ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Mahbubun
zülfüne muallâk oldum
Lâhut
deryasına müstağrak oldum
Mahbub:Sevgili,Zülüf:
Sevgilinin yüzüne sarkarak görünen saçı,Muallâk:Askıda,
hakkında karar verilmemiş olan, Lâhut
deryası: Ruhaniyet, maneviyat denizi,
Müstağrak:Gark olmak, batmak demektir.
Bir kimse zamanın kâmil mürşidinden zikri daim ve meratibi ilâhi irşadı
ile aydınlamaz ise o, cümle eşyada mevcut olan rabbini görünmez mevhum zanneder
ve rabbin eşyadaki tecellisi hakkında muallâk yani kararsız olur. Böylelerine
sorsan Allah nerdedir? Her yerdedir der, peki eşyada Allah mevcut mudur? diye
sorsan ne mevcuttur, ne de değildir anlayışıyla karasızlık gösterip muallâk
olur.
Bir insan, ancak ilâh-i sevgili olan mahbubun kendindeki ve cümle
eşyadaki mevcudiyetine kavuşup vasıl olmakla, lâhut ve mana deryasına gark
olur. Ki bu lâhut deryasına gark olmak, hidayet elçisi olan zamanın kâmil
mürşidinin, zikri daim ve meratibi ilâhi telkini irşadı ile mümkündür.
Bunu beyanla Malik Efendi; kâmilin irşadına
mazhar olmadan evvel mahbubun zülfüne
muallâk oldum. Fakat kâmil mürşidin daim zikir ve meratibi ilâhi irşadıyla lâhut deryasına müstağark oldum,
buyuruyor. Ki kâmilin irşadı beni, ruhaniyet ve maneviyat deryasına daldırıp
gark etti, demektir.
Şafakın
ziyasıyla devran iderken
Yalımlar
içine püryâne oldum
Şafak ziyası:seher vaktindeki
aydınlıktır. Ki mana yönüyle şafak ziyası, kalbin daim zikirle uyanıp
muhabbetullaha mazhar olmasıdır. Çünkü daim zikir, kalpteki Hakk’ın gayrısı
olan tüm sevgileri mağlup ederek, Allah sevgisini yani muhabbetullahı galip
kılar. Ve kalbinde muhabettulahın galip olduğu bir insan, her nereye dönse
daima Allah’ı zikredip devran ederken,
tevhid makamlarının keşfi irfanıyla Hak aşkı’na mazhar olur. Ve mazhar olduğu
ilâh-i aşk ateşiyle o aşığın nisbet varlığı püryan, yani pişerek yanıp fenaya / yokluğa ulaşır. Bunu ifadeyle; Şafakın ziyasıyla devran iderken, yalımlar
içine püryane oldum buyruluyor.
Kenz-i
muhabbetle dalarken baktım
Kendi
kendime pür cevher oldum
Kenz-i muhabbet:Muhabbet / sevgi hazinesi
demektir. Ki kâmil’den ve onun meclisindeki sohbetlerden hâsıl olan irşad,
daima ayet hadis ve kibarı kelâmların oluşturduğu kıymetli cevherle dolu
hazinedir. Bunu beyanla, Rabb’in hüsnü cemalini yani güzel yüzünü açıp
gösterdiği kâmilin meclisindeki sohbetlere, tenezzül ve tavâzu yokluğuyla dalıp dâhil olmamla, ayetler hadisler
ve kibar kelamların oluşturduğu irfan mücevherleriyle dolarak pür cevher oldum, demektir.
Ah yedi
define açıldı bugün
Beşin
takririnde men gâib oldum
Takrir: Anlatma, anlatım, Yedi define:Yedi tevhid makamı,Beşin takriri: Beşin anlatımı demek
olup, tevhid makamlarının beşincisinin irşadı ikrarına mazhar olmaktır. Ki bu
irşad, yani tevhidin beşinci mertebesinin müşahadesinin ikrarı ile sureti
varlığım, Hakk’ın kesret / çokluk tecellisinde gaip oldu / kayboldu buyruluyor.
Çünkü bir kul, zikri daim uyanıklığı ve tevhid mertebelirinin keşfi irfanıyla
aslı Hakikatı olan Hakk’a kavuşup, “farz
yakınlığı” ile Rabbine yakın olur. Ki bunu ifadeyle Cenab-ı Hak;“Ve kulum bana, kendisine farz
kıldığım şeyden daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşmaz” (Hadisi kutsi) buyurur. Böyle farz yakınlığa erişen kulun’da yüce Allah, halk
kesretiyle / çokluğuyla tecelli ederek onu, hidayeti nur-u Muhammed kulluğuyla
donatır. Ve o kul, nur-u Muhammed kulluğuyla yaşayıp var olur. Ki bunu ifadeyle
Resulullah Efendimiz;“Ben Allah’ın nurundan, müminler de benim
nurumdandır.” buyurur.
Bu itibarlayedi meratibi tevhid
definesi’ninbeşincisinin takriri yani telkin-i irşadıyla, hidayat-i nur-u
Muhammed kulluk zuhurunda bengaip oldum
/ kayboldum buyruluyor.
Beş dallı berdarı
gördüm beni ben
Beşten mimi
çaldım Mâlik okundum
Beş dal:Hazeratı hamseyi ilâh-i
(Allah’ın beş varlığı) olan zat, sıfat,
esma, ef’al ve asar zuhuruyla
hâsıl olan Allah’ın varlığı,Mim: Hz.Muhammedi
(s.a.v) remzeder,Berdar: Yüksek
yerde asılmak, asılı olmak demektir.
Bu itibarlaöyle her insana hazret
veya hazretleri denilemez. Ancak ve
ancak, hazeratı hamseyi ilâhi (Allah’ın
beş varlığı) olan Hakk’ın zat, sıfat, esma, ef’al ve asar müşahadesine
ulaşmış olan bir insan hazret’tir.
Ve ancak böyle kişilere hazret veya hazretleri olarak hitab edilebilir.
Bu itibarla cümle peygamberler ve insan-ı kâmil olan veliler, bu beş dal olarak ifade edilen hazeratı
hamse tecellileri keşfi marifetiyle hazret’tirler.
Ve bu cümle peygamber ve insanı kâmil velilerin hepsi de, nur-u Muhammed
mazharıyetiyle hidayet yolunun tebliğ ve irşadında bulunurlar.
İşte bu zümreden olan Malik Efendi Hz; Beş dallı berdar olan Zat, sıfat, esma, ef’al ve asar tecellilerini
müşahede ederek gördüm. Hakk’ın beş varlık tecellisini müşahede
marifetine erişmekle benim, bu marifetten mahrum ve uzak olan kulluğum berdar, yani idam oldu diyor. Ve
devamla, berdar olan kulluğumda, fena / yokluk ile çalıp kazanarak ulaştığım Hidayeti nur-u Muhammed zahir olduğu
halde, Malik olarak okundum, buyuruyor. Yani bende zahir
olan hidayet-i nur-u Muhammed kulluğu olmasına rağmen, Malik olarak tanınıp
bilinirim, demektir. Her şeyi en iyi bilen Allah’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder