23 Temmuz 2011 Cumartesi

Herkesin bir sevdası var biri mal olmaz bana

Herkesin bir sevdası var biri mal olmaz bana
Aşıkım ol bimisale misal olmaz yar bana

Herkes doğuştan aşkın mazharıdır. Çünkü halkiyetin sebebi aşktır, muhabbettir. Hadis-i kudside “Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi muhabbet ettim; halkı yarattım.” buyruluyor. Bu itibarla halk edilip, yaratılan her şeyde, herkeste muhabbet / aşk vardır. Fakat herkes muhabbetini bir şekilde açığa çıkarır. Kimi karşı cinse, kimi tabiat, kimi servet, kimi mevki makam, kimi siyaset, kimi güzel sanatlar vb. Ehl-i kemalin muhabbeti ise Hakk’adır. Daha evvelki beyitlerin açıklanmasında beyan edildiği gibi,  Hak’tan gayrı olan bir şeyin, mutlaka dengi benzeri vardır ve misallendirilir. Cenab-ı Hakk’ın ise dengi, benzeri olur mu? Olmaz. Çünkü ayette: “O’nun eşi ve benzeri yoktur.” (İhlas, 4) buyrulmuştur.
Mürşid-i kamil Fehmi Efendi Hazretleri: “Herkesin bir sevdası, muhabbeti var. Bir şeylere aşık olmuşlar ve gereğini yapıp muhabbetlerini açığa çıkarıyorlar. Benim aşkım, muhabbetim ise, eşi benzeri olmayıpta hiçbir varlıkla misallendirilemeyen ilahi sevgiliyedir, gayriyete muhabbetim yok. Gayriyet bana yar olmaz.” buyuruyor.

Bilmezem nedir kusurum küstü cananım benim
Rahat olmaz dertli gönül gülmeyince yar bana

Aşık olanın rahatsızlığı, maşukunu, sevdiğini görememekten, ayrı kalmaktandır. Aşığa sevgilisi yakın olurda, görünürse hiç bir derdi ve rahatsızlığı kalmaz. Fehmi Efendi; yari, sevgilisi olan Cenab-ı Hak’tan ayrı kalınca, kusuru kendisinde arıyor ve ‘kusurum nedir bilmezem’ diyor. Yarin gülmesi ise, aşığa sevgilinin yakın olup görünmesidir. Allahualem.

İçmez isem gamze-i nazından onun kevseri
Bağ-ı cennette olursam görünür zindan bana

Kevser, süreklilik veren, kulu ebediyete kavuşturan içkidir ve makamat-ı tevhid müşahedesinden hasıl olan keyfiyettir. Cenab-ı Hak,meratibi ilahi olan, tevhid mertebelerindeki tecellisiyle ancak müşahede edilir. Bunu beyanla “Makamat-ı tevhidle zahir olan ilahi sevgiliyi müşahede etmekle hasıl olan, zevk-i ilahiden ayrı kalırsam, beni amel cennetinin bağ ve bahçelerine koysanız da bana zindan olur.” deniyor. Bu konuda Niyazi Mısri Hazretleri:
Aşk ile tamuda olmak cennetidir aşıkın
Lakin cennette olsa da tamudur aşksız ona

buyurmuştur.

Kısmeti ruz-ı ezelde kullara bahşeyledin
Kimseye dost olmayan bir tali’i verdin bana

Ruz-u ezel “Elestü birabbiküm / Rabbiniz değil miyim?…” (A’raf, 172) hitabının yapıldığı ervah alemidir. Şu anda bu hitabın tekrarı, mekteb-i irfanda mürşid-i kamilin irşadıyla yapılmaktadır.
Kulluk yokluktur, acziyettir, hiç kimsenin kendine ait varlığı yoktur. Fakat Hakk’a arif olanların haricindekiler, cehaletle kendinin ve cümle alemin nispet varlığının olduğunu zannederler. Arifibillah ise, tevhid-i hakiki keşfiyle bilir ki, kendinin ve alemin nispet varlığı yoktur ve cümle varlık Hakk’ındır. 
Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri: “Elestü hitabının tekraren yapıldığı kemalat ve irfaniyete, mürşid-i kamilin irşadıyla mazhar oldum. Kendimin ve cümle alemin fena / yokluk keşfi irfaniyetinin, Allah’ın kullarına en yüce ihsan ve bağışı olduğunu anlayarak, Allah’tan gayriye dost olmadım.” diyor. Ve Cenab-ı Hakk’a hitaben “Böyle bir talih ve kısmetle tecelli ederek beni şereflendirdin.” buyuruyor.

Mahzeninde olmayan bir yokluğu verdin neden?
Ol hazine-yi gınadan mı gelir yokluk bana?

Hz. Ebubekir (ra): “Hamd Allah’a mahsustur. Allah, kullara kendi acziyetini / yokluğunu itiraftan başka bir yol vermedi.” diyor. Demek ki kulun en kemallisi, yokluğunu idrak ve keşfedendir. Cenab-ı Hak, kendinden başka hiç bir şey yaratmadığı gibi, kendi varlığı başka bir yere de intikal etmedi. Cenab-ı Hak kendi varlığında tecelli ederek görünmezlikten, yani batından zahir olup, açığa çıkarak göründü. Cehaletle var zannedilen cümle nispet varlıklar, Hakk’ın batından / gizlilikten açığa çıkardığı kendi tecellisidir.
Cahiller, bu tecellilerin her birine ayrı ayrı vücut nispet ederek, Allah’a şirk koşuyorlar. Arifibillah ise, kendinde ve cümle alemde Rabbinden başka bir şey görmeyip, kendinin ve alemin nispet vücudunun olmadığını müşahede ederek zevk eder. Peygamber Efendimiz miraçta “Allah’ın hazinesi varlık hazinesidir, orada olmayan tek şey yokluktur.” buyurmuştur.
Fehmi Efendi Hazretleri: “Senin mahzeninde olmayan, bendeki yokluğu neden verdin? Yokluk, senin hudutsuz zengin olan hazinenden mi gelir bana?” diyerek soruyor. Cevaben deriz ki; evet, kulun yokluk irfaniyeti de Hakk’ın varlık hazinesinden gelir, çünkü Hakk’ın vücudundan gayrı varlık yoktur. Cümle alem denilen her bir tecelli, zat-ı ilahinin zuhurudur. Vesselam.

Bilir iken cümle varlık hep senin muhtaç benim
Aciz ü naçar olursam niçin gelir gam bana?

Kur’an’da: “…küllü şeyin halikun illa vecheh…/ O’nun yüzü / veçhi dışında her şey fanidir / yoktur.” (Kassas, 88) buyrulmuştur. Bu itibarla kulun varlığı Hak’tır. Kul ise mazhar-ı esmadır. Esmanın ise vücudu olmaz. Çünkü esma sıfat-ı ilahinin zuhurudur. Kul mazhariyeti icabı zat-ı ilahinin zuhuru olan fiillerden ve esmalardan etkilenir. Muhiddin Arabi Hazretleri “Hak zuhurdan ibarettir, kul ise kabulden ibarettir.” diyor.
Bu konuda Hz. Pir “Vahdet tekessür etmeyince ayanda zahir olmaz. Ol kesret, Hz. Maşuk’un zatıdır. Ol meratib iki kısımdır: Biri müessiredir, esma-yı zatiye ve evsafı fiiliyedir ve birisi de müteessiredir; elvan-ı hissiye ve akliyedir.” buyurmuşlardır. İşte görmek, işitmek, tatmak, koklamak ve dokunmakla beşi zahir olan; vehim, hayal, idrak, hafıza ve akıl ile beşi de batın olan duygularla kul, esma-yı zatiye ve evsaf-ı fiil tecellilerinin tesiriyle müteessirdir,yani etkilenir. Velhasıl cümle varlık Hakk’ın iken, kulun aciz ve naçar olup etkilenerek, gamlanması mazhar-ı esma olup kulluğun icabındandır.

Yokluğu varlık bilirsen izzetin oldur senin
Fehmi bildinse bu remzi dü cihan bostan sana

Kur’an’da “Allah gani / zengindir, yoksul / fakir olan sizlersiniz…” (Muhammed, 38) buyrulmuştur. Bu itibarla yokluk kulluğa ait olup, varlık ise Cenab-ı Hakk’a aittir. Bir kimsenin kendinin ve alemin yokluğunu idrak etmesi, yani fenafillah’a ulaşıp Allah’ta yok olması, kulun en yüce izzetidir, makamıdır. Çünkü bu imtihan aleminde, yoklukla Rabbine vasıl olup kavuşan bir kul, bu alemde ve cümle alemlerde hep Hak’la beraber olur ki, kulun Hakk’a vuslat etmesinden daha yüce bir keyif ve zevki olmaz.
Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri, kendini muhatap ederek: “Ey Fehmi! Fenafillah yokluğunu; kulluğun en yüce makamı olduğunun idrak ve şuuruna erersen, bil ki bu irfaniyet en ala kıvançtır. Bu keşif ve irfaniyetten hem bu alemde, hem de ahirette nasiplenirsin. Bu keyfiyet, dünya ve ahireti sana, cennetin bağı, bahçesi.yani bostanı yapar.” diyor.


Hiç yorum yok: