisi olan rabbin cemal tecellilerine koşup, bekabillâh marifetiyle ebediyet bularak zat-ı ehadiyet nur-u tecellisini Hak âşıklarına muştulayan / müjdeleyen davettir, buyruluyor.

              Üç düğüm oldu işaret çözmeye bayramın
              Bu ukûduhallder yener şimdi ya zünnariyyun

Ukud:Düğümler, Zünnar:Papaz ve keşişlerin beline bağladıkları ip olup, şirk alametidir,Zünnariyun:Şirk ehilleri demektir.
Buna göre, halkın ramazan bayramı olarak bildiği üç gün olan fitre bayramının hakikatine erişebilmek için, tevhidi hakiki keşfi irfanı ile gizli şirkten kurtulup arınmak icap eder. Çünkü gizli şirki, kulun kendine nispet ettiği fiil sıfat ve vücut varlığı olan üç düğüm oluşturur. Ki bu üç düğüm,bir tevhidi efal, iki tevhidi sıfat, üç tevhidi zat mertebeleri keşfi irfanına ulaşmakla çözülür.
  Bu itibarla bir kişi bu tevhit mertebeleri keşfi irfanına mazhar olduğu oranda, bu üç ukudu (düğümleri) halledip gizli şirkten arınır. Ve böyle bir kul, fitre bayramının hakikatine ulaşmasına engel olan şirk alameti zünnarın üç düğümünü çözmeyi başarmakla, gizli şirki yenerekzünnariyun (gizli şirk ehli) olmaktan kurtulur. Allahu âlem.

Hamdulillah eyle Mâlik çünkü çekdinzünnârın
Fıtri verdin 'abid kıldın Hak diye ya salimun

              Elveda ya şehr-i rahmet merhaba ya dost cemal

Salimun: Esenliğe, selamete çıkmış başarmış olanlara denir ki, salimleri ifadeyle Kur’an’da: “Bir gündür ki o, ne mal, ne oğullar fayda verir. Yalnız kalb-i selimle Allah’a varan kurtulur.” (Şuara- 88,89) buyrulur.
Müminlerin oruç tuttukları ramazan ayı, nasıl ki hicri takvime göre on iki aydan bir ay ise şevval, ramazandan sonra giren ayın ismidir. Ve şevval ayının girmesiyle üç gün devam eden fitre bayramı başlar.
Yüce Allah’ın;“Nefsini / benliğini temizleyip / arındıran gerçekten kurtuluşa ermiştir. Rabbini zikretmiş ve namazı kılmıştır o.” (Ala-14,15) beyanı hikmetince fıtır sadakasının hakikati, kulun nispet vücut varlığını fena etmesidir. Fıtır bayramının hakikati ise, vücut şirkinden arınarak rabbine kavuşan kulun rabbin cemalini zat, sıfat ve efal zuhurunda müşahedeyle cennetül zat, cennetül sıfat ve cennetülefal olan irfan cennetleri ile zevklenmesidir. Ki bu üç irfan cenneti keyfiyetini ifadeyle fıtre bayramı üç gün olarak kutlanır. 
        Bunu beyanla Malik Ef. Hz. kendini muhatap ederek bizlere; Hamd / övünmek Allah’a mahsustur. Hakikate göre gizli şirk zünnarını çekip çıkaranların ancak, fıtır sadakasını vereceklerini ve cenabı Hak’tan gayrı müşahede etmeyen salim bir kulluğa erişmekle de bayram edeceklerini beyan ediyor. Ve rahmetin, iyiliklerin, hayır ve hasenatların açığa çıktığı ramazan ayının bitmesini ifadeyle de ramazana elveda, şevval ayı ile başlayan, Fıtır Bayramına ve Fıtır Bayramının hakikati olan Allah’ın dostcemalini (güzelliğini) müşahedeye de, merhaba diyor. Allah her şeyi en iyi bilendir.

Şiir: Abdulmalik Hilmi Hz.
Şerh/açıklama: Nejdet Şahin