ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Sırr-ı hakayık dersiyle ol zu hazz
Hab-ı cehilden kıl kendini ikâz
Sırr-ı hakayık dersi:İlmi hakikat sırrına ait
ders, Zu hazz:Nasibli olup, zevk
alan,Hab: Uyku, rüya, İkaz:Gafletten kurtarmak, tembih
demektir.
Daha evvelde ifade edildiği gibi, ilmi şeriat, ilmi tarikat, ilmi
hakikat ve ilmi marifet Kur’an kaynaklı ilimlerdir. Hakikat ilmi, cümle
âlemlerde tüm eşyada ve kul’un kendinde her an mevcut olan âlemlerin Rabbi’ni
müşahade ve Rabbi’ne vuslat sırrı irfanıdır.
Kur’an’da; “O halde sen yüzünü bir hanif /
muvahhid (ehli tevhid) olarak dine Allahın insanları üzerinde yarattığı fıtrata
çevir. Allahın yaratışında değiştirme olmaz. Doğru ve eskimez din işte budur.
Fakat insanların çokları bilmiyorlar.” (Rum, 30) buyrulur ki Şeyhül Ekber Muhiddin Arabi Hz;“Ayette
geçen “fıtrat” tevhiddir. Ve Allah insanı tevhid üzerine yarattığından, her
insanın ezeli fıtratı tevhiddir” diyor. Hadisi şerifte ise, “Her
insan İslam fıtratı / yaratılışı üzere doğar.” beyan olunur.
Bu
beyanlardan açıkça anlaşıldığı gibi, her insanın yaratılışından potansiyelinde
var olan tevhid fıtratıyla, yani tevhidi kabul etme kabiliyet ve yeteneği ile
her insan, tevhidi hakiki keşfi irfanına erişip yaratılışının yüce gayesine
ulaşıp rabbine kavuşabilir. Çünkü tevhidi hakiki ilim irfanından başka hiçbir
ilim, bilgi insanı yaratılışının yüce amacına ulaştırıp rabbi’ne kavuşturamaz.
Bu itibarla tevhidi hakiki ilmi dersinin mahrumu olan bir kimse, Rabbin
müşahadesi ve Rabbin vuslatından da mahrum kalır.
Bunu ifadeylehab-ı cehilden kıl
kendini ikâz, sırr-ı hakayık dersi ile ol zu hazz buyruluyor. Yani cehalet
uykusundan, zikri daim ikazı ile uyanarak, sırrıhakikat dersi olan tevhidi
hakiki irfan zevki ile zevklenenlerden ol, demektir.
Gezme yabanda
yürü cami-i Hakk'a
Mecmu-i
ulümden küşte tut va'z
Mecmu-i ulüm:İlimlerin cemi / toplamı, Küşte:Öldürülmüş, maktul anlamlarına
gelir. Bu itibarla seni Rabbin müşahadesine ve vuslatına götürmeyen, gayrıyet
içeren bilgi ve anlayışlar meşguliyetiyle
gezme yabanda. Cümle varlığı kendi vahdetinden / bir’liğinden yarattığı
gibi, vahdet-i vücudu ile yaratılmışları kendinde toplamakla cami-i olan Cenab-ı Hakk'a yürü deniyor. Ve devamla mecmu-i ulümden, yanicümle ilimleri toplamı ve ana’sı olan tevhidi
hakiki ilmi irfanı ile küşte / öldürülmüş
olmayı tut va'z, buyruluyor. Yani “Ölmeden
evvel ölün” Hadisi şerifini kendine vaazı nasihat ederek, Resulullah’ın
“Ölmeden evvel ölün” buyruğundaki
sır ve mahiyet gereğince, ölmeden evvel ölüm irfanı kemâliyle yaşayan bir
kulluğa ulaş demektir. Ki bunu beyanla Kur’an’da;“...Gelin yaratıcınıza tövbe edin
de nefislerinizi / kendinizi öldürün. Bu yaratıcınız katında sizin için
daha iyidir…” (Bakara, 54)
buyrulur.
Mim ile dal
sırrı vatan anla haber
Sevda-ı
vatanla ol sahib-i ahaz
Mim ile dal:Arapça alfabedeki iki harf olup, bu
iki harf Hz. Muhammedi (s.a.v) remzeder,Sırrı
vatan: Tüm yartılmışların aslı hakikatı olan Cenab-ı Hak’tır,Sevda-i vatan ise: Hak sevdası, Allah
aşkıdır.
Buna göre cümle
yaratılmışların ve Hz. Muhammed’in aslı hakikatı Cenab-ı Hak’tır. Ve tüm
yaratılmışların aslı hakikatı olduğu için Hak taâlâ sırrı vatandır. Çünkü Cenab-ı
Hak cümle yaratılmışlarda asıl ve mevcut olmakla asıl vatan olduğu gibi, tüm
eşyada mevcut olmasına rağmen, ehil olmayanlara görünmezliği ve bilinmezliğiyle
de Hak taâlâ, sır’dır.Ancak, Muhammed-i bir kullukla bu sırra erişip, cümle
eşyadaki asıl vatanımızdan haberdar olur ve asıl vatanımız olan Hakk’a
kavuşabiliriz.
Sevda-i vatan
ise cümle varlığın asıl vatanı olan Allah’a yönelik sevda’dır, aşk’tır. Bunu
beyanla Hz. Peygamber Efendimiz; “Vatan sevgisi imandandır” diyor. Ki
bu Hadisi şerif batın-i anlamı ağırlıklı olan hadislerden olup, hadisdeki “vatan”
ifadesi cümle varlığın aslı hakikatı olan Allahı ifade eder.
Bu itibarla mim ile dal harflerinin remzettiği Muhammed-i kullukla, sırrı vatan olan Hak’tan haberdar olup Hakk’a kavuşmak için, sevda-ı vatan olan Allah aşkına ol sahib-i ahaz, buyruluyor. Yani
sahibi olduğun Allah aşkını iyice kavrayıp muhafaza et, demektir.
Kendini yok
et Hakk'ı dahi tevhid
Şeytan-ı
sivadan kendine bul mahfez
Şeytan-ı siva:Gayrıyet şeytanı, Mahfez:Hıfzolunmuş, korunup
gözetilmiş,Tevhid: Hakk’ı birlemek,
Hakk’ın birliğine / vahdeti’ne arif olmaktır.
Buna göre, tevhidin bir şeriat bir de hakikat yönü vardır. Ki tevhidin
şeriat yönü, tevhid’in lafzını (kelimesini) yani “Lâilaheillallah
Muhammeden Resulullah – Allah’tan başka ilâh yoktur Muhammed onun elçisidir.” kelimesini dil ile
söyleyip kalp ile tasdik etmekten ibarettir.
Tevhid’in hakikat yönü ise, Muhammedi ahlak
ve tabiat ile kulun, cümle âlemin ve kendinin vücud-u varlığını, Hakk’ın zatı
mevcudiyetinde yok / fena etmesiyle, vahdet-i zat / zat bir’liği tecellisine
kulun mazhar olmasıdır. Tevhidi hakiki, ancak zikri daim uyanıklığı ve tevhid
makamlarının keşfi irfanıyla hâsıl olur. Ve kul kendi yokluğunda tecelli eden
vahdet-i zat’a vasıl olup kavuşur. Bunu ifadeyle yüce Allah; “Ey
kulum sen yok olmadıkça bana kavuşamazsın, ben tecelli etmedikçe sen yok olamazsın.”(Hadisi kutsi) buyurur. İşte bu tevhidi
hakiki keşfi irfanından insanı alıkoyup uzaklaştıran her ne ise, o gayrıyet,
masiva şeytanıdır.
Bunu beyanla; tevhidi hakiki keşfi irfanıyla kendini yok et, Hakk'ı dahi Hakiki tevhid ile tevhid et. Ve bu tevhid keşfi irfanından seni
uzaklaştırıp alıkoyacak gayrıyet şeytan-ı
sivasından kendine bul mahfez, yani kendini koruyup muhafaza et,
buyruluyor.
Ders-i aref
sırrını bildin ise
Hilmi dahi
ol can ile şad u hazzaz
Şad:Sevinçli, ferahlı, bahtiyar, Hazz:Hoşlanma, Ders-i aref sırrı:“Men arefe
nefse fekat arefe rabbe - Nefsini / kendini bilen Rabbını bilir ”(Hadisi şerif) sırrı’dır.
Bunu beyanla yüce Allah Kur’an’da; “Oku kitabını; bugün sana hesap
görücü olarak kendin / nefsin yeter.” (İsra, 14) buyurur. Çünkü Hakk’ın cümle
âlemlerde ve her varlıktaki mevcudiyeti, kemâl tecellisi ile değildir. Ve kemâl
tecellisiyle Allah, ancak insanda zuhur eder. Kemâl tecellisi ile Hakk’ın bir
kimsede zuhur etmesi için o kişinin, tevhidi hakiki irfanı ile “kendini
bilmesi” gerekir ki, bunu ifadeyle Yunus emre Hz;
İlim ilim
bilmektir İlim kendin bilmektir
Sen kendini
bilmezsin Ya nice okumaktır, buyurur.
İnsana kendini bildiren ve rabbine kavuşturan tevhid ilmi irfanı, ilimlerin
anasıdır. Çünkü Rabbine kavuşan arif bir kul’un meşru tüm faaliyet ve ahvali,
bu ilim irfan mazharıyetiyle o arif kul’u Rabbinden ayırmaz. Bunu beyanla ehl-i
kemâl; “Hakikatta ilim Allah’ın zat’ı ile alâkalı olursa ilimdir, zatı ilâh-i
ile alâkalı olmayan anlayışlar ilim değildir”demişlerdir. Ki bunu
ifadeyle yine Yunus Emre Hz;
Okumaktan
murat ne Kişi Hakk’ı bilmektir
Çün okudun
bilmezsin Ha bir kuru emektir, der.
Bu itibarla Malik Efendi Hz. kendini muhatab
ederek Hilmi lâkabıyla bizlere; Hadisi
şerif ile beyan olunan ders-i “aref” sırrını bildin ise, Hilmi dahi ol
can ile şad u hazzaz, buyuruyor. Yani kendini bilmekle Rabbine arif ve
vasıl olduysan, Rabbine vuslat ile can bulma sevinç ve bahtiyarlık hazzı
hoşnutluğundan, hiç ayrılma demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder