23 Şubat 2016 Salı

Gece gündüz âh u nâlân eylerim

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

Gece gündüz âh u nâlân eylerim
Senden imdad ya ilâhi dilerim

      Ah u nâlân eylemek:Dert ile inleyip sızlamak, İmdat: Çaresizik içinde yardım istemektir. Buna göre, ey Allah’ım gece gündüz sana ulaşıp sana kavuşmak derdi ile inler sızlarım, çarem sensin, senden yardım dilerim, deniliyor.

Âlem-i lâhuta pervaz etmişim
Gülzâr içre zar eder bir bülbülüm

      Âlem-i lâhut: Ruhani, manevi âlem, Pervaz: Kanat açmak, uçmak, Gülzâr: Gül bağı / bahçesi, evladı Resul’un meclisi, Zar etmek:Ağlayıp sızlamak anlamlarındadır.
      Daha evvelki beyitlerin açıklamasında da beyan edildiği gibi, tevhid dini olan İslâm, zahir (dış) ve batın (iç)yönüyle bir bütündür. Ki, islâm’ın zahir yönü ilmi şeriat olup, tüm Müslümanlar şeriata uyarak tabi olurlar. İslâm’ın batını ise tarikat, hakikat ve marifet ilimleridir. Ki bu ilimlere, ancak ve ancak mürşidi kâmil’in meslek-i resul irşadı ile mazhar olunur.
      Şeriat,Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarına kesinlikle riayet etmek olduğu gibi tarikat, kalb’te daim zikir uyanıklığıdır. Âlem-i lâhut ise, hakikat-ı ilâhi ve marifet-i ilâhi mazharıyetidir. Ve âlem-i lâhut’a, yani hakikat ve marifete pervaz edip uçup yükselmek şeriat ve tarikat kanatlarıyla olur. Bu kanatlarla âlemi lâhuta yükselen bir insan, İslâm’ın zahir ve batınını oluşturan şeri’at, tarikat, hakikat ve marifet kemalatı ile yaratılışının yüce amacına erişip, Muhammed-i kulluk’la zamanın manevi evlâdı resul’u / ehl-i beyt’i arasına karışır.
      Bunu beyanla Malik Ef. Hz; âlem-i lâhut’a kanat açıp pervaz etmişim diyor. Ve devamla, böyle kanat açıp yükselmek beni gülzâr / gülbahçesi olan manevi evlad-ı resul’un / manevi ehl-i beyt’in meclisine dâhil etti. Ve evlad-ı resul arasında, gül kokan Muhammed-i kulluğun kemâline ulaşma sevdasıyla zar eder (ağlayıp söyleyen) birbülbülüm, buyuruyor.

İlm-i Haydar dâm-ı tende girmişim
Tarumar-ı ten edüben uçmuşum

      İlm-i haydar: Hz.Ali’nin imamı olduğu valayet ilim irfanı, Dam:Evin üstü, tavan, Ten: Bedenin dışı, insanın cümle bedenini saran derisidir. İlmi Haydar damı teni’ne girmek ise, insanın velâyet keşfi irfanına dâhil olmasıdır. Ki velayet keşfi irfanı, kul’un fenayı zat müşahadesiyle gizli şirk olan nisbet vücudunu yok / fena edip, tevhidi zat müşahadesiyle cenneti zat olan irfan cennetine yükselip, zevk-i ilâhiyle zevklenmesidir.
      Bunu beyanla Malik Efendi; ilm-i haydar olan velâyet keşfi irfanı yüceliği kulluğumu sarmasıyla, cehaletle kendime nisbet ettiğim ten içindeki varlığım, fenafillâh’la (Allah’ta yok olmakla) tarumar oldu. Ve tevhidi zat keşfiyle irfan cennetine yükselip uçmuşum, diyor. 

Ateş-i aşka yanıp mahv olmuşum
Hem fena ender fenayı tatmışım

       Ateş-i aşk’a yanıp mahv olmak:İlâh-i aşk’ın harareti ile aşığın, fena’ya / yok’luğa erişmesidir. Fena ender fena’dan tatmak ise yokluğunda tecelli eden ilâh-i sevgili’nin, sırf zat-ı ehadiyet tecellisine kulun mazhar olmasıdır.

Sırr-ı âlem Hilmi yâ seyrandayım
Hem şühûd-u dem oldu bana dal u mîm

      Âlem:Tecelli, Sırr-ı âlem:Her tecellide mevcut olmasına rağmen Hakk’ın görünmezliği, bilinmezliği,Şuhut: Kul’un zahir ve batın cümle duyularıyla / hisleriyle yaptığı müşahade,Dem: Sarhoşluk.Dal u mim: Arap alfabesindeki iki harf olup Muhammed (s.a.v) ismini remzeder. Ki Muhammed isminin başı mim harfi olup sonu dal harfidir.  
Bunu beyanla Malik Efendi Hz; gafil ve cahillere sır olan Rabbimi, cümle âlemlerde (tecellilerde) nazar edip seyrediyorum. Bu şuhuttan / müşahadeden hâsıl olan dem / sarhoşluk beni,dal-u mim’e yani vücud-u nur-u Muhammed’e mazhar etti, diyor. Allahuâlem.  

Hiç yorum yok: