26 Ocak 2016 Salı

YÂ RASUL-İ HAK HABÎB-İ KİBRİYÂ

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

                           
                             
                         

Yâ rasul-i Hak habîb-i kibriyâ
Himmet eyle aşıkın bulsun safâ

Ey Hakk’ın elçisi, Cenab-ı Kibriyâ olan Allah’ın habibi, (sevgilisi) himmet (yardım) eyle âşıklar sefâ bulsun, ifadesiyle ruh-u Muhammedden (s.a.v) imdat ve yardım talep ediliyor. Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri;“Hakk’ın Hay ve Muhy-i oluşu Ruh-u Muhammed’dir.”diyor. Yani Hakk’ın hayatla diri olup hayat ile dirilterek hayat vericiliği ruh-u Muhammed’dir, demektir. Ki cümle Peygamberler ve insan-ı kâmil olan veliler Ruh-u Muhammed’in mazharı olmuşlar ve bu mazharıyetleri ile tebliğ ve irşad'da bulunup, insanlığı hayat-ı ilahi ile diriltmişlerdir. Velayet irşadının tüm zamanlarda heryer ve her mekândaki tebliğicisi Mürşid-i kâmil’dir. Ve kâmil ruh-u Muhammed mazharı olan irşadıyla sâlik’i hayat-ı ilahi diriliğine ulaşmasını sağlar.
Bunu ifadeyle “Yâ Resul-i Hak, Habibi Kibriya himmet (yardım) eyle aşıkın bulsun safâ.” buyrulmakla zamanın ruh-u Muhammed mazharından, Hak âşıklarının sefayı ilahi ile sefalanmaları hususunda himmet yardım isteniyor.   

Kalbleri etsin teveccüh ol yana
Aşk u şevkiyle gelsünler sana

Teveccüh: Yönelmek, ilgi alâka göstermek anlamında olup, âşıklarınkalbleri ruh-u Muhammed mazharı olan zamanın mürşidi kâmilinin teveccühüne yönelerek, ilâh-i aşk’ın şevki ve coşkusuyla kâmilin meclisine gelsinler, demektir. 

Pertevi nurunla kalbe ver ziya
Varlığımız mahv eyle görünsün Hüdâ

Pertev: Ziya, ışık,Nur:Aydınlık, parıltı, parlaklık,Hüdâ: Hadi olan Allah’ın hidayetle tecellisi, demektir. Ki hadisi şerifte; “Allah beni nurundan müminleri de benim nurumdan yarattı.” Buyrulur. Bu hadiste ifade olunan yaratılma, Allah’ın Hadi isminin zuhuru olan hidayet tecellisine Hz. Resulullah’ın mazhar olması, müminlerinde Hz. Resulullah’ın hidayet-i tebliğ ve irşadına mazhar olmasıdır. Bunu ifadeyle Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri;“Hidayetin baş mazharı Hz.Muhammed s.a.v Efendimizdir, onun temsilcileri ise âlimler ve Kâmil-i mürşit’tir.”buyurur.
Bu itibarlapertevi nurunla kalbe ver ziya varlığımız mahv eyle görünsün Hüdâ demek; Nur-u Muhammed zuhurunun ışığı ile kalbimizi aydınlatıp parlat ki, kendimize cehaletle nisbet ettiğimiz varlığımız fenafillâh keşf-i irfanıyla mahvı fena bulsun. Ve fenaya / yokluğa ulaşmış kulluğumuz Rabbi’mizi müşahede ve Rabbimize vuslat hidayetine erişsin, demektir.
      Bunu beyanla mürşidi kâmil hidayet-i Nur-u Muhammed’i temsil ile zikri daim ve tevhid-i hakiki irşadı yapar. Zikri daim aynı zamanda mayayı Muhammed’dir ki, bir kalbin zikrullah telkinine mazhar olması o kalbin, mayay-ı Muhammed’le mayalanmasıdır. Ve mayayı Muhammed olan zikrullah yerleştiğikalbi pertevi Nur-u Muhammed ile ziyalandırır, yani hidayet-i Nur-u Muhammed aydınlığı ile aydınlatıp parlatır. Kâmil’in tevhid-i hakiki irşadı isekul’un cehaletle kendine nisbet ettiği varlığını fenaya / yokluğa ulaştırmasıyla mahv olur. Ve o kul yokluk / fena keşfi irfanı ile rabbin müşahadesi ve rabbin vuslatıyla şereflenir. Ki bunu talaple, Ruh-u Muhammed mazharından yardım isteniyor. 

Bu cihan hepten okunsun sırr-ı lâ
Lâ içinde zâhir ola hep illâ

     “Lâilaheillallah Muhammeden Resulullah” olan kelime-i tevhidin, “Lâ ilahe illallah” kısmının, lâ ilâhe bölümü lâ,illâllah bölümü ise illâ olarak ifadeediliyor. Ve yokluk anlamındadır. Bu cihan hepten okunsun sırr-ı lâ demek isekul’un kendinin ve cümle âlemin yokluğuna fenayı ef’âl, fenayı sıfat ve fenayı zat müşahadesi ile ulaşarak cihanı, yani cümle âlemi sırrı lâ yokluğu ile okumasıdır. Lâ içinde zahir ola hep illâ demek ise tevhidi ef’âl, tevhidi sıfat ve tevhidi zat müşahadesi ile kul’un, kendinin ve cümle âlemin yokluğunda zahir apaçık olan Rabbi’ne daima nazar edip Rabbini görmesidir. 
      Bunu ifadeyle Kur’an’da;“Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parlayacaktır. Rablerine bakacaklardır, O’nu görecekler-dir.” (Kıyamet, 22-23) buyrulur. Ki, bu beyitlerdeki beyan ile fenafillâh (Allah’ta yok olmak) keşfi irfanına mazhariyet, talep ediliyor.

Kesret içre görünürse Hilmi'ya
Vahdet içre gayri yoktur masiva

Masiva: Allah’tan gayrı başka olan her şey demektir. Fenafillâh keşfi irfanına ulaşan kul’un nazarında masiva, yani zat-ı ilahi mevcudiyetinden gayrı bir varlık olmadığı gibi, o’na görünen tüm varlıklar zat-ı ilahinin zuhuru olan gölgeden ibarettir. Bunu ifadeyle Malik Efendi Hazretleri; kesret yani halk çokluğu içinde Hilmi olarak görünmem, bir gölgenin belirtisi gibidir diyor. Ve devamla Zat-ı ilahinin vahdetinden / birliğinden gayrı hiçbir şeyin, masivanın varlığı yoktur,ey Hilmi diyerek, Hilmi lakabı ile kendi üzerinden bizlere hikmet yüklü nasihatta bulunuyor. Allahuâlem.

Hiç yorum yok: