18 Şubat 2016 Perşembe

Hüsnünle dil aşüfte



ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN




Hüsnünle dil aşüfte
Rahmeyle hidayet kıl
Zevkinle bu dil güfte
Rahmeyle hidayet kıl

      Hüsn:Güzelliğin kemâl ile görünmesi, Aşufte:Sevgiden kendinden geçmek, çıldırırcasına sevmek,Güfte: Herhangi bir makama göre bestelenmiş manzume, söylenmiş söz demektir.
Buna göre, ey ilâh-i sevgili; senin güzelliğinin kemâline bu dil / gönül öyle bir yöneldi ki, bu yönelişle kendimden geçtim. Ağzım dil’im senin zevkinle konuştuğundan, söylediğim şiirler hep hikmetli güfteler oluyor. Beni, ‘hadi’ isminin tecellisi olan hidayetrahmetine mazhar kıl buyurmakla Malik Efendi Hz. İlâh-i sevgiliye hem aşkını ilan ediyor, hem de niyazda bulunuyor.Bunu beyanla Kuranı kerimde; “Rabbimiz bize hidayet ettikten sonra kalplerimizi döndürme ve bize leddünundan bir rahmet ver. Sen, yalnız sen vahhab’sın bol bol bağışlarsın” (Al-i İmran, 8)  Buyrulur. Ki bu ayeti Hz. Ali (kv)’nin sıkça okuduğu rivayet olunur. 

Halim olur harab
Okurum canda kitab
Nurundan bu dol âb
Rahmeyle hidayet kıl

      Harab: Yıkık, viran olmuş, Dolu: Kadeh, Ab:Su demektir ki halin harab olması, zikri daim uyanıklığı ve makamatı tevhid irşadıyla insanın nisbet varlığının fena olup yokluğa erişmesidir. Her kim mürşidi kâmilin telkiniyle, cehalet ve gafletle kendine nisbet ettiği varlığını fenaya / yokluğa eriştirirse o kulun, nisbet varlık ahvali harab olur.
Okurum can’da kitab demek ise:“Oku kitabını; bugün sana hesap görücü olarak kendi nefsin / öz benliğin yeter.” (İsra, 14) ayet buyruğu gereğince kul’un kendi  “kitabını” okuyarak, Hakk’ın kemâl tecellilerine mazhar ve arif olmasıdır. Çünkü yine Kur’an’daki;“İncire, zeytine, Tur dağına ve o emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık, sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin, 1…5)ve “…Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım…” (Bakara, 30) ayetleri ile ifade edildiği gibi insan, “en güzel,” yani Rabbin kemaline mazhar ve Rabbin “halifesi” olarak yaratılmıştır. Ki insandan başka hiçbir yaratılan rabbin kemal tecellisi ve halifeliği ile şereflenmemiştir. Bu itibarla insanın, zamanın mürşidi kâmilinin telkini irşadıyla Rabbin kemaline ve halifeliğine nasıl mazhar olduğuna arif olması için, kendi “kitabını” okuması icab eder.
Nurundan bu dol ab demek; Nisbet varlığı fena irfanıyla harab olan kulun yokluğunda, ilâh-i sevgilinin tecelli ederek güzelliğini gösterip o kulu nurlandırmasıdır. Ki bu nurlanma, meslek-i Resul irşadı olan daim zikir uyanıklığı ve Allah’ın makamlarının keşfi merifetiyle gönül kadehinin dolarak, o kul’unaydınlaması demektir.    
Bunu beyanla cehaletle kendime nisbet ettiğim kulluk ahvâlimin tevhid makamları keşfi irfanıyla harab olması için, can kitabı olan kendi kitabımı okumamda. Ve irfan nur-u içkisiyle gönlümün dolup aydınlanmasında bana rahmet eyle, hidayet kıl, buyrularak Allah’a niyaz ediliyor.  

Cana geldi hitab
Varlık bana azab
Babında benim bevvâb
Rahmeyle hidayet kıl

      Bab: Kapı, Bevvab:Kapıcı, menedici, manalarında olup, Aşığın meslek-i Resul irşadı ile aydınlanması, onun aynı zamanda “Hani Rabbin âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini alıp kendi nefislerine şahit tutarak ben Rabbiniz değil miyim? Onlar, evet sen bizim Rabbımızsın biz buna şahidiz dediler.” (Araf, 172) hitabına mazhar olmasıdır. Bu ahidleşme / anlaşma, yeryüzüne gelmiş ve gelecek cümle âdemoğlunun (tüm insanların) tamamının ruhaniyeti ile ervah / ruhlar âleminde yapılmıştır. Ki bu ahidleşme, imtihan ve şahadet âlemi olan bu yeryüzünde, yanlızca, mürşidi kâmilden tevhid mertebeleri seyri süluku gören Hak âşıkları ve arifibillâh tarafından tekraren yapılır.
      Bunu ifadeyle Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Âşık bu âlemde ‘ben sizin rabbınız değimliyim.’ Hitabını enfusunda ve afakında olmakla tevhid-i ef’al’de iki defa, tevhid-i sıfat’ta iki defa, tevhid-i zat’ta iki defa olmakla altı defa duyar ve cevaplar” diyor. Ve ruhlar âlemindeki hitabın bu âlemde işitilip, cevabın tekraren verilmesini ifadeyle Bayazit Bestami Hz; “Elestu bi rabbikum-ben sizin rabbınız değimliyim? Hitâbı, hâlâ kulağımda çınlıyor” buyurmuştur. 
Zamanın mürşidi kâmili ehil olanları mesleki resule dâhil edip, ehil olmayanları men etmekle bevvabdır, yani kapıcıdır. Çünkü Kâmil mesleki resul irşadına talip olan ehillere telkin yaparak onları irşad ettiği gibi, ehil olmayanları da meslek-i Resul irşadından men eder. Ve onlara Allah’ın mertebelerinin sırlarını açmaz, eğer açarsa suç işlemiş olur. Bunu ifadeyle Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Sırrı ilâhiyi na ehle / ehil olmayana açmak pek fenadır ve muhakkak cezaya çarptırılır. Aynı şeriattaki sirkat (el kesme) cezası gibi onun tevhidden eli kesilir” dediği gibi diğer bir beyanında; “Emaneti ehil olana vermemek ehil’e zulümdür. Emaneti ehil olmayana vermek ise emanet’e zulümdür.”buyurur ki emanetten maksat âli prensipler, zikri daim ve meratibi tevhidden ibaret olan mürşidi kâmilin telkinidir.  
      Bunu beyanla Malik Efendi; bu imtihan şahadet âlemi olan yeryüzünde can’a,“Elestu bi rabbikum / Ben sizin rabbınız değimliyim?” hitabı geldi diyor. Ve devamla tevhid-i ef’al, tevhid-i sıfat ve tevhid-i zat keşfi irfanı ile arif oldum ki, cehaletle kendime nisbet ettiğim varlık, bana azab tır. İlâhi sırların açıldığı meslek-i resul irşadı babında, (kapısında) zamanın bevvabı (kapıcısı) olan mürşidi kâmil benim, meslek-i Resule hizmet gayretlerimde bana rahmet eyle,hidayet kıl,buyuruyor. Allahuâlem.

Ey bu cana canan
Bi-çareye derman
Kalbime gülistan
Rahmeyle hidayet kıl

Biçare: Çaresiz, Gülistan: Gül bahçesi anlamlarındadır. Bu itibarla cana canan olmak, kâmilin telkini irşadıyla kulun canının, ilâh-i sevgilinin tecellisiyle hayat bulup canlanmasıdır. Çaresize derman olmak ise, kulun hiçbir yerde bulamadığı ilâh-i sevgili olan rabbine kavuşma derdine, zikri daim uyanıklığı ve meratibi tevhid irşadıyla mürşidi kâmilin çare derman bulmasıdır. Kalbin gülistan olması, salikin kalbindeki mayayı Muhammed olan daim zikr’in kabarıp, kulun ruh-u Muhammed ile dirilerek Muhammedi kullukla yaşamasıdır.
      Ki Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Hidayetin baş mazharı Hz.Muhammeddir. Hz.Muhammed’in hidayet temsilcileri âlimler ve kâmil-i mürşid’dir. Dalâletin baş mazharı ise iblistir, iblisin temsilcileri ise papazlar ve despotlardır (rum pisikopozlarıdır)” diyor.
      Bunu beyanlaey!telkini irşadı ile gayrıyet / masiva gafletinden uyandırıp, ilâh-i sevgilinin cana canan olan tecellisine mazhar eden. Ey rabbine Vuslat / kavuşmak derdi çaresizlerine çare derman olan zamanın mürşidi kâmili; hidayet-i nur-u Muhammed (s.a.v) rahmetine mazhar olmamda irşadınla bana yardım et. Ki kalbim gülistan (gülbahçesi) olup gül kokulu manevi evlad-ı Resul / ehli beyt arasına dâhil olayım, buyruluyor.       

Sensin azimü'ş-şan
Hem de ulu sübhan
Aşkın ile bu cevlan
Rahmeyle hidayet kıl

      Azimüşşan:Şanı büyük, namı çok yüce, Sübhan:Noksandan münezzeh eksikliği olmayan Allah, Cevlan:Yönelme dolaşma. Manalarına gelir ki; Ey!Tüm noksanlıklardan eksiklerden münezzeh arınmış olan, yüceler yücesi ilâh-i sevgili, senin aşkının tesiriyledir hep bu anlatıp söylediklerim, senin aşkınla yaşayıp dolaşıyorum, demektir.   

Kayyumıla heman
Ruhum oldu revan
Canlara sensin can
Rahmeyle hidayet kıl

      Kayyum: Ezelden ebede kâim dâim var olan Allah, Revan:Giden, akıcı demektir. Ezelden ebede daima var ve kaim olup, cümle canlarda can olan ilâh-i sevgili, ruhum senin yolunun yolcusu olup sana akıp gitti, deniliyor.

Sendendir hep derman
Bunda usandı can
Hilmi cemaline atşân
Rahmeyle hidayet kıl

      Atşân:Susamış, teşne, susuz. Anlamlarında olup, Malik Efendi HazretleriHilmi lakabı ile beni bıktırıp usandıran ayrılığın ve ilâh-i derdlerin derman-ı çaresi hep sendedir. Ben senin cemâli’ne susamış bir aşığım buyurmakla, ilâh-i sevgiliye olan aşkını ilân ediyor, hemde niyazda bulunuyor.

Hiç yorum yok: