15 Ağustos 2024 Perşembe

Halife-i Melâmiyeden Hacı Kemâl ZURNACI Efendi' nin 25/09/1964 tarihinde gördükleri lüzum üzere NAMAZ Hakkındaki soruya vermiş olduğu cevaplarıdır.

Esselâmü aleyküm ya ihvan kardeşim Cûdi Bey merhaba. Göndermiş olduğunuz kıymetli mektubunuzu aldık okuduk. Yazdıklarınız satırları tefekkür ederek müşahedeye daldık ve sözlerinizden büyük zevk aldık. Cenâbı Allah’a hamdü senâlar olsun ki Bu küre-i arzda böyle kulları vardır. Evet namaz kılan çok kulları vardır ama namazın ne olduğunu bilmezler. Onlar namazı bir borç bilirler ve o borcu ödemeye yatar kalkarlar. Pekiyi onlara sorsak ne zaman siz Allah’a borçlandınız? Ve sen kim oluyorsun ki cenabı Allah’a borçlanacaksın? Ne derler? Evet kardeşim Cudi Bey, işte benim yukarda yazdığım şuhudlen büyük büyük zevk aldım. Sizin namaz kılmanızdan ziyade, namazın hakikatının araştırma yollarını arıyorsunuz ve bu hakikat ayan olduğu vakit ve ayan olunan şeyin zevk edildiği vakit işte ne oluyorsa orada olacak. Namazın hakikatı zahir oldu mu Hak’kın varlığı zahir olur. Hak’kın varlığının hakikatı zahir oldu mu Hazreti Muhammed’in varlığı zahir olur. Hazreti Muhammed’in varlığı zahir olduğu vakit, Âdemiyet ve insaniyet zahir olur. Ademiyetin zahir olan esrarının hakikatı bilindiği zaman bütün mükevvenâtın esrarı çözülür. İşte kardeşim bu dört büyük deryalara dalmak lazım. Bu dört rumuz, Cenâbı Allah’ın, hazreti peygamberimizin, hazreti Adem babamızın ve dördüncü mükevvenâtın bu da namazda cem olur. Zaten namazın farzları ceme işaret, sünnetleri de farka yani kesrete işaret. Şimdi sizin sualinize hazrete Muhammed’e gelelim. Namaz miraçtan bize hediye getirildi ve beyti haramdan beyti mukaddese vardı. Orda ervahı enbiyaya imam oldu. Oradan yedi kat semavata geçti ve sidreyi müntehaya vardı. Cebrâili orda bıraktı ve oradan maverâsinden yani aklın ötesinden cenabı Allah’ın huzuruna vasıl oldu. Orada Rabbına selam verdi. Cenabı Allah hadisi kudsilen şu hitapta bulundu; “Kif ya Muhammed! Fe innuke rabbi ya salli aleyke” Yani “Sen dur ya Muhammed! Senin rabbın senin içün namaz kılıyor.” İşte kardeşim namaz beyti mukaddesde başlanır, arşüstevada hatim olur. Şimdi biz bu hesapları daha yakın getirelim. Namazın dört rüknü vardır.1-Kıyam, 2-Rükû, 3-Secde, 4-Ettehiyyat ve 5.Selam.

Kıyam: Ef’ali ilâhiyeye işaret, Rükû da sıfatı ilâhiyeye işaret. Şimdi kıyamda yani tevhidi ef’alde ruh imam, cesediye ve ruhiye ruha cemaat oluyor. Şimdi sen camide imama uyduğun vakit ne şekilde müşahede etmen lazım? Sen şu zevkle müşahedede olmalısın: Seni ve bütün cemaati imamda ifna edeceksin. Yani cemaati önünde hiç kimseyi görmeyip doğrudan doğruya imamın arkasına yani birinci safta olacaksın. Yani cemaati ifna edip, imamdan başkasını görmeyeceksin. İşte onun içün hadisi şeriflen beyan edilmiş birinci safta namaz kılanlar en efdâldir. Bu şekilde efdâlsen, istersen en son safta namaz kıl bu şuhud üzere kılarsan birinci safta sayılırsın. Orada bulunduğun mertebenin şuhudile yani, her mertebenin farkı da var, cemi de var. Yazdığın mertebenin farkı oluyor. Şayet mertebeni cem ile bilmek istersen o zaman cemaati ve imamı sende cem edersin, imam sen olursun. O zevkte tevhidi sıfat mertebenin cemi oluyor. Hareket ve sükunda ve tekellümde bir kelam çıkar, senin vücutta cem ettiğin içün orası tam vahdet olur. Yalnız bu zevk tahiyyata gider. Zira yerlerde ve göklerde ne varsa ya kıyamdadır, ya rükudadır ya secdedir. O sebepten namaz her şeyi cem etmiştir. Şimdi gelelim birinci şuhutta kıyamda ellerini bağlarsın ve kendi nisbet fiilini terk edersin. Ondan öteye tecelli-i ef’alden hareket edersin, Ondan sonra rükuya varırsın. Allah’ü ekber dersin ve şu zevklen “Allah’ım fiil benim değil senin” tecelli-i fiiliyesiyle kıyamda durdum. Şu halde nisbet ettiğim sıfatlar da benim değil senin. Azemetine ve uluhiyetine eğilirim. Ve senin büyük Rab ismini tesbih ederim. Rükudaki “Sübhane rabbiyel azim” cenabı Allah’ın rububiyeti zahir olunca kıyamdan hemen rükua varılır. Nisbet ettiğin sıfatlar da ifna olunca cenabı Allah kul lisanından “Semiallahü limen hamideh” der. Burada cenabı Allah uluhiyet ceketi ile senden sana söylüyor. Hamdını işiten sende Allah’ın bu hitabını işitince “Rabbena lekel hamd” Yani, ey benim rabbım! bütün hamdım sana olsun. İşte benim fiilsiz vasıtasız kalan vücudumu da ifna ediyorum. “Allah’ü ekber” ben yokum sen varsın, secdeye varırsın ve orada tesbih değişir. Rükuda sen Rububiyeti tesbih ediyordun secdede iş değişiyor: Orada rububiyet uluhiyete tesbih ediyor. Orada nisbet vücut kalmıyor. Kalan vücut cenabı Allah’ın Rab isminin tezahürü, rabbil alemin bütün alemlerde zahir olan rab’tır. İkinci secde ise; Kul diğer nisbetleri  gibi ismini de kendine nisbet etmişti. İkinci secdede ismini de ifna ediyor. İşte kardeşim Cudi bey kıyamın, rükuun ve iki secdenin rumuzu çözüldü mü senin nisbetlerden eserin kalmaz. Senden ruhi Muhammediye zahir olur ve ettehiyyatüde ruhi Muhammediye ruhi Haklen tekellüm eder. Sen orada hayrete düşersin. İmam selam verdiği zaman bi sağ tarafına, bir de sol tarafına selam verir. Müezzin hemen “Allahümme entesselam ve minkesselam” der. Burada müezzin arif olduğu içün diyor; “Selamı verende sensin, alanda sensin.” Sağ tarafta bekâda olanlara verir, sol tarafta fenada olanlara verir ve imam yüzünü cemaata doğru gösterir. Cemaatta onun cemalini görür. Bu kesret halidir. Vahdetten sonraki kesret. İşte kardeşim sorduğunuz namaz hakkındaki suallerin bir nebzecik fakir cevabı. Zira namazın taşıdığı esrarı bütün ins ve melekler yazamaz ben nasıl yazabilirim. Cenabı Allah cümlemizi namazın esrarına ve o esrarın zevkine erdirsin ve o zevkin kurbanları olalım. Amin..     

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Esselamü aleyküm ve rahmetullah.

Evvela selamlarımı sunar ve hasretlen kucaklarım. Pek sevgili kardeşim Cûdi Bey göndermiş olduğunuz kıymetli mektubunuzu aldık ve yazmış olduğunuzu anladık. Cenabı Allah’a şükürler olsun ki bizleri insan olarak halketti ve yine bizi kendi öz hakikatımızı aramaya sevketti. Ve kendi öz hakikatın sırrını bildiğimiz zaman biz kimiz, aslımız ve neslimiz nerden geldiğini anlar ve bileriz. O zaman on sekiz bin alem dedikleri bu alemlerin rumuzunuda çözdük mü o zaman bu alemlerde kendi varlığımızı müşahede ederiz. Alemlere baktığımız zaman kendimizi görürüz, kendi iç alemimize baktığımız zaman alemleri kendimizde görürüz ve her iki mertebede kul hayran olur. Burada hayretten başka hiç birşey yoktur. Burası tam vahdet yeridir. Buraya hiçbir kul ne ilimlen, ne akıllen, ne varlıklen girebilir. Buraya girmek kuyudattan soyunduktan sonra bir Lütfi ilahilen olur. İşte vahdeti vücut sırrı. Allah hepimize bu zevki nasip etsin amin. Cûdi Bey yazıyorsunuz sizin eksper arkadaşınız bu ilmi tevhitten haberdar, yalnız intisabı yoktur. İşte daha evvel konuştuğumuz gibi hiçbir memleket boş değil. İşte onlarda evliya hali mevcut yalnız kendileri bilmez ve cenabı Allah sonunda yine bir insanı kâmillen buluşturur ve ilmi tevhidi nasip eder. Eğer burada olmazsa alemi berzahta mutlaka nasip eder. Biz çok memnun olduk, sizin orada böyle bir arkadaşı bulduğunuz içün. Senin için de çok iyidir. Allah her ikinizin de zevkinizi arttırsın. Amin. İşte kardeşim yukarıda yazdığımız gibi bu dünyaya insan olarak geldik ve kendimizi bilmezsek, nereden geldik? Nereye gideceğiz? Biz kimiz? Rabbımız kimdir? Buraya niçün geldik? Bunları bilmezsek o zaman ayeti kerimenin buyurduğu gibi “Onlar hayvan gibidir beklide hayvandan daha beter” Zira buraya yalnız yemek, içmek, yuva kurmak, çocuk yetiştirmek için gelmedik. Bunu kuşlarda yapıyor. Biz insan olduğumuza göre yalnız bu kadar mı yapacağız? O zaman nerde kalır bizim insaniyetimiz. Yunus Emre’nin buyurduğu gibi

“İlim ilim bilmektir

İlim kendini bilmektir

Yasen kendini bilmezsen

O bir kuru emektir.”

Cûdi bey, ilmi tevhitten bihaber olan bir kişi diğer bütün ilimleri yutsa, O’nun ölümüyle bütün o ilimler sona erer. Çünkü o ilimler buraya mahsus idi. Hayat ise bâkidir. Onunla o bâki hayattan bi haberdar. İşte o’da o bâki hayatta burada hangi sıfatta göründüyse orada o sıfatlen o bâki hayata o sıfatlen mukayyed olacak ve insan sıfatını kaybettiği içün daima ızdırapta kalacak.   

 Evradı Ali olarak isimlendirilmiş kitaptaki risalelerin sadeleşmesi 7ekim 2013 pazartesi günü tamamlanmıştır.

   

                                                                                Sadeleştiren

                                                                                  Mehmet Naci GÜNEY 

 

 


Hiç yorum yok: