ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Hüsnünle dil
aşüfte
Rahmeyle
hidayet kıl
Zevkinle bu
dil güfte
Rahmeyle
hidayet kıl
Hüsn:Güzelliğin kemâl ile görünmesi, Aşufte:Sevgiden kendinden geçmek,
çıldırırcasına sevmek,Güfte: Herhangi
bir makama göre bestelenmiş manzume, söylenmiş söz demektir.
Buna göre, ey ilâh-i sevgili; senin
güzelliğinin kemâline bu dil / gönül öyle bir yöneldi ki, bu yönelişle
kendimden geçtim. Ağzım dil’im senin
zevkinle konuştuğundan, söylediğim
şiirler hep hikmetli güfteler
oluyor. Beni, ‘hadi’ isminin
tecellisi olan hidayetrahmetine
mazhar kıl buyurmakla Malik Efendi
Hz. İlâh-i sevgiliye hem aşkını ilan ediyor, hem de niyazda bulunuyor.Bunu
beyanla Kuranı kerimde; “Rabbimiz bize hidayet ettikten sonra
kalplerimizi döndürme ve bize leddünundan bir rahmet ver. Sen, yalnız sen
vahhab’sın bol bol bağışlarsın” (Al-i
İmran, 8) Buyrulur. Ki bu ayeti Hz.
Ali (kv)’nin sıkça okuduğu rivayet olunur.
Halim olur
harab
Okurum canda
kitab
Nurundan bu
dol âb
Rahmeyle
hidayet kıl
Harab: Yıkık, viran olmuş, Dolu: Kadeh, Ab:Su
demektir ki halin harab olması,
zikri daim uyanıklığı ve makamatı tevhid irşadıyla insanın nisbet varlığının
fena olup yokluğa erişmesidir. Her kim mürşidi kâmilin telkiniyle, cehalet ve
gafletle kendine nisbet ettiği varlığını fenaya / yokluğa eriştirirse o kulun,
nisbet varlık ahvali harab olur.
Okurum can’da kitab demek ise:“Oku kitabını; bugün sana
hesap görücü olarak kendi nefsin / öz benliğin yeter.” (İsra, 14) ayet buyruğu gereğince kul’un kendi “kitabını”
okuyarak, Hakk’ın kemâl tecellilerine mazhar ve arif olmasıdır. Çünkü yine Kur’an’daki;“İncire,
zeytine, Tur dağına ve o emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel
biçimde yarattık, sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin, 1…5)ve “…Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım…” (Bakara, 30) ayetleri
ile ifade edildiği gibi insan, “en güzel,” yani Rabbin kemaline mazhar
ve Rabbin “halifesi” olarak yaratılmıştır. Ki insandan başka hiçbir
yaratılan rabbin kemal tecellisi ve halifeliği ile şereflenmemiştir. Bu
itibarla insanın, zamanın mürşidi kâmilinin telkini irşadıyla Rabbin kemaline
ve halifeliğine nasıl mazhar olduğuna arif olması için, kendi “kitabını”
okuması icab eder.
Nurundan bu
dol ab
demek; Nisbet varlığı fena irfanıyla harab olan kulun yokluğunda, ilâh-i
sevgilinin tecelli ederek güzelliğini gösterip o kulu nurlandırmasıdır. Ki bu
nurlanma, meslek-i Resul irşadı olan daim zikir uyanıklığı ve Allah’ın
makamlarının keşfi merifetiyle gönül kadehinin dolarak, o kul’unaydınlaması
demektir.
Bunu beyanla cehaletle kendime nisbet ettiğim
kulluk ahvâlimin tevhid makamları
keşfi irfanıyla harab olması için, can kitabı olan kendi kitabımı
okumamda. Ve irfan nur-u içkisiyle
gönlümün dolup aydınlanmasında bana rahmet
eyle, hidayet kıl, buyrularak Allah’a niyaz ediliyor.
Cana geldi
hitab
Varlık bana
azab
Babında
benim bevvâb
Rahmeyle
hidayet kıl
Bab: Kapı, Bevvab:Kapıcı,
menedici, manalarında olup, Aşığın meslek-i Resul irşadı ile aydınlanması, onun
aynı zamanda “Hani Rabbin
âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini alıp kendi nefislerine şahit
tutarak ben Rabbiniz değil miyim? Onlar, evet sen bizim Rabbımızsın biz buna
şahidiz dediler.” (Araf, 172) hitabına mazhar olmasıdır. Bu
ahidleşme / anlaşma, yeryüzüne gelmiş ve gelecek cümle âdemoğlunun (tüm
insanların) tamamının ruhaniyeti ile ervah / ruhlar âleminde yapılmıştır. Ki bu
ahidleşme, imtihan ve şahadet âlemi olan bu yeryüzünde, yanlızca, mürşidi
kâmilden tevhid mertebeleri seyri süluku gören Hak âşıkları ve arifibillâh
tarafından tekraren yapılır.
Bunu ifadeyle
Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Âşık bu âlemde ‘ben sizin rabbınız
değimliyim.’ Hitabını enfusunda ve afakında olmakla tevhid-i ef’al’de iki defa,
tevhid-i sıfat’ta iki defa, tevhid-i zat’ta iki defa olmakla altı defa duyar ve
cevaplar” diyor. Ve ruhlar âlemindeki hitabın bu âlemde işitilip,
cevabın tekraren verilmesini ifadeyle Bayazit Bestami Hz; “Elestu
bi rabbikum-ben sizin rabbınız değimliyim? Hitâbı, hâlâ kulağımda çınlıyor”
buyurmuştur.
Zamanın mürşidi kâmili ehil olanları mesleki resule dâhil
edip, ehil olmayanları men etmekle bevvabdır,
yani kapıcıdır. Çünkü Kâmil mesleki resul irşadına talip olan ehillere telkin
yaparak onları irşad ettiği gibi, ehil olmayanları da meslek-i Resul irşadından
men eder. Ve onlara Allah’ın mertebelerinin sırlarını açmaz, eğer açarsa suç
işlemiş olur. Bunu ifadeyle Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Sırrı ilâhiyi na ehle / ehil
olmayana açmak pek fenadır ve muhakkak cezaya çarptırılır. Aynı şeriattaki
sirkat (el kesme) cezası gibi onun tevhidden eli kesilir” dediği gibi
diğer bir beyanında; “Emaneti ehil olana vermemek ehil’e
zulümdür. Emaneti ehil olmayana vermek ise emanet’e zulümdür.”buyurur
ki emanetten maksat âli prensipler, zikri daim ve meratibi tevhidden ibaret
olan mürşidi kâmilin telkinidir.
Bunu beyanla
Malik Efendi; bu imtihan şahadet âlemi olan
yeryüzünde can’a,“Elestu
bi rabbikum / Ben sizin rabbınız değimliyim?”
hitabı geldi diyor. Ve devamla tevhid-i
ef’al, tevhid-i sıfat ve tevhid-i zat keşfi irfanı ile arif oldum ki, cehaletle
kendime nisbet ettiğim varlık, bana azab
tır. İlâhi sırların açıldığı meslek-i resul irşadı babında, (kapısında) zamanın bevvabı
(kapıcısı) olan mürşidi kâmil benim,
meslek-i Resule hizmet gayretlerimde bana rahmet
eyle,hidayet kıl,buyuruyor. Allahuâlem.
Ey bu cana
canan
Bi-çareye
derman
Kalbime
gülistan
Rahmeyle
hidayet kıl
Biçare: Çaresiz, Gülistan: Gül bahçesi anlamlarındadır.
Bu itibarla cana canan olmak,
kâmilin telkini irşadıyla kulun canının, ilâh-i sevgilinin tecellisiyle hayat
bulup canlanmasıdır. Çaresize derman
olmak ise, kulun hiçbir yerde bulamadığı ilâh-i sevgili olan rabbine kavuşma
derdine, zikri daim uyanıklığı ve meratibi tevhid irşadıyla mürşidi kâmilin
çare derman bulmasıdır. Kalbin gülistan
olması, salikin kalbindeki mayayı Muhammed olan daim zikr’in kabarıp, kulun
ruh-u Muhammed ile dirilerek Muhammedi kullukla yaşamasıdır.
Ki Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Hidayetin baş mazharı Hz.Muhammeddir.
Hz.Muhammed’in hidayet temsilcileri âlimler ve kâmil-i mürşid’dir. Dalâletin
baş mazharı ise iblistir, iblisin temsilcileri ise papazlar ve despotlardır
(rum pisikopozlarıdır)” diyor.
Bunu beyanlaey!telkini irşadı
ile gayrıyet / masiva gafletinden uyandırıp, ilâh-i sevgilinin cana canan olan tecellisine mazhar
eden. Ey rabbine Vuslat / kavuşmak derdi çaresizlerine
çare derman olan zamanın mürşidi
kâmili; hidayet-i nur-u Muhammed
(s.a.v) rahmetine mazhar olmamda
irşadınla bana yardım et. Ki kalbim
gülistan (gülbahçesi) olup gül kokulu manevi evlad-ı Resul / ehli beyt
arasına dâhil olayım, buyruluyor.
Sensin
azimü'ş-şan
Hem de ulu
sübhan
Aşkın ile bu
cevlan
Rahmeyle
hidayet kıl
Azimüşşan:Şanı büyük, namı çok yüce, Sübhan:Noksandan münezzeh eksikliği
olmayan Allah, Cevlan:Yönelme
dolaşma. Manalarına gelir ki; Ey!Tüm noksanlıklardan eksiklerden münezzeh
arınmış olan, yüceler yücesi ilâh-i sevgili, senin aşkının tesiriyledir hep bu
anlatıp söylediklerim, senin aşkınla yaşayıp dolaşıyorum, demektir.
Kayyumıla heman
Ruhum oldu revan
Canlara sensin can
Rahmeyle hidayet kıl
Kayyum: Ezelden ebede kâim dâim var olan Allah, Revan:Giden, akıcı demektir. Ezelden
ebede daima var ve kaim olup, cümle canlarda can olan ilâh-i sevgili, ruhum
senin yolunun yolcusu olup sana akıp gitti, deniliyor.
Sendendir hep derman
Bunda usandı can
Hilmi cemaline atşân
Rahmeyle hidayet kıl
Atşân:Susamış, teşne, susuz. Anlamlarında olup, Malik
Efendi HazretleriHilmi lakabı ile
beni bıktırıp usandıran ayrılığın ve ilâh-i derdlerin derman-ı çaresi hep
sendedir. Ben senin cemâli’ne
susamış bir aşığım buyurmakla, ilâh-i sevgiliye olan aşkını ilân ediyor, hemde
niyazda bulunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder