ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Durma
ağlayalım şeyh eşiğinde
Dönmezem
şeyhimden ya ne döneyim
Daim yalvarayım
aşkla yanayım
Dönmezem
azizden ya ne döneyim
Şeyh eşiği: Mürşid-i kâmil’in
meclisidir. Ve o meclisi Hakk’ın muhipleri, muridleri, salikleri, talipleri,
âşıkları, arifleri, sadıkları, mukarribleri ve nübuvet (peygamberlerin)
makamını ziyaret etmiş ehl-i kemâl oluşturur. Kamil’in meclisi mektebi irfan
olup o meclisten tahsil edilen irfanla, kul “Kendini bilen rabbini bilir”
hadisi şerif sırrına erişip, kendinde ve cümle eşyada mevcut olan rabbine
kavuşarak, yaratılışının yüce maksadına ulaşıp insan-ı kâmil olur. Ki zamanın
mürşidi kâmil’ini ifadeyle Kur’an-ı Kerim’de; “Dinde zorlama yoktur Gerçekten rüşd
ğayy’dan / çirkinlik ve sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık her kim Tağut’u
inkâr edip Allah’a iman ederse muhakkak o kopması / ayrılması olmayan
sapasağlam bir kulpa yapışmış olur…”(Bakara, 256) buyrulur.
Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Bir kimse padişah (devlet) kapısından kovulursa, kişi oradan kaybettiği maişetini başka bir
işyerinde bulabilir, fakat mürşidi kâmil’in kapısından kovulursa, oradan
keybettiğini başka bir yerde bulması mümkün değildir”diyor. Ki Malik Efendi
Hz.de mürşid-i kâmil’in meclisini ifadeyledurma
ağlayalım şeyh eşiğinde diyor. Ve dönmezem
(asla dönmem) şeyhimden zahir
olan âli prensipler telkini irşadından,
ya ne döneyim. O âli prensipler keşfi irfanına mazhar olmak için daim yalvarıp ilâh-i aşkla yanayım, buyuruyor.
Başka
aramayam şeyhile olayım
İzine
varayım feyzin alayım
Himmeti
umayım sevgim bulayım
Dönmezem
şeyhimden ya ne döneyim
Himmet: Yardım demektir. Ki himmet, mürşidi kâmil’in
telkin-i irşadıyla yaptığı yardımdır. Ve bu yardım, kâmil’den başka bir yerde
aransa da bulunmaz. Bunu ifadeyle kâmil’in izi
kâmilin âli prensipler telkini olup, kâmilin telkininden hâsıl olan irşadın feyzine idrâkına mazhar olalım,
muhabbetullah ile / Allah sevgisiyle
dolup taşalım deniliyor.
Odur benim
şahım güneşle mâhım
Sırr-ı hakikattedir kıblegâhım
Canıma
penâhım ruh-ı revanim
Dönmezem
azizden ya ne döneyim
Mâh:Ay, Penâh:Sığınak,Ruh-u revânım: Yürüyen akıp giden ruhani,Aziz: İzzetli, nadir, sireti temiz,
ermiş, manevi kudret / kuvvet sahibi manalarınadır.
Buna göre, O’dur yani
mürşidimdir benim manevi şahım / padişahım, o, güneşin gündüzü
ay’ın geceyi aydınlatması gibi benim, Hakk’ın vahdet ve kesret tecellileri
hakkındaki cehalet karanlığımı güneş ve ay gibi aydınlatandır. Cümle eşyada
mevcut ve zahir iken, görünmemekle sırrı
hakikat olan âlemlerin Rabbine kul’u kavuşturan kâmilin âli prensipler
telkini, benim kıblegâhımdır. Manevi
müşkül ve sıkıntıya düştüğümde ise penâhımdır.
(sığınağımdır) Doğru yolu gösteren ruh-u
Revanımdır. (yürüyen ruhanimdir.) Bunun için aziz mürşidimin âli prensipler telkini irşadından hiçbir zaman dönmezem / asla dönüp ayrılmam,
deniliyor.
Hakk'a en
karibdir sırr-ı habibdir
Ahlâk-ı necibdir
arif lebibdir
Sahib-i
tevhiddir dâd-ı muhibdir
Dönmezem
şeyhimden ya ne döneyim
Karib: Çok yakın, uzak olmayan,
Sırr-ı Habib:Sevgilinin gizliliği, esrarı, Necip:Soyu temiz, cömert aslı kerim, asilzade, Lebib: Sahralarda çayırlarda çok az olan yaş diri bitki, Dâd-ı muhib:İhsan olunan sevgi
anlamlarındadır.
Buna göre, Hakk’a en karib (Hakk’a en yakın) ve sırrı Habib (ilâh-i sevgilinin esrarına vakıf) olan. Hz.Resulullah’ın
“ben
güzel ahlakı tamamlamak üzere geldim”beyanındaki güzel ahlâk mazharıyetiyle
Ahlâkı necip, yani ahlâk ve soyu
tertemiz, cömert, ikram edici olan. Arif
lebib ki, insanlığı Allah’la, yani bekabillâh marifetiyle diriltebilen ve
benzeri çok az bulunan arifibillâh’tan olan. Sahib-i tevhid, yani makamatı tevhid seyri süluku ile tevhid-i
Hakiki mazharı olan. Dad-ı muhib
yani muhabbetulaha / Allah sevgisi ihsanına mazhar olmuş olan şeyhimden, / kâmil mürşidim’den, asla dönüp yüz çevirmem, buyruluyor.
Hilmi yâ bu câne
olmuş mestâne
Aşkına pervane yanar şamdâne
Teslimim sultana
düştüm amana
Dönmezem azizden ya
ne döneyim
Mestâne:Kendinden geçmiş, sarhoş,Pervane: Kendini fütursuzca cesaretle
ışığa, ateşe atan kelebek vb. Şamdan:
Mumluk, mumun yerleştirilip yakıldığı seyyar tutacak demektir.
Bunu beyanla Malik Efendi Hz; Hilmi lakâbıyla can / ruhani şahsiyet olan mürşid-i kâmil’in irşadıyla mestâne sarhoş olup, onun kemâlat-ı
aydınlığının pervanesine dönmüşüm.
Vücudum şamdanımda kendime nisbet
ettiğim varlığım, fenafillâh keşfi irfanıyla mum gibi yanar erir. Telkini irşadına teslim
olduğum menevi sultandan daima aman yardım alırım. Ve bu âlemde
bulunması çok zor olan kâmil-i mürşid’in irşadı aydınlığından, hiçbir zaman dönüp yüz çevirmem diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder