ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Hafiz-ı Şirazî'nin Gazeliyât-ı tercemesi
İran’ın Şiraz
şehrinden olan Hafız Hazretlerinin
meşhur bir gazelinin, Abdülmalik Hilmi Hazretleri tarafından beyitlerle yaptığı
tercüme ve naziresidir, yani eşleştirme ve benzetmesidir.
Şirazlı
Hafız’ın
gazelindeki manayı ifade ile Malik Efendi Hz;
Yolculara
aşk ola kâfi delil
Gözyaşı onun
yolunda hep sebil
Delil:Yol gösterici, kılavuz,
anlamında olup, Hak yolcularına yol göstererek, âşıkları ilâh-i sevgiliye
kavuşma / vuslat yolunun menziline götürmesi için, ilâh-i aşk kılavuzlığu yeterli kâfi
delildir. Ve bu yolculukta,
aşığın sebil gibi bedelsiz karşılık
beklemeden akıttığı gözyaşları ona, hep yolarkadaşı olur, demektir.
Gözyaşımız
mevci eyler mi hisab
Ol ki sürdü
gemi-yi berhun katil
Mevc:Deniz dalgası.Berhun:Hisar, sağlam kayalardan yapılımış sur, sınır / hudut
demektir.
1- Aklı maaş, 2- Aklı maad, 3- Aklı kül /
kâmil olmakla akıl üçtür. Aklı maaş; dünya maişet ve gaileleri ile ilgili akıl
olup, aklı maaş olan kimse dünya ile hudutlu / sınırlı olduğundan, bu dünya
hudutu ona perde olup onun ilâh-i sevgili olan Rabbine kavuşmasına engel olur.
Aklı maad; ahiret aklıdır ki, ahiret aklı, nefsin lezzetleneceği amel cenneti
nimetleri ile kayıtlı ve hudutlu olduğundan, aklı maad mazharı olan kimseye de,
amel cenneti nimetleriyle kayıtlı / hudutlu kulluğu perde olur. Ve onun ilâh-i
sevgiliye kavuşup vuslat etmesini engeller. Fakat aklı kül yani aklı kâmil
kulluğu, ne dünya ne de ahiret nimetleri ile hudutlu ve kayıtlı olmayıp, daima
Rabbin katında ilâh-i sevgiliyle meşguliyet icabettiğinden, aklı kül olan Hak
aşığının ahvâli, aklı maaş ve aklı maad kulluğu ile anlaşılamaz yani
hesaplanamaz.
Bu itibarla her insanın yaratılışından taşıdığı ezeli istidatı /
kabiliyeti tevhid’tir. Ve bu tevhid istidatı / kabiliyeti ile her insan aslı
hakikatı olan Rabbine kavuşup vuslat edebilir. Ki bir insan, bu imtihan
âleminde aslı hakikatı olan ilâhi sevgiliye vasıl olmakla ancak hürriyetine
kavuşup, felâha erer ve insan-ı kâmil olur.
Eğer bir insan kendini, ilâh-i sevgili olan Rabbinden
ayrı zannederse o kul, aklı maaş ve aklı maad gaileleri ile bu imtihan
âlemindeki ömrünü tüketip hebâ eder. Ve ilâh-i sevgiliye kavuşup vuslat
etmekten ebediyen mahrum kalmakla kendine zulüm ettiği gibi, ezeli istidatı /
kabiliyeti olan tevhid hakikatının açığa çıkmasına mani olmakla kendi
hakikatının katili olur. Ki bu aynı, başak veya meyve verme kabiliyeti olan
çekirdeğin tohumun, daha fidan iken koparılarak meyve başak vermeden yok
edilerek katledilmesi gibidir.
Bunu beyanla ilâh-i aşk’la ilâh-i sevgili için akan gözyaşı denizinin mevci /
dalgaları, aklı maaş aklı maad ile hesaplanamaz.
Her kim ilâh-i aşk denizinde aklı maaş ve aklı maad ile yol almak isterse onun
kulluk gemisi, ağyâr hisarını /
surlarını oluşturan kayalıklara, yani
ilâh-i sevgilinin gayrısı olan masiva kayalıklarına çarpar da. O kimse, kendini
telef ederek kendinin katili olur,
buyruluyor. Allahuâlem.
İhtiyari
değil benim bednamlığım
Aşkta izlal
İtdi ol hadd-ı's- sebil
Bednam: Kötü tanınmış, adı kötüye
çıkmış olan, İzlal: Gölgelendirmek,
gölge koymak, Hadd: Sınır, hudut,
çizgi, Sebil: Açık ve büyük yol,
büyük cadde demektir.
Bu itibarla aklı maaş
ve aklı maad olup ilâh-i aşk’tan gafil ve mahrum olan kimselerin, benim ilâh-i
aşka mensup kulluğumu anlamadan, hakkımda ürettikleri dedikodularla benim bednamlı-ğıma hükmederek adımı kötüye
çıkarmaları, benim ihtiyarımla, yani
kendi isteğimle olan bir şey değildir. Ben, ilâh-i aşk’ın tesir ve gölgesinde bir kulum. Ve ilâh-i sevgili
olan rabbim ile aramda perde olan, dünya ve ahiretin oluşturduğu gayrıyet
masiva hududunu (sınırını) ilâh-i aşk kaldırarak, sevgiliye giden büyük
geniş bir yola / caddeye çevirdi, buyruluyor.
Kendi
muradını gaib bil heman
Ya ki gitme bu yola sen bi-delil
Gaib:Kaybolmuş olan, Bi delil: Delilsiz, yol gösterici, delil olmadan demektir.
Ey ilâh-i aşk’tan mahrum olan kimse, aklı
maaş ve aklı maad olan nefsin muradı
/ isteği olan hevesleri ilâh-i aşk ile yakıp onları kaybet. Bil ki, ilâh-i aşk’ın delilliği
/ yol göstericiliği olmadan, ilâh-i sevgiliye kavuşulmaz. Sakın ilâh-i
aşkın delilliği olmadan ilâh-i sevgiliye gitmeye
kalkışma, deniliyor.
Mahbûbın aşk
ateşine dalma sen
Ya ateşte
hoş geçen misl-i Halil
Halilİbrahim (as) Nemrut tarafından
yaktırılan çpk büyük bir ateşe mancınıkla atıldığında, büyük melekler geldiler
ve yardım etmek istediklerini söylediler. Fakat İbrahim (as);“Ben Rabb’ım ile arama kimseyi sokmam,
Rabb’ım bana yeter” deyip meleklerin yardımını reddeti. Bunun üzerine
Allah; “ Ey ateş İbrahime karşı serin ve esenlik ol...” (Enbiya, 69) buyurdu. Ve Hz. İbrahim’in
atıldığı ateş gül bahçesine dönüştü. Ki ehli kemâl, Hz. ibrahim’in ateşe
atılırken aşk’ın heyman mertebesi gereğince nazarında hep Hak olduğu için,
Hz.İbrahim Hak’tan başkasına meyletmeyip yönelmediğini ifade etmişlerdir.
Bunu beyanlasen,mahbub olan
ilâh-i sevgiliden seni alıkoyan, kendinin ve cümle âlemin nisbet varlıklarından
ilâh-i aşk ile arınıp kurtulmamışsan, nisbet varlık ateşinin, Halil İbrahiminki
gibi gülbahçesine dönüşeceğini zannetme. ilâh-i sevgiliye olan ilâh-i aşk ve
muhabbetle ancak, seni yakan nisbet varlık ateşi gül bahçesine dönüşür. Aynı
Halilİbrahim misalindeki gibi,
deniliyor.
Fil’cilerin
âdetini hıfz eyleye
Hindistan'da
fil taleple gitme bil
Fil’ci:Fil’e hükmeden, sürüp
yönlendiren, Hindistan: Fillerin
bolca yaşayıp var olduğu ülke anlamındadır.
Pir seyyid Muhammed Nur Hz. bir rivayet
nakleder ki özetle şöyledır: Bir gün Resulullah Efendimize zayıf birisi gelip;
‘Ya Resulullah ben falancanın nefsiyim,
siz“nefisleriniz binek atınızdır ona iyi
bakın”buyurduğunuz halde bana iyi bakmıyor, beni zayıf bıraktı’ diye
şikâyette bulunuyor. Bunun üzerine şikâyet olunan kişiyi Resulullah huzura
çağırtıyor ve şikâyeti tekrarlattığında o kimse; ‘Ya Resulallah sizin “nefislerinizi
azdırmayın sizi helak eder” beyanınıza göre ben hareket ediyorum diyor.
Ve bunun üzerine Resulullah o kimsanin arifibillâh olduğunu görüyor. Ve o ne
yaptığını bilir diyerek şikâyeti kabul etmiyor.
Bunu beyanla beyitte ifade olunan fil, kul’un nefsi hevasını remzettiği
gibi, fil’cilerin adedini hıfz eyle
demek nefsini, nefsin istek ve arzularını iyice bil, tanı, demektir. Hindistandan fil talep etmeye gidip uğraşma demek ise nefsin
hevasını, yani nefsin talep ve isteklerini yerine getirmeyi bırak da, fil’ciler
cüssesi kocaman bir fil’e nasıl hükmediyorsa, sende fil’cilerin fil’e
hükmettiği gibi nefsini tanıyıp, nefsine hükmedenlerden ol, buyruluyor.
Kılma davet
bostana mey çalgısız
Rahatım
içkide lâ fî's-selsebil
Bostan:Bağ, bahçe, mesire yeri, Mey:İçki,Selsebil:Cennet içkisi demektir. Buna göre; bostan, ehli aşk’ın
oluşturduğu kâmil’in meclisidir. Ki o meclisteki içki, Kur’an’da;“ Bir
pınar ki, orada selsebil diye anılır” (İnsan, 18) olarak ifade edilen cennet içkisi olan “selsebildir.”
Ve o meclisin çalgısı çengisi ise, ilâhiler okunarak, hikmetli sözlerle sohbet
edilip cehri, yani açıkça ve darbi zikir yapılmasıdır.
Bunu beyanla Hak âşıklarının olmadığı zikrullah çalgı çengisinin ve muuhabbetullah içkisinin bulunmadığı bostana
/ meclislere davet edilirsende gitme, o meclis davetlerine icabet etme.
Çünkü insan-ırahatlık, Hak âşıklarının
oluşturduğu mecliste, kâmil’in sohbet ve muhabbeti olan selsebil içkisi haricinde bulunmaz, demektir.
Çekme
âşıklık cuyden yüze ya
Yıprat
libası zühdü takvayı at fi'n-Nil
Cuy:Yeltenmek, Libas:Elbise,
Yıpratmak: Eskitmek, yırtmak,
paralamak, Nil: Mısırdaki büyük
nehir, Zühd takva ise: Dinin zahiri
ibadetleri ile meşgul olup, şekil suret düzerek, emri ilâhiden fazla ibadetler
yapmakla abid olmayı, kemalat bilmektir.
Birhadisi şerifte Peygamber Efendimiz; “Fırat ve Nil cennet
ırmaklarındandır” buyurmuştur. Ki, “Fırat” fenafillâh keşfi irfanını, “Nil”
ise, bekabillâh kemalatı marifetlerini remzeder. Buna göre, beytin manası
şöyledir; Sen şekil suret düzerek, Allah’ın emrettiklerinden fazla ibadet
yapmayı kemalat zannetme, zühdü takva kulluğu / abidliği ile Hak aşığı olmaya yeltenip heves etme. Zühtü
takva libâsını / elbisesini ilâh-i aşk’la yıpratıp yırtarak, çıkarıp nil
nehrine atmadıktan sonra, bekâbillâh marifetine ulaşıp ilâh-i sevgili
vuslatıyla ebediyet bulamazsın, demektir.
Hafız'a mânâ
tutarsın hem getir
Yoksa dava Hilmi'ya hep kâl u kîl
Malik EfendiHilmi
mahlasıyla, yüksek marifet ve kemâlat içeren bu şiiriyle yorumlayıp, nazire ile
(eşleştirmeyle, benzetmeyle) manalandırdığı Şirazlı Hafız Hz.nin gazelindeki
mana derinliğine işaretle; Hafız’ın sözlerindeki leddun-i manaya erişip
nasiplenmemiş olan her açıklama, yorum ve anlayışlardaki dava, hep kâlu kil
yani dedikodudan ibarettir, buyuruyor. İnşallah bizler de Hafız’ın ve Malik
Efendi Hazeratlarının sözlerindeki ledduni manalara mazhar oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder