21 Temmuz 2011 Perşembe

Ezelden bu aşka oldum mübtela

Ezelden bu aşka oldum mübtela
Bana ihsan etti ol gani Mevla
Onulmaz derdime eylerim deva
Bana ihsan etti ol gani Mevla

‘Ezel’den maksat, alem-i ervahtaki “Elestü birabbiküm / Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (A’raf, 172) hitabıdır. Cenab-ı Hak ruhlar aleminde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurduğunda, cümle ruhlar: “Evet!” dediler. Sonra yeryüzüne geldik ve dağıldık. Aynı ayetin devamında Cenab-ı Hak “Bu hitabı ne için yaptım; haberimiz yok demeyesiniz diye.” buyuruyor. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri: “Ruhlar aleminde evet demekle mazhar olduğum ilahi aşka müptela oldum, tutuldum ve aşk-ı ilahi onulmaz, çaresi olmayan derdime çare, deva oldu.” diyor.
Onulmaz, çaresiz dert, kulun Rabbine vuslat derdidir. İlahi aşka her kim mazhar olursa, o aşk, hiç bir ilacın, yani bilgi ve anlayışın deva olamadığı Hakk’a vuslat derdine deva olur ve ancak ilahi aşk kulu Rabbine kavuşturur. Velhasıl kulun Rabbine kavuşma derdinin devası aşktır. Aşk olmadan hiç bir marifet, bu derde deva olmaz ve kulu Rabbine kavuşturmaz. Bu itibarla aşk, Allah’ın kuluna yaptığı ihsanların en kıymetlisidir.
Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri: “Ezel olan ruhlar aleminde, Gani Mevla’mın, yani zenginliğinin sınırı olmayan dostumun; zenginliğinden bana ihsan edip bağışladığı ilahi aşkın müptelası oldum.” diyor.

Aşk oluptur benim yolumda Burak
Yokuşu düz eder geceyi işrak
Yakın eder her ne var ise uzak
Bana ihsan etti ol gani Mevla

Süleyman Çelebi Hazretleri Mevlid’inde miracı anlatırken nakleder: Sidre-yi müntehada Hz. Resulullah’a Cebrail: ‘Ben buradan daha ileri gidemem, eğer gidersem yanarım.’ demesine, Hz. Peygamber Efendimiz:

Ta ezelden aşk oluptur bana delil
Yanar isem ben yanayım ey Halil

Buyurur. Aşk-ı ilahi, miraç yolculuğundaki kulun Burak’ıdır. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri:
“Hakk’a vuslat yolculuğum olan miracımda aşk-ı ilahi benim Burak’ım oldu. Yolculuğumdaki zorluk ve cümle müşküllerimi Burak’la aşarak hallettim.” diyor.
Demir Ali Efendi: “Yolculuktaki zorluklar Karanlık, yokuş ve uzaklıktır. Ki, zahiren yapılan yolculuk dahi; karanlık, yokuş ve uzak olursa zordur.” buyurmuştur. Bu itibarla Burak olan ilahi aşk, cehalet karanlığından kulu kurtarıp, tevhid-i hakiki irfaniyetinin aydınlığına çıkarır. Yokuş ise, kulun nispetlerinin tesiriyle hasıl olan müşkülleridir ki, Burak olan aşk-ı ilahi, kulun cümle nispet varlık yokuşunu fena irfaniyetiyle düz eder. Uzaklık ise, kulun; Rabbini bilinmez, gözükmez zannı uzaklığıyla, mevhum olarak kaydetmesidir ki, Burak cehalet karanlığını ve yokuşu giderdiği gibi, kulu kendi nefsinde ve cümle varlıkta mevcut olan Rabbine vuslat’a ulaştırır.
İşte bunu ifade ederek “İlahi aşk Burak’ı, yokuşu düz edip, geceyi işrak ettiği gibi uzak olanı da yakın eder.” buyruluyor.

Hakk’a aşık olan denildi aşık
Hakikat aşına aşk olur kaşık
Büyüğe döşektir, küçüğe beşik
Bana ihsan etti ol gani Mevla

‘Hakk’a aşık olana denildi aşık...’ Bizim aşktan kasıt ve maksadımız Hak aşkıdır, biz ancak Hakk’a aşık olanı aşık kabul ederiz, demektir. Hz. Pir Efendimiz “Kur’an-ı Kerim dört ilim, yedi makam üzre inzal oldu.” Diyor. Bu ilimler; birincisi ilm-i şeriat, ikincisi ilm-i tarikat, üçüncüsü ilm-i hakikat, dördüncüsü ise ilm-i marifettir. 
Fehmi Efendi Hazretleri: “İlahi aşk kaşığıyla ilm-i hakikat, yani tevhid-i hakiki irfaniyetine mazhar olunur. Büyüklerin, yaşlıların döşekte; küçük bebeklerin de beşikte sallanmakla rahat ettikleri gibi, fenafillah ve bekabillah salikleri, hep ilahi aşkla rahat edip, irfaniyet ve kemalata ulaşırlar.” buyuruyor.

Aşk ile tevhidde görenler staj
Uyanır onların kalbinde sırac
Olur onlar akran içinde sertaç
Bana ihsan etti ol gani Mevla

Aşk ile tevhid stajı görmek: Kamilin telkinine kesinlikle riayet ve ihvanlarla, arif ve ehl-i kemalle sohbet edip, telkini pekiştirmektir. Hangi salik böyle yaparak, sadakat gösterirse, onların kalbleri aydınlanır, parlar ve diğer ihvanlar içinde baş tacı olur. Böyle bir aşık, bu ahvalinden istifade ettiği gibi, diğer salikler, aşıklar da ondan istifade ederler.

Aşk oldu Fehmi’nin yolunda rehber
Onunla Hızır’a eyledi sefer
Ondan etti ilm-i ledünnü ezber
Bana ihsan etti ol gani Mevla

Kur’an’da: “Musa genç arkadaşına dedi ki: İki denizin birleştiği yere kadar hiç durmadan dinlenmeden yürüyeceğim yahut seneler ve seneler harcayacağım.” (Kehf, 60) Beyanı vardır.  Hz. Musa iki denizin birleştiği yere geldiğinde “Orada kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan ilm-i ledün öğretmiştik. Musa ona dedi ki; sana öğretilen ilmi / rüştü / kemalatı bana da öğretmen şartıyla sana tabi olayım mı?” (Kehf, 65-66) Bu ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi, Hz. Musa’nın ilm-i ledün öğrenmek için Hızır’la buluşup, birlikte yolculuk yapmaları ve ayrılmaları beyan ediliyor. Hızır, ilm-i ledünün mazharı ve alimi olan kimsedir.
Burada şöyle bir müşkül hasıl oluyor ki, Hz. Musa ululazim bir peygamber iken, nasıl ilm-i ledün bilemez? Bu konuda, Pir Seyyit Muhammed Nur Hazretleri, özetle: “Ledün ikidir: Biri ilmi, diğeri kevnidir. Hz. Musa ilm-i ledüne mazhar olup, ilm-i ledünü bilirdi. Fakat Hz. Musa’nın üç müşkülü vardı ki, bu müşküllerin çözülmesi için ledün-ü kevniye gerektiğinden, Hızır’la buluştu ve ledün-ü kevniye ile müşkülleri halloldu. Hz. Musa’nın birinci müşkülü: ‘Annem beni doğurduğunda, Firavun’un katliamından kurtarmak için bir sepet içerisinde Nil nehrine bıraktığında ben neden boğulmadım?’ İkinci müşkülü ise: ‘Kavga eden arkadaşına yardım ederken birisini öldürdü; tövbe ettiği halde acaba bundan dolayı günahkar oldu mu?’ Üçüncü müşkülü ‘Şuayip (as)’ın kızlarına bir ücret almadan yardım etti ve koyunlarını suladı. Acaba bu yardımından dolayı ne gibi bir ecir, mükafat görecek?’ İşte Hz. Musa,  Hızır’la buluşup birlikte yapmış olduğu yolculukta,  ledün-ü kevniye ile bu müşküllerini halletti.” buyuruyor.
Bu itibarla, tüm zamanlarda ve bugün dahi mürşid-i kamil, ledün ilminin mazharıdır ki, ilm-i ledün, ilm-i tevhid-i hakikidir. Bu itibarla her zamanın kamili, o zamanın Hızır’ıdır. Hani ya ‘Hızır ölmez, her zaman sağdır’ denilmesi, bundan dolayıdır. Bunu beyanla H.Fehmi Hazretleri:
“Aşk-ı ilahi bana rehberlik etti ve onunla Hızır’a yani zamanın mürşid-i kamiline gittim ve ilmi ledünü / ilm-i tevhid-i hakikiyi öğrendim.” diyor. Velhasıl bu beyitlerin tamamı bize aşk-ı ilahinin kıymetini, değerini ve ehl-i kemal ve ariflerdeki Hak aşkının tesirini anlatıyor.
Allah, cümlemize ilahi aşkı ihsan eder, inşallah...


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Amin. İnşaallah