8 Ocak 2016 Cuma

İNSAFA GEL EY SIRR-I HUMÂ

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN


                                İnsafa gel ey sırr-ı humâ
Ağlatma beni subh u mesâ

      Sırrı humâ: Yüce, ulvi, yüksek sırlara mensup olan anlamındadır ki, Mürşid-i kâmil-i beyan eder, Subhu mesâ: Sabah akşam demektir.
      Her dert ve hastalığın çaresi bir yerlerden bulunur, bir yerde bulunmazsa başka bir yerde bulunabilir fakat Allah derdinin çaresi ancak mürşidi kâmil’in telkin-i irşadında bulunur. Ki derdi ilâhi kulu ağlatıp inletir fakat bu dert, kulu terakki ettirip kemale ulaştırır. Çünkü Allah derdi olmayan bir kişi çare aramaz ancak Allah derdi olan kişi derdine çare arar ve o, Allah derdiyle ağlayıp gezerken ehli zikri ve arifleri bulur. Onlarla kâmil’in meclisine dâhil olup, o meclisteki doğuş ilham ve irşad ile dert ve müşkülleri hallolduğu nisbette terakki ederek, kemal bulur ve rahata erer.
Bunu itibarla Malik Efendi Hazretleri; ‘manevi dert ve müşkiller ile sabah akşam ağlamaktayım, insafa gel ey sırrı humâ’ diyerek kâmil’den yardım istiyor. 

Yandı bu ten oldu hebâ
Burka-i kaldır eyle devâ

Burka: Örtü, perde demektir.Pir Seyyid Muhammed Nur Hazretleri; “Aşk iki türlüdür, birinde âşık maşukundan (sevgilisinden) âşkına karşılık görür oda sevilir. Diğerinde ise âşık sever, fakat maşukundan âşkına karşılık görmez.” buyurur. Ki âşık, maşukundan (sevgiliden) karşılık görüpte sevilirse o âşık rahat eder. Lâkin âşık maşukundan karşılık görmezse, o aşığın durumu ahvâli güç ve zor olur. Ve o âşık, maşuku görüp ona kavuşacağım diye gayret eder ve sevgili uğrunda eziyet çeker. 
     Burka, örtü perde anlamında olup, kâbe’nin örtüsü de burka olarak ifade edilir. Bu itibarla Malik Efendi Kâmil’e hitaben; İlâh-i sevgili yolunda varlığım ilâhi derd ve ilâhi aşk ile yandı hebâ oldu. İlahi sevgili ile aramızdaki burkayı / örtüyü irşadınla kaldır da, ilâhi sevgilinin güzelliğini müşahade eylemekle derdim deva bulsun, diyor.

İderim âhu figân-ı veyla
Bu firak odıyla yakma şaha

İlah-i sevgiliden ayrı kalmakla ah ile vah ile feryadı figanederek inlerim. Ey mana âleminin şahı olan mürşidi kâmil teveccüh et, telkin-i irşadınla bu firak / ayrılık odu (ateşiyle) yanmaktan beni kurtar, deniliyor.

Gözyaşımızdan eyle reha
Rû'yeti dildare dahi hempa

      Reha: Kurtuluş, Ruyet: Görme, Dildar: Kalbi hükmü altında tutan sevgili, maşuk, Hem’pa: Arkadaş, yoldaş demektir. Ki derdi ilâh-i ile akan gözyaşımız kurtuluşumuz olsun da, beni böyle inleten ilah-i sevgiliyi müşahade etmemde irşadınla bana arkadaş ol buyrulmakla kâmilden yardım isteniyor.

Divane olub Hilmi Baba
Dost yüzünü görmekde deva

      Ehl-i kemal; “İnsanın üç türlü babası vardır, birisi sureta bu âleme doğmamıza vesile olan beden, suret babamızdır. İkincisi kayın babamızdır. Üçüncüsü manevi yönden babamızdır ki, Mesleki Resûl’de ona efendibaba olarak hitab edilir.” demişlerdir. Ki suret yani beden babamız bize şefkat ve merhametle yardım ederek bizi sever. Bu sevgi ile olan yardımlarında azda olsa, ‘yaşlandığım zaman beni çocuğum bakar’ beklentisi ve menfaati olur. Kayınbaba’nın ise ‘evladına, iyilikle muamele edilmesi’ beklentisi ve menfaati olur. Manevi, yani efendibaba ki meslek-i Resul irşadı yapan mürşidi kâmil’dir. Ve efendibaba olan kâmilin, manevi evlâdının terakki ederek makamı insana ulaşıp insan-ı kâmil olmasını istemekten başka hiçbir beklentisi olmaz. O, manevi evlâdını kendisi için değil, menevi evlâdının ebedi menfaati için sever.
     Bunu ifadeyle Malik Efendi Hazretleri, Hilmi lakabıyla maneviefendibabası olan Kamil mürşide hitâben; Beni divane kılan derdimin devası, müminlerin dostu olan ilah-i sevgilinin yüzünü görüp müşahade etmektir. Bu müşahadeye ulaşmamda Hilmi’ye irşadınla yardım et efendi baba, diyor. Ve Malik Efendi Hazretlerikendini muhatap ederek bizlere, derd-i ilahi ile dertlenmekle dermanı ilâhiye ulaşabileceğimizi, bu konuda muhakkak mürşid-i kâmilin irşad-ı yardımının gerektiğini beyan ediyor. 

Hiç yorum yok: