14 Ağustos 2011 Pazar

Sabah namazına hazır olanlar

Sabah namazına hazır olanlar
Onlardır ef’al-i Hakk’a verenler
Fail Hak’tır diye huzur ederler

Yalvar kul Allah’a seher vaktinde
Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Kur’an-ı Kerim’de “Biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce Kur’an’ı indirdik.” (Hicr, 87) buyrulur.İşte bu ayette beyan edilen “tekrarlanan yedi ayet” Hz. Adem (as)’dan beri, bütün nebilerde ve insan-ı kamil olan velilerde tekrarlanan yedi tevhid makamatıdır. Cümle peygamberler ve veliler, bu tekrarlanan yedi ayet mazhariyetiyle insan-ı kamildirler. Vesselam.
İşte meslek-i Resul-ü Melamiyye’de, bu “tekrarlanan yedi ayet” olan tevhidin yedi mertebesi telkin ve tarif edilir. Zamanının Mürşid-i kamili olan Hasan Fehmi Hazretleri bu ilahide,  yedi tevhid mertebelerini namaz vakitlerine teşbih ederek / benzeterek beyan ediyor. Kur’an-ı Kerim’de “…işlerin tümü Allah’ındır...” (Raad, 31) “…sizi ve amellerinizi yaratan Allah’tır.” Saffat, 96) buyrulmuştur. İşte Kur'an’daki bu ve benzeri ayetlerle Cenab-ı Hak, kulların kendine ait nispeti fiillerinin, işlerinin olmadığını bizlere beyan ediyor. Fakat bunun mahiyetinin nasıl olduğunun anlaşılabilmesi için mekteb-i irfanda, tevhid-i ef’al makamının müşahedesine ve irfaniyetine ulaşmak gerektir. Her kim, zikr-i daim uyanıklığı ile tevhid-i ef’al irfaniyetine mazhar olursa, cümle ef’alin Hakk’a ait olup, her fiilin failinin Allah olduğunu müşahede eder.
Seher vakti, zikr-i daimdir. Çünkü zikir salikine tevhid-i hakiki güneşi henüz doğmamış olsa da, o güneşin aydınlığı hissedilip, tığı / ışığı görünmeye başlar. Bahar, yazdan önceki mevsimdir. Baharda cümle tabiat dirilir, hayat bulur. Fakat yaz mevsimindeki meyvelerin olgunluğu olmaz. Bahar vakti mana yönüyle, salikin gönlünde zikr-i daim ve tefekkürle hasıl olan, neşe ve zevk-i ilahi diriliğidir. Bu hal ise imanı huzurdur ki, kul dualarını böyle iman-ı huzur hali olan zikrullah ve fikrullah uyanıklığıyla yaparsa muteber olur. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri “Seher ve bahar vaktinde Allah’a yalvar, niyazda bulun; bu vakitler kıymetlidir.” diyor.

Öğle namazını kılan mü’minler
Her sıfatı Hakk’a nisbet ederler
Her nazar mevsufu şuhud ederler

Yalvar kul Allah’a seher vaktinde
Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Cenab-ı Allah’ın sıfat-ı subutiyesi sekizdir: 1. Hayat 2. İlim 3. İrade 4. Kudret 5. Kelam 6. Basar (görmek) 7. Semi (işitmek) 8. Tekvin (yaratmak). İşte Allah’ın mevsuf olduğu (sıfatlandığı) bu değişmeyen,eskimeyen,aşınmayan ve Allah’ın zat’ı ile sabit olan sıfatların zuhuru, bizde ve cümle alemlerde mevcuttur. Ancak Mesleki resul’ Seyr-i süluk ile arifler, tevhid-i sıfat makamının müşahedesinden hasıl olan irfaniyetle, her sıfatı Hakk’a nispet ederek, kendinde ve her yerde, her gördüğünde sıfatların mevsufu olan Hakk’ı müşahede ederler. Velhasıl, Öğle namazına teşbih edilerek bu keyfiyet beyan ediliyor.

İkindi namazın cemaatle kıl
Vücud Vücudullah, gayri yoktur bil
Cümle alem fani, Hak’tır baki bil

Yalvar kul Allah’a seher vaktinde
Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Cemaat ile kılınan namazlarda, tüm cemaat imama uyar, imam da ifna olur ve tek vücut olarak hareket ederler. İşte bu görünen ve bizim var zannettiğimiz varlıkların kendi vücutları fanidir, yoktur. Tüm varlığın vücudu Vücudullahtır, gayri değildir. Bunu beyanla Kuranda, “Herkes fanidir / yoktur, baki / var olan Rabbin celal ve kerem yüzüdür.” (Rahman, 26-27) buyrulur. Bu itibarla Arifibillah Mürşid-i Kamil Hasan Fehmi Hazretleri; ikindi namazına teşbihle, cümle alemin varlığının fani, Hakk’ın zat-ı mevcudiyetinin ise baki olduğunun keşfi irfaniyetiyle, arif olmamızı bizlere tembihle beyan ediyor. Fakat bir kulun bu müşahedeye ulaşması, ancak tevhid-i zat makamının keşfi irfaniyetine mazhar olmasıyla mümkündür. Allahualem.

Akşam namazını imamla kılan
Onlardır Allah’ı hem zahir gören
Hak söyler ‘Enel Hak’ kulun dilinden

Yalvar kul Allah’a seher vaktinde
Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Şeriat emrine göre, bir kimsenin cemaatle beraber imama uyup, imama tabi olması, hakikatte kulun cümle nispet varlığını Hak’ta fena etmesidir. Fenafillah olan kul, vücudullah zuhuruna mazhar olur ve o kulun dilinden Cenab-ı Hak “Enel Hak / Ben Hakk’ım!” der. Bu söz, kula ait bir söz değildir. Cenab-ı Hakk’ın kendinden kendine söylediği bir sözdür. Kur’an’da “Allah şahittir kendisinden başka ilah olmadığına. Meleklerle, adil alimler de…” (Al-i İmran, 18) buyrulur. Başka bir ayette ise “Doğu da batı da Allah’ındır, yüzünüzü nereye çevirirseniz Allah’ın yüzü oradadır.” (Bakara, 115) beyanı vardır. İşte bu ve benzeri ayetlerden de anlaşılacağı gibi, böyle bir tecelliye mazhar olan kulun dilinden Hak “Ene’l Hak” söyler ki, bu keyfiyet aynı denizin, bir dalgadan “Ben denizim!” demesi gibidir. Velhasıl makamat-ı tevhid mertebelerinden bir mertebenin hal ve müşahedesini, Fehmi Efendi Hazretleri, akşam namazına teşbih ederek beyan ediyor.

Yatsı namazında eyle sen huzur
Muhammed yüzünden Hak zahir olur
Hak batın ile halk zahir olur

Yalvar kul Allah’a seher vaktinde
Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Vahdet’in kesret-i zuhuru olan müşahede ifade ediliyor. Allah kendi vücud tekliğinden, yine kendi kesretini, çokluğunu zuhura getirdi ve bu zuhuruna halk dendi. Neden halk? Çünkü halkiyettir,yaradılıştır,ve Halik olan Allah’ın kendi vücud birliğinden kesretle / çoklukla olan zuhurudur, yani açığa çıkmasıdır. İşte bu keyfiyetin anlaşılması, tüm zamanlarda ve bugün dahi, halkiyet yani yaradılışta, Nur-u Muhammed (sav) mazhariyetiyle ancak mümkündür.
Bu itibarla Fehmi Efendi Hazretlerinin “Muhammed yüzünden Hak zahir olur.” buyurması, Nur-u Muhammed mazhariyetiyle, Cenab-ı Hak bilinir ve cümle tecellilerde Cenab-ı Hak müşahede edilir ve görünür, demektir. Halk zahir Hak batın demek ise; Allah kendi vahdaniyetinden, yani bir’liğinden halk olarak kesretle / çoklukla zuhur edince, halk olan bu zuhuru isimlenerek bilindi. İşte çeşitli isimlerle açığa çıkan cümle varlık denilen halk zuhuruyla, Allah bir’liğini, vahdaniyetini gizledi ve böylece Hak batın / gizli, halk ise zahir / açık oldu demektir. Yatsı namazına teşbih edilerek, makamat-ı tevhide dair bir müşahede beyan ediliyor.

Salat-ı vitiri kılan muhakkak
Evvel, ahir, zahir, batın olur Hak
Kalmaz şirkin, abid ma’bud olur Hak

Yalvar kul Allah’a seher vaktinde
Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Kur’an-ı Kerim’de “Hüvel’evvelü vel’ahirü vezzahirü velbatın… O evvel / ilk, ahir / son, zahir / açık ve batın / gizlidir.” (Hadid, 3) buyrulmuştur. Cenab-ı Hak bu ayette, gizli olanın da, aşikar olanın da, evvel ve ahir olanın da Allah’ın zatı olduğunu “Hu” ismiyle beyan ediyor. Çünkü “Hu” gayb-ı mutlak hüviyetin ismidir.
Bu müşahedede Allah vahdet-i vücudunda zat-ı mevcudiyetiyle evveldir; Allah, zat-ı mevsufluğuyla zuhura getirdiği sıfatlarıyla batındır; Allah, zat-ı müsemmalığıyla zuhura getirdiği isimleriyle ahirdir; Allah, zat-ı failliği ile zuhura getirdiği ef’aliyle zahirdir.
Bu müşahedede Cenab-ı Hakk’ın vahdeti, yani aynı sırf tevhid olan Hak tecellisiyle, halk olan kesret tecellisi, salikin gönlünde cem olup toplanır. Allah evvel ve batın tecellisi ile mutlaktır, kaydedilemez. Allah ahir ve zahir tecellileriyle ise mukayyettir. Allah’ın ahir ve zahir olan halk zuhuru, kendi isneyniyetidir / ikiliğidir ve mutlak olan vahdeti’ni Bir’liğini bozmaz. Bu itibarla, Allah’ın Bir’liğini,yani vahdeti’ni bozmayan,ve kendi zuhuru olan halk kesreti / çokluğu, şirk değildir. Fail olan Allah’a fiilleri şirk olur mu? Olmaz. Bu keyfiyet, aynı bir kimsenin elinin kolunun, başının, kulağının vb. azalarının vücudundan olması gibidir. El, kol, baş, ayak kişinin vücut birliğini bozar mı? Bozmaz. Vücudun tekliğine kusur mudur? Değildir. Velhasıl beka makamlarının müşahedesindeki halk,yani kesret olan isneyniyet / ikilik zuhuru şirk değildir. Fehmi Efendi Hazretlerinin bu beyitlerde, vitir namazını teşbih ederek ifade ettiği bu beka, ittihat makamının müşahedesinde, gerek mutlak / kayıtsızlık, gerek mukayyet / kayıtlı tecellide, mevcut Allah’tır. Vesselam.
Gizli şirk nedir? Vahdeti yani tevhid birliğini bozan cümle anlayışlar gizli şirktir. Gizli şirk, cehaletle Hak’tan gayri zannedilen cümle varlıklara, Hak’tan ayrı vücut nispet etmektir. Kim ki kendinin, alemin ve eşyanın kendine nispetle varlığının var olduğunu zannederse, o kimse gizli şirk işler,ve gizli şirk ehlidir. Gizli şirkin çaresi tevhid-i hakiki irfaniyetidir. Her kim zikr-i daim uyanıklığıyla, makamat-ı tevhidin fena mertebeleri olan tevhid-i ef’al, tevhid-i sıfat, tevhid-i zat makamlarının keşfi irfaniyetine mazhar olursa, o kulda gizli şirk kalmaz. O kul gizli şirkten kurtulup, ehl-i tevhid-i hakiki arif ve kamili olur. Çünkü fenafillah olmuştur. Hz. Pir Efendimiz “Fenafillah olan hem ariftir hem de kamildir.” buyurmuştur.

Teheccüd namazı farz değil sana
‘Yetim malı’dır yakar baştan başa
Teberrüken kılar Fehmi, yok haşa

Yalvar kul Allah’a seher vaktinde
Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Kur’an-ı Kerim’de “Sana mahsus / özgü bir ibadet olarak gecenin bir kısmında o Kur’an ile teheccüd kıl / uyanık ol. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama / Makam-ı Mahmud’a ulaştırır.” (İsra, 79) buyrulmuştur. Ehl-i kemal, bu ayetin muhatabının Hz. Resulullah Efendimiz olduğunu söylemişlerdir. Çünkü Makam-ı Mahmud, Hz. Peygamber Efendimize mahsus bir makamdır ki, o makama ancak Hz. Resulullah’ın müsaadesiyle teberrüken girilir ve seyr-i sülukun son makamıdır. İşte teheccüd namazıyla teşbih edilerek ‘Yetim olan Hz. Resulullah’a mahsus Makam-ı Mahmud’a girmek bizim ne haddimizedir? O makama ancak, Hz. Peygamber Efendimizin telkin ve müsaadesiyle teberrüken girilir, bunun başka bir yolu yoktur.’ buyruluyor. Allahualem.
Allah, her şeyin en iyisini bilendir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yüreğinize sağlık, kaleminize sağlık çok güzel çalışma olmuş, bizlere çok faydası dokundu