ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Gece gündüz
âh u nâlân eylerim
Senden imdad ya ilâhi
dilerim
Ah u nâlân eylemek:Dert ile inleyip sızlamak,
İmdat: Çaresizik içinde yardım
istemektir. Buna göre, ey Allah’ım gece gündüz sana ulaşıp sana kavuşmak derdi
ile inler sızlarım, çarem sensin, senden yardım dilerim, deniliyor.
Âlem-i
lâhuta pervaz etmişim
Gülzâr içre
zar eder bir bülbülüm
Âlem-i lâhut: Ruhani, manevi âlem, Pervaz: Kanat açmak, uçmak, Gülzâr: Gül bağı / bahçesi, evladı Resul’un
meclisi, Zar etmek:Ağlayıp sızlamak
anlamlarındadır.
Daha evvelki beyitlerin açıklamasında da beyan edildiği gibi, tevhid
dini olan İslâm, zahir (dış) ve batın (iç)yönüyle bir bütündür. Ki,
islâm’ın zahir yönü ilmi şeriat
olup, tüm Müslümanlar şeriata uyarak tabi olurlar. İslâm’ın batını ise tarikat, hakikat ve marifet ilimleridir. Ki bu ilimlere,
ancak ve ancak mürşidi kâmil’in meslek-i resul irşadı ile mazhar olunur.
Şeriat,Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarına kesinlikle riayet etmek
olduğu gibi tarikat, kalb’te daim zikir uyanıklığıdır. Âlem-i lâhut ise, hakikat-ı ilâhi ve marifet-i ilâhi
mazharıyetidir. Ve âlem-i lâhut’a, yani hakikat ve marifete pervaz edip uçup
yükselmek şeriat ve tarikat kanatlarıyla olur. Bu
kanatlarla âlemi lâhuta yükselen bir insan, İslâm’ın zahir ve batınını
oluşturan şeri’at, tarikat, hakikat ve marifet kemalatı ile yaratılışının yüce
amacına erişip, Muhammed-i kulluk’la zamanın manevi evlâdı resul’u / ehl-i
beyt’i arasına karışır.
Bunu beyanla Malik Ef. Hz; âlem-i
lâhut’a kanat açıp pervaz etmişim
diyor. Ve devamla, böyle kanat açıp yükselmek beni gülzâr / gülbahçesi olan manevi evlad-ı resul’un / manevi ehl-i
beyt’in meclisine dâhil etti. Ve evlad-ı resul arasında, gül kokan Muhammed-i
kulluğun kemâline ulaşma sevdasıyla zar
eder (ağlayıp söyleyen) birbülbülüm,
buyuruyor.
İlm-i Haydar
dâm-ı tende girmişim
Tarumar-ı
ten edüben uçmuşum
İlm-i haydar: Hz.Ali’nin imamı olduğu
valayet ilim irfanı, Dam:Evin üstü,
tavan, Ten: Bedenin dışı, insanın
cümle bedenini saran derisidir. İlmi
Haydar damı teni’ne girmek ise, insanın velâyet keşfi irfanına dâhil
olmasıdır. Ki velayet keşfi irfanı, kul’un fenayı zat müşahadesiyle gizli şirk
olan nisbet vücudunu yok / fena edip, tevhidi zat müşahadesiyle cenneti zat
olan irfan cennetine yükselip, zevk-i ilâhiyle zevklenmesidir.
Bunu beyanla Malik Efendi; ilm-i
haydar olan velâyet keşfi irfanı yüceliği kulluğumu sarmasıyla, cehaletle
kendime nisbet ettiğim ten içindeki
varlığım, fenafillâh’la (Allah’ta yok olmakla) tarumar oldu. Ve tevhidi zat keşfiyle irfan cennetine yükselip uçmuşum, diyor.
Ateş-i aşka
yanıp mahv olmuşum
Hem fena
ender fenayı tatmışım
Ateş-i aşk’a yanıp mahv olmak:İlâh-i aşk’ın harareti ile
aşığın, fena’ya / yok’luğa erişmesidir. Fena
ender fena’dan tatmak ise yokluğunda tecelli eden ilâh-i sevgili’nin, sırf
zat-ı ehadiyet tecellisine kulun mazhar olmasıdır.
Sırr-ı âlem
Hilmi yâ seyrandayım
Hem şühûd-u
dem oldu bana dal u mîm
Âlem:Tecelli, Sırr-ı
âlem:Her tecellide mevcut olmasına rağmen Hakk’ın görünmezliği, bilinmezliği,Şuhut: Kul’un zahir ve batın cümle
duyularıyla / hisleriyle yaptığı müşahade,Dem:
Sarhoşluk.Dal u mim: Arap
alfabesindeki iki harf olup Muhammed (s.a.v) ismini remzeder. Ki Muhammed
isminin başı mim harfi olup sonu dal harfidir.
Bunu beyanla Malik Efendi Hz; gafil ve
cahillere sır olan Rabbimi, cümle âlemlerde (tecellilerde) nazar edip seyrediyorum. Bu şuhuttan / müşahadeden hâsıl olan dem / sarhoşluk beni,dal-u
mim’e yani vücud-u nur-u Muhammed’e mazhar etti, diyor. Allahuâlem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder