8 Şubat 2016 Pazartesi

Şefaat babına geldik destur ya hazreti nur

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDET ŞAHİN

Şefaat babına geldik destur ya hazreti nur
 Tavaf-ı kudüm etmeğe remz-i adınla buyur

Şefaat babı: Şifa dağıtılan kapı, Destur: İzin, Hazreti Nur: Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri,Tavafı kudüm: Mekke’ye mikat mahalli haricinden gelenlerin yapması gereken kabe / beytullah tavafı, buyur, emrine amadeyim demek olup, Hac ibadeti esnasında “lebbeyk” denilerek söylenilen telbiyeye işaret ediliyor.
      Kur’an-ı Kerim’de;“O’nun katında bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz.”   (Sebe, 23) buyrulur. Bu ve benzeri ayetlerden de anlaşılacağı gibi şefaat, Allah’a ait olup ancak Allah’ın izin verdiği kimse şefaat edebilir. Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri; “Hidayetin baş mazharı Hz. Resulullah (sav) Efendimiz’dir. Onun temsilcileri ise âlimler ve Kâmil mürşid’dir” buyurur. Bu itibarlaşefaat edip şifa dağıtmaya mazhar Hz. Resulullah ve hidayet davetçisi olan âlimler ve mürşidi kâmil’dir.
Buna göre, şefaat babı (kapısı) zamanın kâmil-i mürşidi olup ondan hâsıl olan irşad aydınlığı, şirk, günah, isyan, gaflet, cehalet vb. manevi hastalıklardan kulun şifa bularak şefaat erişmesini sağlar. Çünkü Allah zat, sıfat, esma ve ef’al zuhuru ile her bir yaratılan varlıkta mevcut olmasına rağmen, Allah bu varlıklarda kemâl ile zahir olmaz. Varlıklar içinde ancak insan Allah’ın kemâl zuhuru potansiyeline mazhardır.
Nakıs / eksik ve kâmil olmakla insan, iki mertebeyle var olur. Nakıs / eksik insan; yaratılışından potansiyelinde var olan Hakk’ın zat, sıfat, esma ve efal tecellisinden cehaletle gaflet edip habersiz olan kuldur. Kâmil insan ise potansiyelindeki Hakk’ın zat, sıfat esma ve ef’al tecellisine arif ve Allah’ın kemâl tecellisiyle aktif ve zahir olduğu kulu’dur.
      Bir insanın, bu kemâlata ulaşıp arifibillâh ve insan-ı kâmil olabilmesi için. Zamanın mürşidi kâmilini bulup onun telkini irşadıyla hâsıl olan şefaate mazhar olarak cehalet, gaflet, gizli şirk gibi manevi hastalıklardan şifa bularak kurtulması icab ettiğinden Malik Efendi, Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri’ne hitaben;sen zamanın şeffat babısın (kapısısın),destur (izin) ver, irşadınla aydınlanmaya manevi hastalıklardan kurtulup şifa bulmaya geldik, buyuruyor.
    Beytin ikinci satırında isetavaf-ı kudüm etmeğe remz-i adınla buyur, diyor. Bunu beyanla, Hacca giden hacıların tavaf ettiği Kâbe’nin bir ismi de Beytullahtır, Beytullah ise Allah’ın evi demektir. Yunus Emre Hz;

Kâbe mi yeğ
Gönülmü yeğ
Ben ey derim ki gönül yeğ
Çün gönüldür Hak durağı,buyurur.

Bu itibarla Cenab-ı Allah’ın;“Ben yere ve göklerime sığmam ancak mümin kulumun kalbine sığarım.” (hadisi kutsi) beyanından da açıkça anlaşıldığı gibi Beytullah, yani Allah’ın evi müminin gönlüdür / kalbidir. Kâmil’i tavaf etmek ise, kâmilden daim zikir uyanıklığıyla Allah’ın yedi makamının telkini irşadına mazhar olmaktır. Çünkü hakiki mümin olan kâmil mürşidin gönlünde, Hakk’ın yedi mertebesinin marifeti mevcuttur. Ve her kim kâmil’den zikri daim ve Allah’ın yedi makamını tahsil ederse o, Hakk’ın yedi mertebesini müşahade marifetine mazhar olmakla haccül ekber / büyük hacı olur.
     Bunu ifadeyle Malik Efendi Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri’ne hitaben; buyur (lebbeyk) emine amadeyim, zikri daim ve Allahın yedi makamı irşadıyla aydınlanıp şefaat (şifa) bulmaya geldik.Destur / izin ver, senin irşadın Allah’ın yedi makamı marifetini remzettiğinden, seni ziyaret etmek yedi defa yapılan kudüm tavafı gibidir, buyuruyor.

                        Tavaf-ı veda'la Malik Rahovese yönelir
                        Dide-i kalbini senden ya hazreti pir etme durin

Tavafı veda:Mikat mahalli sınırları içinde ikamet etmeyen ve uzaklardan gelmiş hacıların, memleketlerine dönmeden Kabe’yi / Beytullah’ı son defa yapmaları vacip olan tavaftır. Rahoves: Malik Efendi’nin yaşadığı şehrin adı, Dide-i kalp: Kalp gözü, Durin: Uzak, uzaklık demektir.
Bunu beyanla, Malik Efendi kendisiyle görüşme şerefine nail olduğu Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri’ni, son defa ziyaret edişini veda tavafı olarak ifade ediyor. Ve memleketi Rahovese dönüşe yönelmesiyle dide-i kalbim, yani kalp gözüm senin telkinin olan Allah’ın makamlarının irşad aydınlığından uzak kalmasın, şifa vermekle şefaat olan irşadınla bana yardım et, ya Hazreti Pir, diyor.

                        Hüve şurb-ı râhik mahlum tarihi oluyor
                        Birle zımmile Hilmi sene-yi rûmi doluyor


      Bu beyitte Malik Efendi Hazretleri ebced hesabıyla, yani arap alfabesindeki harflerin dizilişine ve rakam olarak değerlendirilme-sinden yola çıkılarak yapılan hesaplamayla, Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri’ni ziyaret edip buluştuğu tarihi rûmi takvime göre beyan ediyor. Allahuâlem.

Hiç yorum yok: