21 Temmuz 2011 Perşembe

Yanıp yakıldım ateş-i aşka

Yanıp yakıldım ateş-i aşka
Kül olup savruldum harman-ı aşka

Aşk ikidir: Biri aşk-ı ilahi, diğeri aşk-ı mecazidir. Aşk-ı mecazi; Cenab-ı Hakk’ın gayrısına, Allah’tan başka şeylere, yani karşı cins, tabiat, güzel sanatlar, spor, siyaset vb. duyulan sevgidir, muhabbettir. Aşk-ı ilahi ise; Cenab-ı Hakk’a olan samimi muhabbet ve sevgidir. Bunu beyanla Kur’an’da: “…Gerçek müminler Allah’ı her şeyden daha çok / kararlı ve taşkınlıkla seviyorlar...” (Bakara, 165) Buyrulmuştur.
Pir Seyyit Muhammet Nur Hazretleri “Aşk-ı ilahinin üç mertebesi vardır: Birincisi aşk, ikincisi vahle, üçüncüsü ise heymandır. Aşk odur ki: Aşığın sevgilisine karşı bütün varlığı, mevcudiyetiyle yönelmesidir. Vahle ise, bütün varlığı ve mevcudiyeti ile sevgilisine yönelmekle beraber kendinden geçmesidir. Heyman, aşığın bütün varlığı, mevcudiyetiyle sevgilisine yönelip de kendinden geçtikten sonra, maşukunu, sevgilisini kendinde görüp müşahede etmesidir.” buyurmuştur. Bu itibarla H. Fehmi Hazretleri: “Aşk-ı ilahi benim varlığımı aldı. Benim nispet varlığım kalmayıp, bu aşk-ı ilahi harmanında kül olup savruldum.” diyor.

Aşıka cennet aşkıdır anın
Meftun olmuş yürür gülzar-ı aşka

Padişah, Mecnun’un haline acıyıp çağırtmış ve “Bugün sana ne istersen ihsan edip vereceğim. Hazinelerimden ne istersen, cariyelerden en güzellerini seç. Sen ne istersen vereceğim, dile benden ne dilersen.” demiş. Mecnun cevaben: “Ey padişahım, bana bir adet koyun postu ver.” Demiş. Padişah “Yahu ben sana hazinelerimi açtım, sen ise benden isteyecek başka bir şey bulamadın mı ki koyun postu istiyorsun, ne yapacaksın postu?” diyor. Mecnun: “Padişahım, ben koyun postunu sırtıma alıp Leyla’nın koyunları arasına karışacağım ve Leyla’ma bakıp onu seyredeceğim.” diyor.
İşte aşığın cenneti, onun aşkıdır. Ki o aşk, onu sevgilisine götürür ve kavuşturur. Çünkü aşk-ı ilahiye mazhar olan aşıkta gayriyet muhabbeti olmaz. Aşık her nereye yönelse, hep sevgilisi olan Allah’ı zikreder ve ondan başkasına bakmaz, daima ilahi sevgiliyle beraber olur. Vesselam.
Gülzar, gül bahçesi olup Peygamber Efendimizin ruhaniyetinin zahir olduğu meclis demektir. Aşıklar bu meclisin ehil ve bağımlıları olduklarından, aşıkların bulunduğu yer gül bahçesi olup, hep gül kokar. Çünkü ehl-i aşkın gıdası Ruh-u Muhammed’dir. Gül kokusu ise Hz. Resulullah’ın kokusudur vesselam.

Zahidin zühdü cennettir ona
Onun için varamaz meydan-ı aşka

Zahit, suret ve şekil düzer; fazla ibadetle, riyazatla meşgul olur ve o meşguliyetten zevk alır. Halkın, kendisi için; sakalı, cübbesi, teseddürü ne güzel, fazla ibadet yapıyor, demesinden keyiflenir. İşte bu keyfiyet zahidin cennetidir. Fakat zahidin böyle keyf alıp kendini beğenmesi, aynı zamanda ona perde olur. Çünkü alem-i halka bakar ve kendisi gibi şekil, kıyafet teseddür düzerek, fazla ibadetle uğraşan, sarıklı, cübbeli yok. Böylece başkalarını eksik görerek, kendini beğenir. İşte bu ahvali zahide engel olur ve aşk meydanına varıp, aşıklara karışamaz. Böylece aşıkların ruhaniyetinden, irfaniyet ve kemalatından istifade edemez demektir.

Hakk’a varılmaz ucub kibrile
Yandır onları suzan-ı aşka

Kendini beğenmeyi ve böbürlenmeyi bırak, bu halini terk et. Çünkü ayette “Yeryüzünde kasılıp kabararak yürüme…” (İsra, 37) Buyrulmuştur. ‘Böyle varlık ve enaniyetle Hakk’a kavuşamazsın, sen aşk-ı ilahiye mazhar olmaya bak ki Allah aşkı, nispetlerini, enaniyetini ve kibrini yaksın.’ buyruluyor.

Mağrur olma sen arifim diye
Sohbetten kaçma gel irfan-ı aşka

Bazıları vardır ki, kitap okumuş, bazı cemaat veya tarikata girmiştir ve bunu bir ayrıcalık ve irfaniyet zannederek gururlanır. İşte bu hal ve anlayış, irfaniyet olmayıp, ariflik değildir. Çünkü Kur’an’da: “Büyüklenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah, kurula kurula kendini övenlerin hiç birini sevmez.” (Lokman, 18) Buyrulur.
Bir kimse, mekteb-i irfana dahil olur da, ehl-i aşk ve ehl-i kemal ile sohbet ederse, onun müşkülleri çözülüp, cehaleti gider ve irfaniyete mazhar olur. Bunu beyanla H. Fehmi Hazretleri: “Gururlanıp kendini beğenerek arifibillah ve ehl-i kemalin sohbetinden kaçma, gel sen de dahil ol mekteb-i irfana ki, ilahi aşka mazhar olasın.” diyor. Çünkü ilahi sevgili, mekteb-i irfan irşadı olan zikr-i daim ve tevhid-i hakiki irfaniyetiyle müşahede edilir, ilahi sevgilinin güzelliği görülmeden ilahi aşk tahakkuk etmez. Vesselam.

Kır sen taptığın nefsin putların
Kalb-i selim ol gel berdar-ı aşka

 Nefsin putları gizli şirktir. Hz. Resulullah Efendimiz: “Ben ümmetimin açık şirkinden değil, gizli şirkinden korkarım.” buyurmuştur. Gizli şirk nedir? Gizli şirk, kulun cehaletle, cümle faaliyette Allah fail iken, ben failim; cümle sıfatta mevsuf Allah iken, ben mevsufum; cümle varlıkta Hak mevcud iken, benim kendi nispet varlığım var, zannetmesidir.  İşte kuldaki nefsin putları, bu gizli şirktir.
Nefsin putlarından kurtulmak makamat-ı tevhid irfaniyetiyle mümkündür. Çünkü irfaniyetle hasıl olan ilahi aşkla kul, cehaletle var zannettiği nispetlerini fena ederek, yokluğuna arif olur. Kalbi, Rabbiyle vuslat selametine ve esenliğine ulaşır. Bunu beyanla Kur’an’da: “Bir gündür ki o, ne mal, ne oğullar fayda verir. Yalnız kalb-i selimle Allah’a varan kurtulur.” (Şuara, 88-89) buyrulmuştur. Bu itibarla “Zikr-i daim ve tevhid-i hakiki irfaniyetiyle hasıl olan ilahi aşkla, nefsin gizli şirk putlarını kır, kalb-i selimle nispetlerini fena / yok edip, ilahi sevgili olan Rabbine vasıl ol.” demektir. Allahualem.
Kalayla Fehmi ahlak kabını
Onu mesken eyle sultan-ı aşka

İmam-ı Gazali Hazretleri, İhya-u Ulumiddin adlı eserinde bir misal verir:
“Padişahı herkes evinde misafir etmek ister. Çünkü padişahın bir eve misafir olması, o ev için  hem büyük itibar ve şereftir hem de padişah, gittiği evi ihsan ve bahşişlerle ihya eder. Onun için padişahı herkes misafir etmek ister, fakat padişah her eve gitmez. Gidecek olduğu eve gitmeden evvel gözcüler, istihbaratçılar gönderir ve onlar davetçinin evinin padişahı ağırlamaya uygun olup olmadığına bakarlar, bilhassa evin temizliğine dikkat edip, evin iç dış temizliğine bakarlar. Haydi dışı temizdir, fakat onlar içeriye de bakarlar, eğer evin içerisi de temizse padişaha ‘Sultanım sizi davet edenlerden filancanın evi pistir, filancanınki temizdir, zat-ı alinize layıktır.’ Derler. Sonra padişah da içi ve dışı temiz olan o eve misafir olur, şereflendirerek o evi ihya eder.”
Ehl-i kemalin hedefi fenafillah olmaktır. Yani nispet varlığından arınıp, Peygamber Efendimizin ahlakı ile ahlaklanmaktır. Onun için onların zahirleri, Kur’an buyrukları, Hz. Peygamber Efendimizin sünnetleri ve vahiyle çelişmeyen şeriat ahkamıdır. Ehl-i kemal, Kur’an-ı Kerim’de ne emredilmiş ve ne yasaklanmışsa; ne eksik ne fazla,  harfiyen uyar. Batınları da zikr-i daimle pak olduğundan, ehl-i kemalin iç ve dışları tertemizdir. Hadis-i kudside Cenab-ı Hak: “Ben yerlere ve göklere sığmam, ancak mümin kulumun kalbine sığarım.” buyurmuştur.
Bunu beyanla, Fehmi Efendi Hazretleri, kendini muhatap ederek bizlere: “Kalayla ahlak kabını, yani dışın şeriat ahkamıyla; için de zikr-i daim ve makamat-ı tevhid irfaniyetiyle tertemiz olsun ki, Hak aşkına mazhar olup, kulluğun Hakk’a mesken, mekan olsun.” diyor.


Hiç yorum yok: