ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Yandı
vücudum kül oldu
Gaflet
uykusundan uyandım
Vücudun yanıp kül olması, Resulullah Efendimiz’in;
“Vücut günahı hiçbir günahla mukayese edilmeyen günahtır” dediği vücud günahından arınıp kurtulmaktır. Ki bu günah aynı zamanda şirk günahı olup Cenab-ı Hakk’ın;“Şirkten başka olan günahı affedebilirim, şirki affetmem.” (Nisâ, 48-116) buyruğunda açıklandığı gibi, affedilmeyen ve Peygamber Efendimiz’in;“Ümmetimin gizli şirkinden korkarım” dediği ve ümmeti için korktuğu gizli şirktir.
“Vücut günahı hiçbir günahla mukayese edilmeyen günahtır” dediği vücud günahından arınıp kurtulmaktır. Ki bu günah aynı zamanda şirk günahı olup Cenab-ı Hakk’ın;“Şirkten başka olan günahı affedebilirim, şirki affetmem.” (Nisâ, 48-116) buyruğunda açıklandığı gibi, affedilmeyen ve Peygamber Efendimiz’in;“Ümmetimin gizli şirkinden korkarım” dediği ve ümmeti için korktuğu gizli şirktir.
Gaflet uykusu hakkında
Hz.Peygamberin; “İnsanlar gaflettedir, öldükleri zaman uyanırlar.” buyurması
üzerine sahabe; “Ya Resûlullah, gaflette olmak zarardır. Bu zarardan kurtulmak için ne
yapalım?”dediler. Ve buna cevaben Hz. Peygamber Efendimiz; “Ölmeden
evvel ölün. Ben size ölmeden evvel ölmüş; fakat sizler gibi yiyip içer, gezer
alışveriş yapanlardan birini göstereyim: Ebu Bekir’e bakın. O, onlardandır.”
buyurmuşlardır. Ki Resulullah Efendimiz’in bu beyanında ifade ettiği uyku, gaflet uykusudur.
Bunu ifadeyle Malik Efendi Hazretleri; yandı vücudumkül oldu demekle, gizli şirk olan “vücud günahından”
arındığını, “Ölmeden evvel ölmekle”
ise, gaflet uykusundan uyandığını
beyan ediyor.
Mürşid-i kâmile vardım
"Enibü'den sebak aldım
Vücud günahından arınıp, gafletten uyanmak
için, evvela zamanın mürşid-i kâmil’ini bulup ondan sebak / ders aldım. Bu ders
“ve enibu ila rabbikum ve
eslimu lehu min kalbi ey yetiyekumul azabu summe la tunsarun. / Azap size
gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.” (Zümer,
54) ayet beyanı olan derstir, buyruluyor. Ki, bir insan ancak
zamanın kâmil’inin irşadı ile bu âlemde yaşarken “Rabbi’ne dönüp”Rabbine
kavuşmakla tam bir “teslimiyete”ulaşabilir, demektir.
Gece gündüz Allah virdim
"Fezkuruni " emritutdum
Vird: Devamlı yapılan okunan şey demektir. Ki “Fezkuruni” ezkurkum veşkuru li ve la
tekfurûn. / Zikredin beni ki, bende sizi zikredeyim; Bana şükredin, sakın
küfretmeyin. (Bakara,152) ayet buyruğu, yüce Allah’ın daim zikir emri olduğundan, gece
gündüz her yerde ve her
zamanda daim zikr’e riayetle Allah virdini, yani Allah’ın “fezkuruni / beni zikredin”emrini
tuttum, buyruluyor.
Ab-ı hayatı nuş ettim
“La yemûtü” sırrını
buldum
Ab-ı hayat:Ölümsüzlük suyu, “Lâ yemûtü”
sırrı ise:“Sümme lâ yemûtu fiha ve la Yahya. /
Sonra orada hem ölmeyecek hem dirilmeyecek olandır.” (Ala, 13) ayetinin mahiyetidir.
Bunu ifadeyle Pir Seyyid Muhammed Nur Hz;
“Ab-ı hayat ab-ı tevhiddir”
buyurur ki, bir kimse ancak kâmil’in telkini olan zikri daim ve tevhidi hakiki
keşfi irfanı ile kendine nisbet ettiği hayat, ilim, irade, kudret, kelam, semi
(işitmek) basar (görmek) ve tekvin (yaratmak) sıfatlarını fena eder. Ve kul
kendinin zannettiği bu sıfatlarının yokluğunu / fenasını müşahade edip, bu
sıfatları Hakk’a nisbet ederse Allah, yokluğa ulaşmış o kul’un’da sıfatı
subutiyesi ile tecelli eder. Ve mefsuf (sıfatlanan) olan Allah’ın sıfat
tecellisine kavuşan bir kul ölümsüzlüğe ulaşır. Çünkü Allah’ın hayat sıfatı
tecellisinin sonu hududu ve ölümü olmadığından, tevhid-i sıfat keşfi irfanı
kul’u ölümsüz kılar.
Bunu beyanla; Malik Efendi zikri daim
uyanıklığı ve tevhd-i sıfat müşahadesiyle ab-ı hayat olan ölümsüzlük suyunu
içip nuş ettim. Ve“La yemûtü”sırrı olan ölümsüzlüğü buldum,diyor.
Kendi nefsini bilen oldum
"Men arefe" remzine erdim
“Men arefe” remzi,
Hz. Resulullah (s.a.v) Efendimiz’in; “Men
arefe nefse fekad arefe rabbe. / kim nefsini / kendini bilirse rabbini
bilir” beyanının içerdiği mana demektir. Cenab-ı Hak Kur’an’da; “Kendini
/ nefsini bilmeyenden başka kim İbrahim dininden / Hanif milletinden yüz
çevirir…” (Bakara, 130) buyurur. Ki İbrahim dini tevhid dini,
İbrahim milleti ise tevhid ehlidir. Bu itibarlatevhid-i hakiki ehli olan bir
kimse muhakkak, kesinlikle kendine yani nefsine tevhid-i ef’al, tevhid-i sıfat
ve tevhid-i zat keşfi irfanıyla arif olur.
Bunu ifadeyle“Men
arefe- kim nefsini / kendini bilirse…” hadisi şerifinin hikmetine erişmekle, kendime /
nefsime arif oldum. Kendimin ve cümle âlemin yokluğunda Hak’tan gayrı bir
varlık olmadığının keşfi irfanına erdim, deniliyor.
Varlığımı Hakk'a verdim
"Vech-i baki sırrını bildim
Vech-i baki: Cenab-ı Hakk’ın ebedi,
eskimeyen, yok olmayan ve ölmeyen beka yüzü demektir. Kur’an-ı Kerim’de;“Kûllü
men aleyha fân. Ve yebka vechu rabbike zul celali vel’ikrâm / yeryüzündeki herkes / her şey fanidir,
yokluktadır. Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü / vechi bakidir.” (Rahman,
26-27) buyrulur
ki, bu ayette ki; “Kûllü men aleyha fân - yeryüzündeki
herkes / her şey fanidir, yokluktadır” ifadesi fenafillâhın,
yani Allahta yok olmanın beyanı olduğu gibi “Ve yebka vechu rabbike zul
celali vel’ikrâm
- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü / vechi bakidir.”ifadesi bekabillâh, yani
Allah’la ebediyet bularak ölümsüz olmanın beyanıdır.
Bu itibarla bir kul cehaletle kendine nisbet ettiği varlığının fenasını
/ yokluğunu idrak edip, cümle âlemin ve kendinin vücudu varlığını Hakk’a nisbet
ederse, ancak o kul Hakk’ın beka’sı ile beka bulup bekabillâh marifetine mazhar
olur. Ki bunu beyanla; cehaletle cümle âleme ve kendime nisbet ettiğim âlemin
ve kendi varlığımı fenafillâh keşfi
irfanıyla Hakk'a verdim, cümle
varlıkların Hak tecellisi olduğuna arif olmakla da bekâbillâh’a erişip, "vech-i baki olanAllah’ın yok
olmayan ebedi ve beka sırrını bildim,
arif oldum, demektir.
Kendimde cananı buldum
Mülk-i sırra malik oldum
Canan:Sevgili demektir. Kur’an’da; “Bu
gün mülk kimindir? Vahid ve kahhar olan Allah’ındır…” (Mü’min, 16)buyrulur ki, Bu ayet beyanında
Cenab-ı Hak sorduğu;“Bu gün mülk
kimindir?” sorusuna, yine kendi cevap vererek “Vahid ve kahhar olan Allah’ındır” diyor. Bu ayet zahiren
kıyametin kopmasıyla berzah / kabir âleminde toplanan cümle âdemoğulla-rına
hitab etmekle beraber, ledduni hikmet yönüyle berzah makamına ulaşan kulluk
ahvâlini beyan eder. Ki bu ahvâl, nisbet varlığı fena / yok olmuş ve Hak
zuhurunda batın olan kulluk müşahedesidir. Ve kulun kurb-u feraiz yani farz
yakınlıkla Allaha yakın olmasıdır. Ki bunu ifadeyle Cenab-ı Hak“Ve kulum bana, kendisine farz
kıldığım şeyden bana daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşmaz” (Hadisi kutsi) buyurur.
Buna göre, Malik Efendi mazharından zahir olan
Cananı, yani ilâh-i sevgiliyi kendimde / nefsimde buldum
ifadesi, Hakk’a kurbu feraiz / farz yakınlık keyfiyeti ifadesidir. Mülkün sırrına
malik oldum ifadesi ise, Hak lisanıdır ve kurbu feraiz / farz yakınlığına
erişen kulun mazharı yokluğundan Hakk’ın, ‘mülkün ve mülk sırrının Maliki
benim’ demesidir. Her şeyi en iyi bilen Allah’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder