5 Temmuz 2011 Salı

CENAZE NAMAZINDAKİ LEDDUNİ HİKMETLER

  Cümle âlemleri ve varlıkları zat-ı mevcudiyetinden yaratan Allaha hamdolsun. Aşkına cümle âlemler yaratılan Hz. Muhammede (s.a.v) ve ehl-i beytine selam olsun.
Ey iman kardeşim, “Her nefis/benlik ölümü tadacaktır…” (Ali İmran- 185) hükmü gereğince, bu şahadet ve imtihan âlemindeki ömrünü tamamlayan her mümin için, kabre defnedilmeden önce cenaze namazı kılınır. Farzı kifâye olup dört tekbirle kılınan cenaze namazına başlamadan evvel müezzin: ‘Allah için salata / namaza, resulullah için salâvata, meyyit (ölen mümin) için dua’ya, dört tekbirle uyun hazır olan imama’ diyerek cemaatı ikaz edip hatırlatmada bulunarak namaza davet eder.
     Ey kardeşim, iyi bil ki müezzin tarafından yapılan bu ikaz ve uyarıların hikmetleri vardır, şöyle ki; Dört tekbirin birincisinde ‘Allahu ekber’ diyerek tekbir alan imama cemaatın uyması, cemaat çokluğunun/ kesretinin Hakk’ın bir’liğinde (vahdetinde) bir’le bir olmasını ifade eder. Ve birinci tekbirle Allahın bir’liğine ulaşıp kavuşan kul, “Sübhaneke Allahümme ve biamdike tebarekesmüke ve teâlâ ceddüke ve celle senaüke velâ ilâhe gayruk / Allahım sen noksanlıktan münezzehsin, övülmeye layık olan sensin, senin yüceliğin her an bir yenilikle tecelli etmendir. Celal zuhurun her varlığın her şeyin üstünde olduğu sena edip yücelterek bilirim ki, Allah’tan gayrı hiçbir varlık yoktur.” diye dua eder. Bu dua aynı zamanda namazın hakikatı olan miraç olup, kulun kendi yokluğunda (fenasında) Hakk’ın zat-ı vahdetine/bir’liğine vasıl olmasıdır. Ve namaza başlamadan evvel müzzinin yaptığı ‘Allah için salata / namaza’ uyarısının leddun-i hakikatıdır.
      Ey mümin kardeşim, ikinci “Allahu ekber” tekbiri müzzinin yaptığı ‘resulullah için salavata’ uyarısı olup, bu uyarı Hakk’ın vahdetinden zuhura getirdiği cümle yaratılmışlar içinde ancak Allahın elçisi ve kulu olan Hz. Muhammedin (s.a.v) ve evladı resulun/ehl-i beytin selama layık olmasının beyanıdır. Çünkü resulullah efendimizin aşkından Allah cümle âlemleri ve varlıkları yarattığından, her şeyin ve herkesin varlık sebebi olan Hz. Muhammed ve her zamanda ruh-u Muhammed mazharıyetiyle diri ve mevcut olan evladı resul/ehl-i beyt, selama layıktır. Bunu ifadeyle Kur’an’da :“Şu bir gerçek ki; Allah ve melekleri, o peygambere salât ederler. Ey îman edenler, siz de O’na salât-u selâm edin ve teslim olun!” (Ahzâb, 56) buyrulmuş olduğundan, Hz. Resûlullah Efendimize selam etmek salâvat getirmek Allah’ın emri olup şöyledir:
“Allahümme salli ve barik alâ Seyyidinâ Muhammed ve alâ âli Seyyidina Muhammed. / Ey Allah’ım! Bu zamanda Ruh-u Muhammed’e mazhar olanı, onun arkadaş ve ashâbını selamete çıkarıp bereketlendir. Onlara kalb-i selim esenliği ve bereketini ver. Kema salleyte ve kema barekte alâ İbrahim ve alâ âli İbrahim. / Nasıl ki; Hz. İbrahime (as.) evlatlarına, arkadaş ve ashâbına verdiğin gibi, onları hanif yani tevhîd-i hakikî keşf-i irfâniyet selâmetine, esenliğine ve bereketine mazhar kıl. İnneke hamidun mecid.” / Ey bütün övgülere lâyık olan, dilediğini istediği gibi öven Allah’ım! Bu selâmeti, esenliği ve bereketi, ancak sen icat eder ve meydana getirip ihsan edersin. Demektir.
Bazı kimseler salâvatı sedece kelime olarak, hakikat ve mahiyetinden habersiz bir şekilde getirip yapsalar da, ârifibillâh ve ehl-i kemâl, salâvatın hakikati mahiyetine vâkıf olarak salâvat getirirler. Ki bu şekilde salavat getirmek, aynı zamanda kulun ruh-u Muhammed zuhuruna kavuşup, manevi ehl-i beyt / evladı resul arasına dahil olması için yaptığı dua olup, müzzinin ‘resulullah için salavata’ ikaz ve uyarısının ledduni hakikatıdır.
    Üçüncü tekbirle meyyit, yani ölen ve tüm müminler için dua yapılır. Ki bir kul için yapılacak duanın en efdâli, kulun yaratılışının yüce gayesine ulaşması için yapılan duadır. Ki bu dua, tevhid imanı olan kelimeyi şahadetin müşahadesine kulun erişip mazhar olma duasıdır. Çünkü bir insan, ancak Allah ve Muhammed şahidliği ile insan-ı kâmil olur. Ki insan-ı kâmil, Muhammed-i kulluğun yeryüzündeki en kemalli mazharıdır. İşte müezzinin ‘meyyit (ölen mümin) için dua’ diyerek uyarmasındaki ledduni hakikat, aynı zamanda cemaate gafletten uyanıp insan-ı kâmil makamına ulaşması için yapılan bir ikazdır.
      Dördüncü defa yapilan “Allahu ekber” tekbirinin ardından hiçbir niyaz, selam vb. bir şey yapılmadan selam verilerek cenaze namazı tamamlanır. Ki Dördüncü tekbir, kelimeyi şahadetin hakikatı müşahadesiyle kâmil iman mümini olan insan-ı kâmilin, Hakk’ın zat-ı ehadiyetinde / tekliğinde kaybolarak, kendinden geçmesini remzettiği için, dördüncü tekbirden sonra herhangi bir dua vs. yapılmaz.
      Ey mümin kardeşim! İyi bil ki dört tekbirle Allah için salat/namaz, resulullah için salavat, meyyit (ölen mümin) için dua olmakla beraber cenaze namazı, cemaate hikmet ve ledduni hakikatlar yüklü ikaz ve uyarılar içerir. Allahtan gönlümüzü her türlü ledduni hakikat ve hikmetli uyarılara açık tutmasını niyaz ederiz.
                                                                                 Nejdet Şahin
                                                                        29 haziran 2011 pazartesi             
      
    

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Amin,ölmeden evvel ölünüz,sırrı yolculuğuna bizleri aday kılan Allaha şükürler olsun.