26 Ekim 2020 Pazartesi

Kutlu Doğum Haftası !!! Peygamber Efendimizin Doğumu

Hicri takvimin Rebiul Evvel ayının 12 sinde kutlanan mevlit kandili, isminden de açıkça anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed’in (s.a.v) bu âleme unsur bedeniile doğmasını ifade eder. Mevlitarapça bir kelime olup Türkçe, doğum / doğuş demektir.

Bu doğuş peygamber efendimizin babası Abdullah ve annesi Âmine validemizden beşer olarak unsur bedeniyle doğmuş olmasıyla beraber, sıradan bir doğum değildir.Bilindiği gibi bu doğumla beraber zahiren yani aleni olarak birçok harikulade (olağanüstü) hadiseler olmuştur. Ki o zaman İran’a bağlı bir yerleşim olan Mekke’de tahakkuk eden bu doğumla beraber, İran’da Mecusilerin (Ateşe tapanların) bin yıldır sönmeyen ateşi sönmüş, krallarının sarayı yıkılmıştır. Suriye’de save nehrinin bin yıldır kuru olup su görmeyen yatağı sularla dolup taşarak akmıştır. Hz. Resulullah’ın doğumu esnasında doğuma yardımcı olan kadınlar da açıkça birçok harikuladeliklere (olağanüstü hadiselere) muhatap olmuşlardır.

Resulullah Efendimizin annesi Âmine validemiz ise, doğumla beraber “Biri doğuda biri batıda biride Kâbe’nin damında olmak üzere üç bayrak dikildiğini gördüm” demiştir. Bunlar akla ilk gelen mucizelerdir.

 

Soru: Fakat Hz. Muhammed’in (s.a.v) doğumu denildiğinde acaba anlamamız gereken sadece bu âleme zahiren gelmesimidir? Hadisi şerifte“Allah evvela benim nurumu yarattı”  Başka bir Hadiste ise, “Âdem su ile toprak arasında iken ben nebi idim” gibi ifadelerden anlaşılması gereken nedir?

 

Cevap:Bu ve benzer beyanlardan anlaşıldığı gibi Hz. Resulullah Efendimizin, her bir varlıktan ve cümle âlemlerden önce yaratılmış olan “vücudu nur-u Muhammed” kimliği şahsiyeti vardır. Ve nur-u Muhammed Hz. Âdem’de ve cümle peygamberlerde hidayet davetçiliği olarak zahir olmuş. Tüm peygamberler nuru Muhammed mazhariyetiyle insanlara yol gösterip onları irşat etmişler. Ve her peygamber nur-u Muhammed’in, unsur yani beşeri bir bedenle insan olarak bu yeryüzü âleminde doğup zahir olacağını ümmetlerine haber vermişlerdir.

       Bunu ifadeyle insanı kâmil zincirinin altın halkalarından olan Süleyman çelebi Hz. Mevlidi şerifinde;

 

Hak taalâçün yarattı âdemi

Kıldı âdemle müzeyyen âlemi (âdemle bezeyip süsledi âlemi)

Âdeme kıldı ferişthler sücut (âdeme melekler secde etti)

Hem ona çok kıldı Lütfi ol ıssı cut(cömert olan Allah lütfetti)

Mustafa nur’un alnında kodu

Bil habibin nurudur bu nur dedi.

Kıldı ol nur anın ile nice ruzigar(devir, zaman)

Sonra Havva alnına nakletti bil

Durdu onda dahi nice ayu yıl (ay ve seneler)

Şit doğdu ona nakletti nur

Onun alnında tecelli kıldı nur

Erdi İbrahimeİsmaile hem

Söz uzanır geri kalan der isem

İş bu resmile müselsel muttasıf (bu şekildeki silsile ile vasıflanmış olan)

Ta olunca Mustafa’ya muntakil(intikâl edince)

Geldi çünrahmetellil âlemin (âlemlerin rahmeti)

Vardı nur karar etti hemin

Tut kulak efsafına ey yâri din (kulak ver ey dinini seven)

Bilesin kimdir o fahrülmürselin. (bilesin iftihar edilen elçi Hz.Muhammed’in kim olduğunu)buyurmuştur.

 

İşte mevlidi şerifteki bu beyanlardan da açıkça anlaşıldığı gibi rebiul evvel ayının 12 sinde vukuu bulan doğum / mevlit,nur-u Muhammed’in; Resulullah’ın unsur / beşeri bedeni ile buluşup, bu yeryüzü alemini şereflendirmesini ifade eder. Ve bu doğum, İslam âleminde mevlit kandili olarak Müslümanlar tarafından çeşitli hidayete yönelik ibadetler ve etkinliklerle açıkça kutlanır.

 

Soru: Kutlu doğum senede bir haftamı yoksa hergünmü kutlanmalı?Kutlama için özel bir mekâna ihtiyaç varmıdır?

 

Cevap:İslamın ledduni hakikatına ulaşmış olan arifibillâh ve ehli kemâl, bu kandili hem zahirine hem de batınına uygun olarak, nur-u Muhammed kulluğuna mazhariyet gayreti ile yaşayarak sadece bir gece bir hafta değil, her zamanda ve her yerde kutlarlar.

 

Soru:Nur-u Muhammed Nerelerde açığa çıkar?

 

Cevap:Cümle peygamberlerde zahir olup açığa çıkan nur-u Muhammed, “Âlimler peygamberlerin varisidir” Hadisi şerifindeki hikmet gereği, Resulullah Efendimizin unsur bedeniyle yeryüzünden ayrılmasıyla da, Resulullah’ın varisi olan âlimler ve mürşidi kâmilde devam eder. Ki İmamı Azam, İmamı Şafii, İmamı Malik, İmamı Hanbel, İmamı Gazali, Muhiddini Arabî, Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Niyazi Mısri,  Muhammed Nur’ul Arabî vb. gibi peygamber varisi olan âlim ve ehli kemalin irşat ve tebliğinde Nur-u Muhammed açığa çıkarak insanlığı aydınlatmaya devam etmiş, günümüzde de devam etmektedir. Kıyamete kadar yeryüzünde hidayet davetçiliği olarak devam edecektir. Her zaman da yeryüzü âleminde mevcut olan bu hidayet davetçisi veli ve âlimlerin irşat ve yol göstermeleriyle, İslam dininin zahir ve batın yönü kemâl bularak yeryüzünde insanlığı aydınlatmış, halen de aydınlatmakta ve kıyamete kadarda aydınlatacaktır.

 

Sonuç olarak:

        Hz. Resulullah Efendimiz: “Beni ararsanız varisim olan âlimleri bulun, ben orada bulunurum”buyurmuşlardır. Ki bu “peygamber varisi” olan velilerin ve âlimlerin yeryüzünde her zamanda var olmaları ve onların irşadıyla Hidayeti nuru Muhammed’in açığa çıkması Muhammedi doğuşun, yani mevlit kandilinin leddun-i hikmetini ifade eder. Onların irşadından aydınlanmak ise, mevlid kandiline erişerek kandilin ruhaniyetinden istifadelenmeyi ve Muhammed-i kullukla yaşamayı ifade eder.

Bu itibarla her kim mevlit kandilinin ledduni hikmetine mazhar olursa o, sadece kandil gecesi değil, her zaman ve her yer de ebediyen mevlit kandili aydınlığıyla yaşar, Allahu âlem.

Her zamanda mevcut olan Nur-u Muhammed doğuşuna erişip, o doğumun irşad-ı aydınlığına mazhar olmamızı rabbimizden niyaz ederiz.

 

 Necdet Şahin