17 Temmuz 2024 Çarşamba

TİKVEŞ’Lİ MELAMİ HALİFELERİNDEN HACI ABDÜLKADİR BEY’İN SORULU CEVAPLI MELAMİLİK ÜZERİNE OLAN RİSALENİN SADELEŞMESİ


Bilinen ve güzel sohbetlerin izinsiz devamı

1.Soru: Mana aleminde bir pire varıp, O’na sordum; “Hak’ka varmak isterim yol göster”?

1.Cevap: Dedi ki, “Yol senin nefsindendir. O halde nefsine iman gözüyle bak, görmez misin suretin daima değişmektedir. Bu suretin değişikliğini gerekli kılan bir mucit olduğuna akıl erdirmez misin, işte bu icat olunan eşyanın bir ilme dayandığını iyi bir şekilde anlamalısın. İşbu icadın, mevcut olan bir varlığın bilgisi dahilinde olduğunu yakın bir anlayışla kavra. Bundan, kader sırrına da yüksek bir inanışla iman eyle.


2.Soru: Anladım ki, bu alem sürekli olan bir tecelliyat olup değişme ve bozulma yoktur. Yine bu alemin ilahi bir ilimle ayakta durmakta olduğunu anladım. Ancak beni ve alemi icat edip yaratan nerdedir?

2.Cevap: Güzel söylersin, bütün kainat ilim ile ayaktadır. İlim ise sıfattır. Sıfat da mevsufu gerekli kılar. Biran dahi sıfat mevsuftan ayrı kalmaz.


3.Soru: Bildim ki, ben sonradan yaratılmışım. Beni yaratan başlangıcı olmayan bir varlık olduğuna göre kadim yönünden ilişkimin olmaması gerekir?

3.Cevap: Buyurdu ki, sen neyden halk oldun? duyduklarıma göre yoktan var olmuşum. Buyurdu ki, yok, biran dahi yoktur. Mademki varsın öyleyse varlıktan halk olmuşsun. Yaratılışın, tecelli itibarıyladır. Tecelli, mekan ile kayıtlıdır, mekan da suretle ayaktadır.

 

4.Soru: Acaba suretin bir vücudu var mı?

4.Cevap: Ayrı bir vücudu yoktur. Devamlı var olması ise ilme bağlıdır. Kün emri ise ilmin eşyaya ilgisidir cevabını verdi. Bütün mevcudatın kün emrinden yani ilmi ilahiyle var olduklarını anlamış oldum.

 

5.Soru: Benim hayatım, ilmim, iradem ve kudretim nedir?

5.Cevap: Sıfatı ilahiyenin aynıdır buyurdu.

 

6.Soru: Bildim ki, bende cahillik ve acizlik varken, sıfatı ilahiyenin aynı nasıl olabilir.?

6.Cevap: Cehaletin ve acizliğin vücudu olmayıp, belki ilim ile kudretin ilişkisi yönünden cahillik ve acizlik oluşmuştur. Görmez misin ki, sende olan ilim bütün vücuduna yayılmış olarak her bir azanda mükemmellikle zahir olmuştur. Elleri kullanmak, burundan koku almak, damaktan tat almak hisleri buna delildir.

 

7.Soru: Bunlar mademki böyledir, Teklif edilen emir kimedir? Teklifin olmaması gerekir.

7.Cevap: Şunu bilmelisin ki, Yukarıda belirttiğim gibi suretlerin oluşması ilmin ilgisi ile olur. İş bu suretlerin zıttiyet göstermesi hakikatları gereğidir. İşte bu zıtlıktan gayriyet hasıl olur. Bütün suretlerin ve ilahi isimlerin zuhuru birbirine bağlıdır. Tecelli bu bağlılıktan ileri gelir. Bu cümleden Gaffar isminin zuhuru günah iledir. Rezzak isminin zuhuru merzuk(rızık isteyen) iledir. Hasılı kelam, bütün isimlerin zuhuru, birbirine yardımda bulunmak ve hakikata bağlılıktan olur. Dikkat etmez misin? sendeki hayatın vücudu yoktur. Kudret de sende vücut bulmaz. Ancak ilim ve irade gibi sıfatların kendilerine ait vücutları olmayıp, hak’kın vücudu ile eşyada mevcutturlar. Toprak olmayınca un olur mu? Velhasıl bütün eşya ve esma birbirine olan bağlılıkları ve yardımları ile varlıklarını sürdürürler. Bundan dolayı, insanın kemal bulması, resulün daveti ile olur. Nitekim Kur’an da Cenabı Hak buyurmuştur.

Bakara-31: “Ve Ademe isimlerin tümünü öğretti.” İlahi bir öğreti ile insan sureti, insaniyete yükselebilir. Eğer bu tahsil gerçekleşmezse insaniyet değerleri batında örtülü kalır. Hiçbir şahıs kemalini davetsiz açığa çıkaramaz. Görmez misin, anne baba hangi lisanı kullanırsa çocuk da o lisanı konuşur. Bu da talim ve terbiye ile olur. Bundan dolayı Hazreti Resulun(sav) kelime-i tevhide daveti ile her şahıs hakikatte olan kemalini meydana getirdi. Bir takımı münafık, bir takımı kafir ve bir takımı da mü’min oldular. Davette ise ihtilaf yoktur. Bu da anlaşılsın ki, hiçbir şeyin hakikatında sapma olmaz.

 

8.Soru: Cennet ve cehennem nedir? Ve ne içindir? Azap neden gereklidir?

8.Cevap: İman gözü ile bakılırsa, cehennem ayrılık ateşinden, cennet ise, vuslat yakınlığından meydana gelir. Mazharı olduğu ismin neticesidir. Yani, Hak’tan ayrı bulunduğun zaman bir takım hayaller kurarsın bu hayellerden lezzet alır veya azap duyarsın ve bu hayalleri terk etmek istemezsin. İnsan azaptan da bir çeşit lezzet alır. Hatta bazı kimseler vardır ki, eşkiyalık yapmaktan büyük zevk duyarlar ve bundan dolayı eşkiyalıktan vazgeçmezler. Bunlar azabı lezzete dönüştürmüşlerdir, mesleklerinden de hoşnutluk duyarlar. Çünkü her şahıs bir kemali açığa çıkarmaya memurdur.

 

9.Soru: Böyle olunca azab ve kötülenmenin vücudu olmaması gerekir ayrıca alim ile cahilin de eşit olması icab eder. Ne diyelim ki? Cenabı Hak’kın kadim olan kelamında alim ile cahil eşit değildir. Cennet ehlini övmüş cehennem ehlini ise kötülemiştir.

9.Cevap: İlahi kelamın inişi mü’min ve rahim hazretlerindendir. Esmaya nisbet ve övme vardır. Ciddi şekilde anlamalısın..

 

10.Soru: Hak’ka ve halka ait esmalar hakkında bilgi vermenizi rica ederim.

10.Cevap: Varlıkların mevcudiyeti suretledir. Suretten amacım, yer, gök, ay, güneş, yıldız ve üç doğuş ve de bütün kainattır. Suretlerin, sonradan yaratılmış olma özelliğinden dolayı, vücut; icad eden ve yaratan olur. Kudret ile açığa çıktığında, vücut, kadir ismini alır. Varlığın suretlenmesi ile vücut, musavvir ismini alır. Suretlerin ayakta kalmasından vücut, kayyum ismini alır. İlahi esmalar böyledir. Gelelim halka ait isimlere; Suretlerin kendine özel vücutları yoktur ancak durumları vardır. Bu durum ise, ya sükun ya da harekettir. Böylece, eşya, sükun ya da hareket halinde de olsa mutlaka bir isim alır. Taş, ağaç ve hayvan gibi… Suretlerin bir diğer yönü de ihtiyaç sahibi olmalarıdır. Bunlar rızık vb. şeylerdir. İşbu, suretlerin ihtiyacından dolayı vücut, gani ismini alır. Rızka ihtiyaçlarından Rezzak ismini, suretlerin kayıtlı ve belirli olmalarıdan vücut; benzersiz ve mekansız isimlerini, suretlerin sonradan yaratılmış olmalarından dolayı vücut; Ol, ismini alır. Suretlerin yokluğu yönüyle de vücut; ahir ismini alır. Şimdi, suretlere özel bir takım haller daha vardır ki, bunlar korku, yiğitlik ve haya gibi şeylerdir. Bu isimler de suretlere nisbet edilir. Onun içindir ki, suretlerin çeşitli olmasından dolayı onlar  bu isimlerle anılır ve var olurlar. Onlara ait diğer isimler de yukarıda söylendiği gibi toprak, ağaç, hayvan vs. dir. Bu ifadelerden de anlaşılıyor ki, esmanın üç mertebesi vardır. Birincisi: Hak’ka ait isimler. Evvelce açıklandı. Benzersiz ve mekansız olma gibi özellikler. İkincisi: Halka ait isimlerdir. Bunlar, taş, ağaç gibi isimlerdir.

Üçüncüsü: Hissiyat isimleridir. Bunlar, yiğitlik ve korku gibi isimlerdir. İşte Adem (as)’a öğretilen esma bunlardır. Çünkü isim bilinmeyince kelam ortaya çıkmaz.

 

11.Soru: Adem (as)’a ruh üflendi. Ruh üflenmesi ne demektir?

11.Cevap: Bütün ilimlerin keşfidir. Adem(as), nisbet ve izafi değerlerden soyununca hakiki fakirlik ile vasıflandı ve vücudunda gayriyet kalmadığından safiyullah oldu. Bundan dolayı melaikeler Adem(as)’a secde ile emr olundular. Çünkü, kişinin kamil bir mümin olabilmesi için izafi ve nisbi değerleri yok etmesi gerekir. Yani tam fakir olması icab eder. Onun içindir ki, Cenabı hak esmaül hüsnasında kendini mümin ismiyle vasıflandırmıştır.

 

12.Soru: Adem(as),Hak’kın halifesidir, Hak’kın halifesi olmasının sebebi nedir? bize bildir.

12.Cevap: Cem, hazretül cem ve cemülcem makamlarını keşfetmesidir. Hak’kın esma ve sıfatlarına mazhar ve onlarla kaim olması ve de bütün tasarruf  On’dan yani O’nun hakikatından olduğundan Hak’kın halifesi oldu. Bunun için cenabı Hak,Kur’anı keriminde buyurdu; Bakara-30, “Ben yeryüzünde bir halife atayacağım” ayeti, yukarıdaki ifadeleri doğrulamaktadır.

 

13.Soru: Bu eşya ve suretler Hak’kın aynımıdır?yoksa gayrımıdır?

13.Cevap: Ne aynıdır ne de gayrıdır. Hem aynıdır hem gayrıdır. Sonradan yaratılmış olmalarından ve yokluklarından dolayı gayriyet icap eder. Vücutları Hak olduğundan ayniyet icap eder.

 

14.Soru: Cenabı Hak buyurmuştur; “Siz dua edin ben icabet edeyim” Halbuki, çoğunlukla dualarımız kabul olunmuyor buna ne dersiniz?

14.Cevap: Dua dört kısımdır.

Birincisi: Zattır ki, ehlullah lisanında zati istidat olarak tabir edilir. İstidat ise; İlmi ezelide var olan malumatın kabiliyeti üzerine gerçekleşen icaddır. Bunun durdurulması ve ertelenmesi olmaz. Bu mertebede olan malumatta değişme ve bozulma da yoktur. Enam-6, “Allah’ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur” ayeti bunu doğrulamaktadır.

İkincisi: Haldir ki, bazen kabul olur bazen kabul olmaz veya ertelenir. Mesela; Katip, katipliğinde uzman olduğu halde atanabilir de atanmayabilir de. Atanmaması, talihinin açık olmamasından dolayıdır, bu da zati ilminin gereğidir.

Üçüncüsü: Fiili duadır. Örneğin, bir asker uzun zaman askerlik yaptığı halde subaylığa terfi edemez, bazıları ise, kısa sürede subaylık elde edebilir. Bunların ikisi de fiili duada bulunmuşlarsa da zati istidatları birbirine uymadığından hükümleri de farklı olur.

Dördüncüsü: Söz ile yapılan duadır. Fiili ve hali olmayarak şuursuz olarak yapılan duadır.

Bu şekilde, bütün mevcudatın yaratılış kabiliyetleri gereği yapmış oldukları duaya her an icabet vardır. Olunmuyor deniliyorsa bu cahillikle söylenmiş bir sözdür. Yoksa her an icabet olunmaktadır.

 

15.Soru: Her şeye icabet olunduğunu anladık, icabet olunmuyor denmesinin cahillikten ileri geldiğini öğrendik. Ancak bu cehaletin hakikatı ve hangi mertebeden olduğunu ve cehaletin halk olunmasındaki hikmetin ne olduğunu bize bildir?

15.Cevap: Cehalet alemi, hayal ile kaimdir. Çünkü insanın enesi ve gayriyeti, hayal aleminin varlığından ileri gelir. Hayal de tüm esmanın zuhurunu gerekli kılar. Hatta gayriyet mevcudatta olmazsa, esma da olmaz. Çünkü Hak, yaratılmış halk ile beraberdir. Rızık verici, rızık isteyenledir, bütün esma böyledir. Hakikatta cehalet gayriyetten doğarsa da, gayriyet dahi hayal ilminden ileri gelir. Bu yönden cehalet ve gayriyet, aynı hakikat olur. Tüm esma bu mertebede hükmünü ve kemalini açık ettiğinden bu şekilde olan cehalet aynı kemal olur. Bu mertebelerin icadı, kemalin zuhuru içindir. Onun için Cenabı Hak Kuranı keriminde buyurmuştur. Ali İmran-191, “Allah batıl bir şey yaratmamıştır.” Fenada cehaletin vücudu yoktur. Bekada ise ilmin ilgisi ile esmanın nisbetinden oluşur. Son….

 


                                                                                                                                                  Sadeleştiren

Mehmet Naci GÜNEY

 

Hiç yorum yok: