ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Nur-ı Levlak sırrıyladır
zuhurat
Sırr-ı Âdem Hak'kıla buldu
sebat
Cenab-ı Hak Hz.Resulullah (s.a.v)
hakkında; “Levlake levlak lema
halaktul eflak–Sen olmasaydın sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” (Hadisi kutsi)buyurmuştur. Ki bu hadisi
kutsi ifadesine atıfta bulunan Malik Efendi, Nur-ı Levlak sırrıyladır
zuhurat ve sırrı âdemin sebat bularak gerçekleşip tahakkuk etmesi
diyor. Ki bu hadisi kutside ifade edilen “sen
olmasaydın” sözünün muhatabı Hz.Muhammed (sav) dir. Ve İki defa “sen
olmasaydın” denmesinin birincisi, sen olmasaydın bu görünen cümle
unsur yani suretler âlemini yaratmazdım. İkincisi ise sen olmasaydın
mana âlemlerini yaratmazdım, demektir.
Çünkü görünen ve görünmeyen cümle
âlemlerin yaratılması-nın sebebi, habibullah (Allah’ın sevgilisi) olan
Hz.Muhammed’e Rabbimizin muhabbet ve aşkı’dır. Allah her ne yaratmışsa bu aşk
ile yaratmış olduğundan cümle yaratılmışlar, varlıklarını Hz.Muhammed’e
borçludur. İnsanın âdemiyete, yani âdemi kemâlata ulaşıp âdemliği bulmasının
irşadı’da manevi bir yaratılış olduğu için, âdem-i yaratılışın da sebat bulup
gerçekleşmesi, Hakk’ın Hz.Muhammed’e olan aşkındandır.
Bu itibarla suretler âlemindeki yaratılış
ve mana âlemindeki yaratılış, Rabbimizin Hz.Muhammed aşkı ile yaratıp halk
etmesidir. Ki, Hz. Resulullah olmasaydı ne suret olarak ne de manevi olarak
yaratılan hiçbir şey olmazdı.
Bunu ifadeyle Malik
Efendi; Nur-ı levlak sırrıyladır zuhurat, sırr-ı Âdem Hak'kıla buldu sebat
diyor. Ki zuhur edip yaratılan her ne varsa hepsinin yaratılmasının
sırrı. Hz.Âdem’in (âdemiyetin) sırrı’nın açığa çıkışla sebat
bulup tahakkuk etmesi/gerçekleşmesiHakk’ın Resulullah’a olan
muhabbeti ve aşkıyladır, diyor.
Kenz-i mahvide olunur muhterem
Dal u mimde bürünüpdür zat-ı baht
Kenz-i mahvi:Gizli
hazine,Baht: Öz, halis, saf, sade,Zat-ı baht: Sırf zat,Dal u
mim: Arap alfabesindeki D ve M harfleridir. Dal harfi: delil, yol
gösteren yani hidayetin delili yol göstericisi anlamında olup, Mim harfi
ise: Hz.Muhammed’iremzeder.
Ki Pir Seyyit
Muhammed Nur Hazretleri;
“Hidayetin baş mazharı Resulullah
(sav) Efendimizdir. Onun temsilcileri âlimler ve mürşidi kâmildir.” buyurmuşlardır.
Bir hadisi kutsi
beyanında yüce Allah; “Ben bir gizli
hazine idim bilinmekliğime muhabbet ettim / âşık oldum halkı yarattım.”
diyor. Ki gizli olan hazine; cümle âlemlerde ve suretlerde mevcut
olduğu halde herkesçe bilinip müşahade edilemeyen zat-ı baht, yani
Hakk’ın sırf zat gizliliğidir. İşte Gizli hazine olan bu Hakk’ın zatına
erişip kavuşmak için Resulullah Efendimiz’in temsilcisi olan hidayet yolunun
delili yol göstericisi zamanın mürşidi kâmilinin irşadına ihtiyaç vardır. Çünkü
ancak kâmilin meslek-i Resul âl-i prensipler telkini irşadıyla kişi Ruh-u
Muhammed’le hayat bularak, Muhammed-i kulluk mazhariyetiyle Rabbin sırf zat
tecellisine ulaşır.
Bunu ifadeylekenz-i mahvi (gizli
hazine) olup cümle eşyada mevcut olmasına rağmen herkesçe bilinip görülemeyen Cenab-ı
Hakk’ın sırf zat gizliliği, dal ve mim harflerin de
bürünüptür (gizlidir) buyruluyor. Yani gizli hazine olan sırf zat
tecellisine ulaşmak, delil/yol gösterici olan zamanın kâmil mürşidinin telkini
irşadıyla erişilen Muhammed-i kullukta gizlidir/bürülüdür, demektir.
Zatına mirat ediptir
Âdem'i
Âdem'in vechi Muhammed
nur-i zat
Mirat: Ayna demektir. Ki
âdemoğlu olan her insanın yaratılıştan potansiyelinde Hakk’ın zatına mirat
(ayna) olma mazhariyeti vardır. Fakat bir insanda âdemikemalat yani âdemiyet
olmazsa o insan, Hakk’ın zatına ayna olamaz. Ancak âdem-i kemalat ile her
tecellide zatı ilâh-i zuhurunu müşahade marifetine mazhar olan insan/âdemoğlu,
Hakk’ın zatına mirattır(aynadır). Çünkü cümle âlemlerdeki her nevi tecellide
Hakk’ın zatını müşahade irfanı, âdem-i kemalat ile açığa çıkıp görünür.
Hz. Peygamber Efendimiz; “Ben Allah’ın nurundan müminlerde benim
nurumdan yaratıldı.” buyurmuşlardır. Hz.Resulullah’ın bu beyanındaki Nur-u Muhammed “yaratılışı
müminliğine” mazhar olan bir insan, âdem-i kemâlat’a ulaşarak her
tecellide Hakk’ın zatını müşahade edebilir. Nur-u Muhammed yaratılışına mazhar
olmayan kimselerde ise âdemiyet yani âdemi kemalat olmaz.
Bunu ifadeyle yaratılışından Hakk’ın zatına
mirat (ayna) olan insan/âdemoğlu içinden, ancak Nur-u Muhammed mazhariyetiy-le
âdemiyete erişmiş olan insanın/âdemoğlunun vechi(yüzü),zat-ı
ilâh-i yi her tecellide müşahede kemâlatı ile parlar demektir.
Altı harfdir altı günün
mebde'i
"Kün ve kane"
hitabiyledîr mevcûdât
Altı harf: Uluhuyetin yani Allah’ın altı makamını remzeder,Mebde:
başlangıç,“Kün ve kane” hitabı: “Ol ve oldu” demektir.“Kün”: Ol, “Kane”
ise oldu, oluverdi, oluştu anlamındadır ki bunu ifadeyle Kur’an-ı Kerim’de;
“Bir şeyi
yaratmak istediği zaman Onun yaptığı “Ol” demektir o, oluverir.” (Yasin,82) buyrulur.
Cenab-ı Hak zat-ı
tekliğinden “kün/ol” tecellisi ile uluhuyeti-nin altı makamını ve bu
altı makamından da cümle mevcudatı her an devamlı olarak yaratır. Bu yaratılışı
Kur’an; “Allah O’ dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri
altı günde yaratmış sonra Arşı istiva etmiştir…” (Furkan,59) ayeti ve benzer ayetlerle ifade eder. Göklerde
yerde ve ikisi arasındaki her bir şey Rabbin bu makamlarının zuhurundan başka
bir şey olmadığından, ayette beyan edilen “altı gün” yani uluhuyetin altı makamı, gökleri yeri ve arasındaki
cümle mevcudatı istiva edip kuşatarak, en yüksek yaratılış olan arş’a dahi
egemen olur. Ve Allah’ın/Uluhuyetin bu altı makam-ı, meslek-i Resul’de mürşidi
Kamil’in daim zikir uyanıklığıyla telkin ettiği altı meratibi ilâh-i dir.
Kâmil’in telkin
ettiği altı gün olan altı meratibi ilâhinin tüm varlıkların mebde-i /
başlangıcı olması ve cümle mevcudatı kuşatması. Hakk’ın zat-ı tekliğinden
tecelli ederek her an yaptığı “Ol ve oluverdi” beyanından başka bir şey
olmadığını ifadeyle Malik Efendi Hazretleri; altı
harftir altı günün mebde'i"kün ve kane" hitabıyladır mevcûdâtdiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder