BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHİM
Hamdulillah kim yetişti
ramazan
Kalbimiz buldu hayat ve Cavidan
Cavidan;
daimi, kalıcı, ebedî
demektir. Hac ibadeti insanın ömrüyle, zekât ibadeti seneyle, (yılla) namaz her
gün beş vakit saatle kayıtlı olduğu gibi oruç, ramazan ayı ile kayıtlı İslam’ın
beş şartından/farzından biri olan ibadettir. Bunu beyanla kuranda;“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla
hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız
onu oruçlu geçirsin…” (Bakara- 185) Buyrulur.
İslam dininin her temel değerinin ilmi şeriat ile alâkalı
zahir/dış yönü olduğu gibi,ilmi hakikat ile alâkalı batıni içeriği de vardır.
Orucun şeriat ile ilgili zahiri yönü: Ramazan ayına ulaşan müminin ramazan ayı
bitene kadar, sahurvakti olan
sabahtan akşam olan iftar vaktine
kadar yemekten, içmekten ve orucu bozacak şeylerden imsak etmesidir.(kesilmesidir) Yani orucu bozacak şeylerden kesilip
uzak kalmasıdır. Her kim bu şekilde ramazan ayında oruç tutarsa o kimse, ilmi şeriata
göre Allah’ın emri olan oruç farziyetini yerine getirmiş olur. Vesselam.
Orucun hakikati ile ilgili batıni içerik
yönü ise; Kul’u
rabbinden ayıran masivadan/gayriyetten imsak edilmesidir. Yani Hak’tan ayrı
olan her şeyden kulun uzak kalıp kesilmesidir. Ki bu oruç, ramazan ayı ile kayıtlı
olmayıp her zamanda tutulan daimi oruçtur. Bir kimse ancak bu oruçla Hakk’ın
gayrısı olan masivadan, yani kulu rabbinden ayıran her bir şeyden imsak edip
kesilir ise, rabbine kavuşmakla iftar eder. Bunu ifadeyle Hz. resulullah
efendimiz; “Oruçlunun iki sevinci vardır, biri iftar ettiği zaman, biri de rabbine
kavuştuğu zamandır” Diyor. Ki hadiste ifade edilen sevincin
biri, şeriat orucunu tutan müminin iftar ettiği andaki sevincidir. Diğeri ise,
hakikat orucunu tutan müminin rabbine vuslat etmesinin, yani rabbine kavuşmasının
sevincidir.
Gelmiş geçmiş ve mevcut olan cümle ehli kemal ve arifibillâh, hem
ramazan ayında yemekten içmekten ve orucu bozacak şeylerden imsak ederek şeriat
orucunu tuttuğu gibi, orucun hakikati icabınca tüm masiva ve gayriyetten daima
imsak ederek Hakk’a vuslatla/kavuşmakla iftar etmişlerdir. Ve hadisi şerifte
buyrulan oruçlunun her iki sevincini tatmışlardır.
Bu itibarla; mesleki resul-u Melami salikleri ve kâmili, muhakkak
ramazan ayında orucunu tatmakla beraber, orucun hakikati gereği cümle gayriyetten
imsak ederek rabbine vuslat iftarı ile yaşadıkları için Malik Efendi Hz; Allaha hamdolsun ki ramazan ayı gelip yetişti de, kalbimiz hayatı
câvidan buldu diyor. Yani ramazan orucunu zahiren tutmakla beraber, orucun
hakikati gereği Hakk’a kavuşma iftarıyla rabbin ebedi ve daimi diriliği ile
kalbimiz hayat buldu, demektir.
Serteser hep nurula doldu
cihan
Arş u ala hem zemin ve
asuman
Serteser;
baştanbaşa. Zemin; yeryüzü. Asuman; Gökyüzü, sema.Demektir.
Ki Ramazan ayı geldiğinde tüm İslam
âleminde iyiliklere, rahmeti rahime yönelik değişiklikler olur. Ve bu değişiklikle
müminler hayır ve hasenata daha çok rağbet ederek önem verirler. Bu itibarla
zekâtlar, sadaklar, infaklar genellikle ramazan ayında verilmeye gayret edilir
ve bu ayda oruçlu olunduğu için günahlardan uzak kalmaya daha dikkat edilir. Bu
ve benzer davranışların sergilendiği ramazan ayının gelmesi, müminler için
hidayet yüklü rahmeti rahimin galip ve hâkim olduğu bir iklimi oluşturur.
Ramazan ayına mahsus olan orucun hakikati
mazhariyetiyle gayriyet ve masivadan imsak ederek, Hakk’a kavuşmakla iftar
etmek ise; Kişinin müşahedesinde kendinde ve cümle âlemde Hak’tan gayrı bir şey
bırakmadığından kul, her nereye baksa Hak’tan gayrı görmez. Ve böyle bir kulun
nazarında “Allah göklerin ve yerlerin nurudur…” (Nur- 35) beyanı hikmetince, daima rabbini müşahede nur-u aydınlığı
hâkim olur.
Bunu
ifadeyle; Ramazan gelince serteser (baştanbaşa) hep nurula doldu cihan. 'Arş u ala hem zemin
(yeryüzü) ve asuman (sema,
gökyüzü) buyruluyor.
Masiva savmını kim tuttu
ey can
Oldu Hak maksûdı onun bi
güman
Masiva;
Gayriyet, Hak’tan ayrı
olanlar, Maksud; istenen şey, savm; oruç, bigüman; şeksiz şüphesiz, anlamlarına gelir.
Bu itibarla; Orucun leddun-i hakikati
gereğince masivadan, yani Hak’tan
gayrı olan cümle varlıktan imsak ederek (kesilerek) hakikat savmını/orucunu her kim tuttu ise, bigüman yani şeksiz ve süphesiz ehli zikrin ve ariflerin maksadı olan Hakk’a vuslat (kavuşmak) o kişinin iftarı oldu, deniliyor.
Perhiz olan
variyetten bil heman
"Vahtisaba" sırrı bildi sadıkan
Perhiz; Var olan nimetlerden yasaklı olarak onlardan uzak olmak ve
yememek içmemek, variyet; varlıklar,
nispet varlıklar, vaktisaba; sabah,
imsak vakti, sadıkan; sadıklar,
anlamındadır.
İlmi hakikate göre vaktisaba, kulun cehaletle kendinin ve cümle âlemin var olduğunu
zannettiği nispet varlıklardan/variyetten
perhiz etme vaktidir. Ki bu vakit fenafillâh mertebeleri olan tevhidi efal,
tevhidi sıfat ve tevhidi zat makamlarıdır. Ve gelmiş geçmiş cümle ehli kemal ve
sadıklar bu fenafillâh makamlarının keşfi irfanına mazhar olmuşlardır.
Bunu ifadeyle vaktisaba sırrını, yani imsak ve sabah vaktinin sırrını cümle
mesleki resul sadıkları bilip arif
oldular demektir.
Canın içre dinle Mâlik
ramazan
Şafak verir hem nur-ı
iman tâlian
İman:
imanı taklit, imanı
istidlâl (delilli iman) ve hakiki (kâmil) iman olmakla iman üç kısımdır. Ki
hakiki imana mensup olan kâmil müminlerin nazarında hep Hak olur. Ve onlar,
Hak’tan başka bir şey görmezler.
Bunu beyanla Malik ef. Hz. kendini muhatap ederek bizlere; Ramazan ayındaki şeriat
orucunu kesinlikle, muhakkak tut. Fakat bu orucu tutmakla yetinmeyip hakikat
orucunu da tut. Ve bu orucu görmek, işitmek, tatmak, dokunmak, koklamak, akıl
etmek, idrak etmek, hıfzetmek, hayal ve vehimetmek olan tüm zahir batın hislerinle/duyularınla
rabbini müşahede ederek canında/ruhunda
hisset. O zaman “Allah
göklerin ve yerlerin nurudur…” (Nur- 35) imanının
şafağına yani yerlerde
göklerde, cümle âlemlerde ve kendi varlığında vahdet-i zat tecellisinin nur-u
aydınlığına kavuşup, hakiki/kâmil iman tulûuna/doğuşuna
mazhar olursun, diyor.
Allah her şeyi en iyi bilen ve açıklayandır.
Vesselam.
Şiir:
Abdulmalik Hilmi Hz.
Şerh/açıklama: Nejdet ŞAHİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder