5 Mayıs 2013 Pazar

HIDIRELLEZ’in Hikmeti

   Yarattığı tüm insanlara peygamber ve evliya resuller / elçiler gönderen Allah, övülmeye lâyık olandır. Selam, Allahın habibi / sevgilisi olan Hz. Muhammed’e (s.a.v) ve ehli beyt’e / evlâdı resule olsun. Rabbim onlarla hemdem hemhâl olmayı bizlere de nasip etsin.
      Soyca Türk olmadığı halde İslam imanı ile şereflenen bazılarının; “ben Türküm, kur’anı ve islamı hayat nizamı haline getirdikleri için Türkleri seviyorum” buyurdukları gibi, Türk kültürünün oluşup yaşanmasında vahyin ve Muhammed-i kulluğun tesiri çok geniştir. Bu itibarla, basit bir araştırma yapılırsa gerek atasözlerimizin derinliğinde, gerekse her gün kullandığımız selamlaşma vb. sosyal faaliyetlerde, farkında olalım ya da olmayalım Kuran buyruklarının yerine getirilerek, Muhammed-i kulluğun açığa çıktığına şahit oluruz.
       Bu cümleden olarak asırlardır Türk dünyasında Hz. Hızır’la Hz. İlyas’ın buluştukları gün olarak kabul edilen 6 Mayıs’ta, yani yaz mevsiminin başlangıcında Hıdırellez (Hızır ilyas) şenlikleri kutlamaları yapılır. Ve bu günde yapılan dua ve dileklerin kabul olunacağı inancıyla dilek ve niyazlarda bulunulur.  Evlerin kapılarına yeşil dal ve çıçekler takılır. Sütü olanlar sütü olmayanlara süt ikram eder ve o gün süt içilir. Eş dost ile kırlara çıkılıp bir birlerine türlü yiyecekler ikram edilerek ziyafetler çekilir. Böylece özetlenen bir anlayış ve kabul ile zahiri şekillenmiş olan hıdırellez kutlamaları, mana yönü ile kur’an ve Muhammed-i kulluğa ait birçok leddun-i hikmetler içerir.
       Bunu beyanla, “Hıdrellez” ifadesi aslında “Hızır İlyas” demektir. “Orada kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan ilmi ledün öğretmiştik.” (Kehf-65) Kuran beyanındaki Allahın rahmetiyle “ilmi ledün” lütfettiği kul’un, Hızır (as) olduğu rivayet olunur. Hızır, (as) peygamber olmayıp, “ ledün ilmi” mazharıyetiyle velayet irşadı yapan insanı kâmil velidir. Ve yeryüzünde kıyamete kadar tebliğ ve irşad yapan her zamanın mürşidi kâmili, Hızır olarak kabul edilir. Ki bunu ifadeyle Hasan Fehmi Hz;
Aşk oldu Fehmi’nin yolunda rehber
Onunla Hızır’a eyledi sefer
Ondan etti ilmi leddünu ezber
Bana ihsan etti ol gani Mevla, diyor.  
       Kuranın; “Zekeriyayı, Yahya’yı, İsa’yı, İlyas’ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi Salih kimseler idi.” (Enam- 85) Ayet beyanından açıkça anlaşıldığı gibi Hz.İlyas, Hz. Zekeriya Hz. Yahya ve Hz. İsa gibi peygamberdir.
Yüce yaratıcı olan Allah, insanlara gönderdiği peygamber ve evliya elçilerin tebliğ ve irşadıyla, gelmiş geçmiş tüm insanlığı aydınlatmış ve aydınlatmaktadır. Kuran’ın; ”Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. O Allah’ın resulu ve nebilerin sonuncusudur…” (Ahzab-40) beyanı gereği peygamberlikle irşad, Hz. Muhammed’in (s.a.v) unsur bedeniyle bu âleme gelmesiyle tamamlanmıştır. Hz. Muhammedin unsur bedeniyle yeryüzünden göçmesindan sonra tebliğ ve irşad, insanı kâmil veliler tarafından yapılmış ve kıyamete kadar da yapılacaktır.
        Bu itibarla; Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Salmanı Farisi, İbni Abbas, Ebuzeri Gaffari, Amr bin Yaser vb. gibi tebliğ ve irşadla görevli tüm sahabeler. İmamı Azam, İmamı Şafi, İmamı Malik, İmamı Hanbel, İmamı Gazali, Muhiddini Arabi, Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaşi veli, Niyazi Mısri, Pir Seyyit Muhammed Nur vb. gibi, Türk yurdunun hemen hemen her selvi gölgesinde mezar veya türbesi olan insanı kâmil veliler, yaptıkları velayet tebliğ ve irşadıyla insanlığı aydınlatıp, hidayet yolunu göstermişlerdir.
       Cenab-ı Hak Peygamberleri, insanı kâmil veliler arasından seçtiğinden her peygamberin irşadında, velayet irfanı vardır. İnsanı kâmil veliler ise peygamber olmadıkları halde, onların telkin ve irşadlarında nübuvetin / peygamberliğin ruhu kemali mevcuttur. Ki nübuvet ruhu kemalini Hz. İlyas, velayet ruhu irfanını Hz. Hızır remzeder. Ve Hızır’la İlyas’ın remzettiği nübuvet ve velayet kemalatı, her zamanın velayet tebliğ ve irşadı yapan mürşidi kâmilinin vücudu şahsında buluşurlar. İşte zamanın kâmil mürşidinin şahsındaki bu velayet ve nubuvet buluşmasındaki hikmet, zahiren hıdırellez gününde Hızır ile İlyas’ın buluşması olarak kabul edilir.
       Muhiddini Arabi Hz; “ilmin sureti süttür. Ve resulullah (s.av) süt harici her ne yese ‘ya rabbi bunun hayırlısını ver ve ziyadeleştir / arttır’ diye dua etmesine rağmen süt içtiğinde sadace ‘bunu ziyadeleştir / arttır’ diye dua etmiş, daha hayırlısını istememiştir” buyurur. Ki zamanın kâmil mürşidini bulması, insanın hikmet itibarıyla hıdırelleze ulaşmasıdır. Kâmilin telkinine mazhar olması ise, velayet ve nubuvet ruhaniyetini içeren süt ilim irfanı ikramına o insanın muhatap olmasıdır. Her kim böyle bir ikrama mazhar olursa, o kişinin göz kulak ağız el ayak kapıları yeşil rengin remzettiği marifetullahla bezenir. Ve o kimsenin, ağzından gözünden kulağından elinden ayağından daima marifetullah kemalatını içerek kulluk zahir olup açığa çıkar. Ve kendisi gibi marifettullaha mazhar olan ihvanlarla, iman kardeşleriyle, Hak âşıklarıyla sohbet edip hem hâl olup, velayet ve nubuvet ruhaniyetini içeren kemalat ve marifetle birbirlerine ziyafetler çekerler. Ve ilâhi neşe ve ahvâl ile zevklenirler. Ki hıdırellezi böyle leddüni hikmetine uygun olarak idrak ederek kutlayan bir kulun, rabbin katına yükselip rabbine kavuşma dua ve dileği de kabul olur.
     Çünkü insanın yaratılmasının yüce amacı, kendinde ve cümle eşyada mevcut olan rabbini bulup rabbin katına yükselmesidir. Ve bunu ifadeyle yüce Allah; “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık. İkisini de sadece Hakk’ı göstermek üzere yarattık…” (Duhan-38,39) “Allah gökleri ve yeri Hakk’ı göstermek için yarattı…” (Ankebut-44) “Ben gizli bir hazine idim bilinmekliğime muhabbet ettim, halkı yarattım.” (Hadisi kutsi) Buyurur.  
      Her yıl 6 Mayısta kapılarımızı yeşil dallarla çiçeklerle süsleyerek, süt ikram ederek, yeşilliklere kırlara çıkıp birbirimize ziyafetler çekerek, dilek tutup dua ederek kutladığımız hıdırellezi, hakikatındaki ledduni hikmetlere mazhar bir kulluk ile kutlamamız dilek ve niyazıyla, selemlar.

                                                                     Nejdet Şahin
                                                                    12 Mayıs 2012
                                                                         Salihli           

Hiç yorum yok: