18 Haziran 2011 Cumartesi

B” Harfinden bahis

Gönüllere ilham verip kullarını uyaran ve onlara yardım eden Allah övülemeye layık olandır. Selam, Hz. Muhammed s.a.v ve onunla beraber her zaman sağ ve mevcut olan evladı Resuledir. Cenabı Hak’tan dileğimiz, bizleri de evladı Resul dairesine dâhil ederek, Nuru Muhammed abası/örtüsü altına giren manevi ehli beyt olma şerefine ulaştırmasıdır.

     Arap alfabesinde B harfi, Eliften sonraki ikinci harftir. Elif harfi zahiren cümle harflerin aslıdır. Çünkü bütün harfler elifin eğrilmesi veya bükülmesiyle oluşur. Elif harfi yukarıdan aşağı düz bir Hat’dır, yani çizgidir. Ki bu düz çizgi olan elifin eğimlerinden, kıvrımlarından diğer alfabeyi oluşturan cümle harfler meydana gelir. B harfi de, elifin iki ucunun kıvrılmasıyla altındaki noktadan ibarettir. Bu itibarla Elif harfi cümle harflerin aslıdır, elif olmazsa diğer hiçbir harf olmaz.

   Mana itibarıyla ise, her harfi meydana getiren Elif, mevcut olup görünen ve malum olup görünmeyen cümle varlık âleminin aslı olan Allah’ı, yani Hakk’ın ulûhiyetini ifade eder. Diğer harflerin tümü ise, Ulûhiyetin zuhuru olan cümle yaratılmışları remze der.

     B harfi, mana yönüyle ulûhiyetin zuhuru olmakla beraber, her bir şeyin yani yerlerdeki göklerdeki ve ikisi arasındaki cümle varlıkları kuşatıp ihata ederek kendinde toplar. Bu kuşatıcılık, yerdeki gökteki ve ikisi arasındaki cümle yaratılmışlarda sırrı ilahinin her nevi tecellisini müşahede kemalidir. Bunu beyan ile Hz. Ali kv. “ilahi sırlar peygamberlere inen kitaplardadır, peygamberlere inen kitapların sırrı Kurandadır, Kuranın sırrı Fatiha suresinde, Fatihanın sırrı besmelede, besmelenin sırrı B harfinde, B nin sırrı ise altındaki noktadadır, işte o nokta benim, İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı.” buyurmuştur. İşte bu itibarla tövbe suresi, ”Beraetün” ifadesi ile yani B harfi ile başladığı için, besmele çekilmeden okunur. Tövbe suresinin haricindeki bütün sureler B harfi ile başlamadığından, öncesinde besmele çekilerek okunur.
  
   Cümle varlık âleminin her bir zerresinde mevcut olduğu halde, Âlemlerin Rabb’ı varlıklardaki zuhurunun şiddeti ile kendini gizler ve görünmez. Bu Rabb’ın görünmezliği şöyledir. Varlık dediğimiz her şey Zat-ı ilahinin sıfatlarına, sıfatlarından da esmalarla, yani isimlenerek tecelli etmesinden başka bir şey değildir. Tecelli ederek zuhura gelen, yani açığa çıkan her bir isim kendine ait bir tesir ile göründüğü için, bu isimlerin tesiriyle alemler ve varlıklar oluşur. Bu oluşum, her bir zerrede mevcut olan Rabb’ın müşahede edilmesine engel/perde teşkil eder. Yerde gökte ve ikisi arasındaki Hakk’a perde olan cümle varlıkların mahiyetini B harfinin kemali içerdiğinden o varlıklar, B sırrına ulaşan kula engel/perde olmaz. B nin mahiyetine eren kul’un marifetinde sırrı ilahi mevcut ve zahir olduğundan, o kul’la ancak ilahi sırlar açığa çıkıp insanlığı aydınlatır.
   
    B Harfinin remzettiği ilahi sırrın açığa çıkmasıyla hasıl olan aydınlık, Rabb’ın müşahedesine engel olan varlıkların fenasında/yokluğunda, ayan beyan zahir olan Rabb’ın müşahedesi aydınlığıdır. İşte bu aydınlığın açığa çıkıp zahir oluşu B harfinin Noktası ile mümkün olduğundan, Hz. Ali kv. “Be nin sırrı noktasındadır” buyurdu. Ki nokta, rakam itibarıyla sıfırdır yani yokluk ve hiçlik ifade eder. İşte sıfır olan nokta hiçliğiyle/yokluğuyla cümle harflerin, kendilerine mahsus olan ahenk ile açığa çıkmasını ve ifade edilmesini sağlar. Çünkü Arap alfabesinde eğer nokta olmazsa, hiçbir harf yazılarak cümle oluşturamadığından bir anlam ve mana ifade etmez. Bu itibarla B nin sırrına eren kimse aynı nokta gibi, kendinin ve cümle alemin yokluğunda zahir olan Rabb’ın her tecellisini müşahede kemalatı ile, yerdeki gökteki ve arasındaki cümle varlığın ahengi olur. Ve bu ahenk ile her bir varlık onun marifetinde, Rabb’ın cemali/güzel yüzü olarak açığa çıkarak insanlığa ikram olunur. İşte bu itibarla Hz. Ali, Kerem Allahu veche, yani Allahın kerem, ikram edici yüzü nam ve ünvanı ile anılır. Ki bu nam ve unvanındaki sırrını beyan ile Hz. Ali, “…O nokta benim” demiştir.

   Velayet’le irşadın imamı/önderi olan Hz. Ali’nin bu misyonu kıyamete kadar yeryüzünde devam edecek olduğundan, o misyonun her zamandaki ve bugünkü temsilcisi olan insanı kamil’de nokta sırrına mazhariyetle “B nin altındaki nokta” dır. Ve B nin sırrı insanı kâmil’den zahir olup açığa çıktığı için, zamanın Kamil’i cümle varlığın ahengidir. Çünkü Cenabı Hak yerleri gökleri ve arasındakileri, kulun Rabbini müşahede edip ona vasıl olması için yarattığından, Kuran’da ”Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık. İkisini de sadece Hakk’ı göstermek üzere yarattık…”Duhan(38-39) buyurur. Hadisi Kutside ise, “Ben gizli bir hazine idim bilinmekliğimi muhabbet ettim, Halkı yarattım “ Diyor.
       
      Bu itibarla, B nin noktasındaki sırra ulaşan bir kul, yaşadığı her âlemde B nin cümle varlığı ihata eden kemalatı ile, kendinin yokluğunda Rabb’ın hiçbir zaman zeval bulmayan Bekası ile beka bularak var olur. Velhasıl, Arap alfabesinin altında tek noktalı olan B harfi Allah’ın, yani ulûhiyetin yerde gökte ve ikisi arasındaki zuhurunu ihata edip kuşatan ve açığa çıkaran marifet ve kemalatı ifade eder.

    Bahsine memur olduğumuz, B harfinin mahiyetine dair beyan, eksik ve noksanlığıyla beraber tamamlandı. Her şeyi en iyi bilen Allah’a Hamd olsun, Resul’ü Hz. Muhammed’e ve ehli beytine selam olsun.
 
Nejdet Şahin
16 Haziran 2009
Salı

Hiç yorum yok: