ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Yanmaktır
karım
Ruz-ı şeb
zârım
Hakk'a
yalvarım
Daim ağlarım
Ruz-ı şeb:Gündüz, gece demektir.
İlâh-i aşkın harareti Hakk’ın gayrısı olan masivayı yakarak aşığı ilâh-i
sevgiliye ulaştırdığından, ilâh-i aşk ateşiyle yanması aşığın Kâr’ı,
istifadesi olduğu ifade olunuyor. Ve gündüz
gece ilâh-i aşk ve ilâh-i derd ile zar
edip inlemem, yalvarıp dua ederek daim ağlamam, Hakk’a vasıl olup
kavuşmam içindir, buyruluyor.
Aşk durur
yârim
Yandı hep
varım
Derttir
pazarım
Daim ağlarım
Mevlidi şerifteki miraç bahsinde Süleyman Çelebi Hz; Sidreye
varışlarında Hz. Peygamber Efendimiz’e Cebrail’in;
(özetle) “Ben buradan ileri gidersem baştan aşağı yanarım” demesine
karşılık Hz. Resulullah; “Çün ezelden aşk oluptur bana delil, yanar
isem ben yanayım ey Halil” buyurur. Bu itibarla Hakk’a vuslat yolunda
ilâh-i aşk, kulun en hayırlı yâr’dir
dost’tur. Ve daha evvel ifade edildiği gibi ilâh-i aşk ateşi, kul’un nisbet varlığını yakarak aşığı yokluk / fena kemaline
eriştirir.
Derd’in
Pazar
olması ise, aşığın ilâh-i sevgiliye ulaşma derdi ile araştırıp sorular sorarak,
kâmil’in meclisinde ehl-i aşk ve ehl-i irfan ile sohbet ederek irşad
olmasıdır.
Candaki
nar’ım
Yaktı
yanarım
Yoktur
amanım
Daim ağlarım
Nar:Ateş, Can’daki
nar: Aşığın mazhar olduğu ilâh-i aşk ateşi’dir. Aşk ateşi, ilâh-i
sevgiliden ayıran nisbet varlıklarını yakıp
fena ederek aşığı ilâhi sevgiliye kavuşturup vasıl eder. Ki ilâh-i sevgiliye
kavuşmak, ilâh-i aşk’la mümkün olduğundan, aşk’tan başka hiçbir şey benim
ilâh-i sevgiliye kavuşma derdime aman
/ çare olmaz, deniliyor.
Cümleten
varım
Kaptı ol
yârim
Zili u
hayâlim
Daim ağlarım
Zill-u hayâl:Gölge ve hayâl demektir.
Ki, İlâh-i aşk’ın tesiriyle âleme ve
kendime cehaletle nisbet ederek var olduğunu zannettiğim cümle varlığım, ilâh-i sevgilinin
vahdet (bir’lik) zuhuruyla fenaya / yokluğa eriştiğinden yârim, (ilâh-i sevgilim) cümlevarlığımıkaptı
deniyor.Yani, cümle âleme ve kendime nisbet ettiğim varlığım, ilâh-i
sevgilinin vahdet / birlik tecellisiyle yokluğa ulaştı demektir.Ve devamla;
nisbet varlığımın yokluğa erişmesiyle anladım ki, cümle âlemin ve benim
varlığım zill-u (gölge) hayâl’den ibarettir buyruluyor. Çünkü
görünen hayâl ve gölgenin, kendine ait bir varlığı olmaz. Gerek hayâl gerek
gölge sadece görüntü olup, görüntüleriyle tesir ederler. Ki gölgenin ve
hayalıin görüntüsü, asıl olan vücudun zuhurundan gayrı bir şey değildir.
Meselâ; bina asıldır. Ve asıl olan binanın vücudundan zahir olan karartının
gölge olarak tesir etmesi gibi, hayâlde; insandan zahir olur ve vücudu olmayan
görüntüsüyle tesir eden bir tecellidir.
Bu itibarla cümle âlemin ve insanın varlığı, asıl olan vahdet-i ilâhi’nin (Allah’ın
bir’liğinin) zuhuru olmakla hayâl ve gölge gibidir. Fakat insan, cehaletle
gölge olan cümle âleme ve kendine müstakil vücut nisbet ederek, vahdet-i
ilâhi’den başkalarının da varlığının olduğunu zanneder. Ve Hakk’ın vahdet / bir
olan varlığını, ikileştirip çoğaltır. Oysa Hak aşığının müşahadesinde ilâh- i
sevgiliden gayrı hiç bir şey olmaz.
Bunu beyanla, cehaletle var olduğu zannedilen insanın nisbeti varlığını
aşk ateşi yakıp aşığı ilâh-i sevgiliye yönelttiğinden, cümleten varım kaptı yârim buyruluyor. Ve devamla, ilâh-i aşk’la
cümle âlemin ve kendi vücudu varlığımın zill-u
hayalden ibaret olduğunu müşahade ettim, deniliyor.
Sittü
cihatım
Virdi
berâtim
Gitti
hayatım
Daim ağlarım
Sitti cihet:Altı taraf, yön,Vird:Devamlı yapılan, Berat:Rütbe, taltif, diploma vb.
anlamındadır. Buna göre sağım, solum, önüm, arkam, altım, üstüm olan sitti / altı cihetten (yönden) görünen hayatı varlığım gitti deniliyor. Yani her
taraf ve her yerdeki cümle varlıklarla beraber kendi varlığı hayatım, Hakk’ın hayatı tecellisine
gark olup gitti, demektir. Ki böyle
cehaletle cümle varlığa ve kendine nisbetle var olduğu zannadilen hayat,
tevhidi sıfat keşfi irfanıyla Hakk’ın hayat tecellisine gark olursa, o kul’a
ancak ve ancak bir ceset gibi ölü olmak kalır. Bunu ifadeyle Resulullah Efendimiz,
“Ölmeden
evvel ölün, ben size sizin gibi yer içer gezer fakat ölmeden ölmüşlerden birini
göstereyim mi? Ebu Bekir’e bakın onlardandır” buyurmuştur.
Bunu beyanla Malik Efendi,benim kulluk virdi beratim yani benim daimi kulluk gayretim, hayatımı Hakk’ın
hayatı tecellisine gark ederek, “Ölmeden evvel ölmek” sırrına mazhar
olmaktır, diyor.
Hakk'a
yalvarım
Aşkla
pazarım
Birdir hep
yârim
Daim ağlarım
Cenab-ı Hak’tan gayrısına, başkasına yönelip yalvarıp yakarmam, çünkü O’nun ilâh-i
aşkı benim kulluk faaliyetlerimin pazarıdır.
VeO benim vahdet / bir olan
ilâh-i sevgilimdir yârimdir,
buyruluyor.
Cismile
canım
Atmarla
kanım
Gitli o
şan’ım
Daim ağlarım
Atmar: Paçavra, yıkık, yıpranık,Kân: Menba, dükkân anlamlarındadır. Cism-i suretimin ve can-ı ruhumunoluşturduğu vücudu varlığım, tevhidi zat keşfi
irfanıylayıkıklığa yokluğa ulaşıp gittiğinden,
kendime nisbet ettiğim şan ve
ünvanlarım kalmadı, demektir. Bunu beyanla, miraçta, Rabbimiz’in “Bana
ne hediye getirdin” buyurmasına karşılık Hz. Resulullah Efendimiz; “Ya Rabbi
senin hazinen varlık hazinesidir, senin hazinen de her şey vardır. Senin
hazinen de olmayan sadece yokluktur. Ve ben hazinen de olmayan yokluğumla sana
geldim” demiştir.
Hilmi
divanım
Yoktur
mizanım
Hu dur
cevlânım
Daim ağlarım
Bir kul’un faaliyetleri Hakk’ın emir ve
yasaklarına uygun olduğu müddetçe o faaliyetlerde, kulun iradesi / isteği
olmaz. Çünkü kul’un namaz, oruç gibi ibadetleri hayır ve hasenatları yapması,
haramdan günahtan sakınması, kendi istek ve iradesiylemidir? Hayır, çünkü bütün
bu yapılan emir ve yasaklar, ata mirası veya kul’un kendi icadı değildir. Bütün
bu vb. emir ve yasaklara, Allah’ın emri ve isteği olduğu için riayet edilir. Ve
bu faaliyetler yapıldığında Hak iradesi ve isteğiyle yapılmış olur. Eğer bir
insan Allah’ın emirlerine ve yasaklarına riayet etmezse, o kişinin kulluk
faaliyetlerinde Allah’ın emri isteği ve rızası olmadığından, o faaliyetleri
insan kendi iradesi ve isteğiyle yapmış olur. Bunu beyanla Kur’an’da;“Sana
ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse nefsimizdendir /
kendimizdendir…” (Nisa, 79 )
buyrulur.
Bu itibarlaMalik Efendi Hz. Hilmi mahlası ile benim Allah’ın emir
ve yasaklarına itaat ve riayet olan kulluk ahvâlim, halkı âlem tarafından divanelik olarak görülebilir. Çünkü
benim kulluk faaliyetlerim, kendi irade ve isteğimle değil de Hakk’ın istek ve
iradesiyle olduğu için, kulluğumda benim mizanım
(ölçü, tartı) kararım yoktur, diyor.
Ve devamla, Hu dur cevlânım
buyuruyor. Yani Hu, Cenab-ı Hakk’ın
zat-ı ehadiyetini / tekliğini ifade ettiğinden, faaliyetlerimde benim mizan ve
kararım olmadığı gibi, yokluğumda tecelli eden Hakk’ın zatı benim cevlânımdır, daima yönelip yüz
çevirdiğim makamdır, demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder