7 Temmuz 2011 Perşembe

Ey zahid gel zühdünü ko aşka eyle iktida

Ey zahid gel zühdünü ko aşka eyle iktida
Göresin hep ehl-i aşk olmuşlar halka mukteda

Zahit, fazla ibadet eder, suret-şekil düzer, perhiz eder. Bu halini de kemalat zanneder, kendisi gibi olmayanları eksik görür. Sakallı olmayı, şalvar ve hicaz fistanı giymeyi marifet bilir.
İşte böylelerine hitaben Fehmi Efendi: “Ey zahit, gel bu zühdünü terk et, alemde eksik aramayı bırak, aşk ehli ol. O zaman görürsün ki, halka yol göstermiş olan, başta peygamberler olmak üzere, İmam-ı Azam gibi mezhep imamları, Şeyh-ül Ekber, İmam-ı Gazali, Mevlana ve Hz. Pir gibi cümle ehl-i kemal hazretleri; hepsi aşk ehli olup, halkı irşad ederek aydınlatmış ve yol göstermişlerdir.” buyuruyor.

Cümle kervandır bu alem ehl-i aşktır rehnüma
Gel karib ol kaçma zinhar kalırsın bineva

Eski zamanlarda bir memleketten başka bir memlekete seyahat yahut yük taşımak gibi nakliye işleri için kervan oluşturulurdu. Taşıma ve seyahat bu kervanlarla yapılırdı. Kervanın yolunu şaşırıp da yanlış yerlere gitmemesi için, her kervanda mutlaka gidilecek yolu tanıyan bir yol gösterici, yani rehnüma olurdu. Hadis-i şerifte: “Alimler gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyar iseniz doğru yola girersiniz.” buyrulmuştur. Gemilerin açık denizlerde, kervanların ise karada, gece yollarını doğrultup menzillerine sağlıklı bir şekilde varmak için, hep yıldızlara baktıkları gibi cümle ehl-i aşk; bu alemde cehalet karanlığında ve zan içinde olanların doğru yol göstericileri, yani rehnümasıdır.
Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri: “Ey zahid kişi, gel ehl-i aşka yakın ol, onlarla arkadaşlık yap, sakın aşıklardan uzaklaşma. Yoksa cehalet ve zan karanlığında kalırsın, yaradılış maksadına eremez ve varman gereken menzili bulamayıp çaresiz kalırsın.” diyor.

Çünkü ‘yuhibbune’ geldi ol gani Hak’tan bize
Nidelim gayre muhabbet çün değil emr-i Hüda

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de, Allah’la sevişen kimselerden bahsederek: “…yuhibbühüm ve yuhibbunehu / Onlar Allah’ı sever, Allah da onları sever…” (Maide, 54) buyuruyor. Kur’an aynı ayette, dinin mücahidi olarak, Allah’la sevişen bu topluluğu örnek olarak gösteriyor. Başka bir ayette ise “…iman sahipleri ise, Allah’a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar…” (Bakara, 165) beyanı vardır. İşte gerçek iman sahibi olan Hak aşıkları, Allah’tan başka hiç bir şeyi sevmeyip, Allah’ı ise şiddetli bir sevgiyle yani aşkla severler, muhabbet ederler.
Bunu beyanla “Allah’ı sevip ona muhabbet etmek Kur’an’ın beyanı olup, Hakk’ın emridir. Biz nasıl gayriyete, yani Hak’tan başkasına muhabbet edebiliriz ki; Hak’tan başkasına muhabbet etmek Allah’ın hidayet yolu olmadığı gibi, emr-i ilahi de değildir.” buyruluyor.

Etme rağbet perhize sen gel beru ey hoşimend
Niceler perhizle bunda oldular Hak’tan cüda

Bazıları az yiyip içmek veya çeşitli gıdaları seçmek suretiyle perhiz yaparak, keramet sahibi olmaya çalışırlar. Böyle perhizle keramet aramak, hemen hemen bütün dinlerde vardır. Böyleleri perhizle elde ettikleri bazı halleri kemalat zannederler. Hakikatte ise kulun en büyük kerameti, vahyin ışığında Hz. Resulullah Efendimizin güzel ahlakı ile ahlaklanıp, yaratılışının amacı olan kulluğa ulaşıp, Rabbine vuslat etmesidir.
Fehmi Efendi Hazretleri, böyle perhizle keramet peşinde koşanlara hitaben: “Ey güzel yaradılışlı kimse, böyle perhize rağbet etme, çünkü nice kimseler perhiz edip suret düzerek, kendi nefsinde ve cümle varlık ve eşyada mevcut ve zahir olan Cenab-ı Hak’tan ayrı kalıp Rabbi’ne kavuşamadılar.” diyor.

Ruz u şeb taat ibadet eylemez vasl-ı lika
Aşk ile yoldaş olanlar buldular derde deva

Gece gündüz ibadet etmek de, seni yaradılışının yüce gayesi olan, Rabbi’ne vuslata götürmez. Cenab-ı Hak, hadis-i kudside: “Beni talep edene bulunurum, kime bulunursam onu aşık ederim, kimi aşık edersem onu arif ederim, kimi arif edersem onu vasıl ederim, kimi vasıl edersem onu katlederim, kimi katledersem onun diyeti ben olurum, benimle onun arasında fark olmaz.” buyurmuştur. Bu ve benzeri beyanlardan açıkça anlaşıldığı gibi, Hakk’a vuslat derdinin devası, çaresi, Hak talibi ve Hak aşığı olmaktır.
Bunu beyanla “Aşk ile yoldaş olanlar, yani aşk-ı ilahiye mazhar olanlar; kulun Rabbi’ne vuslat derdine devayı buldular.” Buyruluyor.

Ara bul mürşid-i kamil çünkü oldur Haknüma
Hep erenler füyuzat oldu ol yüzden hida

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler, Allah’tan korkun, O’na kavuşmaya / varmaya vesile arayın, O’nun yolunda gayret gösterin ki kurtuluşa erebilesiniz” (Maide, 35) buyuruyor. Bu ayette ifade edilen ‘vesile’ye ehl-i zahir tarafından bir çok mana verilmiştir. Fakat ehlullaha göre ‘vesile’den maksat mürşid-i kamildir. Mürşid-i kamile biat edip onun telkin ve tarifi olmadan daim zikir ve tevhid-i hakiki irfaniyeti hasıl olmaz. Tevhid-i hakiki irfaniyetine mazhar olmayan da Hak’tan gafil kalır, Hakk’a vuslat edemez. Velhasıl cümle geçmiş ve mevcut ehl-i kemal olan arifler, mazhar oldukları kemalat ve marifet feyizlerine, ancak mürşid-i kamilin telkin ve irşadıyla erişilebileceği konusunda ittifak etmişlerdir. Cenab-ı Hakk’ın hidayetinin baş mazharı Hz. Resulullah Efendimizdir. Onun her zaman ve bugünkü hidayet temsilcileri ise mürşid-i kamil ve alimlerdir. 
Fehmi Efendi Hazretleri: “Mürşid-i kamili bulup, onun irşadına mazhar ol, ehl-i kemal olan cümle erenler o kamilin irşadıyla hidayetin feyizlerine ulaştılar.” diyor.

Talibi’yle sohbet eyle her sözüne tut sima
Sehpa-yı aşkın şarabın içirir her dem sana

Hasan Fehmi Efendi Hazretlerinin bir lakabı ve mahlası da ‘Talibi’dir. Zamanın kamil mürşidi olan Fehmi Efendi talibi lakabıyla: “Benimle sohbet edip sözlerime kulak vererek irşad olursan, aşk-ı ilahinin şarabını içerek, her zaman Allah aşkıyla hasıl olan feyizlere ve marifete mazhar olursun.” diyor. Allahualem.

Hiç yorum yok: