ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Gafil olma dinle sözüm ey
amu
Bil-gadatı
ve'r-revah" kıl zikr-i hu
Amu; öğrenen, bilgatatı ver
revah; ifadesi, sabah ve akşama kadar, anlamındadır.
Zikr-i hu; Hakk’ın,
gayb-ı mutlak hüviyetinin ismidir. Buna göre, gafil olma dinle sözüm ey amu ifadesiyle kurandaki, “Rabbini içten yalvararak ve
gizlice sesini yükseltmeden sabah akşam zikret, gafillerden olma.” (Araf-205)
Ayet manasına atıfta bulunularak, her nefeste zikri daim ile gafletten uyanmamız
beyan ediliyor.
Bilgatatı ver revah beyanı ise, sabah ve akşama kadar anlamında
olup, bu ifadeyle kurandaki “Vasbir nefseke meallezine yed’une rabbehum bil
ğadati vel aşiyyi yuridune vecheh ve la ta’du aynake anhum turidu zinetel
hayatid dünya ve la tuti men ağfelna kalbehu an zikrina vettebea hevahu ve kane
emruhu furuta. –
Benliğini / nefsini sabah akşam Rabbinin vechini / yüzünü isteyerek ona
yalvaranlarla beraber tut. Eğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini
onlardan kaydırıp uzaklaştırma ve sakın kalbini zikrimizden gâfil koyduğumuz
boş arzularına uymuş kişiye uyma / boyun eğme böylesinin işi hep
aşırılıktır.” (Kehf- 28) Ayetine işaret ediliyor.
Buna göre, ey Hakk’a gerçek / hakiki
kulluğun nasıl yapıldığını öğrenmek isteyen kimse, her nefeste zikri daim
uyanıklığıyla gafleti terk et. Eğer kulluğunu felaha, kurtuluşa eriştirip rahat
olmak istersen Allahın hu ismini zikredip, hu isminin hikmeti mahiyetini fehm et,
deniliyor. Ki daha evvelde beyan olunduğu gibi hu, hiçbir bilgi ve anlayış ile
hudutlanamayan / sınırlandıralımayan Hakk’ın gayb-ı mutlak hüviyetinin (kimliğinin)
ismidir. Ve hu zikrinin mahiyeti, Hakk’ın zat tecellisiyle kulun zerresine
varıncaya kadar yok / fena olmasıdır. Ki gerçek / hakiki kulluk işte bu yokluk
olduğu için bir kişi, bu yokluğa erişmekle ancak felah bulup rahat edebilir.
Çünkü yüce Allahın, rabbini
bilip arif olması muhabbeti aşkıyla yarattığı insan, Ancak zat-ı ilâhi
tecellisiyle ulaşılan fena / yokluk irfanıyla rabbine arif olup, rabbine kavuşarak
kâmil bir insan olur. Bunu ifadeyle Hz.resulullah efendimiz, miraçta cenab-ı Hakk’ın
“bana
ne hediye getirdin” buyurmasına cevaben; “Ya rabbi senin hazinelerinde
olmayan yokluğumla geldim” demiştir. Bu itibarla, yokluk haricinde olan
bir kulluk, nisbeti varlık icap eder ki, var olmak ve varlık sahibi olmak
Allaha ait olduğu için, bir kimsenin nisbeti varlığının olduğunu zannetmesi onu
felah bulmaktan uzaklaştırdığı gibi, o kişiyi huzurlu ve rahat olmaktan da mahrum
eder.
Bunu beyanla; Ey gerçek
/ hakiki kulluğu öğrenmek isteyen kişi, felah bulmak rahat ve huzurlu olmak
için, her nefeste zikri daim uyanıklığıyla gafleti
terk et. Sabah akşam zikredilen hu
ismi mahiyetini fehm et, buyruluyor.
Emr-i Hak'ta daim ol sen
serfüru
Yakmaya yarın seni
nar-ı tamu
"Üzküru'Ilahe kesiran” ey ulu
"Bİl'l-gadatı
ve'r-revahı" kıl zikr-î hu
Serfüru; baş eğme, boyun eğme, Nar-ı tamu; cehennem ateşi, Ulû; sahip, demektir. Ki emri Hak, vahiyle Allahın yap, yapma
dediği ve kullarını bu emir ve yasaklara itaat etmekte serbest bıraktığı kuran
beyanlarıdır. Her kim bu kuran hükümlerine itaat ederse o kişi, Allahın razı
olduğu ve dünya ve ahiret kendine faydalı faaliyetlerde bulunmuş olur. Ki bunu
ifadeyle; Hakk’ın vahiyle emrettiklerine serfüru, yani baş / boyun eğip itaat edersen, ahiretteki cehennem nar’ı (ateşi) seni yakmaz, deniliyor. Ve “Üzkürullahe
kesiran” İfadesiyle de, kurandaki “…Vezkürullahe kesiran leallekum
tuflihun-- Allahı çokça zikredin ki felaha eresiniz” (Enfal- 45) ayetine işaret edilerek.
Cümle âleme ve kendine varlık nisbet etmekle, kendi varlığının olduğunu
zanneden ey ulu / ey sahip, “Allahı
çokça zikredin” vahiy hükmünce
gerek sabah gerek akşam daim ve ebedi bir rahatlık ve felah için, hu zikr-i mahiyeti hikmetine ulaş,
buyruluyor.
İçini sen hu ile eyle
dolu
Sırr-ı hu sana
görünsün hep kamu
Ulu'l- ebsar ol olma
delü
"Bİ'l-gadatı ve'r
revahı” kıl zikr-i hu
Kamu; halkın hepsi, cümle âlem, Ulul ebsar; basiretli, akıllı, görüş sahibi olanlar. Delü; deli, demektir. Ki insanın içini hu ile doldurması,
fenayı zat müşahadesiyle yokluğa / fenaya erişen kul’ın, tevhidi zat keşfi
irfanına ulaşmasıdır. Tevhidi zat irfanı hu sırrı olup, bu sırra ulaşan kulun zahir
batın tüm hisleriyle olan müşahedesinde, gayb-ı mutlak hüviyet olan zat’tan / hu’dan
gayrı olmaz. Ve kamu da yani cümle
âlemde hep görünen sırr-ı hu olur. Bunu ifadeyle Pir
seyyid Muhammed nur Hz; “ Bir hu Mevcudata, bir hu malumata, bir hu
da ikisine diyen hu olur” buyurmuştur.
Ulul ebsar; yani basiretli, akıllı,
görüş sahibi ol ifadesiyle ise, “fa’
tebiru ya Ulul’ ebsar – ibret alın ey basiret sahipler ” (Haşr -2) ayetine işaret ediliyor. Basiret
kelimesi akıllı görüş sahibi olmak anlamlarını içerir. Ki hakikatta basiretli
olmak, akl-ı maaş ve akl-ı maad tesirindeki kulluktan akl-ı kâmil kulluğuna
terakki ederek, kâmil insan olup cümle eşya ve varlıkları zat-ı ilâhi tecellisi
olarak görmektir.
Bunu
beyanla, sabah akşam daimi felah bulup rahat ve mutlu olmak için, tevhidi zat irfanıyla kamu da yani cümle âlemde ve kendinde görünen sırr-ı hu müşahedesine ulaşarak basiretli
kâmil akla mensub ol, deli olma buyruluyor.
Zikr-i hu ile açıla
bir kapu
Hak tecelli ede daim
mû-be-mû
Hilmi'yâ meydana girsem hû
deyu
"Bi'l-gadatı
ve'r-revahı "kıl zikr-i hû
Mü-be-mü; mübhem, bellisizlik
anlamında olup, fiil sıfat ve vücut nisbetlerinden arınan bir kulun, namı nişanının
yokluğu / fenası belirsizliğine erişmesidir. Bir kapının hu zikri ile açılması ise,
kalbin / gönlün, hu zikri mahiyetine
açılarak gönülde Hakk’ın gayb-ı mutlak hüviyeti olan zat tecellisinin zuhura gelmesidir.
Ki, hu zikri mahiyetine kulun gönül kapısı açılırsa, o kulun gönlünde cenab-ı
Hak zat tecellisi ile zuhur eder.
Ve o kul ebediyyen namı nişanı olmayan daimi
bir yokluğa erer.
Bunu ifadeyle Malik
ef. Hz. Hilmi mahlası ile kendini
muhatab ederek bizlere; Hu zikri mahiyetiyle
gönlünün kapısı açılır da o kapıdan yokluk meydanına
girersen, ancak o zaman kulluğun felah bulur, refaha / huzura erişirsin,
diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder