2 Ocak 2013 Çarşamba

İHLAS SURESİ

  Her bir varlığı ve cümle âlemleri zatı tekliğinden zuhura getirerek yaratan Allaha hamdolsun. Zuhuru ile yarattığı kullarından Hz. Muhammede, ehlibeytine ve onların yürüdüğü sıratı müstakimde yürüyenlere selam olsun.

Kureyşliler, Hz. Resulullah Efendimize ‘Senin bizi davet ettiğin ilah nasıldır?’ Diyerek sual sordular. Bunun üzerine “1-Kul hüvallahü ehad. 2- Allahüssamed. 3- Lem yelid, ve lem yuled. 4- Ve lem yekün lehü küfüven ehad. 1- De ki; o Allah’tır, Ahad’dır tektir. 2- Allah’tır, sameddir. 3-  Doğurmamıştır, doğurulmamıştır O. 4- Hiç bir şey O’nun dengi / benzeri değildir” (İhlas suresi) inzal olmuştur. Bu dört ayetten ibaret olan ihlâs suresinde Cenabı Hakk Ehad, Allah ve samed isminden bahsederek varlığını ilan ederek bizlere kendini tanıtır.

Bunu beyanla, Ehli kemal “Zat-ı ilahiye ehad’dır. Sıfat-ı sübutiye ulûhiyet’tir. (Allah’tır) Ef’al-i ilahiye ise samedaniyet’tir.” demişlerdir. Ki, Hakk’ın zatı mevcudiyeti ehad’dır yani sayıyla, rakamla ifade edilemeyen tekliktir, tekliğidir. Hakk’ın ehad olan zat’ı tekliğinden zuhuru ise, Allah’lığıdır, yani Hakk’ın uluhuyet tecellisidir.

Pir seyyid Muhammed nur Hz. leri “Ulûhiyet, mevcudat ve madumata şamildir.” diyor. Yani ulûhiyet, mevcut olup görüneni de görünmeyeni de kuşatır, demektir. Bu itibarla Zatı-ı ehadiyetin, sıfat-ı sübutiye zuhuruyla görünen ve görünmeyenlikteki tecellisi ulûhiyettir, yani Allah’tır. Ve her şey dediğimiz cümle âlemleri, varlıkları ve eşya olan halkı Allah yaratır. Yani bunlar ulûhiyetten yaratılıp, halk olunur ki “şey” eşyanın cem’i, yani toptan ismidir. Bir varlığın adı hatırlanmadığında o varlık, şey olarak ifade edilir. İşte ‘her şey’ dediğimiz de, isimlerden meydana gelen cümle varlık ve âlemleri ifade ederiz. Demek ki, görünen ve görünmeyen ve mazhar-ı esma olan cümle âlemleri ve varlıkları meydana getiren Hakk’ın eskimeyen değişmeyen ve yok olmayan sıfatı sübutiyesidir ve, cümle sıfatta mevsuf Allah’tır. Bu itibarla Birinci ayetteki “De ki; o Allah’tır, bir tektir.” beyanı, cümle sıfat-ı sübutiyenin mevsufu olan Allah’ın zatı ehad’dır yani tek’dir demektir.

Cenabı Hakk’ın Samed ismi yani samedaniyeti ise, cümle ihtiyaçların arz edildiği yer demektir. Ki samed olmak itibariyle, yani samedaniyeti yönüyle Hakk’ın ihtiyacı kendisinden yine kendisinedir. Bu Hak ihtiyacının kendisinden yine kendisine olmasının izahı ise şöyledir. Hakk’ın mutlak yönü sıfatı subutiyesidir, mukayyet yönü ise esma ve ef’alinden oluşan eserlerdir. Yani fiillerin isimlenmesiyle oluşan suretlerdir ki, bütün suretler mukayyettir, yani birer kayıttır. Hakk’ın, batın olan mutlakıyetinden zuhura getirdiği mukayyet olan suretlere, kul ve halk denildi. Cenab-ı Hak, mutlak yönüyle halka emretti ve mukayyet olan halktan kulluk istedi. Mukayyet olan ise, kul ve aciz olduğu için mutlakıyete yönelip ondan yardım ister ve ona sığınarak, ona kulluk eder. Bu itibarla Hak, batın yönüyle mutlak ve mabud’dur; (ibadet edilendir) zahir yönüyle ise mukayyet olup abid’dir, (ibadet edendir) yani kuldur. Böylece samed olan Allah’ın ihtiyacı kendi zahirinden kendi batınına olur. Ki, bunu beyanla ikinci ayette “Allah’tır sameddir.” Buyrulur.

Üçüncü ayetteki “Doğurmamıştır, doğurulmamıştır O.” Beyanındaki mana ise: Allah’ın varlığı, O’na başka bir yerden gelip intikal etmediği gibi, Allah’ın varlığı kendi varlığından başka bir yere de gidip intikal etmedi, demektir. Çünkü Her şey dediğimiz cümle varlıklar, Allah’ın tecellilerinden başka bir şey değildir.

Bu itibarla, dördüncü ayette “Hiç bir şey O’nun dengi / benzeri değildir” buyrulur. Ki, Allah zat-ı mevcudiyetiyle, eşi, benzeri ve dengi olmayan ehaddır/tekdir. Ki bu tekliğini cenabı Hak, cümle alemlerde ve yarattığı her varlıktaki tecellisini, birbirinin aynı olmayan teklik ile zuhura getirmesiyle gösterir. Bunu beyanla “…O her an yeni bir iş ve oluştadır.” (Rahman, 29) buyrulur. Ki, Hakk’ın her tecellideki tekliği, hiç kimsenin birbirine benzememesi, her kar tanesinin birbirinin aynı olmayan teklikle gökten inmesi, denizin her dalgasının birbirinin aynı olmadan teklikle vücut bulması vb. gibidir. Ki, deniz devamlı dalgalanır; fakat hiç bir dalga bir diğerine benzemez. Her gelen dalga tektir ve teklikle gözükür. Vesselam.

    Her şeyi en iyi bilen ve İhlâs suresini yorumlamayı bize lütfeden Allah’a şükürler olsun, Resulü Hz. Muhammede ve evlatlarına selam olsun, o evladı Resul’e hizmet ve sadakatte cenabı mevlam yardımcımız olsun.

                                                  
Nejdet Şahin
26 Haziran 2009
Salihli

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Rahmet olsun. Bizlere birbirinden güzel risaleleri bıraktı, vesile oldu. Çok faydalanıyoruz.Okunmasını hararetle tavsiye ederdi,ihvanlara.