İmam Ali (ra) buyurdu: “Me’l halku fi’t timsali illa
keselcetin.”(Yaratılan her şey temsilde kar gibidir.) Yani bütün mahlûkatın
vücutlarının zuhuru bir şeye benzemedi ancak kara benzedi. Karın vücudu
olmadığı gibi, mahlukatın da müstakil vücutları yoktur. Zira karın vücudu suyun
vücududur ve başka vücut yoktur. Halk da böyledir, vücutları Hak’kın vücududur.
“Ve ente leha el-mâe ellezi hüve
nâibun”(Kar dediğin şeyin aslı akar su gibidir.); Ve ente, halbuki sen. Ente
de olan “te” Allah’ü tealaya hitaptır. Leha: Halkın vücutları ve zuhurları
için, Allah’a hitapla “sensin” vücut senindir. Onun için zahiren kar su
gibidir.
“Messelcü fi
tahkiki gayri mâihi” (Kar gerçekte suyun gayrı değildir.) Yani hakikatte ve
işin gerçeği olarak da kar suyun gayrı değildir. Ancak su, havanın soğukluğu
ile kar suretinde görünür, su ismi gizli kalır, kar ismi zahir olur. İşin
gerçeği olarak eşyanın vücudu birdir, halk
Hak’kın zuhurudur. Hak, her suretle cilvegar olur ve bu cilveler de halka isim
olur. Gerçekte Hak’kın zatından başka zat yoktur. Halk ismi O’nun cilvesi olup
zuhurudur. Cilve:İlahi isimlerin tecellisidir.
“Ve
gayra enne fi hükmün deatiş şerayi”(Kar ile su şer’i hükümlere göre birbirine
zıttır.); Yani
kar ve su, şeri ve ahkamı zahirde birbirine zıttır. Çünkü su ile temizlik olur,
fakat kar ile temizlik olmaz. Hatta
kardan başka bir şey bulunmazsa ve karı da eritecek bir vasıta yoksa ancak kar
ile teyemmüm olur. Çünkü karın vücudu teyemmüme mani değildir amma suyun vücudu
teyemmüme engeldir. Buradan da bilindi ki, ahkamı şeriye de zahiren kara su
hükmü verilmez. Zira karın kendine has vücudu yoktur ki, ona su hükmü verilsin.
Böylece, isim ve müşahedede, Hak’kın cilvesi olan halk, Hak’kın gayrıdır. Çünkü
Hak’kın zatından başka zat yoktur ki ona Hak denmiş olsun. Velhasıl,kar suyun
mazharı ve sureti olduğu gibi halk da Hak’kın mazharı ve cilvesidir.Bu yüzden
halka Hak denmez.
“Velakin
yezübüs selcü yürfeu hükmühü ve yüdeu hükmül mai vel emru vakiun.” (Ancak kar
eridiğinde hükmü kalkar,suyun hükmü açığa çıkar.) Yani kar eriyip
ismi ve hükmü olan temizlenmezlik ve teyemmüm ortadan kalkar su ismi ve
temizlik hükmü ortaya çıkar. Böylece Hak
Teala, seyri süluk yani tevhid dersi görenlere tenbihte bulunur. Zariyat-56:
“Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye halk ettim.”
Ey liyüvahhidün! Cümle halk fanidir. Gerek tevhidi ef’al gerek tevhidi sıfat
gerekse tevhidi zat ile halk erir yok olur. Bundan sonra Hak’kın zatını,Hak’kın
bakışı ile ve bu yol üzere müşahede eder.Yani halkın fani ve Hak’kın baki
olduğu müşahede edilip Hak zahir olur. Ancak tevhid anlayışı olmaksızın halka
Hak demek küfürdür, bundan Allah’a sığınırız. Bektaşiye mensuplarının görüş ve
düşüncelerinde tevhid olmadığı
halde halka Hak demektedirler ve
halka vücut vermektedirler. Allah korusun bu şekilde halka Hak demek küfürdür.
Firavunun “ben sizin en ala Rabbınızım” iddiası gibi. Allah’ım bizi kovulmuş
şeytanın şerrinden koru. Yukarıda konu edilen Hak’kın zahir olduğu makama cem
makamı, hazreti ruh ve kurbu feraiz ismi verilir. Bu makamda “enel hak” demek
caiz olur. Fakat bu sırrı açık etmek doğru değildir. Mansur İbni Hallac’ın bu
sırrı saklama sabrı kalmadığından “Enel Hak” dedi ve sırrı aşikar oldu. Böylece
kendisinin katl edilmesine dua okudu. Ehlullahın duasıdır; Kim bu sırrı açık
ederse cezası, sureti yok olsun ve bu yücelikten indirilsin..
“Tecemmati’l ezdâdü fi vahidin ileyhâ ve fihi telâşetün fehüve anhünne sâdiun.” (Zıtların görünmesi bir olan hak’kın varlığı ile olur,onların bu görünüşleri aynı hak’tır, O’nun üzerine olur.) Bu ise hazretül cem makamıdır. Tüm sıfatların, hak’kın zatı ile kaim olduğu müşahede edilir ve aralarında zıddiyet vardır. Mesela; Evvel-ahir, batın-zahir, veren-engel olan, af eden-intikam alan ve diğerleri gibi.. Hak Tealanın esma ve sıfatları yani cemal olan güzelliği, bir olan zatın yüce hakikatının cilveleri ve vasıflarıdır.
Cemül cem makamı ise, görünen cemi ef’alin Hak’kın zatı ile var olduğunu müşahede etmektir. Ancak aralarında zıtlık vardır. Su-kar,ağaç-taş,hayvan-bitki ve diğerleri gibi. Ancak cümlesinin gerek ef’al gerekse sıfatları hak’kın zatı ile zahirdirler, kendilerine ait müstakil vücutları yoktur, zuhurları aynı Hak’tır.
Ve
fihi telâşetün fehüve anhünne sâdiun. Bu mısra ile de, cümle sıfat ve efal, gerek
mana gerekse suret, Hak’kın görüntüleri olduğuna işaret edilmiştir. Cümlesi
Hak’kın zatında fani ve batın olup görünen görünmeyen varlık Hak’kın zatından
başka bir şey değildir. Görmez misin ki, aynaya baktığın zaman, ayna yok olur, aynaya
bakanın sureti zahir olur. Bundan dolayı aynaya bakmak sünnet oldu. Hatta, Allah’ın
mezahirden görünmesi aynaya benzer, sözü varid oldu. Salat ve selam,
Peygamberlerin Seyyidi olan Muhammed (sav)’e ve ehli beytinin cümlesi üzerine
olsun…Amin..
Sadeleştiren
Mehmet Naci GÜNEY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder