18 Haziran 2011 Cumartesi

KELİME-İ TEVHİD’İN AÇIKLAMASI

      Öğünmek cümle alemleri ve alemlerdikeleri “Bir”liğinden yaratan Allah’a aittir. Selama ve hürmete layık olan ise, cümle varlığın aşkına yaratıldığı, kulluğun en kamil şahsiyeti olan Hz. Muhammed s.a.v efendimizdir, ve onunla her zamanda mevcut olan evladı resul’dür, ehlibeyttir. 
      Hz. Adem as.dan Hz. Muhammed s.a.v efendimize kadar, yeryüzü olan bu İmtihan alemine gelen cümle peygamberler, “Lailaheillallah Muhammeden resulullah/Allahtan başka ilah yoktur Muhammed Allahın elçisidir” kelimeyi tevhidini telkin ve tebliğ etmişlerdir. Yani her peygamber bu “tevhid” imanına mensub olduğu gibi, bu mensup olduğu imanı kendi zamanlarındaki müminlere tebliğ ederek onları aydınlatmışlardır.
      Bu mesele şöyledir. Cenabı Hak kendi zat’ı tekliğinden cümle alemleri ve cümle alemlerdeki her varlığı yaratıp, kesretini, yani çokluğunu meydana getirdi.“…bilinmekliğime muhabbet ettim /aşık oldum halkı yarattım…”(hadisi kutsi) beyanı gereği, bu yaradılışın temeli muhabbettir, aşktır. Fakat bu aşk, Hakk’ın kendi vahdetinden yarattığı kesret/çokluk içinde, Hz.Muhammed s.a.v’in şahsında açığa çıkan kulluk marifetiyle kendinin bilinmekliğine olan muhabbetidir, aşkıdır. Daha başka bir ifadeyle, Hakk’ın yarattıkları içinde, Muhammed’çe olan kulluğa olan muhabbet ve aşkıdır.
       İşte kesret-i halk içindeki her zamanın peygamberi ve insanı kamil olan velileri, “Nur-u Muhammed” mazhariyetiyle Muhammed’i kulluğa ulaşmış olduklarından, bunların tebilğ ve irşadı “lailahe illallah Muhammeden resulullah” olan tevhid’den başka bir şey değildir.
       Bu itibarla, cümle zamanlarda insanlığa peygamberler tarafından tebliğ edilmiş olan hak Din’in temelini ve ruhunu, “Lailahe illallah Muhammeden resulullah/Allahtan başka ilah yoktur Muhammed Allahın elçisidir” tevhidi teşkil eder ki, ahir zaman peygamberi Hz Muhammed s.a.v in şahsında zahir olan İslam dini’nin temeli de işte bu tevhid’dir.
       Herkim ki bu tevhidi, yani “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” kelimesini dili ile söylerde kalbi ile tasdik ederse, o kimse İslam dininin mümini olur. Bir kimse bu tevhidin kelimesini kalbi ile tasdik ettiğini halka ilan ederde, “Eşhedüenla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluhu /Ben şahidim Allahtan başka ilah yoktur ben şahidim Muhammed Allah’ın elçisi ve kuludur” der ise, o kimse İslam dini çerçevesine girer ve o kimsenin Müslümanlığına hükmedilir.    
     İslam dininin bir dış, yani zahir yönü vardır, birde iç yani batın yönü vardır. islamın dışı şeriat’tır, içi ise tarikat, hakikat ve marifettir. İslamın iç ve dış yönünü idrak etmekle ancak Kamil bir mümin, yani “İnsanı Kamil” olunur. Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kuran kaynaklı ilimler olup, bu ilimler kuranla aynıyet ifade ettiği nisbet ve oranda doğrudur ve meşrudur. Bunu beyanla Pir Seyyid Muhammed Nur Hz. leri: “Kuran dört ilim olan şeriat, tarikat, hakikat, marifet ilimleri ve yedi mertebe üzerine inzal olmuştur” buyurur.
       Yunus Emre Hz. leri ise:   “Şeriat tarikat yoldur varana
                                                   Hakikat marifet ondan içeri.” Diyor. Yine ehlullahtan Niyazi Mısri Hz. leri: “Şeriatın sözleri hakikatsız bilinmez
                                                        Marifetin sırları tarikatsız bulunmaz.” Buyurarak, islamın zahirini ve batınını oluşturan kuran kaynaklı bu ilimlerden bahsetmişlerdir. Çünkü her zamandaki insanı kamil bu ilimlerin mazharıdır.  
     İşte bu dört ilim ışığında “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” olan tevhid kelimesinin anlamı şöyledir.
    1İlmi Şeriat’a göre “Lailahe illallah/Allahtan başka ilah yoktur” demek, cümle alemleri ve her birşeyi yaratan Allah “Bir”dir, onun eşi ve benzeri yoktur, Allah bu alemde eserleriyle mevcut olup, eserleri görünür fakat kendisi görünmez, her bir yaradılmıştan münezzeh olan Allah, ötelerin ötesi gibi tanımlamalarla mevhumdur, yani bilinmeyen ve görünmeyendir anlayış ve zan’nın dan hasıl olan imanla bilinir. Şeriat ehillerinin en bilgisi, Allah bu alemde sıfatları, isimleri ve fiilleri ile zuhur eder, fakat zat’ı mevcut olmayıp mevhumdur anlayışında olup, bu anlayış ve zan ile Allah’a iman ederek “Lailahe illallah” der.
      Yine şeriat’a göre, “Muhammeden resulullah/Muhammed Allah’ın elçisidir ” kelimesinin manası ise: Hz.Resulullah s.a.v efendimiz peygamberlerin sonuncusu olup, başka lakap ve isimleri olmakla beraber meşhur olan Ahmed, Muhammed, Mustafa ve mahmud isimleri ile bilinir. Şeriat ehli, Hz. Peygamber efendimizi Abdullahtan olan, amineden doğan, ve bu alemde 63 yıl unsur bedeniyle yaşamış olarak tanıyarak, bu zan ve anlayış ile “Muhammeden resulullah” diyerek iman eder.
       İlmi Şeriat’a göre, Cenabı Hak ve Hz. Muhammed, bu imtihan aleminde asla görülmez, ancak alemi ahirette amel cennetindeki müminler tarafından görülebilir. Bu itibarla şeriat ehli, Allah’tan ve Muhammed s.a.v den mahçup (perdeli) olarak tevhid ederek “Lailahe illallah Muhammeden resulullah/ Allah’tan başka ilah yoktur Muhammed Allah’ın elçisidir” der.
   2  İlmi Tarikat’a göre ise tevhid şöyledir: Ehli tarikat Cenabı Hak’tan mahçup (perdeli) olmasına rağmen o, “Lailahe illallah/Allah’tan başka ilah yoktur” dediğinde, onun imanı Allah bu alemde görülebilir anlayışıdır. Ehli tarikat, kalbindeki zikri daim uyanıklığı ile Allah’ın muhabbetine mazhar olup, Hakk’ın Cemaline ulaşarak, onu bu alemde müşahade etmek yüce gaye ve maksadıyla yaşayan mümindir.
       İlmi Tarikat’a göre “Muhammeden resulullah/Muhammed Allah’ın elçisidir” imanı, Hz. Resulullah efendimiz unsur beden vücuduyla bu alemden geçmesine rağmen, Ruh-u Muhammed zuhuru ile bu alemde zamanın Kamil olan mürşidin irşadında açığa çıkar anlayış ve irfaniyetidir. Ki ehli tarikat, Hz. Resulullah’ı Ruh-u Muhammed zuhuruyla kamil’in irşadında müşahade eder. Bu itibarla “ilmi tarikat” anlayışında “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” tevhidi, cenabı Hak bu alemde mevcut olup görülebilir, Hz. resulullah efendimiz ise kamilin irşadında zahir ve mevcuttur irfaniyeti olan bir imandır. Vesselam .
    3   Hakikat’a göre ise, “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” kelimeyi tevhidinin “Lailahe illallah” kısmı, kulun kendinde ve cümle alemde Allah’tan gayrı mevcut yoktur keşfi irfaniyeti ile hasıl olan bir imandır. Ki, bu imana mensub olan ehli hakikat kendinde ve kendinin dışında asla Allah’ın mevcudiyetinden gayrı görmediği gibi, daima hep Hakk’ı müşahade eder. Ehli hakikat “Doğu da batı da yalnız Allah’ındır. Siz yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin Allah’ın yüzü ordadır…” (Bakara, 115) ilahi beyanındaki mahiyet imanı ile, mümindir.
      Ehli hakikatın Şuhut ve nazarında Hak’tan başka bir varlık olmadığından o, “Muhammeden resulullah” dediğinde onun imanı, “Ahmad”ismi mahiyeti ile Resulullahın yokluk ve batın kulluğudur. Çünkü Hz. Peygamber efendimiz Allah’ın hem elçisi hemde kuludur ki, kulluğun en yüce mertebesi olan “Ahmed” kulluğu yokluktan başka bir şey değildir. Bunu beyanla miraçta cenabı Hak: “bana ne hediye getirdin ya habibim (ey sevgilim)” buyurmasına karşılık, Hz. resulullah efendimiz: “Ya rabbi senin hazinelerinde olmayan yokluğumla geldim…” demiştir. Bu itibarla Hakikat’a göre, Hakk’ın cümle alemlerde ve eşyadaki mevcudiyetinin müşahadesi, ancak Hakk’ın zuhuru ile batın ve yokluk olan “Ahmed” kulluğu marifetinde açığa çıkar.
      Velhasıl hakikat’a göre “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” kelimeyi tevhidi, yokluk ve batın olan Resulullah’ın “Ahmed” kulluğunda, Hakk’ın vahdeti’nin, yani “bir” olan zat’ı mevcudiyet müşahadesidir.
     4  Marifet’e göre “Lailaheillallah Muhammeden resulullah” tevhidinin manası ise şöyledir. Ehli marifet, şeriat tarikat ve hakikat irfaniyetine mazhar olmakla, rahman, rahim, gaffar, settar gibi isimlerle Hakk’a ait olan tecellileri tanıyıp müşahade ettiği gibi, ağaç taş toprak bitki gibi yaradılmış olan görünen ve görünmeyen cümle mülk tecellilerinde Hakk’ı tanır. Ki, ehli marifetin cümle tecellilerin her neviinde Hakk’ı müşahade etmesi, onun “Lailaheillallah” imanıdır.
       Hadisi şerifte “Allah beni nurundan müminleride benim nurumdan yarattı” buyrulur. Bu yaradılış, Allah’ın “Hadi” ismi tecellisiyle hidayetin baş mazharı olarak, Hidayeti Nur-u Muhammedin ve Nur-u muhammed’le de müminin yaratılmasıdır. Marifet’e göre Nur-u Muhammed mazharıyeti kulluk ile, cümle kesret-i halk ikiliğinden Resulullah’ın “Mustafa” ismi mahiyeti icabınca arınıp, “Mahmut” ismi mahiyetine ulaşması “Muhammeden resulullah” imanıdır.
      İşte bu marifetle hasıl olan “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” tevhidindeki iman, Hz. Adem’den Hz. Muhammed s.a.v  efendimize kadar, bu aleme gelmiş cümle peygamberlerin ve insanı kamil olan velilerin irşad ve tebliğinde mevcut olduğundan, her peygamberin şahsında açığa çıkan hak Din’in irşadı,” “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” tır. Vesselam.
     Kelimeyi tevhidin şeriat, tarikat, hakikat ve marifet ilimlerine göre olan yorum ve açıklaması, hatalarla beraber 02 kasım 2008 Pazar gecesi tamam oldu. Her şeyi en iyi bilen ancak Allah’tır.       
      
                                                                             Nejdet Şahin

Hiç yorum yok: