ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Gel ey
İnsan-ı nâdân kendini bil
Niçin halk
etti seni ol İl
Nadan:Cahil, bilmeyen, İl:İlâh demektir. Buna göre ey cahil insan, kendini bilip kendini
tanımaya bak, yüce Allah’ın seni neden yarattığını anlayıp arif ol deniliyor.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz; “Kim kendini bilirse o Rabbini bilir.”buyurmuştur.
Bu itibarla insan, kendini bilerek ancak yaratılışının yüce gayesi olan
Rabbi’ne vuslat kemâline erişebilir.
Bu hilkat
baisi oldu ibadet
Ki Kur'unda
bu yolda oldu tenzil
Hilkat:Doğuştan, gelen vasıf,
yaratılış, Bais: Sebeb olan, icap
ettiren, Tenzil:İndirilen, aşağı
indirmek, anlamlarına gelir. Bu itibarla insanın yaratılış amacını ifadeyle Cenab-ı
Hak; “Ben cinleri ve
insanları; ancak bana ibâdet / kulluk etsinler diye yarattım.”(Zariyat,
56)buyurur ki ibadet,
kulluk demektir. Kulluğun kemâli ise Muhammed (s.a.v) kulluğu olup bu kulluğa
ancak Kur’an rehberliği ile erişilir. Bunu ifadeyle Hz.Ayşe validemize;“Bize
Resulullah’ın ahlakından bahset”denildiğinde Hz.Ayşe; “Siz
Kur’an okuyun, Resulullah’ın ahlakı Kur’an ahlakıdır” demiştir.
Çünkü yüce Allah,“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan,
iyi kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur’an, onda indirilmiştir…” (Bakara, 185) “Biz Kur’an’da mü’minler için şifa ve rahmet olan ayetler indiriyoruz…”
(İsra, 82) buyurur. Bu ve benzer ayet beyanlarından açıkça anlaşıldığı
gibi Kur’an, insanlığa doğru yolu göstererek hidayete ulaşmaları için,
müminlere ise şifa ve rahmet olarak indirilmiş olduğundan, Muhammed-i kulluğa Kur’an
rehberliği olmadan ulaşılmaz.
Bunu beyanlahilkat baisi oldu ibadet ki, Kur’an’da bu yolda oldu tenzil demek,
yaratılışın amacı olan ibadet / kulluk, Muhammed-i kulluğa erişmektir. Ve Kur’an
insanlığa, yaratılış amacına ulaşıp Muhammedi kulluğa ulaşabilmesi için inzâl
oldu / indirildi, demektir.
Dahi tevhid
ü irfanla muhabbet
Muhakkikler
bu yolda verdi tafsil
Muhakkik: Tevhidi hakiki ilmi irfan
arifi, Tafsil:Etraflıca, detaylı
olarak bildirmek, manalarını taşır. Ki yüce Allah, kullarının ehli zikir ve
ehli irfan olan ariflerle baraber olup onlarla arkadaş olmalarını ister. Ve
bunu ifadeyle Kur’an’da;“Sırf Rablerinin cemalini / vechini / yüzünü
dileyerek sabah akşam O’na yalvaranlarla bir arada olmaya kendini zorla. Dünya
hayatının çekiciliğini isteyerek böyle kimseleri gözardı etme. Kalbi
zikrullahtan gafil ve ihtiraslarına tutsak olarak kendini akıntıya
kaptırmış kimselerin arzularına uyma” (Kehf, 28) buyrulur. Çünkü ehli tevhid ve ehli
irfanın meclisinde daima Allah zikredilip Allah’ın makamlarından bahsedilir. Ve
o meclisin mensubları, tevhidi hakiki irfanı muhakkikleridir (hakikat
ehilleridir) ve onlar, Allah’ın tecellilerinin niceliğini nasıllığını en ince
ayrıntılaryla, yani tafsilli olarak değerlendirerek, bu tecellilerde rabbin
müşahadesine gayret ederler.
Bunu beyanla
sen’de Kur’an’ın emrine riayet ederek, dahi tevhid ü irfanla muhabbet eden tevhidi hakiki ariflerinin meclisine katıl.Oradaki Muhakkikler (ehli hakikat) bu yolda, yani yaratılışın yüce amacı
olan kulluk hakkında verdi tafsil.
Yani detaylı doyurucu bilgiler verirler, demektir.
Hakk-ı
tevhid için geldin eya can
Hafi şirkini
kalbinden dahi sil
Hafi şirk: Gizli şirk, bilmeden cehaletle
Allah’ın varlığına ortak olmak demektir. Ki Hz. Resulullah;“Ben ümmetimin açık şirkinden
değil gizli şirkinden korkarım” buyurur.
Şirk’in, Allah’ın affetmediği yegâne günah olduğu Kur’an’daki, “Allah
kendisine şirk / ortak koşulmasını asla bağışlamaz / affetmez; ondan başka
günahları dilediği kimse için bağışlar / affeder. (Nisa, 48-116) ayetleriyle ifade edildiği gibi, şirk’in en
büyük zulüm olduğunu beyanla da,“…Allah’a şirk koşma. Çünkü Allah’a şirk
koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür.” (Lokman, 13) buyrulur.
Pir Seyyid
Muhammed Nur Hz; “Şirk gayrı müslimde olursa açık şirk, müslümanda olursa ise gizli şirk
tabir olunur” demiştir ki bunu ifadeyle Resulullah (s.a.v) “Ben
ümmetimin gizli şirkinden korkarım” diyor. Buna göre “gizli
şirk,” Hakk’ın varlığına cehalet ve gafletle kul’un ortaklık etmesidir.
Ki bir kul, bu imtihan âleminde zikri daim uyanıklığı ve tevhid-i hakiki
irfanına mazhar olmasıyla ancak, gizli şirk belâ ve günahından kurtulup
arınabilir. Bunun başkaca bir yolu olmaz. Çünkü “Lâilaheillallah Muhammeden Resulullah” tevhid kelimesini kalbi
ile inanarak dili ile ikrar etmek kişiyi gayrı müslimlikten (müslümanlık
dışında kalmaktan) kurtarıp, İslam dininin mümini yapar. Fakat o kişinin
müslüman olmasıyla beraber gizli şirki devam eder. Ki gizli şirkten kurtulmak,
kalp ile tasdik edilip, dil ile ikrar edilen tevhid kelimesinin hakikatına
ulaşmakla mümkündür. Yani tevhid-i hakiki keşfi irfanı ile hakiki muvahid
olmakla mümkün olur.
İşte bunu
beyanla irşadla görevli olan sahâbe İbn-i Abbas (ra), “Ben cinleri ve insanları ancak
bana ibâdet / kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56)ayetinin tefsirinde, bu âyetteki “ibâdetten / kulluktan maksat
ârif ve muvahid ehli(tevhîd) olmaktır,” demiştir. Hz.Pîr’in
halifelerinden Hacı Kâmil Tosko Hz. ise; “Bu âyetteki ibâdette / kullukta üç hikmet
vardır:
Birinci hikmet, amel-i salihtir(Allah’ın emirler ve yasaklarına
riayettir).
İkinci hikmet, amel-i salih ile beraber yakaza hâlidir, (zikri daim uyanıklığıdır).
Üçüncü hikmet ise, amel-i salih ve zikrullah uyanıklığıyla
beraber tevhîd-i mabuddur.”
(ibadet, kulluk yaptığımız Allah’ı hakikat üzere tevhid etmektir) buyurmuşlardır.
Bu itibarlaey Müslüman kişi bu yeryüzü âlemine Hakk-ı tevhid için geldin eya can beyanıyla, bu imtihan âleminde
Hakk’ı tevhidi hakiki irfanıyla tevhid etmek için yaratıldın. Ömrün bitmeden
zikri daim uyanıklığı ve tevhidi hakiki irfanı ile hafi / gizli şirkini kalbinden dahi sil, buyruluyor.
Bu benlik
nefs ü şûmenden reha ol
Hakk'ın
birliğine İkrar ide kalb ile dil
Nefs-u şûmen:Uğursuz nefs, Reha: Kurtuluş, kurtulma, halâsolmak
demektir. Buna göre, cehalet ve gafletle kendine nisbet ettiğin benlik, nefs uğursuzluğundan kurtulup, Hakk’ın birliğini ifade eden “Lâilaheillallah
Muhammeden Resulullah” tevhidini kalbinle tasdik dil’in ile de
ikrar ettiğin gibi, tevhidin hakikatı keşfi irfanına erişmeye çalış.
Fenafişşeyh
fenafiilah dahi kıl
Bu yolda
emr-i hak telkin-i kâmil
Şeyh: Mürşid, Fenafişşeyh:Mürşidin
telkin-i irşadında yok / fena olmak,Fenafillâh;
Allah’ta yok olmak, manalarına gelir.
Fenafişşeyh; benliğinden
tenezzül ederek kâmil olan mürşidin / şeyhin vahiy kaynaklı âli prensipler
telkininin hakimiyet ve galipliğine teslimiyetle yok / fena olmaktır. Çünkü
kâmil olan bir şeyh / mürşid, Allah’ın emri dışında hiçbir şey telkin etmez.
Kâmil’in telkin ettiği değerler, muhakkak kesinlikle Kur’an kaynaklı olur. Ve
kâmil’in âli prensipler olan telkinini emri ilâhi ve meratibi ilâhi tarifi
oluşturur.
Mesela; kâmil ne eksik ne fazla beş vakit
namaz kıl dediğinde bu emir kimin emridir? Elbette Allah’ın vahiyle olan
emridir. Kâmil daim zikirle Allahı zikret diyorsa, bu kimin emridir? Elbette
Allah’ın vahiyle olan emridir. Kâmil her fiilin faili Allah’tır diyorsa, bu
kimin beyanıdır? Elbette Kur’an beyanıdır. Bunun gibi olan kâmil mürşidin /
şeyhin vahiy kaynaklı emir ve tavsiyeleri, Allah’ın emirlerini tebliğden başka
bir şey olmadığından, Kâmil mürşidin (şeyhin) Allah’ın emri olan âli
prensipler telkin-i irşadı galibiyeti hakimiyetine, benliğinden tenezzül ederek
salikin teslim olması, fenafişşeyh olmaktır.
Çünkü eğer bir şeyh /
mürşid kâmil ise, onun Allah’ın emir ve yasaklarıyla ters düşen, kurana
uymayan, vahiyle çelişen hiçbir emir ve tavsiyesi olmaz. Eğer bir şeyh /
mürşid, Allah’ın emir ve yasaklarına ters düşen, kuran dışı, vahiyle örtüşmeyen
bir değer emir ve tavsiyede bulunursa, o emir ve tavsiyeye asla uyulmaz. Ve o
mürşidin kâmil olmadığına, nakıs eksik bir mürşid olduğuna hükmedilir.
Bir kimse, zamanın kâmil mürşidinin / şeyhinin Allah’ın emri olan âli
prensipler ve zikri daim uyanıklığıyla, tevhid mertebeleri olarak ifade edilen
Allah’ın makamlarından tevhidi efal, tevhidi sıfat ve tevhidi zat makamlarının
keşfi irfanına mazhar olursa. O kulun kendine ve cümle âleme nisbetle varlığı
fenafillâh, yani Allah’ta yok / fena olur.
Ve o kul Rabbine kavuşarak, Rabbinden gayrı bir şey müşahade etmez.
Bunu beyanlamürşidi kâmil’in vahiy kaynaklı âli prensipler telkini
galibiyet ve hâkimiyetine, benliğinden tenezzül ederek teslim ile fenafişşeyh olduğun gibi. Onun telkini olan zikri daim uyanıklığı
ve tevhidi hakiki keşfi irfanı ile fenafiilah
dahi kıl, çünkü bu yolda emr-i hak
telkin-i kâmil’dir, buyruluyor. Yani kâmil mürşidin (şeyhin) âli prensipler
telkini, Cenab-ı Hakk’ın emridir, kâmilin emri Allah’ın emrinden başka bir şey
değildir, demektir.
Muhacir ol
fenadan bul bekayı
Hakikat
Hilmi'yâ budur kemal
Muhacir:Göç eden, bir yerden başka
bir yere yerleşen demektir. Tevhid mertebeleri olan Allah’ın yedi makamının
üçü’nü fenafillâh, dördünü bekâbillâh makamları oluşturur. Ki, kâmil mürşid bu
makamlara aşina olduğundan, kendine müracat edenlere emri ilâhi olan âli
prensipler ve zikri daim ile fena ve beka makamlarını telkin ederek irşadda
bulunur. Ki bir insan ancak, bu âli prensiplere riayetle zikri daim uyanıklığı
ile fena ve beka makamlarının keşfi marifetiyle kemâl bulup insan-ı kâmil olur.
Bunu beyanla Malik Efendi Hz. Hilmi mahlası
ile kendini muhatab ederek bizlere; Kâmil mürşidin âli prensipler telkinine
riayet ve zikri daim uyanıklığıyla Muhacir
ol fenadan bul bekayı, yani fena ve beka mertebelerinin keşfi marifetine
ulaş diyor. Ve devamla, Hakikat Hilmi'yâ
budur kemal diyerek, gerçek / hakiki insanı kâmil mazharı kulluk böyle
olur, buyuruyor. Allah her şeyi en iyi bilendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder