ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Yaktı beni nâr-ı hicrân beyne nureynül meded
El
meded ya şeyh Hulusi şâh-ı merdân el meded
Nar-ı hicran:Ayrılık ateşi, Beyne nureyn:İki nur arasında, iki nur
sahibi, zahir ve batın ilimler nuruna mazhar olan, Medet:imdat, yardım dilemek,
Şah-ı merdan: Mertlerin padişahı,Şeyh
Hulûsi:Malik Efendi Hazretlerinin mürşidi olan Brot’lu Hacı Recep Efendi’dir.
Şeyh Hacı Recep, Pir Seyyid Muhammed Nur
Hazretleri’nin birinci kuşak Prizren Halifesi olup, mahlâsı / lâkabı Hulûsi’dir. Recep Efendi, devrinin en
namlı müderrislerindendir. Hz. Pir Prizren’e gittiği zaman, Prizren’deki ilmi
zahir müderrisleri içlerinden en bilgili olan Recep Efendiyi Hz. Pir ile
imtihan olmak üzere seçiyorlar. Recep Efendi Hz. Pir ile sadece Kur’an-ı esas
alarak imtihan olmak üzere bir odaya girdiklerinde;
Hz. Pir –aç
kur’anı oku diyor.
Recep Ef. -neresini
okuyayım
Hz. Pir -nesrinden
istersen oku
Recep Efendi Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir
yerinden okuyup tercümesini yapıyor.
Hz. Pir-okuduklarının bu günkü muradı nedir? (okunan ayetlerin bu gün bizi
ilgilendirip bize hitap eden yönü nedir) diye sorduğunda Recep Efendi cevap
veremeyip sükût etmesi üzerine Hz. Pir, okunan ayetlerin bu günkü muradını
söylüyor ve devamla;
Hz. Pir- yine oku diyor.
Recep Efendi yine okuyup okuduğu ayetlerin
tercümesini yapmasına rağmen bu günkü muradını cevaplıyamaması üzerine Hz. Pir,
yine okunan ayetlerin bu günkü muradını söylüyor. Bu durum birkaç defa tekrar
edildikten sonra Recep Efendi Kur’an-ı kapatıp Hz. Pir’in elini öpüyor. Ve
odadan dışarıya çıktığında kendisini bekleyen diğer müderris ve âlimler; ‘arap
hocayı’ (Hz. Pir’i) nasıl buldun’diye
sormalarına cevaben,
Recep Ef.- iki
ayaklı bir kütüphane,diyor.
Recep Ef. Pir Seyyid
Muhammed Nur Hazretleri’ne intisap ederek seyri süluk görüyor. Ve Hz. Pir
tarafından halife tayin edilerek irşadla görevlendiriliyor. Recep Ef. İrşadıyla
birçok kimseleri aydınlatıp kıymetli hizmetler vermiştir. Kendisi ve halifeleri
vasıtasıyla Prizren şehri ve Kosova bölgesinde mesleki Resul-u Melami neşesinin
yayılmasına muazzam katkılar sağlamıştır.
Şeyh Recep Hulusi Hazretleri’nin halifesi
olan Malik Efendi; mürşidine olan hasret ve özlemini ifade ederek, yaktı beni nar-ı hicran beyne nureyni'l
meded, el-meded ya şeyh Hulûsî şah-ı merdan el-meded diyor. Yani senden
ayrı olmanın hicranı beni yaktı, ey zahir batın ilimlerin nur-u aydınlığı
mazharı, mertlerin padişahıolan mürşidi kâmil Şeyh Hulûsi bana medet et, bana
yardım et demektir.
Aşkıla doldu
vücudum beyne zülfeyn'il -meded
Yüreğimi
şerha etti beyne seyyideyn'il-meded
Zülfeyn: İki tutam saçın, yüz’den
görünmesi,Şerha: Doğranma,
parçalanma, bölünme,Seyyideyn: İki
seyyitlik, iki efendilik, yani islâm’ın zahir ve batın ilimlerinin âlimi,
efendisi demektir.
Çünkü Recep Efendi Hazretleri; zamanın en
namlı ve bilgili müderrislerinden ve şeriat’a
ait zahir ilimlerinâlimi olduğu gibi, Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretlerin’den
seyr-i süluk görmüş olmakla da, islamın batını olan ilm-i tarikat, ilm-i hakikat
ve ilm-i marifetin arifi ve
kâmili’dir. Böyle zahir ve batın ilimlerin eğitimiyle yetişenleri ehli kemâl, “iki kanatlı” olarak ifade ederler.
Bunu beyanla Malik Efendi; senin yanında olup senin sohbetinden hâsıl
olan zahir-i ve batın-i marifetin irşad-ı aydınlığının aşkıyla doluyum, ey yüzünde zahir ve batın ilimlerin kemâlatı
parlayan efendi, senin özleminden yüreğim
doğranıp parça parça oldu diyor.
Canımı yaktı firakın beyne semteyn'il-meded
El-meded ya şeyh Hulusi pir-i piran el-meded
Firak:Ayrılık,Semteyn:
İki muhit, ilm-i zahir ve ilm-i batın âlimi’nin ayakucu,Pir-i Piran:pirlerin pir-i demektir.
Recep Efendi Hazretlerinden zahiri ilimleri
tahsil ederek zamanın tanınmış müderrislerden olan Abdülmalik Hilmi, Recep Efendi’den
meslek-i Resul seyri süluk da görmüştür. Ki bunu beyanla; zahir ve batın
marifetinin irşad-ı sohbetinden mahrum olmakla senin ayakucunda olamayışım, senden
ayrı kalmanın ateşi yaktı beni ey şeriat âlimlerine ve tarikat pir’lerine
(mürşidlerine) yol gösteren pir’lerin
pir-i şeyh hulusi diyerek Malik Efendi, mürşidine olan hasretini ifade
ediyor.
Ger edersem âh yıkılır beyne
sakfeyn'il-meded
Hur u gılman mahv olur hem beyne'l
-hutveyn'il-meded
Sakfeyn:iki çatı, Hur u gılman:Cennet
ehlinin nefsine hizmet eden amel cenneti nimetleri, Hutvetyn:iki adım atabilen kişi demektir.
Bunu beyanla eğer bir âh der isem sakafeyn
yani dünya ve ukba çatıları yıkılır. Huri gılman vb. amel cennetinde nefsin
lezzetlendiği nimetler mahv ve harab olur buyruluyor. Ki Âh, dert ifadesi olup, eğer bir kimse derdi ilâh-i ile derdlenirse
o derd kişiyi aklı maaşın dünya sevdasından, aklı maadın Huri, Gilman, köşk vb.
olan ukba sevdalarından uzaklaştırarak Rabb’in katına yükseltip terakki
ettirir. Bunu ifadeyle hadis-i
şerifte,“Dünya ehline ahiret haram, ahiret ehline dünya haram, hakikat ehline
ise her ikisi de haram.” buyrulur.
Pîr Seyyid Muhammed Nur Hazretleri; “1-Akl-ı maaş, 2- Akl-ı mead, 3- Akl-ı kül
olmakla aklın üç mertebesi vardır:” diyor. Ki dünya ehli aklı maaş,
ahiret ehli aklı mead, hakikat ehli ise aklı kül / aklı kâmil mazharı
olanlardır.
Akl-ı
maaş olan dünya ehli
bir kimse; yalnız dünyayı gözetir, eğer bir işte nefsinin / şahsının kâr ve
menfaati varsa o işi hemen yapar. Ve o işi yaparken de öyle hak-hukuk aramaz,
harammı?Helâlmi? olduğuna bakmaz. Bu itibarlaaklı maaş mazharı ve dünya ehli
olan bir kişi, faaliyetlerinde âlem-i ahireti gözetmediği için, hadisi şerifte
ifade edildiği gibi “ahiret ona haram olur.”
Akl-ı mead olan ahiret ehli kimse; bir işi
yaparken ahireti gözetir. O, nefsini cehennem ateşine muhatap etmemek, cennetin
huri - gılman vb.nimetlerinden mahrum kalmamak için kulluk yapar. Ve bir iş
yaparken sadece dünya menfaatini gözetmeyip harama helâle dikkat ederek ahiret
imanı meşruluğunu aradığı için, hadisi şerifte buyrulduğu gibi “ahiret
ehline dünya haram olur.”
Akl-ı kül / Akl-ı kâmil olan bir kimse ise; bir işi yaparken
ne akl-ı maaş gibi yalnız dünyayı gözetir, ne de akl-ı mead gibi nefsini
lezzetlendirecek ahiret nimetini gözetir. Akl-ı kül, Hakk’a vasıl olmuş kâmil
insanın aklıdır. Kâmil bir kimse, Hakk’ın emir ve yasaklarına muhakkak
kesinlikle uyup itaat eder. O Allah’ın emir ve yasaklarına itaatla kulluk
yaparken ne dünyevî ne de uhrevî her hangi bir menfaat gözetmez. Onun kulluğu
asla emr-i ilahîden ayrılmayarak kesinlikle haram ve günah işlememektir. O her
zaman helâl olan meşru faaliyetle meşgul olur; O, Hakk’a ârif ve vâsıl olduğu
için yaptığı helâl ve meşru fiilleri kendine nisbet etmeyip Hakk’a nispet eder.
Ki o akl-ı maaş gibi ne sırf dünya menfaatini, ne de akl-ı mead gibi nefsi için
ahiretteki amel cenneti nimetleri menfaati gözetmediğinden, aklı kül / aklı
kâmil mazharı olan kul’a, hadisi şerifte buyrulduğu gibi “dünya da ahiret de haram olur.”
Çünkü akl-ı kül, tevhîdin hakikatine ulaşmış olduğu için
o, dâima Hakk’a bakar ve hep Hakk’la vuslattadır. Bunlar hakkında Kur’an-ı
Kerîm’de “İleri gidenler, hedefe varanlardır (sabikun). İşte Allah’a yakın
(mukarribun) olanlar onlardır.”
(Vâkıa,10-11) buyrulur.
Bu itibarla Malik EfendiHazretleri: bilirim ki derd-i ilâh-i ile âh ettiğimde, dünya ve ahirete taaluk
eden aklı maaş ve aklı maad çatıları yıkılır.
İrşadınla akl-ı kül’e / aklı kâmil’e ulaştıracak adımları atmamda bana medet et,diyerek şeyhinden /
mürşidinden yardım istiyor.
Valeh u efgandeyim beyne
aheyn'il-meded
El-meded ya şeyh Hulusi nur-i meydan
el-meded
Valehuefgandeyim, kendimden geçmiş olarak,
zahir-i ve batın-i müşküllerimin hâllolması için senden yardım dileyerek zar
edip inlerim, irşad nur-u aydınlığı
ile aydınlatarak bana yardım et, ey mürşid-i kâmil Şeyh Hulusi, demektir.
Bir duzah göründü bana beyne
sureyn'il-meded
Anın için ah u zârım beyne
beyteyn'il-meded
Duzah:Meşekkat, cehennem,Sureyn:İki şenlik, iki düğün, iki ziyafet,Beyteyn: İki ev, iki mekân demektir.
Ki mürşidine hitaben Malik Efendi Hazretleri:
Sen, dinin zahir-i ve batın-i hakikatlerini kendinde cem eden/topkayan bir
mekân-ı şahsiyetsin. Senin zahir ve batına dair yapmış olduğun sohbet ve
ziyafeti şenliğinden ayrı kaldığım için ahu
zar edip inlerim; senin sohbet-i ziyafet şenliğinden ayıran meşakkat ve
engeller bana, cehennem görünür diyor.
Hilmî ya çıktı aradan beyne
hezeyn'il-meded
El-meded şeyh Hulusi sırr-ı yezdân
el-meded
Sırrı Yezdân: Cenab-ı Hakk’ın sırrı
demektir. Ki, Hakk’ın sırrı ile dolu olup Hak sırrının irşad-ı aydınlığıyla
insanlara yardım eden kâmil mürşidim Şeyh
Hulusi; senin irşadından hâsıl olan marifet neşesiyle Hilmi kendinden geçip yokluğa ulaştı. Hakk’ın bekâ sırları irşadı
ile medet et, bana yardım et diyerek
Malik Efendi Hazretleri; Bu ilâhiye ait beyitlerin tamamında Hilmi lakâbıyla mürşidi Recep Hulusi Hz.den medet, himmet ve yardım istiyor. Allahuâlem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder