19 Şubat 2014 Çarşamba

ÇALABIM BİR ŞAR YARATMIŞ İKİ CİHAN ARASINDA İLAHİSİNİN SADELEŞMESİ


Manevi makamları olan türbesi Ankara’da bulunan Hacı Bayram Veli hazretlerinin yüce ve  hikmet yüklü sözlerinin,şeyh seyyid Hoca Muhammed Nuril Arabi hazretleri tarafından açıklanmasıdır.

                              BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Eminlik ve sır  bilgisinin hudutsuz deryası olan,sultan hacı Bayram veli buyurdu:

“Çalabım bir şar yaratmış iki cihan arasında” Türkçe’de “çalab” Allah demektir.

“şar” ise,cemül cem şehri olup hakikatın büyük şehridir. “Yaratmış demek”;Zahire (açığa) çıkardı anlamındadır. Çünkü yaratma, manevi vücuttan, suret alemine gelmektir.Bu alem, zahir ehlinin yoktan var oldu dedikleri gibi değildir.

“iki cihan” demek,Biri Hüviyyet diğeri de Eniyyet’tir.Hüviyyet:Batını Hak’tır. Eniyyet:Zahiri hak’tır.Mısranın manası:Allah, Hüviyyet/ sıfat ve Eniyyet /suret arasında hakikat şehri yani büyük şehir olan cemül cemi zuhura getirdi.Bu büyük şehire,iki cihanı da içine aldığından cemül cem ismi verildi.Cihanı Hüviyyet batın,yani sıfattır.Cihanı Eniyyet,bütün zahir alemi yani suretler alemidir.İşte iki cihanı kendinde toplayan hakikat şehri cemül cemdir.Bir olan Allah,adı geçen iki cihanı kaplamıştır.Allah Tur dağında Musa (as)’a “İnni eneallah” diye seslendi.(Kasas-30) İnni:Cihanı Hüviyyet,Ene:Cihanı Eniyyet,Allah:İki cihanı kaplayan ve Türk diline göre çalap’tır.

Şah hacı Bayram veli: “Bakıcak didar görünür ol şârın kenarında”

Didâr(Allah’ın yüzü) görmeyen yoktur.Bütün halk Allah’ın yüzünü görür.Fakat cehaletlerinden habersiz olduklarından görmezler ve de görünmez derler.Bu cahillikleri

                                                                    

kendilerine perdedir.Oysa didara perde yoktur.Örnek verilirse:Padişah,kıyafetini değiştirip memleketini dolaşmaya çıktığında hangi kıyafette olursa olsun O’nu bilen tanır,bilmeyen tanımaz.Hatta tanıyan kimse,tanımayan bir kimseye padişah geçti gördün mü?diye sorsa o kişi görmedim diye cevap verir,belki görmediğine yemin bile eder.Mısranın manası:Cehalet perdesini yırtmış kişiler,her bakışlarında şehrin kenarında didarı görürler.Yani haricde suretlenmiş olan Eniyyeti görürler. Çünkü didarı görmekte kesret vardır.Görücünün görmesi,görünenin kesreti iledir.Görülen yüz;Zat,sıfat ve ef’al dir.Şehrin kenarı olan ef’al önce müşahede edilir.sonra ef’alden sıfat ve sıfattan zat görünür.Hüviyyet ise,O’nda şehir olma özelliği yoktur.Burada kesinlikle görme yoktur.Görme ancak O’ndan O’na dır.Şeyh Küsteri (ks)’nın icad ettiği Karagöz oyunu vardır.Oyun da cahil olan halk suret gördüklerine, müşahede ehli olan veli kullar didarı gördüklerine ve hakikat ehilleri ise bunun aynı Hüviyyet olduğuna örnek kıldılar.Bilmeyene göre perde arkasında hareket eden ve konuşan surettir. Bilen kimse ise hareket ettirenin ve konuşanın suret olmadığını görür.Bilir ki,perde arkasında onları hareket ettiren biri vardır.Konuşanlardan söyleyeni müşahede eder.Perde içinde asla suret görmezler.Belki perde içinde birisinin sureti olur.Ancak O şehre girenler,O şehirden kabul edilir.Yüce sırra sahip hazreti sultan hacı Bayram veli buyurur: “Nâgehan ol şehre vardım ol şehri yapılır gördüm”

Ey azizler!O şehrin dört kapısı vardır.Birincisi:Ef’al tecellisidir.Sırf ef’al dir.Yani sadece ef’al yüzünü müşahede etmektir.İkinci kapı:Esma tecellisidir.Sırf esma dır.Yani yalnız esma yüzünü müşahede etmektir.Üçüncü kapı:Sıfat tecellisidir.Sırf sıfattır.Yani sadece sıfat yüzünün görülmesidir.Dördüncü kapı:Zat’tır.Sırf zat.Sadece zat yüzünü müşahede etmektir. Bu dört tecelliye arif olmadan o şehre girilmesi mümkün değildir.Mısranın manası: Ef’al, esma,sıfat ve zat tecellilerini keşfettim,adı geçen tecellilerin hakikatını seyri süluk ile     tamamladım. Ansızın hakikat şehrine girdim,gördüm ki,O şehir her anda yeniden yapılmakta ve her anda bir güzellik zahir olmaktadır.Kendime baktım,O şehirden bir cüz olduğumu müşahede ettim,her anda,cemal olan bendeki  güzelliklerin fena ile beka arasında yapıldığını gördüm. Bu kez Hacı Bayram veli merhum buyurdu: “Ben dahi bile yapıldım taş ve toprak arasında” Taş ile kastedilen bekabillah,toprak ile kastedilen ise fenafillah’tır.Ey azizim! bu öyle bir fenafillah ki,bir anda iki tecelli olmaz,faydasızdır,iki anda bir tecelli olmaz ilmi tahsil edilmesi gerekir.Buradan da anlaşıldı ki her anda bir tecelli olur.Yüce Allah buyurdu: “Emrimiz bir tektir,bir göz kırpma gibidir.”(Kamer-50). “Göklerde ve yerde kim varsa O’ndan ister,O her an yeni bir iş ve oluştadır.”(Rahman-29) Burada günden kastedilen  ilahi gündür,yani zamandır, andır.              

                      Hazreti arifbillah el âli hacı Bayram veli buyurur:

“Şehirden oklar atılır gelir sonra yayılır

Arifler suveri satılır ol şehrin pazarında” Okların öncelikli anlamı:İlâhi Eniyyetin tecellisi, mısradaki satırın gerçek aslıdır.Oka benzetilmesi,ilahi yüzün ,çeşitli şekillerde ve ilgide tesir eden tecellisidir.Fakat,yüzdeki benzerlik öncekilere mahsus olup manevi ilgilerdir. Arifler sözünden murad:İlim ve marifetlerini birbirlerine aktarmaktır. Çünkü , birbirlerinden ilim ve marifetlerini kıskanmak ve saklamak Onların şanından değildir.Satılır demek:İlim ve marifetlerindeki zenginliklerinden birbirlerine bol bol ikram ederler anlamındadır.Asla ilim ve irfaniyetlerini kıskanmazlar.Çünkü peygamberler ve veliler anne gibidir.Anla……..

Aşık ve vasıl hacı Bayram  veli (ks) buyurur:

                                            “Şakirtler taş yonarlar, yontup üstade sunarlar

                                              Allah’ın ismin anarlar, ol taşın her paresinde”

Şakirdler:Meratip ehli olup,tam  mahvı beka  makamlarında olanlardır.Taş yonarlar: şarhoşluklarından geri kalan mahvlarıdır.Mahvı tamlarını arttırmak için çaba gösterirler. Çünkü,sarhoşluk haldir makam değildir.İkinci beyitte belirtilen taş ve toprağın gerçek

                                                                 

anlamları ise:Taş;Bekabillah’dır.Makamı mahvı işaret eder.Toprak;Fena halidir ve sarhoşluk makamını belirtir.Sarhoşluğun (sekr) üç mertebesi olduğu gibi Mahvın da üç mertebesi vardır.Yontup üstade sunarlar:Sarhoşluklarından eser kalmadan,beka ve tam mahvaları gerçekleştiğinde temkin mertebelerinde karar kılarlar.Üstad ve gerçek varisler onlardır.O’nlar gerek sarhoşluğun üç makamı ve gerek üç tam mahv makamları ile zat isminin zikri ile yakın olurlar.Yani bütün aza ve özleri,zahir ve batın his kuvvetleriyle mürşidi kamilin nefesi ile zorunlu olarak  zikreden olurlar.

Hazreti hacı Bayram veli efendimiz (ks) buyurur:

                                       “Bu sözü arifler anlar,cahiller işitip taşlar

                                         Hacı Bayram kendisi yanılsa ol şarın minaresinde”

Ol şarın minaresi;Makamı Muhammedi olan ehadiyetül cem makamına davettir.Bu makama erişmeyince halife ve mürşit olunmaz.Bu mısranın satırındaki güzel söz bu makama daveti işaret eder.Güzel söz:Ezanı Muhammedidir.Buradan anlaşıldı ki,Arif üç kısımdır.

Bir kısmı davetle yani irşatla görevli değildir.Enbiyanın varisleri olan ulema ile İsrail nebileri buna işarettir.Bir kısmı da irşatla görevlidir.Onlar Resul gibidirler. Tasarruf sahibi kamiller olan gavs ve kutup olarak isimlendirilen iki imam Resul ayarında olan bu zatların içinden seçilir.Allah’tan başka yardımcı yoktur.Tamamdır  HU…………

1 Şubat 2014 Cumartesi

MUHAMMED NURÜL ARABİ HAZRETLERİNİN ŞERH ETTİKLERİ SALAVATI ŞERİFENİN SURETİNİN SADELEŞMESİ


Büyük şeyhlerden seyyid Ahmed İbni İdris (ks) hazretlerinin insanlığa hediye eylediği eser olup,zahir ve batın alimlerinden,kamil,ilim ve irfan değeri yüksek olan hakikat ehlinin şeyhlerinin şeyhi seyyid hoca Muhammed Nuril Arabi el Mısri hazretlerinin şerh ettikleri salavatı şerifenin suretidir.

                                                                      

                                        BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Bilinmelidir ki,hakikatın ince sırlarına vakıf olmuş irfan ehlinin yüksek şefkatlerinden başka, marifet içeren kitabı tertip ederek ihvanların,tevhidi anlama,bunda lezzet bulma,bu yolda gark olma ve makamlarında terakki bulmaları için adı geçen kitabı tevhid lisanı ile yazdılar.Bazı kitablar salavat ve dua üzerine oldu.Kemal bulmuş makam üzerine,hazreti resulullah sallallahü aleyhi vessellem efendimizi övdüler.özellikle evladı resulden seyyid Ahmet İbni İdris (ks) hazretlerinin tertip ettikleri salavat ve dualar,ilahi marifetleri toplamış, makamların da ki olgunluk üzerine ince hakikatları açıklamışlardır.Fakat marifet içeren bu eser,arap

harfleri ile yazıldığından anlaşılmasında güçlük çekildiğini görmemden dolayı lüzum üzerine Türk diline göre şerh ettim.Yardım Allah’tandır.Allah’a yakın ehlinden,kamil mürşit,batın halifesi seyit Ahmet İbni İdris buyurdular ki.

                                  BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Bilinmelidir ki;Allah’ın kerem yüzünün açığa çıktığı alimler,Besmelenin manasını gün be gün hakikat üzere, belli kaideler ve ali prensipler üzerine  açıklamışlardır.Bunlar birçok kimse

tarafından bilinmektedir.Ancak, bu fakir olarak besmele üzerinde biraz durmak istiyorum.

Bilinmelidir ki;Besmeleyi şerifte üç isim vardır.Birincisi:zatın ismi olan Allah,ikincisi:Sıfatın

ismi olan Rahman,üçüncüsü:Ef’alin ismi olan Rahim dir.Allah,şeriatının gereği olarak bu

 tertip üzere besmele çekmeyi emr etmiştir.Şeriata uygun işler yapılırken,işin başında besmele söylenmezse o iş bereketsiz olur.Resulullah (sav) bir hadislerinde buyurur: “Besmelesiz başlanan her iş kısırdır.”Demek ki,bir şey yenirken ve içilirken veya bunların dışında olan bir iş gerçekleştirilirken ,işin başında besmele zikredilmesi,bu işin,zatullah,sıfatullah ve halkullah ile açığa çıktığını haber vermektir ve ayrıca kişinin muvahhid olduğunu beyan etmektir.Besmeleyi zikretmek tevhid ehlinin nişanıdır.Bundan dolayı İslam kitaplarında,helal olan işlerin başında besmele çekilmesi belirtilir.Ancak,kötü ve haram olan işlerin başında besmele söylenmesi yasaktır.Çünkü nefs,kötü ve haram olan işleri davet eder.Bakara suresi 286.ayet: “herkesin yaptığı iyilik kendine,yaptığı kötülük kendinedir.” Sözü,yukarıdaki manaya delildir.Yine bilinmelidir ki; Allahın kerem yüzüne mazhar olmuş alimler, “Allahümme” sözünün sonunda olan mim harfinin vurgu olduğunu belirttiler.Çünkü sözün aslı :Ya Allah’tır.Sonradan Allahümme olarak ifade olundu.Fakat,hakikat ehline göre hemze zatullaha işarettir.Lam sıfat olup,Birinci lam celal,ikinci lam cemal’e,ha hüviyyete,mim ef’ale işarettir.Şimdi mana şöyle olur ki;Allah’ım,zatını kemal ile,sıfatını celal ve cemal ile ve ef’ali ilahiyeni kemal eyle. “Salli” Rahmetini,ihsanını ve ikramını ziyade eyle.Çünkü tecelliyat sonsuzdur.Bundan dolayı,Yüce Allah habibine emr edip: Taha suresi 114.ayete göre, “De ki,Rabbim ilmimi arttır.” Bilinmelidir ki,ilahi tecellilerin sonu yoktur.Yine bilinmelidir ki,  azamet olan ilahi zat hazarattır ve hazarat (varlık) beş dir.Bunlar:Hazretiz zat,hazretis sıfat, hazretil esma,hazretil ef’al ve hazretil ahkam dır.Bunların cümlesi Muhammed (sav)’in zatı ile zahir oldular.Hazretiz zat;hakikatı ilahiye.Hazretis sıfat;Hakikatı Muhammediye.Hazretil esma;Hakikatı ademiyedir.Bu  hakikatlar Muhammed (sav) efendimiz hazretlerinin zatında toplanır.Çünkü ilk yaratılandır ve son nebidir.Harac Abdürrezzak  an Cabir İbni Abdullah el Ensari (ra),Resullah (sav) bana dedi ki; “Allah önce aklı yarattı.Bir rivayete göre, “Allah önce kalemi yarattı” Bir rivayete göre, Allah önce arşı yarattı.” Bunların hakikatları birdir.Çünkü nur olarak isimlenmesi;zatının zahir ve mazharların gayrı olmasıdır.Ruh olarak isimlendirilmesi;Hayatın kaynağı olması ve dirilik vermesidir.Kalem olarak isimlendirilmesi;İlmindeki özü açıklamasıdır.Akılla isimlendirilmesi;İdrak eder ve idrak edilir olmasıdır.Arş ile isimlendirilmesi;Kuşatıcı  olmasıdır.Ayan olan cemiyeti hakikat rahmaniyyettir.Resulü Ekrem (sav) hazretleri hakikat ilmini kendinde toplamış ve hakka ve halka ait açığa çıkan değerleri kuşatmıştır.Açığa çıkan ilimle hakikat ilmi birdir.Bilinmesi gereken,gerek  vaciplik olsun,gerek yoklukta olan olsun,gerekse mümkünat olsun onlardır. Bunların hepsini Hakteala rahmetiyle kapladı.Hadisi şeriflerinde Resulullah (sav) efendimiz

                                                                       

buyururlar: “Allahın rahmeti her şeyi kapladı.” Bundan rahimiyet sırrı açığa çıktı.Esmanın batın sırrı zahir oldu.Resulullah (sav) efendimiz,Allah’ın batın olan sıfatlarının sırrıdır. Ef’alin batını esmadır,esmanın batını sıfattır,sıfatın batını zattır.Bilinmelidir ki,zatullahın mazharı sıfatullah,sıfatullahın mazharı esmaullah,esmaullahın mazharı efalullahtır.Bütün bunları kendinde toplayan ,ilk yaratılan ve zahir olan Nuru Muhammed (sav) efendimizdir. Yani esmanın batını olan sıfatın sırrıdır..Allah’ın zatının ve sayılan bütün bu toplulukların zatına mazhar Resulullah (sav) efendimizin hakikatıdır.

Yerin ve göğün yaratılmasından evvel âma da idi.Âma;Eksiği ve fazlası ile bu sözün her ikisi de rivayettir.Arap dilinde âma ince bulut anlamına gelir.Bu yerde bu anlam uygun düşmemektedir.Mesabihi şerifte rivayet edilir ki,Ebu Zerin el Ukayli, Resulullah (sav) hazretlerine sordular; “Ey Allah’ın elçisi!Allah halkı yaratmazdan önce nerede idi? Resulullah cevap verdi; “O altında ve üstünde hava bulunan ama’da idi.” Yezid Bin

Harun dedi ki; “Ama’nın manası nedir? Allah vardı O’nunla şey yok idi.Şimdi dahi öyledir.”Şimdi bu konudaki ama ‘ya dönersek;Ama;Tecelli sıfat ve esma olan malumat, Hak’ka ve halka ait hakikatttır.Fakat yazarın muradı âma’i zattır ki,sırf zattır.Bu öyle bir

tecelli zattır ki,O tecellide sıfat ve esma aynı zattır.Arap dilindeki ince bulut anlamı değildir.

 Bundan dolayı gök ve yerden önce buyurdu.Çünkü,gök ve yerden önce bulut olmadığından o anlam çıkarılamaz,hidayet edici Allah daha iyi bilir.Zatı ehadiyet vücudunun özüdür. Sâzic manası;Saf ve özün özüdür.Yani zatullah,saf olan Resul aleyhisselam’dır.Çünkü,makamı ve mertebesi ehadiyetül cem’dir.

                           Bilinmelidir ki;Muhammediyyun mertebeleri beştir.Avam,havas,havasül havas,hulasetü havasül havas,safveti hülasetü  havasül havasdır.Burada avam mertebesinden kasıt; Delilli imandır.Havas mertebesi;Tevhiddir.Havasül havas mertebesi;Cem makamıdır. Safveti hülasetü havasül havas mertebesi; Cemül cem makamıdır.Bir de safveti hülasetü hasiyetül has mertebesi vardır.Bu mertebe ehadiyetül cem’dir ki,Resulullah (sav) makamıdır.         

Açık ve gizli olan ilahi kemal mertebelerinin nokta dairesidir.Yani Resulullah (sav) ilahi kemal mertebelerinin nokta dairesi olan Hak’ka ve halka ait mertebelerin aslıdır ve mazharıdır.Halka ait mertebeler yirmi sekizdir;1-Aklı evvel;Ruhi Muhammedi de derler.

2-Nefsi kül;Nefsi Muhammedi de deler.3-tabiat.4-Heyula.5-Cismi kül.6-Şekil.7-Arş.

8-Kürsi.9-Feleki atlas.10-Feleki mükevkeb,feleki münazil de derler.11-Feleki kiyvan,feleki Zühal de derler.12-Feleki burc,feleki müşteri de deler.13-Feleki behram,feleki Merih de derler.14-Feleki yuh,feleki güneş de derler.15-Feleki Zühre.16-Feleki katip,feleki utarid de derler.17-Feleki kamer.18-Feleki esir,küreyi ateş de denir.19-Feleki hava,hava küresi de denir. 20-su feleği,su küresi de denilir.21-Toprak feleği,toprak küresi de denilir.22-Maden .

23- Nebat.24-Hayvan.25-Melek.26-Cin.27-İnsan.28-Mertebeyi (makamı) insan.

                            Hak’kın mertebeleri de yirmi sekiz dir.1-İsmi bedi.2-İsmi bais.3-İsmi batın.

4-İsmi ahir.5-İsmi zahir.6-İsmi hakim.7-İsmi muhit.8-İsmi şükür.9-İsmi gani.10-İsmi muktedir.11-İsmi rab.12-İsmi ilim.13-İsmi kahir.14-İsmi nur.15-İsmi musavvir.16-İsmi muhsi.17-İsmi mübin.18-İsmi kabız.19-İsmi hay.20-İsmi muhyi.21-İsmi mümit.22-İsmi aziz.23-İsmi Rezzak.24-İsmi müzel.25-İsmi kavi.26-İsmi latif.27-İsmi cami.28-Refiid derecat.

Hak’ka ve halka ait olan bu  mertebeler şehadet (görülen) dir.Nasıl nokta,harflerin aslı ve maddesi ise,ilahi kemalatın asıl kaynağı ve maddesi de Nuru Muhammed (sav) ‘dir.Açıkta  olan bütün yaratılmışlara üflenmiş olan ruh,Rahmanın nefesidir.Yani, esmanın hakikatı olan ruh, Rahmanının nefesidir, Yüce Allahın üflemesidir ,yani zuhurudur.Bilinmelidir ki,ilahi esmalar gerçekte muhatap talep eder.Mesela,Rab;Merbubu yani terbiye isteyeni,

 Kadir;Güçsüzü,Mürit;İsteği,İlim;malumu talep eder.Diğerleri de bu şekilde tasnif edilebilir.

 Bunlar gibi bilinen ve bilinmeyen bütün yaratılmışlar işin özü olarak Nuru Muhammed ile zuhura geldiler.Açıkta yani mevcutta olan bütünü ile yani taşlar,ağaçlar ve insanlar Nuru

Muhammedi üflemesiyle yani,Nuru Muhammedin  bu değerlere yönelmesiyle var oldular.

                                                                  

Velhasıl bütün mevcudatın ruhları ve maddeleri Nuru Muhammed’dir ki,Rahmanın nefesi olan hakikatı talep eder.Sıfatların yönelmesidir.

Gaybi hüve:yani Resulullah(sav) hüviyyeti yani hakikatı olan hakikatı Muhammediye sıfattır.

Hakteala hazretlerinin hüviyetinin aynı olan zattır.

Fi hüve hüve:Hakikatı Muhammediye,hakikatı ilahiye ile birliktir,fazlalık değildir.

Min hüve hüve:Hakikatı ilahiyeden,hakikatı Muhammediye zahir oldu.Hakikatı Muhammediye,hakikatı ilahiyeye mazhardır.Çünkü,tecelli,tecelli edene tabidir.

Fesalli Allahümme aleyhi:Zatınla,sıfatınla ve ef’alinle Muhammed üzerine ikramın ziyade olsun.

Bi hüve hüve:Hakikatın hakikatının hakikatına.

Fi hüve hüve:Senin hakikatını sallallahü aleyhi vessellemin hakikatında fani kıl.

Min hüve hüve:Sallallahü aleyhi vessellemin hakikatını haricde,senin hakikatında ziyade kıl.

Ya men hüve hüve:Muhammed sallallahü aleyhi vessellemin hakikatının aynı olan,zat,sana niyaz ederim.Peygamberlerin seyyidine ve ehlibeytinin cümlesine selam olsun….

Bilinmelidir ki,Resul sallallahü aleyhi vessellemin ehlibeyti üç kısımdır.

Birinci kısım:Hazreti Resulullah (sav)  evlatlarından olan hazreti Hasan ile hazreti Hüseyinin soyundan olmasıdır. 

İkinci kısım:Manevi evlat olmasıdır.Bunun gerçekleşmesi için,marifetullah yolunun tahsil edilmesi gerekir ki,Resulullah (sav) efendimizin soyuna ait olsun.

Üçüncü kısım:Hem hazreti Hasan veya Hüseyin soyundan gelmesi, hemde Resulullah (sav) efendimizin manevi irşadına mazhar olması gerekir.Kutup olacak bu kısımdan seçilir.

Peygamber (sav) efendimiz buyurdu: “Selman ehlibeytimdendir.Allah’ın salatı ehlibeytimin üzerine olsun.”Selam,cümle alemlerin aslı, maddesi,özü ve tafsili  olan,sığınılacak yerin en temizi,en uygunu bulunan Resulunün ve O’nun  ehlibeytinin üzerine olsun.Yine salat ve selam,ehlibeyt olan eserin sahibi Ahmet  İbni İdris ve yine ehlibeytten olan,eseri açıklayan Muhammed Nuril Arabi el Bedri el Muhlavi üzerine olsun.Şerhin başlayış ve bitişi recep ayının birinci günü hicri 1283 tarihinde gerçekleşti.Merhametlilerin en merhametlisi ve zatında tek olan ey Allah’ım!,Ehlibeyt olan hazeratı, aslına kavuşmayı dileyenlere vesile kıl.Ya Rab; salat ve selam gelmiş ve geçmiş bütün peygamberlerinin yakın meleklerin ve sana vasıl olan kullarının üzerine olsun.Hamd alemlerin rabbı olan Allah’a mahsustur.

Salavatın manası:Allahümme salli ala seyyidina Muhammed:Ey Allah’ım,bütün esmalarınla övülmüş Muhammed (sav) efendimize hürmet ile,cümle alemlerin aslı ve maddesi O’dur. O’na saygı ve hürmet ile, bütün görünenlerin,gerek melekut aleminin gerekse mülk aleminin aslı ve maddesi O’dur.Çünkü bunların hepsi O’nun nurundan yaratıldı.Öyle Muhammed ki, bütün alemlerin özüdür her şey ondan istifade eder.Cümlenin O’dan halk olmasındaki amaç pak ve temiz olan vücutlarının meydana gelmesidir.Bir kutsi hadisde cenabı Allah bunu beyanla; “levlâke levlâk lema halektül eflak.”  “Sen olmasaydın sen olmasaydın bu felekleri yaratmazdım” buyurmuştur.Bütün mevcudatın varlığının aslı Nuru Muhammeddir. Sonu da Muhammed vücududur.Nasıl meyve ağacının aslı çekirdekse sonu da çekirdektir. Örneğinde olduğu gibi.Cümle alem O’nun tafsilatı ve yüceliğidir.Çünkü cesedi şerifleri, Hak’kın özü olduğu gibi bütün bu tafsilatta O’nun nurundan yaratıldı.peygamberlerin seyyidine ve ehlibeytinin cümlesine selam olsun.Resulullah (sav) bir hadisi şeriflerinde buyurdu; “Ben Allah’tan,müminler de benim nurumdandır.”