26 Ocak 2016 Salı

NUR-I LEVLAK SIRRIYLADIR ZUHURAT

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
                   

                         

Nur-ı Levlak sırrıyladır zuhurat
Sırr-ı Âdem Hak'kıla buldu sebat

      Cenab-ı Hak Hz.Resulullah (s.a.v) hakkında; “Levlake levlak lema halaktul eflak–Sen olmasaydın sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” (Hadisi kutsi)buyurmuştur. Ki bu hadisi kutsi ifadesine atıfta bulunan Malik Efendi, Nur-ı Levlak sırrıyladır zuhurat ve sırrı âdemin sebat bularak gerçekleşip tahakkuk etmesi diyor. Ki bu hadisi kutside ifade edilen “sen olmasaydın” sözünün muhatabı Hz.Muhammed (sav) dir. Ve İki defa “sen olmasaydın” denmesinin birincisi, sen olmasaydın bu görünen cümle unsur yani suretler âlemini yaratmazdım. İkincisi ise sen olmasaydın mana âlemlerini yaratmazdım, demektir.
     Çünkü görünen ve görünmeyen cümle âlemlerin yaratılması-nın sebebi, habibullah (Allah’ın sevgilisi) olan Hz.Muhammed’e Rabbimizin muhabbet ve aşkı’dır. Allah her ne yaratmışsa bu aşk ile yaratmış olduğundan cümle yaratılmışlar, varlıklarını Hz.Muhammed’e borçludur. İnsanın âdemiyete, yani âdemi kemâlata ulaşıp âdemliği bulmasının irşadı’da manevi bir yaratılış olduğu için, âdem-i yaratılışın da sebat bulup gerçekleşmesi, Hakk’ın Hz.Muhammed’e olan aşkındandır.
     Bu itibarla suretler âlemindeki yaratılış ve mana âlemindeki yaratılış, Rabbimizin Hz.Muhammed aşkı ile yaratıp halk etmesidir. Ki, Hz. Resulullah olmasaydı ne suret olarak ne de manevi olarak yaratılan hiçbir şey olmazdı.
Bunu ifadeyle Malik Efendi; Nur-ı levlak sırrıyladır zuhurat, sırr-ı Âdem Hak'kıla buldu sebat diyor. Ki zuhur edip yaratılan her ne varsa hepsinin yaratılmasının sırrı. Hz.Âdem’in (âdemiyetin) sırrı’nın açığa çıkışla sebat bulup tahakkuk etmesi/gerçekleşmesiHakk’ın Resulullah’a olan muhabbeti ve aşkıyladır, diyor.

Kenz-i mahvide olunur muhterem
Dal u mimde bürünüpdür zat-ı baht

      Kenz-i mahvi:Gizli hazine,Baht: Öz, halis, saf, sade,Zat-ı baht: Sırf zat,Dal u mim: Arap alfabesindeki D ve M harfleridir. Dal harfi: delil, yol gösteren yani hidayetin delili yol göstericisi anlamında olup, Mim harfi ise: Hz.Muhammed’iremzeder.
Ki Pir Seyyit Muhammed Nur Hazretleri; “Hidayetin baş mazharı Resulullah (sav) Efendimizdir. Onun temsilcileri âlimler ve mürşidi kâmildir.” buyurmuşlardır. 
Bir hadisi kutsi beyanında yüce Allah; “Ben bir gizli hazine idim bilinmekliğime muhabbet ettim / âşık oldum halkı yarattım.” diyor. Ki gizli olan hazine; cümle âlemlerde ve suretlerde mevcut olduğu halde herkesçe bilinip müşahade edilemeyen zat-ı baht, yani Hakk’ın sırf zat gizliliğidir. İşte Gizli hazine olan bu Hakk’ın zatına erişip kavuşmak için Resulullah Efendimiz’in temsilcisi olan hidayet yolunun delili yol göstericisi zamanın mürşidi kâmilinin irşadına ihtiyaç vardır. Çünkü ancak kâmilin meslek-i Resul âl-i prensipler telkini irşadıyla kişi Ruh-u Muhammed’le hayat bularak, Muhammed-i kulluk mazhariyetiyle Rabbin sırf zat tecellisine ulaşır.
      Bunu ifadeylekenz-i mahvi (gizli hazine) olup cümle eşyada mevcut olmasına rağmen herkesçe bilinip görülemeyen Cenab-ı Hakk’ın sırf zat gizliliği, dal ve mim harflerin de bürünüptür (gizlidir) buyruluyor. Yani gizli hazine olan sırf zat tecellisine ulaşmak, delil/yol gösterici olan zamanın kâmil mürşidinin telkini irşadıyla erişilen Muhammed-i kullukta gizlidir/bürülüdür, demektir.  

Zatına mirat ediptir Âdem'i
Âdem'in vechi Muhammed nur-i zat

      Mirat: Ayna demektir. Ki âdemoğlu olan her insanın yaratılıştan potansiyelinde Hakk’ın zatına mirat (ayna) olma mazhariyeti vardır. Fakat bir insanda âdemikemalat yani âdemiyet olmazsa o insan, Hakk’ın zatına ayna olamaz. Ancak âdem-i kemalat ile her tecellide zatı ilâh-i zuhurunu müşahade marifetine mazhar olan insan/âdemoğlu, Hakk’ın zatına mirattır(aynadır). Çünkü cümle âlemlerdeki her nevi tecellide Hakk’ın zatını müşahade irfanı, âdem-i kemalat ile açığa çıkıp görünür.
      Hz. Peygamber Efendimiz; “Ben Allah’ın nurundan müminlerde benim nurumdan yaratıldı.” buyurmuşlardır. Hz.Resulullah’ın bu beyanındaki Nur-u Muhammed “yaratılışı müminliğine” mazhar olan bir insan, âdem-i kemâlat’a ulaşarak her tecellide Hakk’ın zatını müşahade edebilir. Nur-u Muhammed yaratılışına mazhar olmayan kimselerde ise âdemiyet yani âdemi kemalat olmaz.    
      Bunu ifadeyle yaratılışından Hakk’ın zatına mirat (ayna) olan insan/âdemoğlu içinden, ancak Nur-u Muhammed mazhariyetiy-le âdemiyete erişmiş olan insanın/âdemoğlunun vechi(yüzü),zat-ı ilâh-i yi her tecellide müşahede kemâlatı ile parlar demektir.

Altı harfdir altı günün mebde'i
"Kün ve kane" hitabiyledîr mevcûdât

      Altı harf: Uluhuyetin yani Allah’ın altı makamını remzeder,Mebde: başlangıç,“Kün ve kane” hitabı: “Ol ve oldu” demektir.“Kün”: Ol, “Kane” ise oldu, oluverdi, oluştu anlamındadır ki bunu ifadeyle Kur’an-ı Kerim’de; “Bir şeyi yaratmak istediği zaman Onun yaptığı “Ol” demektir o, oluverir.” (Yasin,82) buyrulur.
Cenab-ı Hak zat-ı tekliğinden “kün/ol” tecellisi ile uluhuyeti-nin altı makamını ve bu altı makamından da cümle mevcudatı her an devamlı olarak yaratır. Bu yaratılışı Kur’an; “Allah O’ dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış sonra Arşı istiva etmiştir…” (Furkan,59) ayeti ve benzer ayetlerle ifade eder. Göklerde yerde ve ikisi arasındaki her bir şey Rabbin bu makamlarının zuhurundan başka bir şey olmadığından, ayette beyan edilen “altı gün” yani uluhuyetin altı makamı, gökleri yeri ve arasındaki cümle mevcudatı istiva edip kuşatarak, en yüksek yaratılış olan arş’a dahi egemen olur. Ve Allah’ın/Uluhuyetin bu altı makam-ı, meslek-i Resul’de mürşidi Kamil’in daim zikir uyanıklığıyla telkin ettiği altı meratibi ilâh-i dir.
    Kâmil’in telkin ettiği altı gün olan altı meratibi ilâhinin tüm varlıkların mebde-i / başlangıcı olması ve cümle mevcudatı kuşatması. Hakk’ın zat-ı tekliğinden tecelli ederek her an yaptığı “Ol ve oluverdi” beyanından başka bir şey olmadığını ifadeyle Malik Efendi Hazretleri; altı harftir altı günün mebde'i"kün ve kane" hitabıyladır mevcûdâtdiyor.

Hiç yorum yok: