23 Şubat 2016 Salı

Yanmaktır karım

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

Yanmaktır karım
Ruz-ı şeb zârım
Hakk'a yalvarım
Daim ağlarım

      Ruz-ı şeb:Gündüz, gece demektir. İlâh-i aşkın harareti Hakk’ın gayrısı olan masivayı yakarak aşığı ilâh-i sevgiliye ulaştırdığından, ilâh-i aşk ateşiyle yanması aşığın Kâr’ı, istifadesi olduğu ifade olunuyor. Ve gündüz gece ilâh-i aşk ve ilâh-i derd ile zar edip inlemem, yalvarıp dua ederek daim ağlamam, Hakk’a vasıl olup kavuşmam içindir, buyruluyor. 

Aşk durur yârim
Yandı hep varım
Derttir pazarım
Daim ağlarım

      Mevlidi şerifteki miraç bahsinde Süleyman Çelebi Hz; Sidreye varışlarında Hz. Peygamber Efendimiz’e Cebrail’in; (özetle) “Ben buradan ileri gidersem baştan aşağı yanarım” demesine karşılık Hz. Resulullah; “Çün ezelden aşk oluptur bana delil, yanar isem ben yanayım ey Halil” buyurur. Bu itibarla Hakk’a vuslat yolunda ilâh-i aşk, kulun en hayırlı yâr’dir dost’tur. Ve daha evvel ifade edildiği gibi ilâh-i aşk ateşi, kul’un nisbet varlığını yakarak aşığı yokluk / fena kemaline eriştirir.
Derd’in Pazar olması ise, aşığın ilâh-i sevgiliye ulaşma derdi ile araştırıp sorular sorarak, kâmil’in meclisinde ehl-i aşk ve ehl-i irfan ile sohbet ederek irşad olmasıdır.  

Candaki nar’ım
Yaktı yanarım
Yoktur amanım
Daim ağlarım

      Nar:Ateş, Can’daki nar: Aşığın mazhar olduğu ilâh-i aşk ateşi’dir. Aşk ateşi, ilâh-i sevgiliden ayıran nisbet varlıklarını yakıp fena ederek aşığı ilâhi sevgiliye kavuşturup vasıl eder. Ki ilâh-i sevgiliye kavuşmak, ilâh-i aşk’la mümkün olduğundan, aşk’tan başka hiçbir şey benim ilâh-i sevgiliye kavuşma derdime aman / çare olmaz, deniliyor.

Cümleten varım
Kaptı ol yârim
Zili u hayâlim
Daim ağlarım

      Zill-u hayâl:Gölge ve hayâl demektir. Ki, İlâh-i aşk’ın tesiriyle âleme ve kendime cehaletle nisbet ederek var olduğunu zannettiğim cümle varlığım, ilâh-i sevgilinin vahdet (bir’lik) zuhuruyla fenaya / yokluğa eriştiğinden yârim, (ilâh-i sevgilim) cümlevarlığımıkaptı deniyor.Yani, cümle âleme ve kendime nisbet ettiğim varlığım, ilâh-i sevgilinin vahdet / birlik tecellisiyle yokluğa ulaştı demektir.Ve devamla; nisbet varlığımın yokluğa erişmesiyle anladım ki, cümle âlemin ve benim varlığım zill-u (gölge) hayâl’den ibarettir buyruluyor. Çünkü görünen hayâl ve gölgenin, kendine ait bir varlığı olmaz. Gerek hayâl gerek gölge sadece görüntü olup, görüntüleriyle tesir ederler. Ki gölgenin ve hayalıin görüntüsü, asıl olan vücudun zuhurundan gayrı bir şey değildir. Meselâ; bina asıldır. Ve asıl olan binanın vücudundan zahir olan karartının gölge olarak tesir etmesi gibi, hayâlde; insandan zahir olur ve vücudu olmayan görüntüsüyle tesir eden bir tecellidir. 
      Bu itibarla cümle âlemin ve insanın varlığı, asıl olan vahdet-i ilâhi’nin (Allah’ın bir’liğinin) zuhuru olmakla hayâl ve gölge gibidir. Fakat insan, cehaletle gölge olan cümle âleme ve kendine müstakil vücut nisbet ederek, vahdet-i ilâhi’den başkalarının da varlığının olduğunu zanneder. Ve Hakk’ın vahdet / bir olan varlığını, ikileştirip çoğaltır. Oysa Hak aşığının müşahadesinde ilâh- i sevgiliden gayrı hiç bir şey olmaz.
      Bunu beyanla, cehaletle var olduğu zannedilen insanın nisbeti varlığını aşk ateşi yakıp aşığı ilâh-i sevgiliye yönelttiğinden, cümleten varım kaptı yârim buyruluyor. Ve devamla, ilâh-i aşk’la cümle âlemin ve kendi vücudu varlığımın zill-u hayalden ibaret olduğunu müşahade ettim, deniliyor.

Sittü cihatım
Virdi berâtim
Gitti hayatım
Daim ağlarım

      Sitti cihet:Altı taraf, yön,Vird:Devamlı yapılan, Berat:Rütbe, taltif, diploma vb. anlamındadır. Buna göre sağım, solum, önüm, arkam, altım, üstüm olan sitti / altı cihetten (yönden) görünen hayatı varlığım gitti deniliyor. Yani her taraf ve her yerdeki cümle varlıklarla beraber kendi varlığı hayatım, Hakk’ın hayatı tecellisine gark olup gitti, demektir. Ki böyle cehaletle cümle varlığa ve kendine nisbetle var olduğu zannadilen hayat, tevhidi sıfat keşfi irfanıyla Hakk’ın hayat tecellisine gark olursa, o kul’a ancak ve ancak bir ceset gibi ölü olmak kalır. Bunu ifadeyle Resulullah Efendimiz, “Ölmeden evvel ölün, ben size sizin gibi yer içer gezer fakat ölmeden ölmüşlerden birini göstereyim mi? Ebu Bekir’e bakın onlardandır” buyurmuştur.
      Bunu beyanla Malik Efendi,benim kulluk virdi beratim yani benim daimi kulluk gayretim, hayatımı Hakk’ın hayatı tecellisine gark ederek, “Ölmeden evvel ölmek” sırrına mazhar olmaktır, diyor.

Hakk'a yalvarım
Aşkla pazarım
Birdir hep yârim
Daim ağlarım

      Cenab-ı Hak’tan gayrısına, başkasına yönelip yalvarıp yakarmam, çünkü O’nun ilâh-i aşkı benim kulluk faaliyetlerimin pazarıdır. VeO benim vahdet / bir olan ilâh-i sevgilimdir yârimdir, buyruluyor.





Cismile canım
Atmarla kanım
Gitli o şan’ım
Daim ağlarım

      Atmar: Paçavra, yıkık, yıpranık,Kân: Menba, dükkân anlamlarındadır. Cism-i suretimin ve can-ı ruhumunoluşturduğu vücudu varlığım, tevhidi zat keşfi irfanıylayıkıklığa yokluğa ulaşıp gittiğinden, kendime nisbet ettiğim şan ve ünvanlarım kalmadı, demektir. Bunu beyanla, miraçta, Rabbimiz’in “Bana ne hediye getirdin” buyurmasına karşılık Hz. Resulullah Efendimiz; “Ya Rabbi senin hazinen varlık hazinesidir, senin hazinen de her şey vardır. Senin hazinen de olmayan sadece yokluktur. Ve ben hazinen de olmayan yokluğumla sana geldim” demiştir.    

Hilmi divanım
Yoktur mizanım
Hu dur cevlânım
Daim ağlarım

Bir kul’un faaliyetleri Hakk’ın emir ve yasaklarına uygun olduğu müddetçe o faaliyetlerde, kulun iradesi / isteği olmaz. Çünkü kul’un namaz, oruç gibi ibadetleri hayır ve hasenatları yapması, haramdan günahtan sakınması, kendi istek ve iradesiylemidir? Hayır, çünkü bütün bu yapılan emir ve yasaklar, ata mirası veya kul’un kendi icadı değildir. Bütün bu vb. emir ve yasaklara, Allah’ın emri ve isteği olduğu için riayet edilir. Ve bu faaliyetler yapıldığında Hak iradesi ve isteğiyle yapılmış olur. Eğer bir insan Allah’ın emirlerine ve yasaklarına riayet etmezse, o kişinin kulluk faaliyetlerinde Allah’ın emri isteği ve rızası olmadığından, o faaliyetleri insan kendi iradesi ve isteğiyle yapmış olur. Bunu beyanla Kur’an’da;“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse nefsimizdendir / kendimizdendir…” (Nisa, 79 ) buyrulur.
Bu itibarlaMalik Efendi Hz. Hilmi mahlası ile benim Allah’ın emir ve yasaklarına itaat ve riayet olan kulluk ahvâlim, halkı âlem tarafından divanelik olarak görülebilir. Çünkü benim kulluk faaliyetlerim, kendi irade ve isteğimle değil de Hakk’ın istek ve iradesiyle olduğu için, kulluğumda benim mizanım (ölçü, tartı) kararım yoktur, diyor. Ve devamla, Hu dur cevlânım buyuruyor. Yani Hu, Cenab-ı Hakk’ın zat-ı ehadiyetini / tekliğini ifade ettiğinden, faaliyetlerimde benim mizan ve kararım olmadığı gibi, yokluğumda tecelli eden Hakk’ın zatı benim cevlânımdır, daima yönelip yüz çevirdiğim makamdır, demektir.     

Hiç yorum yok: