8 Şubat 2016 Pazartesi

Yaktı beni nâr-ı hicrân beyne nureynül meded

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

Yaktı beni nâr-ı hicrân beyne nureynül meded
El meded ya şeyh Hulusi şâh-ı merdân el meded

      Nar-ı hicran:Ayrılık ateşi, Beyne nureyn:İki nur arasında, iki nur sahibi, zahir ve batın ilimler nuruna mazhar olan, Medet:imdat, yardım dilemek, Şah-ı merdan: Mertlerin padişahı,Şeyh Hulûsi:Malik Efendi Hazretlerinin mürşidi olan Brot’lu Hacı Recep Efendi’dir.
Şeyh Hacı Recep, Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri’nin birinci kuşak Prizren Halifesi olup, mahlâsı / lâkabı Hulûsi’dir. Recep Efendi, devrinin en namlı müderrislerindendir. Hz. Pir Prizren’e gittiği zaman, Prizren’deki ilmi zahir müderrisleri içlerinden en bilgili olan Recep Efendiyi Hz. Pir ile imtihan olmak üzere seçiyorlar. Recep Efendi Hz. Pir ile sadece Kur’an-ı esas alarak imtihan olmak üzere bir odaya girdiklerinde;
Hz. Pir –aç kur’anı oku diyor.   
Recep Ef. -neresini okuyayım
Hz. Pir -nesrinden istersen oku
Recep Efendi Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir yerinden okuyup tercümesini yapıyor.
Hz. Pir-okuduklarının bu günkü muradı nedir? (okunan ayetlerin bu gün bizi ilgilendirip bize hitap eden yönü nedir) diye sorduğunda Recep Efendi cevap veremeyip sükût etmesi üzerine Hz. Pir, okunan ayetlerin bu günkü muradını söylüyor ve devamla;   
Hz. Pir- yine oku diyor.
Recep Efendi yine okuyup okuduğu ayetlerin tercümesini yapmasına rağmen bu günkü muradını cevaplıyamaması üzerine Hz. Pir, yine okunan ayetlerin bu günkü muradını söylüyor. Bu durum birkaç defa tekrar edildikten sonra Recep Efendi Kur’an-ı kapatıp Hz. Pir’in elini öpüyor. Ve odadan dışarıya çıktığında kendisini bekleyen diğer müderris ve âlimler; arap hocayı’ (Hz. Pir’i) nasıl buldun’diye sormalarına cevaben,
Recep Ef.- iki ayaklı bir kütüphane,diyor.
Recep Ef. Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri’ne intisap ederek seyri süluk görüyor. Ve Hz. Pir tarafından halife tayin edilerek irşadla görevlendiriliyor. Recep Ef. İrşadıyla birçok kimseleri aydınlatıp kıymetli hizmetler vermiştir. Kendisi ve halifeleri vasıtasıyla Prizren şehri ve Kosova bölgesinde mesleki Resul-u Melami neşesinin yayılmasına muazzam katkılar sağlamıştır.
Şeyh Recep Hulusi Hazretleri’nin halifesi olan Malik Efendi; mürşidine olan hasret ve özlemini ifade ederek, yaktı beni nar-ı hicran beyne nureyni'l meded, el-meded ya şeyh Hulûsî şah-ı merdan el-meded diyor. Yani senden ayrı olmanın hicranı beni yaktı, ey zahir batın ilimlerin nur-u aydınlığı mazharı, mertlerin padişahıolan mürşidi kâmil Şeyh Hulûsi bana medet et, bana yardım et demektir.  

Aşkıla doldu vücudum beyne zülfeyn'il -meded
Yüreğimi şerha etti beyne seyyideyn'il-meded

      Zülfeyn: İki tutam saçın, yüz’den görünmesi,Şerha: Doğranma, parçalanma, bölünme,Seyyideyn: İki seyyitlik, iki efendilik, yani islâm’ın zahir ve batın ilimlerinin âlimi, efendisi demektir.
Çünkü Recep Efendi Hazretleri; zamanın en namlı ve bilgili müderrislerinden ve şeriat’a ait zahir ilimlerinâlimi olduğu gibi, Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretlerin’den seyr-i süluk görmüş olmakla da, islamın batını olan ilm-i tarikat,  ilm-i hakikat ve ilm-i marifetin arifi ve kâmili’dir. Böyle zahir ve batın ilimlerin eğitimiyle yetişenleri ehli kemâl, “iki kanatlı” olarak ifade ederler.
      Bunu beyanla Malik Efendi; senin yanında olup senin sohbetinden hâsıl olan zahir-i ve batın-i marifetin irşad-ı aydınlığının aşkıyla doluyum, ey yüzünde zahir ve batın ilimlerin kemâlatı parlayan efendi, senin özleminden yüreğim doğranıp parça parça oldu diyor.   

Canımı yaktı firakın beyne semteyn'il-meded
El-meded ya şeyh Hulusi pir-i piran el-meded

      Firak:Ayrılık,Semteyn: İki muhit, ilm-i zahir ve ilm-i batın âlimi’nin ayakucu,Pir-i Piran:pirlerin pir-i demektir.
Recep Efendi Hazretlerinden zahiri ilimleri tahsil ederek zamanın tanınmış müderrislerden olan Abdülmalik Hilmi, Recep Efendi’den meslek-i Resul seyri süluk da görmüştür. Ki bunu beyanla; zahir ve batın marifetinin irşad-ı sohbetinden mahrum olmakla senin ayakucunda olamayışım, senden ayrı kalmanın ateşi yaktı beni ey şeriat âlimlerine ve tarikat pir’lerine (mürşidlerine) yol gösteren pir’lerin pir-i şeyh hulusi diyerek Malik Efendi, mürşidine olan hasretini ifade ediyor.

            Ger edersem âh yıkılır beyne sakfeyn'il-meded
            Hur u gılman mahv olur hem beyne'l -hutveyn'il-meded

Sakfeyn:iki çatı, Hur u gılman:Cennet ehlinin nefsine hizmet eden amel cenneti nimetleri, Hutvetyn:iki adım atabilen kişi demektir.
     Bunu beyanla eğer bir âh der isem sakafeyn yani dünya ve ukba çatıları yıkılır. Huri gılman vb. amel cennetinde nefsin lezzetlendiği nimetler mahv ve harab olur buyruluyor. Ki Âh, dert ifadesi olup, eğer bir kimse derdi ilâh-i ile derdlenirse o derd kişiyi aklı maaşın dünya sevdasından, aklı maadın Huri, Gilman, köşk vb. olan ukba sevdalarından uzaklaştırarak Rabb’in katına yükseltip terakki ettirir. Bunu ifadeyle hadis-i şerifte,“Dünya ehline ahiret haram, ahiret ehline dünya haram, hakikat ehline ise her ikisi de haram.” buyrulur.
Pîr Seyyid Muhammed Nur Hazretleri; “1-Akl-ı maaş, 2- Akl-ı mead, 3- Akl-ı kül olmakla aklın üç mertebesi vardır:” diyor. Ki dünya ehli aklı maaş, ahiret ehli aklı mead, hakikat ehli ise aklı kül / aklı kâmil mazharı olanlardır.
Akl-ı maaş olan dünya ehli bir kimse; yalnız dünyayı gözetir, eğer bir işte nefsinin / şahsının kâr ve menfaati varsa o işi hemen yapar. Ve o işi yaparken de öyle hak-hukuk aramaz, harammı?Helâlmi? olduğuna bakmaz. Bu itibarlaaklı maaş mazharı ve dünya ehli olan bir kişi, faaliyetlerinde âlem-i ahireti gözetmediği için, hadisi şerifte ifade edildiği gibi ahiret ona haram olur.”
      Akl-ı mead olan ahiret ehli kimse; bir işi yaparken ahireti gözetir. O, nefsini cehennem ateşine muhatap etmemek, cennetin huri - gılman vb.nimetlerinden mahrum kalmamak için kulluk yapar. Ve bir iş yaparken sadece dünya menfaatini gözetmeyip harama helâle dikkat ederek ahiret imanı meşruluğunu aradığı için, hadisi şerifte buyrulduğu gibi ahiret ehline dünya haram olur.
      Akl-ı kül / Akl-ı kâmil olan bir kimse ise; bir işi yaparken ne akl-ı maaş gibi yalnız dünyayı gözetir, ne de akl-ı mead gibi nefsini lezzetlendirecek ahiret nimetini gözetir. Akl-ı kül, Hakk’a vasıl olmuş kâmil insanın aklıdır. Kâmil bir kimse, Hakk’ın emir ve yasaklarına muhakkak kesinlikle uyup itaat eder. O Allah’ın emir ve yasaklarına itaatla kulluk yaparken ne dünyevî ne de uhrevî her hangi bir menfaat gözetmez. Onun kulluğu asla emr-i ilahîden ayrılmayarak kesinlikle haram ve günah işlememektir. O her zaman helâl olan meşru faaliyetle meşgul olur; O, Hakk’a ârif ve vâsıl olduğu için yaptığı helâl ve meşru fiilleri kendine nisbet etmeyip Hakk’a nispet eder. Ki o akl-ı maaş gibi ne sırf dünya menfaatini, ne de akl-ı mead gibi nefsi için ahiretteki amel cenneti nimetleri menfaati gözetmediğinden, aklı kül / aklı kâmil mazharı olan kul’a, hadisi şerifte buyrulduğu gibi “dünya da ahiret de haram olur.”
Çünkü akl-ı kül, tevhîdin hakikatine ulaşmış olduğu için o, dâima Hakk’a bakar ve hep Hakk’la vuslattadır. Bunlar hakkında Kur’an-ı Kerîm’de “İleri gidenler, hedefe varanlardır (sabikun). İşte Allah’a yakın (mukarribun) olanlar onlardır.” (Vâkıa,10-11) buyrulur.
      Bu itibarla Malik EfendiHazretleri: bilirim ki derd-i ilâh-i ile âh ettiğimde, dünya ve ahirete taaluk eden aklı maaş ve aklı maad çatıları yıkılır. İrşadınla akl-ı kül’e / aklı kâmil’e ulaştıracak adımları atmamda bana medet et,diyerek şeyhinden / mürşidinden yardım istiyor. 

            Valeh u efgandeyim beyne aheyn'il-meded
            El-meded ya şeyh Hulusi nur-i meydan el-meded

Valehuefgandeyim, kendimden geçmiş olarak, zahir-i ve batın-i müşküllerimin hâllolması için senden yardım dileyerek zar edip inlerim, irşad nur-u aydınlığı ile aydınlatarak bana yardım et, ey mürşid-i kâmil Şeyh Hulusi, demektir.

            Bir duzah göründü bana beyne sureyn'il-meded
            Anın için ah u zârım beyne beyteyn'il-meded

      Duzah:Meşekkat, cehennem,Sureyn:İki şenlik, iki düğün, iki ziyafet,Beyteyn: İki ev, iki mekân demektir.
Ki mürşidine hitaben Malik Efendi Hazretleri: Sen, dinin zahir-i ve batın-i hakikatlerini kendinde cem eden/topkayan bir mekân-ı şahsiyetsin. Senin zahir ve batına dair yapmış olduğun sohbet ve ziyafeti şenliğinden ayrı kaldığım için ahu zar edip inlerim; senin sohbet-i ziyafet şenliğinden ayıran meşakkat ve engeller bana, cehennem görünür diyor.

            Hilmî ya çıktı aradan beyne hezeyn'il-meded
            El-meded şeyh Hulusi sırr-ı yezdân el-meded

      Sırrı Yezdân: Cenab-ı Hakk’ın sırrı demektir. Ki, Hakk’ın sırrı ile dolu olup Hak sırrının irşad-ı aydınlığıyla insanlara yardım eden kâmil mürşidim Şeyh Hulusi; senin irşadından hâsıl olan marifet neşesiyle Hilmi kendinden geçip yokluğa ulaştı. Hakk’ın bekâ sırları irşadı ile medet et, bana yardım et diyerek Malik Efendi Hazretleri; Bu ilâhiye ait beyitlerin tamamında Hilmi lakâbıyla mürşidi Recep Hulusi Hz.den medet, himmet ve yardım istiyor. Allahuâlem.

Hiç yorum yok: