ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Şol didar-ı
aşkın aman aşıkım
Şam u seher
Allah Allah zikr ederim
Her subhu
şam aşkıla yanarım
Şam u sabâ
Allah Allah zikr ederim
Didar:Sevgilinin yüzü, çehresi demektir. Buna göre
benim aşkım; ilâh-i sevgilinin güzel çehresine / yüzüne olan bir aşk’tır.
Seherlerde ve akşamlarda Allah’ı zikrettiğim gibi, ilâh-i aşk’ın ateşiyle her
sabah akşam yanarım. Buyruluyor ki Allah ismi, makam itibarıyla uluhuyettir,
esma itibarıyla ise ismi celâl’dir. Bu itibarlameslek-i Resul’de telkin edilen
daim zikir, celâl esması ve makam-ı uluhuyet olan Allah ismidir. Ve meslek-i Resul
dervişlerine zikriniz nedir?diye sual olunsa, ‘Allah ile Allah’ı zikrederim’ derler. Ki bu ifade, ismi celâl olan
Allah ile Uluhuyet makamı sahibi olan Allah’ı zikrederim demektir.
Bunu beyanladidarın / ilâh-i
sevgilinin aşkıdır benim aşkım,seherde akşamda Allah Allah
diyerek zikri daim uyanıklığı ve ilâh-i aşk’la yanarım, deniliyor.
Gezerim bilmem ah-ı meczubimiyim
Gâh sağ u
sola sallanırım
Devr-i sema
gibi hem devr ederim
Şamu saba
Allah Allah zikr ederim
Ah-ı meczub:İlâh-i sevgilinin derdi
ile dertlenip cazibesine girmektir. Bu ah-ı meczub olanlar Allah ile ilgili
derdlerini müşküllerini çözüp halletmek için fırsat buldukça ehl-i aşk’ın
meclisine dâhil olurlar. Ve o meclisten hâsıl olan Allah muhabbetinden Allah
sohbetinden istifadelenirler. Ki aşığa sevgiliden bahsedilip, sevgilinin anılıp
zikredilmesinden daha cazip bir şey olmadığı için, ilâh-i aşk’la gezerim bilmem ah-ı meczubimiyim buyruluyor. Gâh sağ u sola sallanırım beyanındaki
anlam; ilâh-i dertleri meclise taşıyıp ehl-i aşk’a ve ehl-i kemâl’e arzederek
sorup araştırmaktır. Devr-i sema gibi
hem devr ederim demek ise; aşığın derd-i ilâhiden hâsıl olan müşkül ve
dertlerine, âl-i prensiplere yönelerek Allah’ın makamları müşahedesiyle derman,
çare bulmasıdır.
Heb aşkıla
döne döne giderim
Arzum abd u
visale ereyim
Hem haccü'l-
ekberde tavaf edeyim
Şam u saba
Allah Allah zikr ederim
Visal:Vasıl olma, kavuşma, Haccü’l ekber: Büyük hac demektir. Buna
göre, Hak aşığının al-i prensibler ve Allah’ın makamları müşahedesiyle
dertlenip dönmesinin yegâne amacı Hakk’a vuslat / kavuşmak olduğundan; Heb aşkıla döne döne giderim, amacım arzum abd u visale ereyim buyruluyor.
Yani meslek-i resul’de aşk ile döne döne seyri süluk görerek ilerlememin yegâne
gayesi Hakk’a kavuşmaktır, demektir. Ve devamla Hem haccü'l- ekberde tavaf edeyim buyruluyor ki Haccü’l ekber, büyük hac demek olup,
kul’un nefsinde / kendinde ve cümle eşyada mevcut olan Rabbi’ne kavuşup
Rabbinden ayrı olmadan Rabbi ile kulluk yapmasıdır. Bunu ifadeyle Cenab-ı Hak;“Kulum bana nevafille öyle yaklaşır ki, onu
severim ve onun görmesine göz, işitmesine kulak, konuşmasına dil, tutmasına el,
yürümesine ayak olurum. Ve o kul’um benimle görür, benimle işitir, benimle
konuşur, benimle tutar, benimle yürür.” (Hadisi kutsi) Buyurur. Ki, hangi Hak aşığı bu hadis-i
kutsi beyanında ifade edilen yakınlığa erişirse o, Haccül ekber olur. Ve o âşık
var olduğu her yerde, her zamanda ve mekânda ilâh-i sevgiliyi müşahade tavafını
yapar.
Derya mevci
gibi dalgalanırım
Her kuşede
hem fırlanırım
Hilmi zikr-i
Hakk'ı kalp ile derim
Şam u saba
Allah Allah zikr iderim
Derya:Deniz, Mevc:Dalga,
Kuşe: Köşe demek olup, Hak aşkı, aşığın varlığını yakıp onu yokluğa
eriştirdiğinden, aşığın ilâh-i sevgiliden gayrı varlığı olmaz. Bu aynı, deniz
dalgası’nın kendine ait bir vücudu olmadığı halde, dalgalanarak deniz dalgası
olark gözükmesi gibidir. Ki bunu beyanla Malik Efendi Hazretleri Hilmi
mahlâsıyla; Derya mevci gibi
dalgalanırım diyor. Ve devamla her
kuşede hem fırlanırım, Hilmi zikr-i Hakk'ı kalp ile derim buyuruyor ki,
kalbimdeki zikri daim uyanıklığıyla her makamında ilâh-i sevgiliyi ziyaret edip
onu müşahade ederim demektir. Çünkü Cenab-ı Hak makamları ile cümle eşyada
mevcut ve zahir olduğundan, her kim meslek-i Resul telkini olan zikri daim ve
meratib-i ilâhi irşadına mazhar olursa o, Rabbini bu makamlarında müşahade
ederek Rabbine kavuşur. Allahuâlem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder