Cümle âlemleri ve
âlemlerdeki her şeyi mutlak varlığından var edip yaratan yüce Allah’a
hamdolsun. Resulü/elçisi Muhammed’e (S.A.V) ve ehl-i beytine selam olsun.
Rabbim bizleri onlardan ayrı kalmaktan muhafaza etsin. Ey mümin kardeşim! “Rabbin
için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser-2)
ayet hükmünce bayram namazını kılmak ve kurban kesmekle dört gün kutladığımız
kurban bayramı,ilmi şeriata göre vacip
ve sünnet kabul edilerek
kutlanır. Kurban bayramını zahiren kutlamak, hem şahsi hem de sosyal /
toplumsal birçok faydalar içerir. Ki bu faydaları, ilmi şeriat âlimleri zahiri
yönleriyle izah ederek bizleri aydınlatırlar. Fakat gerek fitre bayramı gerekse
kurban bayramı sadece şeriata ait zahiri toplumsal yönü olan ibadetlerden
ibaret olmayıp, bu bayramlar İslâm’ın batın/içyüzüyle ilgili olan sayısız leddun-i
hikmetler içerir. Ki biz kurban bayramını, islâm’ın batın / iç yönü olan
ilmi tarikat, ilmi hakikat ve ilmi marifet ışığında değerlendireceğiz. Buna
döre; kurban bayramının ilk
gününe “kurban günü,” (yevmi nahr) diğer üç gününe ise “teşrik/doğuş
günleri” (eyyamitteşrik) denir. Bayramdan bir önceki güne de, “arefe
günü” denir.
Mümin kardeşim!
Kurban; kelime olarak kurbiyet, yakınlık demektir. Ki bu kurbiyet/yakınlık,
kendinde ve cümle eşyada mevcut olan rabbin makamlarına erişen kul’un rabbi ile
beka / ebediyet bulmasının yakınlığıdır.
Ve bu yakınlığı beyanla; Arefe
günü sabah namazı ile başlayıp bayram müddetince her namazla devam edilerek beş
gün boyunca; “Allahuekber Allahuekber,
lâilâheillallahuvallahuekber, Allahuekber velillâhilhamd” tekbiri
getirilir. Ki beş
gün getirilen bu tekbirlerin anlamı şöyledir: “Allahuekber Allahuekber;” Mevcut
olup gözüken şahadet âleminde Allah ekberdir / büyüktür. Gözükmeyen âlemlerde de
Allah, ekberdir/büyüktür. “Lâilâheillallahuvallahuekber;
”Görünen ve görünmeyen tüm
âlemlerde ekber/büyük olan Allah’tan gayrı hiçbir varlık yoktur. “Allahuekber
velillâhilhamd;” Büyük/ekber olup cümle âlemlerde kendisinden başka hiçbir
varlık olmayan Allah, hamd edilip öğülmeye yegâne lâyık olandır.” Demektir.
Bu tekbirlerin beş gün müddetince getirilmesinin mana ve hikmeti ise;“Hafa, ruh, nefs, kalpve sır”olan beş manevi vücut mertebeleri zuhurunda rabbinden gayrı görmeyip rabbin bekasına/ebediyetine kavuşan kulun, rabbin müşahedesiyle hemhâlolmasını ifade eder.
Bu tekbirlerin beş gün müddetince getirilmesinin mana ve hikmeti ise;“Hafa, ruh, nefs, kalpve sır”olan beş manevi vücut mertebeleri zuhurunda rabbinden gayrı görmeyip rabbin bekasına/ebediyetine kavuşan kulun, rabbin müşahedesiyle hemhâlolmasını ifade eder.
Bunu
beyanla bir insan, kendinin ve cümle âlemin nispet varlığının
fenasına/yokluğuna arif olmakla, kurban bayramı öncesindeki manevi vücudun “Hafa”
mertebesinin remzettiği arefe günü
hakikatine ulaşır. Ve arefe gününün hakikatine erişmekle nispet varlığının
oluşturduğu gizli şirkten arınan bir kul, manevi vücudun “ruh”tecellisine
mazhar olmakla, vahdeti Hakk’ı zahir/apaçık müşahede ederek kurban bayramının
birinci gününü ilmi hakikat idrakiyla kutlar. Sonra vahdetin
kesretine/çokluğuna terekki edip yükselmekle, manevi vücudun “nefs”
tecellisini müşahede marifetiyle bayramın ikinci gününü marifetullah üzere
idrak eder. Ki marifetullah idrakine erişen bir kul’a, bayramın üçüncü gününü
remzeden“kalp” mertebesinin kapıları açılır. Ve böyle bir kul Hakk’ı
mutlak ve mukayyet tecellilerinde müşahede ederek, bayramın dördüncü gününü
ifade eden sırf zat “sırrı”na erişir. Böylece,“hafa”nın remzettiği
fena/yokluk “arefe’sine” ulaşan bir kul, Hakk’ın “ruh, nefs, kalp ve
sır”olan dört beka tecellileri mazhariyetiyle yakınlık/kurban bayramını
ebediyen kutlar.
Ey mümin kardeşim! Kurban kesmenin hakikati ise şöyledir; Kurban kesmek kelimesi, yakini / yakınlığı kesmek demektir. Ki bayramın birinci gününü remzeden vahdet-i “Ruh” müşahedesiyle zahirde hep Hakk’a nazar etmek, rabbimizin “ve kulum bana kendisine farz kıldığım şeyden bana daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşmaz,” (Hadisi kutsi) beyanı gereğince kulun, Hakk’ın farz yakınlığına erişmesidir. İşte kurban kesmenin ledduni hikmeti, kulun eriştiği “farz yakınlık” müşahedesinden “kesilerek,” bayramın ikinci gününün remzettiği vahdetin kesreti olan“Nefs” mertebesine yükselip, ilmi hakikatten ilmi marifet “doğuşlarına/teşrikine”(yevmi nahr’deneyyamitteşrike) terakki etmesidir. Ve böyle bir marifetullaha yükselip terakki eden kul, vahdetin kesreti/çokluğu olan halk’ı zahirde apaçık müşahedeyle mazhar olduğu marifet zenginliğini, insanlığa infak edip dağıtarak marifetullahın fakirlerini ve muhtaçlarını irşad edip aydınlatır.
Buna göre; İlmi şeriatta kesilen kurban etinin bir kısmı zenginin kendisi tüketip rızıklanması, bir kısmı zenginin yakınlarıyla birlikte tüketip rızıklanması, bir kısmı da muhtaç ve fakir olanların rızıklannması için üçe taksim olunması gibi; Hafa’ın remzettiği yokluk arefe’sinin ve kurban bayramının dört gününü remzeden ruh, nefs, kalp, sır mazhariyetiyle rabbin bekasına (ebediyetine) ulaşan insanı kâmilin, marifet ve kemalât zenginliğinden evvela kendi rızıklanır. İkinci olarak kâmilin yakın çevresi olan meclisi nasiplenip rızıklanır. Üçüncü olarak ise; Marifetullah irşadına muhtaç olan ilim irfan fakir ve fukarası nasiplenip rızıklanır.
Ey mümin kardeşim! Kurban kesmenin hakikati ise şöyledir; Kurban kesmek kelimesi, yakini / yakınlığı kesmek demektir. Ki bayramın birinci gününü remzeden vahdet-i “Ruh” müşahedesiyle zahirde hep Hakk’a nazar etmek, rabbimizin “ve kulum bana kendisine farz kıldığım şeyden bana daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşmaz,” (Hadisi kutsi) beyanı gereğince kulun, Hakk’ın farz yakınlığına erişmesidir. İşte kurban kesmenin ledduni hikmeti, kulun eriştiği “farz yakınlık” müşahedesinden “kesilerek,” bayramın ikinci gününün remzettiği vahdetin kesreti olan“Nefs” mertebesine yükselip, ilmi hakikatten ilmi marifet “doğuşlarına/teşrikine”(yevmi nahr’deneyyamitteşrike) terakki etmesidir. Ve böyle bir marifetullaha yükselip terakki eden kul, vahdetin kesreti/çokluğu olan halk’ı zahirde apaçık müşahedeyle mazhar olduğu marifet zenginliğini, insanlığa infak edip dağıtarak marifetullahın fakirlerini ve muhtaçlarını irşad edip aydınlatır.
Buna göre; İlmi şeriatta kesilen kurban etinin bir kısmı zenginin kendisi tüketip rızıklanması, bir kısmı zenginin yakınlarıyla birlikte tüketip rızıklanması, bir kısmı da muhtaç ve fakir olanların rızıklannması için üçe taksim olunması gibi; Hafa’ın remzettiği yokluk arefe’sinin ve kurban bayramının dört gününü remzeden ruh, nefs, kalp, sır mazhariyetiyle rabbin bekasına (ebediyetine) ulaşan insanı kâmilin, marifet ve kemalât zenginliğinden evvela kendi rızıklanır. İkinci olarak kâmilin yakın çevresi olan meclisi nasiplenip rızıklanır. Üçüncü olarak ise; Marifetullah irşadına muhtaç olan ilim irfan fakir ve fukarası nasiplenip rızıklanır.
Ey mümin kardeşim! Gafil olup ihmâl etme
sakın, yeryüzü olan bu imtihan âleminde ne yap ne et, Hakk’a yakınlık/kurban
bayramının hakikatinden rızıklanan nasiplilerden ol. Ki o zaman sende, her yerde
ve her zamanda rabbin bekası ile zevklenip bayram edersin.Vesselam.
Kurban bayramının ledduni hikmeti yönüyle
değerlendirilmesi hatalarıyla beraber tamamlandı. Allah her şeyi en iyi
bilendir. Velhamdülillâhirrabbilâlemin.
Nejdet Şahin
11- Ekim 2012
Salihli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder