18 Ağustos 2017 Cuma

KURBAN BAYRAMIN’IN HİKMETİ


      Cümle âlemleri ve âlemlerdeki her şeyi mutlak varlığından var edip yaratan yüce Allah’a hamdolsun. Resulü / elçisi Muhammed’e (S.A.V) ve ehl-i beytine selam olsun. Rabbim bizleri onlardan ayrı kalmaktan muhafaza etsin.                                                                                                         Ey mümin kardeşim! “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser-2) ayet hükmünce bayram namazını kılmak ve kurban kesmekle dört gün kutladığımız kurban bayramı, ilmi şeriata göre vacip ve sünnet kabul edilerek kutlanır. Kurban bayramını zahiren kutlamak, hem şahsi hem de sosyal / toplumsal birçok faydalar içerir. Ki bu faydaları, ilmi şeriat âlimleri zahiri yönleriyle izah ederek bizleri aydınlatırlar.Fakat, gerek fitre bayramı gerekse kurban bayramı sadece şeriata ait zahiri toplumsal yönü olan ibadetlerden ibaret olmayıp, bu bayramlar İslâm’ın batın / iç yüzüyle ilgili olan sayısız leddun-i hikmetler içerir. Ki biz kurban bayramını, islâm’ın batın / iç yönü olan ilmi tarikat, ilmi hakikat ve ilmi marifet ışığında değerlendireceğiz.
           Buna göre; kurban bayramının ilk gününe “kurban günü,” (yevmi nahr) diğer üç gününe ise “teşrik / doğuş günleri” (eyyamitteşrik) denir. Bayramdan bir önceki güne de, “arefe günü” denir. Mümin kardeşim! Kurban; kelime olarak kurbiyet, yakınlık demektir. Ki bu kurbiyet / yakınlık, kendinde ve cümle eşya da mevcut olan rabbin makamlarına erişen kul’un rabbi ile beka / ebediyet bulmasının yakınlığıdır. Ve bu yakınlığı beyanla; Arefe günü sabah namazı ile başlayıp bayram müddetince her namazla devam edilerek beş gün boyunca;  “Allahu ekber Allahu ekber, lâilâheillallahu vallahu ekber, Allahu ekber velillâhil hamd” tekbiri getirilir.Ki beş gün getirilen bu tekbirlerin anlamı şöyledir:“Allahu ekber Allahu ekber;” Mevcut olup gözüken şahadet âleminde Allah ekberdir / büyüktür. Gözükmeyen âlemlerde de Allah ekberdir / büyüktür. “Lâilâheillallahu vallahu ekber;” Görünen ve görünmeyen tüm âlemlerde ekber / büyük olan Allah’tan gayrı hiçbir varlık yoktur. “Allahu ekber velillâhil hamd;” Büyük / ekber olup cümle âlemlerde kendisinden başka hiçbir varlık olmayan Allah, hamd edilip öğülmeye yegâne lâyık olandır.” Demektir.  Bu tekbirlerin beş gün müddetince getirilmesinin mana ve hikmeti ise; “Hafa, ruh, nefs, kalp ve sır” olan beş manevi vücut mertebeleri zuhurunda rabbinden gayrı görmeyip rabbin bekasına / ebediyetine kavuşan kulun, rabbin müşahedesiyle hemhâl olmasını ifade eder. Bunu beyanla; Bir insan, kendinin ve cümle âlemin nispet varlığının fenasına / yokluğuna arif olmakla, kurban bayramı öncesindeki manevi vücudun“Hafa” mertebesinin remzettiği arefe günü hakikatine ulaşır. Ve arefe gününün hakikatine erişmekle nispet varlığının oluşturduğu gizli şirkten arınan bir kul, manevi vücudun  “ruh” tecellisine mazhar olmakla, vahdeti Hakk’ı zahir / apaçık müşahede ederek kurban bayramının birinci gününü ilmi hakikat idrakiyla kutlar. Sonra vahdetin kesretine / çokluğuna terekki edip yükselmekle, manevi vücudun “nefs” tecellisini müşahede marifetiyle bayramın ikinci gününü marifetullah üzere idrak eder. Ki marifetullah idrakine erişen bir kul’a, bayramın üçüncü gününü remzeden “kalp” mertebesinin kapıları açılır. Ve böyle bir kul Hakk’ı mutlak ve mukayyet tecellilerinde müşahede ederek, bayramın dördüncü gününü ifade eden sırf zat “sırrı”na erişir.Böylece, “hafa” nın remzettiği fena / yokluk “arefe’sine” ulaşan bir kul, Hakk’ın “ruh, nefs, kalp ve sır” olan dört beka tecellileri  mazhariyetiyle yakınlık / kurban bayramını ebediyen kutlar.Ey mümin kardeşim! Kurban kesmenin hakikati ise şöyledir;Kurban kesmek kelimesi, yakini / yakınlığı kesmek demektir. Ki bayramın birinci gününü remzeden vahdet-i “Ruh” müşahedesiyle zahirde hep Hakk’a nazar etmek, rabbimizin “ve kulum bana kendisine farz kıldığım şeyden bana daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşmaz,” (Hadisi kutsi) beyanı gereğince kulun, Hakk’ın farz yakınlığına erişmesidir. İşte kurban kesmenin ledduni hikmeti, kulun eriştiği “farz yakınlık” müşahedesinden “kesilerek,” bayramın ikinci gününün remzettiği vahdetin kesreti olan “Nefs” mertebesine yükselip, ilmi hakikatten ilmi marifet “doğuşlarına / teşrikine” (yevmi nahr’den eyyamitteşrike) terakki etmesidir.Ve böyle bir marifetullaha yükselip terakki eden kul, vahdetin kesreti / çokluğu olan halk’ı zahirde apaçık müşahedeyle mazhar olduğu marifet zenginliğini, insanlığa infak edip dağıtarak marifetullahın fakirlerini ve muhtaçlarını irşad edip aydınlatır.      Buna göre; İlmi şeriatta kesilen kurban etinin bir kısmı zenginin kendisi tüketip rızıklanması, bir kısmı zenginin yakınlarıyla birlikte tüketip rızıklanması, bir kısmı da muhtaç ve fakir olanların rızıklannması için üçe taksim olunması gibi; Hafa’ın remzettiği yokluk arefe’sinin ve kurban bayramının dört gününü remzeden ruh, nefs, kalp, sır mazhariyetiyle rabbin bekasına (ebediyetine) ulaşan insanı kâmilin, marifet ve kemalât zenginliğinden evvela kendi rızıklanır. İkinci olarak kâmilin yakın çevresi olan meclisi nasiplenip rızıklanır. Üçüncü olarak ise; Marifetullah irşadına muhtaç olan ilim irfan fakir ve fukarası nasiplenip rızıklanır. Ey mümin kardeşim! Gafil olup ihmâl etme sakın, yeryüzü olan bu imtihan âleminde ne yap ne et Hakk’a yakınlık / kurban bayramının hakikatinden rızıklanan nasiplilerden ol. Ki o zaman sende, her yerde ve her zamanda rabbin bekası ile zevklenip bayram edersin. Vesselam.  Kurban bayramının ledduni hikmeti yönüyle değerlendirilmesi hatalarıyla beraber tamamlandı. Allah her şeyi en iyi bilendir. Velhamdülillâhirrabbilâlemin  ,


Nejdet Şahin
11- Ekim 2012              
       Salihli