9 Temmuz 2017 Pazar

Nejdet ŞAHİN’in 1998 yılında HAC dönüşü, zamanın başbakanına, içişleri bakanına genelkurmay başkanına ve devlet büyüklerine gönderdiği mektup.

                 DEĞERLİ BÜYÜĞÜM
         Allah’a şükürler olsun ki İslam’ın beş şartından biri olan Hac emrini yerine getirdim. Yüce tanrıya ne kadar şükür etsek azdır ki büyük Türk milletinin bağrından her zamanda olduğu gibi zamanımızda da Yaşar Nuri Öztürk, Hüseyin Atay gibi daha nice ilim adamları çıktı da onların yüzünden bu mubarek milletimiz bin ikiyüz elli yıldır şerefli bir şekilde sancağını taşıdığı yüce İslam dinimizin vahye ve peygamber efendimizin yüce ahlâkına dayanan gerçeğiyle yeniden tanıştı.

        Bu gerçek ilim adamlarının gayret, ikaz ve irşadlarıyla Hac ibadetinin üç günde yüzlerce kişinin ölümü pahasına mevcut uygulamadaki gibi olmayıp, Şevval, zilkade ve zilhicce aylarında yapılabileceğini öğrendim. Yaptığım kendi çapımdaki araştırmalarda gördüm ki bu aylarda HAC emrini yerine getirmemek için hiçbir engel yok. Tek bir engel var o da, yüce dinimizi her konuda ibadetin her türlüsünde istismar edip ticari, siyasi, sosyal çıkarları için alet eden resmi veya gayrı resmi sözde din adamlarıdır.
         Bu sözde din adamları aralarında sanki gizli bir ittifak oluşturmuşlar da, Kuran’ın bu açık hükmünün emrinin uygulanmaması  için müthiş bir gayret ve enerji sarf ediyorlar. Ve doğru yol üzerine oturup her yıl yüzlerce binlerce Hacının ölmesine sakatlanmasına zemin hazırlıyorlar. Yazık, çok yazık.
          Asıl olarak iki günde teferruatlarıyla beş günde yapılıp biten bu HAC ibadetini aylarca süren eziyet ve işkence haline getirip, o mubarek beytullah aşıklarını soyup soğana çeviriyorlar. Ve aynı zamanda CUMHURİYET, DEVLET, ATATÜRK ve yüce Türk milletinin düşmanlarının pervasızca icra ettikleri probaganda ve seminerlerine kasıtlı bir şekilde muhatap ediyorlar.
         Bu konuda o kadar başarılı oluyorlar ki, yalnız Türk Hacılarını değil çeşitli İslam ülkelerinden gelen Hacılar da bu probagandaya tutuluyorlar.Ve Türkiye cumhuriyetini sanki gâvur devlet, devletimizin şerefli kurucularını başta aziz ATATÜRK’ümüz olmak üzere gayrı müslim olarak tanıtıyorlar. Dehşet bir şey.
        Batı sahradan gelmiş bir Hacı ile kısa bir diyaloğum oldu: Bu şahısa ATATÜRK’ün ve Türk ordusunun müslüman olduğunu, yüce ATATÜRK’ün son nefesininin <Ve aleykümesselam> olduğunu söylediğimde şaşırdı. Ve yanındaki arkadaşına: Bak bu kardeşimiz ATATÜRK ve askeriyenin müslüman olduğunu söylüyor dedi. Ve memnun bir şekilde ayrıldık.
       Şu anda bu mubarek beldeleri işgal eden yönetim, bu ihanet şebekelerine yardım ediyor, her türlü ortamı sağlıyor. Büyük bir tezgah kurulmuş ve çalışıyor. Beytullah aşıklarının beynini kirletiyorlar, Cumhuriyet ve ATATÜRK düşmanı yapıyorlar.
      Kanaatim odur ki, Hac organizesi yapan firmaların Suudi Arabistandaki temsilci, rehber ve görevlileri firmaları tarafından bilinçli olarak Cumhuriyet ve ATATÜRK düşmanı kimselerden seçiliyor. Bu görevililer her fırsatı değerlendirip zehirlerini akıtıyorlar. Kabile yönetiminin beceriksizliğinden dolayı meydana gelen aksaklık ve zulmü akıl almaz bir şekilde tevil ederek Türkiye Cumhuriyetine mâl ediyorlar.
     Ben yıllarca küçük esnaf olarak serbest ticaretle meşgul olmuş, ilkokul mezunu S.S.K. emeklisiyim. Türk milletinin mensubu olmaktan gurur duyuyor ve yüce tanrının bir lûtfu olarak görüyorum. Milletimin ve askerimin adının Hz. Peygamber efendimizin adıyla anılmasını kutsal bir tecelli olarak değerlendiriyor ve şeref duyuyorum.
    Yıllardır yaptığım kendi çapımdaki araştırmalar okuduğum dini ve ilmi eserler başta Kuran olmak üzere, okudukça yüce ATATÜRK’ün büyüklüğünü, görüş ve devrimlerinin ne kadar isabetli oluşunu ve Cumhuriyetin ne kadar doğru bir sistem olduğu gerçeğine götürdü.
    Gerçek o ki; Hz. Peygamber efendimizin tebliğ ettiği vaz ettiği sistem yönetim Cumhuriyettir. Bu gerçeği büyük ATATÜRK Nutuk’ta; Hilafetin kaldırılmasıyla ilgili olarak mecliste yaptığı konuşmada söylüyor. O muazzam ifadeyle tesbitle halifeliğin olamıyacağını, Kuran ve peygamber efendimizin Cumhuriyet emrettiğini söylüyor.
     Bu anlayışla Cumhuriyeti kollamak ve ona hizmeti asli bir görev kabul ediyorum. Yirmi dört saatimin önemli bir bölümünü etrafıma Cumnuriyetin faziletini anlatmak ve düşmanlarının gerçek yüzlerini teşhir etmekle geçmektedir.
       24- 1- 1998 ve 7- 2- 1998 tarihleri arasında yapmış olduğum HAC ibadeti esnasında gördüklerimin ve yaptığım tesbitlerin kısa bir özetini siz büyüklerime yazmayı bildirmeyi KUVVAYI MİLLİYE’ye bir tas ayran vermek şuuruyla görev bildim. Bilgilerinize arz ederim.
                                                                                 12- 3- 1998

                                                                               NEJDET ŞAHİN