Kosova Devletinin Prizren şehrinde ikamet eden Mesleki Resulü Melami hizmetkârı,Mürşidi kâmil Abdullah RAHTE Efendinin biricik evlâdı, kızımız Maide RAHTE hanımefendiye yadigârdır
Yüce yaratıcı olan
Allah, yarattığı insanları resulleri/elçileri vasıtasıyla uyararak onlara neyin
doğru ve faydalı, neyin yanlış ve zararlı olduğunu öğretir. Her kim bu elçilerin
tebliğine inanarak itaat ederse o kimse, dünya ahiret ebedi huzur ve felaha
kavuşur. Çünkü Hz. Muhammed (sav) “huzur ve mutluluk İslam’dadır”
buyurmuşlardır. Ki insanlara faydalı olmak için tebliğ ve irşatta bulunan bu
elçilerin bir kısmıpeygamber,
diğerleri veli olmakla iki
kısımdır.
Peygamber elçiler; insanı kâmil arasından Allah
tarafından seçilirler ve peygamberlere Cebrail meleği tarafından vahiy gelir.
Ki gelen vahiy doğrultusunda peygamberler insanlığı aydınlatırlar. Kurandaki “Muhammed
sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o
nebilerin/peygamberlerin sonuncusudur…”(Ahzab-40) beyanından açıkça anlaşıldığı gibi Hz. Muhammed,
insanlığa gelen peygamberlerin sonuncusu olup onun şahsında inzal olan kuran ve
İslâm dini, kıyamet kopuncaya kadar yeryüzü olan bu imtihan âlemine gelmiş ve
gelecek tüm insanlığa hitap eder. Bu itibarla her insan dünya ahiret ebedi
mutluluk huzur ve felahı için,Hz. Muhammed’e vahiy olunan kuran ve İslam dini
irşadı aydınlığına muhtaçtır.
Veli elçiler;Velayet tebliğ ve irşadıyla insanlığı
aydınlatarak hizmet ederler ki, bu Veli’leri ifadeyle kuranda “Gözünüzü
açın Allah’ın velileri için hiçbir korku yoktur onlar mahzun olmayacaklardır
da.” (Yunus-62)buyrulur.
Veli; kelime anlamı itibarıyla dost ve sığınılacak kimse anlamında olup
İnsanı kâmil Veliler, Hz. Muhammed’e vahiy olunan İslam dininin zahiri olan şeriatına ve batını olan tarikat, hakikat ve marifet ilimlerine vakıf ve mazhar
olurlar. Ve bu mazhariyetleriyle insanlığa Resulullah Efendimizin kulluğunu tebliğ
ederek müminlerin, Muhammed-i kulluk ile Muhammed çe yaşamalarının irşadını
yaparlar.
Velayet irşadı
yapan insanı kâmile, mürşidi kâmil denir ki mürşidi kâmil; bu irşat
faaliyetlerinde asla ve kat’a kuran haricine çıkmayan kuran müminidir. Yüce
yaratıcı olan Allah; “Cinleri ve İnsanları ancak bana
ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat-56) buyurur ki, sahabe İbni Abbas (ra) bu ayetteki kulluğu ‘Arifibillâh ve ehli tevhit
olmaktır’ diye tefsir etmiştir (yorumlamıştır). Hacı Kâmil Tosko Hz.leri ise; Bu ayette bahsedilen kullukta “ameli
Salih, yakaza ve tevhidi mabut olmakla üç hikmet vardır.” buyurmuştur.
Ameli Salih hikmeti;Allah’ın emir ve yasaklarına itaat
etmek olup rabbimizin,yapın ve yapmayın dediği güzel işleri yapmaktır.
Yakaza hikmeti;ameli Salih’le
beraber, yani Allah’ın emir ve yasaklarına kesinlikle itaat edenkulun kalbinin,
zikri daim ile uyanmasıdır.
Tevhidi mabut hikmeti ise; Allah’ın
emir ve yasaklarına itaat ve zikri daim ile uyanık olankulun, tevhit makamları
keşfi irfanıyla bu âlemde rabbine kavuşup, rabbin katına yükselmesidir.
Gerek İbn-i Abbas (ra)gerekse Hacı
Kâmil ToskoHazeratlarının bu beyanlarından açıkça anlaşıldığı gibi, insanın
yaratılışının yüce amacı yeryüzü olan bu imtihan âleminde rabbine arif olup
rabbine kavuşmasıdır. İşte bir kulun bu yüce hedefe erişip ulaşabilmesi ancak,
zamanın velayet irşadı yapan mürşidi kâmilinin tebliğ ve irşadı ile mümkündür.
Bunu ifadeyleKuran’da “…eğer
bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorun.” (Nahl-43) “…sorun zikir ehline,
eğer bilmiyorsanız”(Enbiya-17)buyrulduğu gibi bu konuda Yunus Emre Hz.
Gel ey kardeş Hakk’ı bulayım dersen
Mürşidi kâmile varmadan olmaz
Resulün cemalini göreyim dersen
Mürşidi kâmile varmadan olmaz,der.
Velayet irşadı
yapan mürşidi kâmil tüm zamanlarda yeryüzünde var olup kıyamete kadar bu
imtihan âleminde, insanların Muhammed-i kullukla yaratılış yüce gayesine
erişmelerinintebliğ ve irşat faaliyeti ileyaşar.Ki velayet irşadı yapan zamanın
kâmil mürşidinin tebliğ ve irşadı ile aydınlanmayan şeriat ehli bir kimse,
işlediği ameli Salih’le yani Allah’ın emir ve yasaklarına itaat etmekle
ahirette amel cennetine girerek nefsini o cennetin huri, Gilman, köşk vb.
nimetleriyle lezzetlendirse de o kişi, dünya ve ahiret rabbine kavuşamaz,
rabbin katına erişmekten ebediyen mahrum olur. Bunu beyanla yüce Allah
Kuran’da; “Dünyada ama/kör olan Ahirette de amadır/kördür…”(İsra-72) buyurur.
İşte Hacı Ömer Lütfi Hz.leri,
yaşadığı zaman diliminde insanların yaratılış yüce gayesine erişip rabbine
kavuşma tebliğ ve irşadı yapmış, velayet elçisi olan mürşidi kâmildir.
Kikendisi zamanında
PrizrenMelami tekkesinin şeyhi
olarak insanlığı aydınlatmış, bıraktığı eserleri ise günümüzde de insanlığı
aydınlattığı gibi kıyamete kadar aydınlatmaya devam edecektir.Hacı Ömer Lütfi,Mesleki resulü Melami piri Seyit Muhammed
Nur’ulArabî Hz.nin halifelerindendir. Ki bunu ifadeyle Hacı Ömer Lütfi;
Sensin ashabı dilin müntehabı
Medet ey Hazreti Nur’ulArabî
Sensin ol varisi esrarı nebi
Medet ey Hazreti Nur’ulArabî,buyurduğu gibi başka bir şiirinde:
Muhammed Nur’a biz bir bende olduk
Gönüldenuru feyzi Hakk’ı bulduk
Şarabı zevki tevhit ile dolduk
Melami’yiz Melami’yiz Melami,diyor.
Bu ifadelerinden de
açıkça anlaşıldığı gibi Hacı Ömer Lütfi; Pir seyyit Muhammed Nur Hz. ne
bağlılığını vemesleki resulü Melami’ye aidiyetini beyan ediyor.
Pir Seyyit Muhammed
Nur Hz.nin şahsında tasnifi (düzenlenmesi) açığa çıkan Melami’lik,bir tarikat yapılanması değildir. Melamilik, Hz.
Adem’den (as) kıyamete kadar gelmiş ve gelecek tüm İnsanı kâmil veli’lerin
müşterek marifet-i neşesidir. Bu itibarla, yeryüzü olan bu imtihan âlemine
gelmiş geçmiş ve gelecek olan insanı kâmil velilerin tamamıMelami’dirler.
Bunu ifadeyle; değişik zamanlardave değişik coğrafyada yaşamış, değişik
tarikata mensup olan tüm insanı kâmil velilerin hepsi Melami olduklarını beyan
ederler.Mesela;12 inci ve13 üncü yüz
yılda yaşayan Şeyh-ül Ekber Muhiddin Arabî Hazretleri, Fütuhat-ı Mekkiye adlı
eserinde;“Melâmîler, bunlara
melâmetçiler de denir. Bu ad dahi lügat yönünden, bunlar için zayıf bir kelime
olmuş olur. Bu gibi kişiler, Allah yolunun efendileri ve önderleridir. Bütün
âlemin tek efendisi bunların arasındadır. İşte o büyük efendi de Resulullah
Muhammed (sav) Efendimizdir. Bunlar, Hak Teâlâ’nın emir ve yasaklarını bu
âlemde yerleştirdiler, kuvvetlendirdiler. Sebeplerini yerli yerinde
açıkladılar. Yaramayanların da nedenlerini anlattılar. Dünya evine yarayacak
hacetleri dünyaya bıraktılar, ahiret gününün hacetlerini de ahirete bıraktılar.
Eşyaya Allah’ın baktığı nazarla baktılar, gerçekleri birbirine
karıştırmadılar.” buyurur.
Yine 12 inci yüz yılda yaşamış olan Hoca
AhmedYesevi Hz:
Aşk
kapısını mevlâm çalınca bana değdi
Toprak eyleyip hazır ol deyip boynumu eğdi
Yağmur gibi Melâmetin oku değdi
Ok saplanıp yürek bağrımı deştim ben işte, diyor.
13 üncü yüz yılda yaşayan Yunus Emre Hz;
Kanaat
hırkası içre
Selamet başını çektim
Melamet gömleğin biçtim
Arif olup giyen gelsin, der.
15 inci yüzyılda yaşayan Hz. Nesimi;
Ben
Melamet Hırkasını
Kendim giydim eynime
Aru namus şişesini
Taşa çaldım kime ne, buyurduğu gibi.
Yine 15 inci yüzyılda yaşayan Eşref oğlu Rumi Hz;
Melamet
yolunu tuttum
Selamet mülküne yettim
Bu aşıklar makamıdır
Komazlar buna ranayı, ve
“Enelhak” sırrını eylerim faş
Melamet olurum pinhan gerekmez, demiştir.
16 ıncı yüz yılda yaşayanİsmail Maşuki Hz. ise;
Terk
edip namu nişanı giy Melamet hırkasın
Bu Melamet hırkasında nice sultan gizlidir, diyor.
Yine 16 ıncı yüzyılda yaşayan Fuzuli Hz;
Ey
Fuzuli Melamet mülkünün sultanıyım
Berki ahım tac-ı zer simsirişkim tahtı ac, dediği gibi başka bir
beytinde ise;
Ey
Fuzuli ben Melamet gevherinin genciyim
Ejderhadır kim yatar çevremde zenciri cünun, buyurur.
17 inci yüzyılda yaşayan Niyazi Mısri Hz. de;
Ar
u namusun bırak şöhret kabasından soyun
Giy Melamet hırkasın kim ol nihan etsin seni, demiştir.
19 uncu ve 20 inci yüz yılda yaşamış
Abdulmalik Hilmi Hz;
Giymişiz
çünkü Melami hırkasını hem şalını
Ol hakikat şehridir seyranımız meydanımız, ve
Bahri
aşka daldım türlü gevher aldım
Melamet deryada hayret içre kaldım, buyurur.
Yirminci yüz yılda yaşamış Hasan Fehmi (TEZDOĞAN) Hz. de
Zümre-i
ehli Melamet dersi Hak’tan aldılar
Zevklerine yok nihayet çünkü Hay’dan aldılar, der.
İşte ancak bazılarını aktarabildiğimiz İnsanı kâmil velilerin bu ve benzeri
kıymetli beyanlarından açıkça anlaşıldığı gibi,Hacı Ömer Lütfi Hz.nin
mensubu olduğu Melamilik, bir tarikat oluşumu değildir. Melamilik, tüm
zamanlarda yeryüzü olan bu imtihan âleminde var olan ve
Muhammed-i kullukla rabbin katına ulaşıp rabbine kavuşmayı insanlığa telkin
eden,zamanınvelayet elçisiMürşidi kâmilin kimliğidir/hüviyetidir. Bizim
açıklamaktan ve ifade etmekten aciz kaldığımız bu hüviyetin kıymet/değer ve
mahiyetini ifadeyle mürşidi kâmil Hacı Ömer Lütfi Hz;
Lütfi
ihsanı hüdadan olmasınmı müstefid (istifadelenen/faydalanan)
Zübde-i fahri risalettir Melami zümresi.
Buyurmakla Melamilik hüviyetinin/kimliğinin,
fahri kâinat efendimiz Hz. Muhammed (sav) ile zahir olan resullüğün/elçiliğin
özü olduğunu söylüyor. Yüce rabbimizden bizleri de; Hacı Ömer Lütfi gibi
Melamet marifeti neşesiyle gelmiş geçmiş ehli kemâlin ruhaniyet ve himmetine
mazhar etmesini ve bizleri de zamanın velayet elçisi olan mürşidi kâmilin
tebliği irşadından nasiplenenlerden kılıp, böyle nasiplilerin meclisinden
mahrum ve mahcup etmemesini niyaz ederiz. Vesselam.
21Temmuz2014pazartesi
(24Ramazan)
Nejdet ŞAHİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder