23 Şubat 2016 Salı

Durma ağlayalım şeyh eşiğinde

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

Durma ağlayalım şeyh eşiğinde
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim
Daim yalvarayım aşkla yanayım
Dönmezem azizden ya ne döneyim

      Şeyh eşiği: Mürşid-i kâmil’in meclisidir. Ve o meclisi Hakk’ın muhipleri, muridleri, salikleri, talipleri, âşıkları, arifleri, sadıkları, mukarribleri ve nübuvet (peygamberlerin) makamını ziyaret etmiş ehl-i kemâl oluşturur. Kamil’in meclisi mektebi irfan olup o meclisten tahsil edilen irfanla, kul “Kendini bilen rabbini bilir” hadisi şerif sırrına erişip, kendinde ve cümle eşyada mevcut olan rabbine kavuşarak, yaratılışının yüce maksadına ulaşıp insan-ı kâmil olur. Ki zamanın mürşidi kâmil’ini ifadeyle Kur’an-ı Kerim’de; “Dinde zorlama yoktur Gerçekten rüşd ğayy’dan / çirkinlik ve sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık her kim Tağut’u inkâr edip Allah’a iman ederse muhakkak o kopması / ayrılması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmış olur…”(Bakara, 256) buyrulur.
       Pir Seyyid Muhammed Nur Hz; “Bir kimse padişah (devlet) kapısından kovulursa, kişi oradan kaybettiği maişetini başka bir işyerinde bulabilir, fakat mürşidi kâmil’in kapısından kovulursa, oradan keybettiğini başka bir yerde bulması mümkün değildir”diyor. Ki Malik Efendi Hz.de mürşid-i kâmil’in meclisini ifadeyledurma ağlayalım şeyh eşiğinde diyor. Ve dönmezem (asla dönmem) şeyhimden zahir olan âli prensipler telkini irşadından, ya ne döneyim. O âli prensipler keşfi irfanına mazhar olmak için daim yalvarıp ilâh-i aşkla yanayım, buyuruyor.

Başka aramayam şeyhile olayım
İzine varayım feyzin alayım
Himmeti umayım sevgim bulayım
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim

      Himmet: Yardım demektir. Ki himmet, mürşidi kâmil’in telkin-i irşadıyla yaptığı yardımdır. Ve bu yardım, kâmil’den başka bir yerde aransa da bulunmaz. Bunu ifadeyle kâmil’in izi kâmilin âli prensipler telkini olup, kâmilin telkininden hâsıl olan irşadın feyzine idrâkına mazhar olalım, muhabbetullah ile / Allah sevgisiyle dolup taşalım deniliyor. 

Odur benim şahım güneşle mâhım
Sırr-ı hakikattedir kıblegâhım
Canıma penâhım ruh-ı revanim
Dönmezem azizden ya ne döneyim

      Mâh:Ay, Penâh:Sığınak,Ruh-u revânım: Yürüyen akıp giden ruhani,Aziz: İzzetli, nadir, sireti temiz, ermiş, manevi kudret / kuvvet sahibi manalarınadır.
      Buna göre, O’dur yani mürşidimdir benim manevi şahım / padişahım, o, güneşin gündüzü ay’ın geceyi aydınlatması gibi benim, Hakk’ın vahdet ve kesret tecellileri hakkındaki cehalet karanlığımı güneş ve ay gibi aydınlatandır. Cümle eşyada mevcut ve zahir iken, görünmemekle sırrı hakikat olan âlemlerin Rabbine kul’u kavuşturan kâmilin âli prensipler telkini, benim kıblegâhımdır. Manevi müşkül ve sıkıntıya düştüğümde ise penâhımdır. (sığınağımdır) Doğru yolu gösteren ruh-u Revanımdır. (yürüyen ruhanimdir.) Bunun için aziz mürşidimin âli prensipler telkini irşadından hiçbir zaman dönmezem / asla dönüp ayrılmam, deniliyor.

Hakk'a en karibdir sırr-ı habibdir
Ahlâk-ı necibdir arif lebibdir
Sahib-i tevhiddir dâd-ı muhibdir
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim

Karib: Çok yakın, uzak olmayan, Sırr-ı Habib:Sevgilinin gizliliği, esrarı, Necip:Soyu temiz, cömert aslı kerim, asilzade, Lebib: Sahralarda çayırlarda çok az olan yaş diri bitki, Dâd-ı muhib:İhsan olunan sevgi anlamlarındadır.
     Buna göre, Hakk’a en karib (Hakk’a en yakın) ve sırrı Habib (ilâh-i sevgilinin esrarına vakıf) olan. Hz.Resulullah’ın “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere geldim”beyanındaki güzel ahlâk mazharıyetiyle Ahlâkı necip, yani ahlâk ve soyu tertemiz, cömert, ikram edici olan. Arif lebib ki, insanlığı Allah’la, yani bekabillâh marifetiyle diriltebilen ve benzeri çok az bulunan arifibillâh’tan olan. Sahib-i tevhid, yani makamatı tevhid seyri süluku ile tevhid-i Hakiki mazharı olan. Dad-ı muhib yani muhabbetulaha / Allah sevgisi ihsanına mazhar olmuş olan şeyhimden, / kâmil mürşidim’den, asla dönüp yüz çevirmem, buyruluyor.         

                            Hilmi yâ bu câne olmuş mestâne
                            Aşkına pervane yanar şamdâne
                            Teslimim sultana düştüm amana
                            Dönmezem azizden ya ne döneyim

      Mestâne:Kendinden geçmiş, sarhoş,Pervane: Kendini fütursuzca cesaretle ışığa, ateşe atan kelebek vb. Şamdan: Mumluk, mumun yerleştirilip yakıldığı seyyar tutacak demektir.         
Bunu beyanla Malik Efendi Hz; Hilmi lakâbıyla can / ruhani şahsiyet olan mürşid-i kâmil’in irşadıyla mestâne sarhoş olup, onun kemâlat-ı aydınlığının pervanesine dönmüşüm. Vücudum şamdanımda kendime nisbet ettiğim varlığım, fenafillâh keşfi irfanıyla mum gibi yanar erir. Telkini irşadına teslim olduğum menevi sultandan daima aman yardım alırım. Ve bu âlemde bulunması çok zor olan kâmil-i mürşid’in irşadı aydınlığından, hiçbir zaman dönüp yüz çevirmem diyor.

Hiç yorum yok: