ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Hitab-ı
izzetinden olmuşum mesrur
Bu cism ü varlığımdan
olmuşam menfur
Hitab-ı izzet:Yüce makamın hitabı, Mesrur:Sevinçli, meramına ermiş, Menfur:Nefret edilen demektir.
Hitabı izzet, Allah’ın hitabı olup Peygamber
elçileri ve velayet elçisi olan insanı kâmil vasıtasıyla Rabbimiz insanlara
hitabı izzeti yapar. Ki bunu ifadeyle hadisi şerifte; “Âlimler nebilerin /
peygamberlerin varisidir.” buyrulur.
Peygamberlik Hz.Muhammed (sav) ile son
bulduğundan, peygamber varisi olan âlimlerin ve velâyet irşadı yapan mürşid-i
kâmilin telkin-i irşadı hitab-ı izzettir. Çünkü âlimler Allah’ın emirlerini ve
yasaklarını bildirerek, emirlere riayeti, yasaklardan ise kaçıp uzak kalmayı
insanlara tebliğ ettikleri için âlimlerin tebliği, hitabı izzettir.
Kâmil mürşid ise Allah’ın emirlerine ve
yasaklarına riayetle beraber Hz.Muhammed ahlâkını, daim zikri ve Allah’ın
makamlarını telkin ettiğinden kâmil’in telkini hitab-ı izzettir. Ve rabbin yüce
makamının irşadıdır. Çünkü âlimlerin tebliği dinin zahirini, kâmilin irşadı ise
dinin hem zahirini hemde batınını içerir. Ve bir kimse kâmil mürşidin yaptığı
dinin zahir batın irşadı ile ancak, yaratılışının yüce gayesine ulaşıp Rabbi’ne
kavuşur.
Bunu beyanla Malik Efendi Hazretleri; hitab-ı izzet olan Mürşidi kâmilin
irşad-ı aydınlığı ile mesrur oldum,
yaratılışımın yüce maksadına ulaşmanın sevincini yaşıyorum diyor. Ve devamla
cehalet ve zan ile oluşan cismi
varlığımdan olmuşam menfur diyor. Yani benim Hakk’a vasıl olup kavuşmama
engel teşkil ederek gizli şirk oluşturan nisbet
varlığımdan, nefret etmekteyim,buyuruyor.
Cemalinden ki oldum
harr-ı mağsiyya
Hakikat nuruyla hem
olmuşum mestur
Cemal:Allah’ın güzel yüzü tecellisi,Harr: Hararet, sıcaklık,Magşiyy: Aklı gitmiş hayran kimse, Mestur: Setredilmiş, örtülmüş
demektir.
Cemal-i ilâh-i, yani rabbin güzel yüzü
kâmilin zikri daim ve tevhid makamları irşadıyla müşahade edilir. Bu itibarla
tevhid-i ef’al, tevhid-i sıfat ve tevhid-i zat keşfi irfanıyla dâhil olduğum
cennet-i irfanda, Hakk’ın Cemalini
müşahade hayranlığının sıcaklığıyla kendimden geçtim. Ve tevhid-i Hakiki irfanı nuruyla (aydınlığıyla) mestur
olmuşum, yani sarıılıp örtülmüşüm, deniliyor.
Beni benden sorar isen
yok haber benden
Şarab-ı vasl ile ben
olmuşam mahmur
Şarab-ı
vasl: Vuslat, kavuşma
içkisi,Mahmur:Sarhoşluk hali
demektir.
Kur’an’da;“Ey iman edenler! Sizi, size
hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Allah’a ve Resulüne icabetedin. Bilin
ki, şüphesiz Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz hakikaten yalnız O’na
dönüp toplanacaksınız / haşr olacaksınız.” (Enfal, 24) buyrulur. Bu ayette müminlere hitab olunarak mümin
dirilmeye çağrılıp davet ediliyor. Ki bu dirilme, taklit ve istidlâli (delilli)
iman mümininin, hakiki / kâmil imanla dirilmesi ve İnsanı kâmil olmasının
diriliğidir. Yani kul’un tevhid-i hakiki irfanı ile insan-ı kâmil olmasıdır.
Bu itibarla kâmil / hakiki imanla mümin olan bir kul’un, kâmil müminliğe
erişmeden evvel cehaletle kendine nisbet ettiği benliği, fenafillâh irfanı ile
yokluğa erdiğinden onun kendine nisbetle varlığı olmaz. Çünkü onun kulluğu
vahdet-i zat tecellisine mazhar olduğundan onun nazarında hep Hak vardır.
Bunu ifadeyle bir gün Şeyh Şibli Hazretleri’nin kapısı eski cahiliye arkadaşlarından
biri tarafından çalındığında Şeyh Şibli; ‘kim o ne istiyorsun’ diye seslenir,
kapıyı çalan, ‘Şibliyi arıyorum’ deyince Şeyh Şibli “senin aradığın şibli öldü ve
Allah ona rahmet etmesin.” diyor.
Malik Efendi Hazretleri’de;
Benim cehaletle kendime nisbet
ettiğim benliğimi sorasan o benliğimden haber yok, çünkü Hakk’a vuslat şarabı ile o benliğim fena / yok
oldu. Ve Hakk’a vuslat / kavuşma şarabının mahmuruyum (sarhoşuyum), diyor.
Okundu yüzüme
“tulici'l-leyle”
Nehâr oldu görünmez hiç
şeb dicur
Nehar: Gündüz, gün aydınlığı,Şeb: Gece,Deycur:
Karanlık demektir. Okundu yüzüme
“tulicil leyle” ifadesi; Kur’an’ın;“Tulicül leyle finnehari ve tulicun
nehara fil leyl ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy
ve terziku men teşau bi ğayrı hesab; / geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü
de gecenin içine sokarsın, ölüyü diriden çıkarırsın, dilediğini hesabsızca
rızıklandırırsın.” (Al-i İmran, 27)
ayet beyanıdır.
Bu ayette Cenab-ı Hak, zat-ı vahdet zuhurunun her tecellideki
mevcudiyetini ilan ediyor. Ki buna göre gece ve gündüz, çirkin ve güzel, siyah
ve beyaz, ölü ve diri gibi birbirinin zıttı olan her tecellide zat-ı vahdet
zuhuruyla Hak zahirdir. Bunu
ifadeyle“geceyi gündüzün içine sokarsın gündüzü de gecenin içine sokarsın”
ayeti okundu yüzüme buyurmakla Malik Efendi; gece gündüz, ölü diri gibi
birbirinin zıddı cümle tecellide mevcut olan vahdet-i Hak zuhurunu müşahade
irfanının, gündüz gibi olan irşad-ı aydınlığına eriştim, artık bana cehalet
karanlığı hiç görünmez oldu, diyor.
Malik li-kahhar sırrıdır yevm-i dinde
Âlemi mahv ede hep
bahr-i mescur
Malik:Allah’ın isimlerinden olup
cümle mülkün sahibi anlamındadır.
Kahhar: Allah’ın isimlerindendir ve kendisinden başka cümle varlığı, her
şeyi ve herkesi zuhuru ile mağlup ve yok eden anlamındadır,Yevm-i din:Din günü, kıyametin kopmasıyla tüm insanların berzah /
kabir âleminde toplanp haşrolduğu gündür,Mescur:
Taşkın su demektir.
Haşr,
toplanma anlamında olup haşrolmak iki kısımdır. Biri umumi hâşır diğeri ise
hususi özel hâşırdır.
Umumi hâşır;
bu âleme gelmiş ve geçmiş herkesin kıyametten sonra berzah / kabir âleminde
toplanmasıdır. Bu aynı zamanda kulun göreceği mahşeridir. Ki bu günde, yani
mahşerde Cenâb-ı Hak herkese; “Bu gün
mülk kimindir?” (Mü’min,16)
diye sorar. Ve hiç kimse bu soruya cevap veremeyecek ve susup kalacaklardır.
Bunu üzerine Cenâb-ı Hak, kendi kendine cevap vererek “Kahhâr olan Allah’ındır…” (Mü’min,16)
diyerek hitap edecektir.
Hususi özel
hâşır ise zikr-i dâim ve tevhîd mertebeleri keşfi irfanıyla âriflerin daha bu
âlemde eriştikleri vahdet-i zat tecellisiyle, “Bu gün mülk kimindir? Vahid ve kahhar olan Allah’ındır…” (Mü’min,16) beyanındaki hikmete. Ve
berzah / kabir âlemindeki mahşer günü mahiyetine bu âlemde mazhar olmasıdır. Bu
aynı zamanda meratibi tevhidin berzah mertebesi müşahedesidir.
Ki, berzah
mertebesi keşfi irfanını beyanla arifi billâh kâmil-i mürşid Malik Efendi Hazretleri; Yüce
Allah’ın Malik li-kahhar sırrı, din günü olan berzah mertebesi
müşahedesiyle açığa çıktığında, cümle varlık âlemi Hakk’ın vahdeti zatı
mutlak denizi zuhur-u taşkınlığında mahv olur, diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder