ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
İnsafa gel ey sırr-ı humâ
Ağlatma beni subh u mesâ
Sırrı humâ: Yüce, ulvi, yüksek
sırlara mensup olan anlamındadır ki, Mürşid-i kâmil-i beyan eder, Subhu mesâ: Sabah akşam demektir.
Her dert ve hastalığın çaresi bir yerlerden bulunur, bir yerde bulunmazsa
başka bir yerde bulunabilir fakat Allah derdinin çaresi ancak mürşidi kâmil’in
telkin-i irşadında bulunur. Ki derdi ilâhi kulu ağlatıp inletir fakat bu dert,
kulu terakki ettirip kemale ulaştırır. Çünkü Allah derdi olmayan bir kişi çare
aramaz ancak Allah derdi olan kişi derdine çare arar ve o, Allah derdiyle
ağlayıp gezerken ehli zikri ve arifleri bulur. Onlarla kâmil’in meclisine dâhil
olup, o meclisteki doğuş ilham ve irşad ile dert ve müşkülleri hallolduğu
nisbette terakki ederek, kemal bulur ve rahata erer.
Bunu itibarla Malik Efendi Hazretleri;
‘manevi dert ve müşkiller ile sabah akşam ağlamaktayım, insafa gel ey sırrı
humâ’ diyerek kâmil’den yardım istiyor.
Yandı bu ten oldu hebâ
Burka-i kaldır eyle devâ
Burka: Örtü, perde demektir.Pir
Seyyid Muhammed Nur Hazretleri; “Aşk
iki türlüdür, birinde âşık maşukundan (sevgilisinden) âşkına karşılık görür oda
sevilir. Diğerinde ise âşık sever, fakat maşukundan âşkına karşılık görmez.”
buyurur. Ki âşık, maşukundan (sevgiliden) karşılık görüpte sevilirse o âşık
rahat eder. Lâkin âşık maşukundan karşılık görmezse, o aşığın durumu ahvâli güç
ve zor olur. Ve o âşık, maşuku görüp ona kavuşacağım diye gayret eder ve
sevgili uğrunda eziyet çeker.
Burka, örtü perde anlamında olup, kâbe’nin örtüsü de burka olarak ifade
edilir. Bu itibarla Malik Efendi Kâmil’e hitaben; İlâh-i sevgili yolunda
varlığım ilâhi derd ve ilâhi aşk ile yandı
hebâ oldu. İlahi sevgili ile aramızdaki burkayı / örtüyü irşadınla kaldır
da, ilâhi sevgilinin güzelliğini müşahade eylemekle derdim deva
bulsun, diyor.
İderim âhu figân-ı veyla
Bu firak odıyla yakma şaha
İlah-i sevgiliden ayrı kalmakla ah ile vah ile feryadı figanederek inlerim. Ey mana âleminin şahı olan mürşidi kâmil teveccüh et,
telkin-i irşadınla bu firak /
ayrılık odu (ateşiyle) yanmaktan beni kurtar, deniliyor.
Gözyaşımızdan eyle reha
Rû'yeti dildare dahi hempa
Reha: Kurtuluş, Ruyet: Görme, Dildar: Kalbi
hükmü altında tutan sevgili, maşuk, Hem’pa:
Arkadaş, yoldaş demektir. Ki derdi ilâh-i ile akan gözyaşımız kurtuluşumuz
olsun da, beni böyle inleten ilah-i sevgiliyi müşahade etmemde irşadınla bana
arkadaş ol buyrulmakla kâmilden yardım isteniyor.
Divane olub Hilmi Baba
Dost yüzünü görmekde deva
Ehl-i kemal; “İnsanın üç türlü
babası vardır, birisi sureta bu âleme doğmamıza vesile olan beden, suret
babamızdır. İkincisi kayın babamızdır. Üçüncüsü manevi yönden babamızdır ki,
Mesleki Resûl’de ona efendibaba olarak hitab edilir.” demişlerdir. Ki
suret yani beden babamız bize şefkat ve merhametle yardım ederek bizi sever. Bu
sevgi ile olan yardımlarında azda olsa, ‘yaşlandığım
zaman beni çocuğum bakar’ beklentisi ve menfaati olur. Kayınbaba’nın ise ‘evladına, iyilikle muamele edilmesi’
beklentisi ve menfaati olur. Manevi, yani efendibaba ki meslek-i Resul irşadı
yapan mürşidi kâmil’dir. Ve efendibaba olan kâmilin, manevi evlâdının terakki
ederek makamı insana ulaşıp insan-ı kâmil olmasını istemekten başka hiçbir
beklentisi olmaz. O, manevi evlâdını kendisi için değil, menevi evlâdının ebedi
menfaati için sever.
Bunu ifadeyle Malik Efendi Hazretleri, Hilmi lakabıyla maneviefendibabası
olan Kamil mürşide hitâben; Beni divane
kılan derdimin devası, müminlerin dostu olan
ilah-i sevgilinin yüzünü görüp müşahade
etmektir. Bu müşahadeye ulaşmamda Hilmi’ye
irşadınla yardım et efendi baba,
diyor. Ve Malik Efendi Hazretlerikendini muhatap ederek bizlere, derd-i ilahi
ile dertlenmekle dermanı ilâhiye ulaşabileceğimizi, bu konuda muhakkak mürşid-i
kâmilin irşad-ı yardımının gerektiğini beyan ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder