ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ
ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Bir acep
derd içre oldum mübtela
Kopdu gönlümden figanlar ah u veyla
Bir acep derd, derd-i ilâhidir. Ki derdi ilâhinin acaip
olması, diğer derd ve hastalıkların heryerde birçok tabibi / doktoru ilaç ve
devası olmasına rağmen, Allah derdinin deva ve çaresinin her yerde bulunmayışındandır.
Bunu ifadeyle, gönlümden koparak ah u figan edip inleyen ahvalim, derd-i
ilâhiye müptelâ (tutkun) oluşumdandır,
buyruluyor.
Gece gündüz inleyüben
derdile
Başıma bilmem ne
oldu bu bela
Gece
gündüz derd ile inlemek, meratibi ilâhi ve Allahın tecellileri hakkında
derd ve müşkül sahibi olup, bu müşküllerle meşgul olmaktır. Ki bu meşguliyet, insana
sıkıntı belâ gibi gelse de, bu derd ve müşküller her an insanı terakki
ettirerek, kul’u insanı kâmil mertebesine ulaştırır.
Sineme peyda oluptur bir ateş
El- aman bana meded
kıl ey dila
Sine; göğüs, kalp, peyda; var olan, açık, meydanda, meded; yardım, Dila; dilber, gönül alan sevgili, demektir. Buna göre, gönül alan,
gönül fetheden sevgili; Allahın cemalini / güzel yüzü tecellilerini ikram edip
açığa çıkaran, zamanın velâyet irşadı yapan mürşidi kâmilidir. Çünkü kâmil,
gönüllerdeki Allah derd ve müşküllerinden hâsıl olan sıkıntıları, irşadıyla alır
giderir. Bunu ifadeyle, kalbimde var olup açığa çıkan müşküllerden ve ilâh-i aşk
ateşinden kurtulmamda bana yardımcı
ol, ey gönüller alıp fetheden sevgili, buyruluyor.
Olmuşum mestân u
sekrân ta ebed
Bilmezem noldu vücuduma
hâlâ
Mestane; sarhoşça, sekran; kendini kaybetmek, kendinden geçmek, ta ebed; ebediyen manasına gelir ki, pir seyyid Muhammed nur Hz; “Aşkın
vahle mertebesi, aşığın zerresine varıncaya kadar maşukuna / sevgilisine yönelmekle
kendinden geçmesidir.” Diyor ki, aşkın vahle mertebesi fenafillâh keşfi
irfanını içerdiğinden, vücudu ve sıfatları fenaya / yokluğa erişen bir kulun
bilmesi de kalmaz. Ve vücud ve sıfatlarında Hak tecelli ettiğinden kulun
yokluğunda bilen Allahtır. Bunu ifadeyle
Kur’an’da; “…şüphesiz / kuşkusuz Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.” (Nahl-74) buyrulur.
Bunu beyanla, Olmuşum mestân u
sekrân ta ebed Bilmezem noldu vücuduma hâlâ buyruluyor. Ki ilâh-i aşkın sarhoşluğuyla
kendimden geçip, kendimi kaybettim. Vahle-i aşk ile varlığım fena bulup yokluğa
ulaştığından, vücuduma ne olduğunu bilemiyorum, demektir.
Mecnun u divane
oldum ah meded
Kalmadı sabr u
kararım bende âhıla
Mecnun un Leylâ aşkıyla deli divane olup dillere
düşmesi gibi; Hak aşığının, diline düştüğü cahil halk tarafından ahvalinin
çekiştirilerek aşığın dedikodusunu yapmalarıdır.
Sabrı kararın kalmaması ise, daha evvelde
beyan olunduğu gibi, “Âşık Tahir adındaki ihvanın 10,15 gün
görmediği mürşidi Malik Efendiyi, akşam namazını kıldırırken gördüğünde namazın
bitmesini beklemeden koşup cemaatı yarıp Malik Efendiye sarılması ve hep
beraber zikir yapmaları” gibi, aşkın tesiriyle âlemi halka ters gelen âşıklar
ahvâlidir.
Bunu
beyanla, mecnun gibi uğrunda âlemi
halka deli divane göründüğüm ey ilâh-i
sevgili, güzel yüzünü görme derdi ile ah
edip inliyorum, bana yardım et sabrım
tükendi, deniliyor.
Firkat-i hicran ile
yanar gönül
Oldu kalp içre bana bu bir
bela
Firkat-ı hicran; Ayrılık, ayrılık acısı
anlamında olup, ilâh-i sevgiliden ayrı kalmanın acısı gönlümü yaktığı gibi, bu acı aynı zamanda kalbime bela oldu, buyruluyor.
Acı firak Hilmi'ya
kalbin senin
Kanlı yaşıla yazıldı
bu imla
Malik ef. Hz. Hilmi lakabıyla kendini muhatab ederek bizlere; Ey Hilmi kalbindeki firak / ayrılık acısını anlatan bu imlâ,
yani bu şiirdeki sözlerin mahiyeti senin
kalbine kanlı gözyaşıyla, derd-i ilâhiyle yazılarak oluştu, buyuruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder