1 Ağustos 2024 Perşembe

ŞEYH ABDÜLKADİR BEY’İN KURTULUŞA SEBEP OLAN BEYANLARININ SADELEŞMESİ


             Şu bilinmelidir ki, Allah, zatının mutlak olması yönüyle isim, sıfat ve sıfatlanmaktan arınmıştır. Çünkü isim ile sıfatın var olması O’nun bir yönüyle ilgilidir. Bu yön ise zatının tecellisidir. Mutlak zatı ise, zahir ve batın aynı bir olup her şey burada gark olduğundan teşbih ve tenzih de olmaz. Bakara-115 sure: “Nereye dönerseniz dönün Allah’ın yüzü oradadır.” ayeti kerimesi bunu doğrulamaktadır. Ehadiyet ise tecelli itibarıyladır. Tecelli de itibar ile kaimdir. İtibar ise üç mertebedir. 

Birincisi; Efalin birliğidir. Bir iş olmadan efal müşahede olunmaz. İş de nisbetle olur. Tevhidi efalin de üç mertebesi vardır.

Birincisi Tevhidi Efaldir ki: Fiillerin müşahedesidir. Bunun için ayeti kerimede, Mülk-2, “Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” Buyurulmuştur. Bu mertebe nisbetle kaimdir. Bu nisbetin ise fenası gerekir. Çünkü, efali ilahi mutlak olup o suretle kayıtlanmaz. Bunun için, Lâ ilâhe illallah demek, efali ilahi bu fiile özgü değildir. Yani, bütün işlerin Allah’a ait olduğunu bilmek demektir. Bu mertebede yok yok.

İkinci Mertebe Tecelli Efaldir: Efali bir suretle kayıtlamayıp her yönden müşahede etmektir. Bu mertebede işler yok olup aynı efal müşahede edilir.

Üçüncü Mertebe Makamı Efaldir: Efali bir surete özgü kılmadan ve isim vermeden müşahede etmektir. Yani efalin aynı kudret olduğunu görmektir. Bu mertebede suretler gark olur, bu yönden fena-i fiilin müşahedesi aynı özellikle olur. Aczin vücudu yok olup, kendine ait vücut kalmaz ve aciz aynı kudrettir.

 

İkincisi; Tevhidi sıfattır: Sıfat bir kemaldir.

Birinci mertebesi: Vücudu olmayan cehaleti yok etmektir. Çünkü cehil aynı ilimdir. Bunun için ilim bir yönden cehil olmaktadır.

İkinci mertebesi: Esmayı müşahede etmektir ki, buna tecelli sıfat denir. Yani, geri bırakan ile itaat edeni aynı bir olarak müşahede etmektir. Çünkü bunların ikisi de sıfatla kaimdir. İtibar olunan esmayı, eserler yönü ile olduğunu anlamaktır. Bu sebepten dolayı tecelli sıfat olarak tabir edilir.

Üçüncü Makam sıfat ve fena-i sıfat: Bu mertebede salik, aynı vücut olduğunu müşahede eder.

 

Üçüncü makam; Tevhidi zattır: Hak’kın tecellisi çeşitli ve sonsuzdur ancak vücut yönünden birdir. İcad ve fena bir itibardan ibaret olup kendilerine has bir vücutları yoktur. Yani, icadın ve fenanın suretçe vücudu yoktur ancak tecelli ile var olurlar. Tecelli dahi bir itibar olup, Mutlak olan ilahi varlığın zatından başka vücut olmadığını anlamaktır. Bu mertebede tenzih aynı teşbihtir. İyice anlaşılması gerekir. İnsan kendisine iman gözü ile bakacak olursa, bu özellikler meydandadır, açıktır. Yüce Allah, İsra-14.ayette buyurur: “Oku nefsin kitabını” ayeti buna delildir. Şimdi, şöyle ki,(lâ) ve (illâ) yok ve var manalarına hamle yapacak olursak (Lâ ilâhe illallah) gayrı mevcut yani Allah’ın vücudundan gayrı, manasına olmakla, Allah’tan başka mevcut yoktur demek olmuş olur.   

 

Cenabı hak’kın, Fahri Kainat Efendimiz Sallallahü Teala Vessellem üzerine namazı nasıldır?

Ayeti kerimede, Ahzab-56; “Allah ve melekleri nebiye salat ederler, ey iman edenler! Sizde O’na salat edin ve teslim olun.” Buyurulmuştur. Yani, Cenabı Allah’ın zatından olan sevgisi ve hükmü üzerine Fahri alem (sav) efendimiz, Cenabı Hak’kın zatının muhabbeti suretinde hakiki görüntüsü olmakla beraber ,sevenin sevilene olan ilgisi, zatından olduğundan Hz. Muhammed (sav) efendimiz, hakikat yönüyle aynı Hak’tır. Sureti, sevgisinin hükmüyle hem mazhar hem de Hak’ka örtü olmuştur. Cenabı Hak hazretleri, Resulü Ekremin berzah olması yönünden cemiyeti ve kemal yakınlığı ve de Hak’kın kendisinden fevkalade hoşnut olmasından dolayı O’na, zatından olan rahmetle, fayda ve yardımları  ile kendisine salat etmiştir. Hak’kın efendimize olan bu teveccühü her an devam ettiğinden bu itibar üzere olan salat farzdır.

 

Melaikenin namazı: Melekler Adem’in bir kuvveti ayarındadır. Kuvvetin de, aynı vücut olması ilmi yapılarının gereğidir. Kendilerinin, cenabı peygambere olan ilgi ve yakınlıkları asliyetleri icabıdır. Bu yönden onların zatı Muhammedi’den her halde istifade etmeleri, O’ndan yardım istemeleri ve O’na daim yönelmeleri ile olan namazları farzdır.

Müminlerin namazı: Kainattaki bütün suretler, Hakikatı Muhammedi’nin tafsilatıdır. Bu tafsilatın özü ve neticesi de insan suretidir. Eğer insan, kendisinde olan mü’minlik vasfının Muhammed(sav) ‘in zatından olduğunu bir an dahi gaflet ederse de gördüğü tahsil ile mü’min, alim ve arif olduklarından üzüntü duyarlar. Kendileri, Muhammedi kemalatın mazharıdırlar. Peygamber(sav) efendimizden yardım istemeleri yönünden salatları farzı ayındır. Tamamlanmıştır.

 

 

 

                                                                                                                             Sadeleştiren 

                                                                                                                    Mehmet Naci GÜNEY


Hiç yorum yok: