14 Ağustos 2011 Pazar

Behey arzu-yu dildare

Behey arzu-yu dildare
Hakk’a yalvar seherlerde
İçip hamra-yı peymane
Hakk’a yalvar seherlerde

Hz. Ali, arkadaşlarından olan Kümeyl’e teveccühle makamat-ı tevhid telkin ederken, Kumeyl “Biraz daha ya imam.” deyip daha makam ister. Hz. Ali telkin eder, sonra biraz daha ister. Hz. Ali yine telkin eder, biraz daha ister. Hz. Ali yine telkin eder ve Kümeyl’e “Mumunu söndür ya Kümeyl, güneş doğdu.” buyurur.
İşte tevhid güneşi, fena-yı tam olan tevhid-i zat mertebesinin keşfi irfaniyetine mazhar olmaktır. Bu güneşin sabahı, seheri ise, zikr-i daim ve tevhid-i ef’al mertebesi irfaniyetidir. Bu itibarla “Ey ilahi sevgiliye talip olan salik! Sana nasip oldu da aşk mertebelerinden bir kadeh şarap içtin ki, tevhid-i ef’al telkinine mazhar oldun. Uyanık ol, seherde yapılan dua daha makbuldür, reddedilmez. Gayretin ve yakarışın, tevhid mertebelerinin keşfi irfaniyetine ulaşmak olsun.” demektir.

Be hey Leyla’ya divane
Değildir böyle merdane
Yanıp aşka ol pervane
Hakk’a yalvar seherlerde

Pervane ateşin ışığına, kendini cesaretle ve fütursuzca atan kelebek vb.dir. Bu itibarla “Ey Leyla’ya, yani ilahi sevgiliye aşık olan kimse, bu yolun merdi, ilahi aşkla pervane gibi cesur ve fütursuz olanlardır.” buyruluyor.
Seherlerde ‘sel sebil’ iç sen
İkincide ‘rahik’ iç sen
Üçüncüde ‘tesnim’ iç sen
Hakk’a yalvar seherlerde

Sel sebil, rahik, tesnim... Bu üç şey cennet nimet ve içeceklerindendir ve ehl-i cennet bunlarla gıdalanıp zevklenir. “Seherdeki duan ve yakarışın, bu imtihan aleminde daim zikirle irfan cennetine dahil olup, sel sebil olan cennet-ül ef’al, rahik olan cennet-ül sıfat, tesnim olan cennet-ül zat, ilahi zevkine ulaşmak olsun.” buyruluyor.


Seherin vaktidir bu hem
Seherin sohbetidir hem
Seherin zevkidir bu hem
Hakk’a yalvar seherlerde
Seher vakti, karanlığın uzaklaşıp, aydınlığın açığa çıkıp da güneşin doğmaya başladığı vakittir. Mana yönüyle ise seher vakti, cehalet karanlığının bitmekte olduğu zamandır. Bu vakitte zikr-i daimle uykudan uyanan salik, tevhit güneşinin doğuşuna ve aydınlığına şahit olur. İşte bunu ifade ederek “Hakk’a bu seher vaktinde yalvar ki, makamat-ı tevhid irfaniyet ve aydınlığına kavuş.” buyruluyor.  Seher sohbeti, tevhid-i hakiki marifetiyle yapılan sohbetdir. Seher zevki ise, zikr-i daim ve tevhid mertebelerinin müşahedesinden hasıl olan zevk-i ilahidir ki, sohbetin tevhid sohbeti olsun, zevkin de zevk-i ilahi olsun, demektir.

Seherde uykudan kalk sen
Salat-ı subhu kıl hem sen
Ki ‘fail Hak olur’ bil hem
Hakk’a yalvar seherlerde

Bazı büyükler “1. Vakit Namazı, 2. Daim namaz, 3. Vusta Namazı olmak itibariyle namaz üçtür.” demişlerdir. Vakit namazı, günde beş defa unsur bedenle yapılan ibadet olması itibariyle bir ameldir, fiildir. Daim namaz ise, tevhid-i hakiki müşahedesinden hasıl olan irfaniyettir. Vusta namazı ise fenafillah ve bekabillah marifet ve kemalatını cem eden keyfiyet ve zevktir.
Bu beyitte ifade edilen “salatı subhtan” maksat sabah namazıdır ki, vakit ve bedenle yapılan fiili bir ibadettir. Hasan Fehmi Hazretleri “Seherde kalk, sabah namazını kıl. Fakat kıldığın namazda ve her fiilde failin Allah olduğuna arif ol.” Diyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de “…sizi de, amellerinizi de halk eden Allah’tır” (Saffat, 96) buyrulmuştur. Her fiilin failinin Allah olduğu, ancak zikr-i daim uyanıklığı ile tevhid-i ef’al makamının keşfi irfaniyetiyle anlaşılır.
Seherde terk et eşgali
Yanıp derdile et ahı
Çü gördün zülf-i Leyla’yı
Hakk’a yalvar seherlerde

Sen Leyla olan ilahi sevgilinin tecelli-yi ef’al olan zülfünü müşahede ettiysen, kendinin ve başkalarının nispet işlerinin, fiillerinin olmadığına arif ol. Gayretin, derdin ve yakarışın, ef’al-i ibadiyi, ef’ali ilahide ifna etmek olsun.

Gel ey derd-i biçare
Sakın aldanma ağyare
Konuş benimle ey yare
Hakk’a yalvar seherlerde
Pir Seyyit Muhammed Nur Hazretleri “Arif olanı yine arif olan anlar.” buyuruyor. Tevhidin hakikatine ait olan dert ve müşküller, ağyarla çözülmez. Çünkü ağyar, kendini Hakk’ın gayrısı olduğunu zanneder. Ağyar hangi ilmin alimi olursa olsun, bu anlayışıyla, ehl-i tevhidin dert ve müşkülüne çare olamaz. Çare ancak kendinde ve cümle tecellide Hakk’a arif olanlardadır.
Bazı büyükler “Bir velinin kabri ziyaret edildiğinde yapılacak olan en faydalı dua “Allah’ım, ziyaret edilen bu veli kulun, yaşamış olduğu zamanda, nasıl ki irfaniyet ve kemalatıyla etrafını aydınlatmışsa; bugün böyle mevcut olup da yaşayan veli, arif kullarınla beni yar ve arkadaş et.” Duasıdır, demişlerdir. İşte zamanının mürşid-i kamili olan Fehmi Efendi Hazretleri “Ey derdine hiç bir kimsede çare bulamayan Allah dertlisi! Ağyara sakın aldanma, gel benimle konuş sohbet edelim, arkadaş olalım ki, senin derd ve müşküllerine çare olayım.” diyor. Çünkü derd-i ilahinin devası, ancak ve ancak mürşid-i kamilin irşadıdır.

Nice evliyalar geldi
Seherin subhunu kıldı
Bize remzin beyan etti
Hakk’a yalvar seherlerde

Kur’an-ı Kerim’de “Biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce Kur’an’ı verdik” (Hicr, 87) buyrulmuştur. Bu tekrarlanan yedi ayet, meslek-i Resulde telkin edilen yedi tevhid mertebesidir. Cümle peygamberlerde ve evliyalarda bu yedi mertebenin keşf-i kemalatı tekrarlanmıştır ve halen insan-ı kamil olan velilerde tekrarlanmaktadır. Her zamanın evliyası, bu tekrarlanan yedi makamla refiüd derecad olan makam-ı insanı bulmuş ve insan-ı kamil olmuşlardır. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri “Tevhid mertebeleriyle mücehhez olan nice evliyalar bu aleme geldiler ve sabah namazını vaktinde unsur bedenle kıldılar, hem de sabah namazının hakikat ve hikmetini açıklayıp, Hak taliplerini, aşıklarını irşad ettiler.  Biz de bu irşaddan nasiplendik.” buyuruyor.

Gel ey sen Talibi daim
Huzur-ı Hakk’a dur daim
Olasın dost ile kaim
Hakk’a yalvar seherlerde

Huzur-u Hak'ta daim durmak, daim namaz demektir.  “Onlar namazlarında daimdirler.” (Mearic, 23) ayetinin hakikati bunu beyan eder. Daim namaz, vakit namazı gibi bedenle yapılan fiili bir ibadet olmayıp, makamat-ı tevhid müşahedesiyle kulun gayriyetten kurtulup, her daim Hak’la beraber olma irfaniyetidir. Bunu beyanla Yunus Emre Hazretleri:

Aşk oldu imam bize gönül cemaat
Kıblemiz dost yüzüdür daimdir salat

 diyor. İşte Arifibillah Hasan Fehmi Hazretleri, kendini muhatap ederek bizlere “Ey Talibi! Yani ey Hakk’a talip olan kul; talep ve yakarışın, daim namazla, kendinde ve cümle varlıkta mevcut ve zahir olan Hakk’a vuslat edip, daima Hak’la olmak olsun.” diyor.
Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Hiç yorum yok: