16 Mart 2016 Çarşamba

İSRA 79 Ayeti’nin yorumu/açıklaması

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM 
  
       Bizleri, habibi/sevgilisi Muhammed Mustafa’ya (sav) ümmet kılan âlemlerin rabbi Allah’a hamdolsun. Habibine/sevgilisine ve evladı resule/ehli beyte selam olsun, rabbim onların meclisinden bizleri ayrı komasın.   
       Ey mümin kardeşim! Ümmeti Muhammed’e dosdoğru hidayet yolunu açıklayan yüce kitabımız Kuranı kerimde Allah u ta âlâ şöyle buyurur: Ve gecenin bir kısmında kalk! Sana özgü/mahsus bir nafile ile hacet/ihtiyaç gider. Umulur ki; rabbin seni makamı Mahmud’a (övülmüş makama) ulaştırır. (İsra-79)  
Bu ayet birçok zahiri ilimlerin âlim ve müfessirleri tarafından yorumlanmış ve bu ayete,  kalk gece namaz kıl veya kalk gece kuran oku gibi türlü manalar vermişlerdir. Biz ise bu ayeti inşallah mazhariyetimiz nispetinde ledduni hikmet yönüyle değerlendireceğiz.  
Bu itibarla, bu ayet nüzulüyle evvela resulullah (sav) efendimize hitap etmesiyle beraber, tüm zamanlarda kuran okuyan her mümine de hitap eder. Ve bizler, kıyamete kadar insanlığa dosdoğru hidayet yolunu gösteren kuranı, her zamanda okuyana hitap eder şuur ve anlayışıyla okursak, ancak o zaman kuranın ledduni hikmetlerine erişebiliriz.  

      Buna göre; “gecenin bir kısmında kalk” ayet beyanındaki gece kalkma buyruğuna muhatap olan kimdir? Denilir ise, cevaben şöyle deriz:  
Bu yeryüzü olan kesret (çokluk) âleminde, tüm zamanlarda velâyet irşadı yapan zamanın Kâmil mürşidini bulmuş. Ve kâmil mürşitten mesleki resul seyri süluku görerek, nefsinde/kendinde ve afakında yani cümle eşyada mevcut olan rabbine vuslat ederek kavuşmuş. Ve Hakk’ın vahdet-i zatına (zat bir-liğine) ulaşarak, Hakk’ın bir-liğiyle bir olmakla nazarında (bakışında) hep Hak olan arif ve sadıklardır.  
Çünkü bu sadıkların, fenafillâh (Allah’ta yok olmak) keşfi irfanıyla ulaşmış oldukları mertebenin müşahedesinde hep zatı vahdet olur. Ki vahdet; hikmeti itibarıyla tüm renkleri örten ve renklerin anası olan siyahlığı ve geceyi remz eder. Bu itibarla, Hakk’ın zatını remz eden Kâbe’nin yani beytullahın örtüsü gecenin rengi olan siyahtır 
İşte tevhidi efal, tevhidi sıfat ve tevhidi zat keşfi irfanıyla Hakk’ın zatı vahdet gecesine erişmiş olan arif ve sadık kuluna hitap ile rabbimiz, gecenin bir kısmında kalk buyuruyor. Ki ayette ifade olunan gecenin bir kısımdan maksat, tevhit makamlarının her bir makamının bir kısım (bölüm) olmasıdır. 

Ayetin devamında ise; sana özgü/mahsus bir nafile olarak hacet/ihtiyaç gider” buyruluyor:  
Ey kardeşim! Ayetteki bu “sana özgü/mahsus” beyanıyla Nur-u Muhammed (sav) ifade ediliyor. Ki bunu beyanla Pir Seyyit Muhammed Nur Hz.leri; Resulullah efendimizin biri vücudu unsuru, ikincisi vücudu misâli, üçüncüsü vücudu Nur-u Muhammed olmakla üç vücudu vardır”. Buyurur.   
Ki resulullah efendimizin unsur bedeni “bende sizin gibi beşerim (Kehf-110) ayetiyle beyan olunan ve bu yeryüzüne Amine validemizden doğan, Abdullah’tan olan ve bu âlemde 63 yıl yaşayan suret / beden varlığıdır 
Misâl vücudu ise resulullah efendimizin rüyada görülen suretidir. Çünkü hadisi şerifte “kim beni rüyasında görürse beni görmüştür, çünkü şeytan benim suretimde görünemez” buyrulur.  
Vücudu Nur-u Muhammed’i ifadeyle ise Hz. peygamber efendimiz; “Allah evvela bir cevher yarattı, o cevherden de âlemleri yarattı” buyurur. Ki ehli kemal bu ilk yaratılan cevherin Nur-u Muhammed (sav) olduğunu ifade ederler. Başka bir hadisi şerifte “Allah evvela benim nurumu yarattı” beyanı vardır. Hz. resulullah efendimiz diğer bir ifadesinde ise; “ben Allah’ın nurundan müminlerde benim nurumdan yaratıldı” buyurmuşlardır.   
İşte Hz. resulullah efendimizin tüm bu beyanları ışığında değerlendirildiğinde; ayetteki sana özgü/mahsus ifadesinin muhatabı, Hakk’ın vahdet-i zatından en evvel halkettiği Nur-u Muhammed (sav) yaratılışına mazhar olan, zamanın seçkin kuludur. 

      Yine ayette geçen “nafile” ifadesinden maksat ise; cenabı Hakk’ın kuluna nevafil/nafileler yakınlığıdır. Ki bu nevafil yakınlığını beyanla yüce Allah; “Kulum bana nevafille öyle yaklaşır ki, onu severim ve onun görmesine göz, işitmesine kulak, konuşmasına dil, tutmasına el, yürümesine ayak olurum. Ve o kul’um benimle görür, benimle işitir, benimle konuşur, benimle tutar, benimle yürür.”  (Hadisi kutsi) buyurur.    
Ey mümin kardeşim! Tüm bu kutsi beyanlar ışığında bu ayeti değerlendirdiğimizde yüce Allah bizlere; vahdeti zat gecesinden terakki ederek kalk, Nur-u Muhammed yaratılışına mazhar nevafil yakınlığı ile hacet/ihtiyaç gideren kulluğa eriş ki, rabbin seni sevsin ve görmene göz, işitmene kulak, konuşmana dil, tutmana el, yürümene ayak hep rabbin olsun. O zaman senin görüp işitmen, konuşman, tutman, yürümen daima cenabı Hak’la olduğundan görüşün, işitmen, konuşman, tutman ve yürümen yani tüm kulluğun marifetullah üzere olur, buyuruyor.  
Çünkü hacet/ihtiyaç gidermek, aciz olarak yaratılan biz kulların vasfıdır. Bir kul ancak Nur-u Muhammed mazharı nevafil yakınlığı marifetiyle, cümle mülkün ve mülkü oluşturan Hak ve kul tecellilerinin sırrına erişerek insanı kâmil olur 
Ve İnsanı kâmil; ayetin devamında ki “umulur ki rabbin seni makamı Mahmud’a (övülmüş makama) ulaştırır mazhariyetiyle de, kulluğun en alâ/yüce mertebesi olan ve resulullah efendimize mahsus “makamı Mahmud”u teberrüken ziyaret edebilir 

      Velhasıl bu isra-79 ayetiyle bizlere: Kendinde ve cümle eşyada mevcut olan rabbine tevhit makamları keşfi irfanıyla kavuşarak, hep vahdeti müşahede olan vahdet/bir-lik gecesinden kalk! Terakki et de Nur-u Muhammed mazharı nevafil yakınlığına erişerek, kulluğunu nevafil marifetiyle ifa et. Ki mülkü oluşturan Hak ve kul tecellileri müşahedesinden teberrüken Hz. resulullah efendimize mahsus makamı Mahmud’a ulaşabilesin buyuruluyor, vesselam 

İsra 79 ayetinin ledduni hikmet yönüyle açıklaması hatalarıyla beraber tamamlandı, her şeyi en iyi bilen ancak Allah’tır.  

                                                                                                       Nejdet ŞAHİN 
                                                                                                   Pazartesi 26-10-2015