31 Aralık 2017 Pazar

Gafil olma dinle sözüm ey amu

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

                            Gafil olma dinle sözüm ey amu
                            Bil-gadatı ve'r-revah" kıl zikr-i hu
       Amu; öğrenen, bilgatatı ver revah; ifadesi, sabah ve akşama kadar, anlamındadır. Zikr-i hu; Hakk’ın, gayb-ı mutlak hüviyetinin ismidir. Buna göre, gafil olma dinle sözüm ey amu ifadesiyle kurandaki, “Rabbini içten yalvararak ve gizlice sesini yükseltmeden sabah akşam zikret, gafillerden olma. (Araf-205) Ayet manasına atıfta bulunularak, her nefeste zikri daim ile gafletten uyanmamız beyan ediliyor.
      Bilgatatı ver revah beyanı ise, sabah ve akşama kadar anlamında olup, bu ifadeyle kurandaki “Vasbir nefseke meallezine yed’une rabbehum bil ğadati vel aşiyyi yuridune vecheh ve la ta’du aynake anhum turidu zinetel hayatid dünya ve la tuti men ağfelna kalbehu an zikrina vettebea hevahu ve kane emruhu furuta. – Benliğini / nefsini sabah akşam Rabbinin vechini / yüzünü isteyerek ona yalvaranlarla beraber tut. Eğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma ve sakın kalbini zikrimizden gâfil koyduğumuz boş arzularına uymuş kişiye uyma / boyun eğme böylesinin işi hep aşırılıktır.” (Kehf- 28) Ayetine işaret ediliyor.    
       Buna göre, ey Hakk’a gerçek / hakiki kulluğun nasıl yapıldığını öğrenmek isteyen kimse, her nefeste zikri daim uyanıklığıyla gafleti terk et. Eğer kulluğunu felaha, kurtuluşa eriştirip rahat olmak istersen Allahın hu ismini zikredip, hu isminin hikmeti mahiyetini fehm et, deniliyor. Ki daha evvelde beyan olunduğu gibi hu, hiçbir bilgi ve anlayış ile hudutlanamayan / sınırlandıralımayan Hakk’ın gayb-ı mutlak hüviyetinin (kimliğinin) ismidir. Ve hu zikrinin mahiyeti, Hakk’ın zat tecellisiyle kulun zerresine varıncaya kadar yok / fena olmasıdır. Ki gerçek / hakiki kulluk işte bu yokluk olduğu için bir kişi, bu yokluğa erişmekle ancak felah bulup rahat edebilir.
     Çünkü yüce Allahın, rabbini bilip arif olması muhabbeti aşkıyla yarattığı insan, Ancak zat-ı ilâhi tecellisiyle ulaşılan fena / yokluk irfanıyla rabbine arif olup, rabbine kavuşarak kâmil bir insan olur. Bunu ifadeyle Hz.resulullah efendimiz, miraçta cenab-ı Hakk’ın “bana ne hediye getirdin” buyurmasına cevaben; “Ya rabbi senin hazinelerinde olmayan yokluğumla geldim” demiştir. Bu itibarla, yokluk haricinde olan bir kulluk, nisbeti varlık icap eder ki, var olmak ve varlık sahibi olmak Allaha ait olduğu için, bir kimsenin nisbeti varlığının olduğunu zannetmesi onu felah bulmaktan uzaklaştırdığı gibi, o kişiyi huzurlu ve rahat olmaktan da mahrum eder.
       Bunu beyanla; Ey gerçek / hakiki kulluğu öğrenmek isteyen kişi, felah bulmak rahat ve huzurlu olmak için, her nefeste zikri daim uyanıklığıyla gafleti terk et. Sabah akşam zikredilen hu ismi mahiyetini fehm et, buyruluyor.                
                            Emr-i Hak'ta daim ol sen serfüru
                            Yakmaya yarın seni nar-ı tamu
                           "Üzküru'Ilahe kesiran” ey ulu
                           "Bİl'l-gadatı ve'r-revahı" kıl zikr-î hu
      Serfüru; baş eğme, boyun eğme, Nar-ı tamu; cehennem ateşi, Ulû; sahip, demektir. Ki emri Hak, vahiyle Allahın yap, yapma dediği ve kullarını bu emir ve yasaklara itaat etmekte serbest bıraktığı kuran beyanlarıdır. Her kim bu kuran hükümlerine itaat ederse o kişi, Allahın razı olduğu ve dünya ve ahiret kendine faydalı faaliyetlerde bulunmuş olur. Ki bunu ifadeyle; Hakk’ın vahiyle emrettiklerine serfüru, yani baş / boyun eğip itaat edersen, ahiretteki cehennem nar’ı (ateşi) seni yakmaz, deniliyor. Ve “Üzkürullahe kesiran” İfadesiyle de, kurandaki “…Vezkürullahe kesiran leallekum tuflihun-- Allahı çokça zikredin ki felaha eresiniz” (Enfal- 45) ayetine işaret edilerek. Cümle âleme ve kendine varlık nisbet etmekle, kendi varlığının olduğunu zanneden ey ulu / ey sahip, “Allahı çokça zikredin vahiy hükmünce gerek sabah gerek akşam daim ve ebedi bir rahatlık ve felah için, hu zikr-i mahiyeti hikmetine ulaş, buyruluyor.  






                          İçini sen hu ile eyle dolu
                          Sırr-ı hu sana görünsün hep kamu
                          Ulu'l- ebsar ol olma delü
                         "Bİ'l-gadatı ve'r revahı” kıl zikr-i hu
    Kamu; halkın hepsi, cümle âlem, Ulul ebsar; basiretli, akıllı, görüş sahibi olanlar. Delü; deli, demektir. Ki insanın içini hu ile doldurması, fenayı zat müşahadesiyle yokluğa / fenaya erişen kul’ın, tevhidi zat keşfi irfanına ulaşmasıdır. Tevhidi zat irfanı hu sırrı olup, bu sırra ulaşan kulun zahir batın tüm hisleriyle olan müşahedesinde, gayb-ı mutlak hüviyet olan zat’tan / hu’dan gayrı olmaz. Ve kamu da yani cümle âlemde hep görünen sırr-ı hu olur. Bunu ifadeyle Pir seyyid Muhammed nur Hz; “ Bir hu Mevcudata, bir hu malumata, bir hu da ikisine diyen hu olur” buyurmuştur. 
       Ulul ebsar; yani basiretli, akıllı, görüş sahibi ol ifadesiyle ise, “fa’ tebiru ya Ulul’ ebsar – ibret alın ey basiret sahipler ” (Haşr -2) ayetine işaret ediliyor. Basiret kelimesi akıllı görüş sahibi olmak anlamlarını içerir. Ki hakikatta basiretli olmak, akl-ı maaş ve akl-ı maad tesirindeki kulluktan akl-ı kâmil kulluğuna terakki ederek, kâmil insan olup cümle eşya ve varlıkları zat-ı ilâhi tecellisi olarak görmektir.
      Bunu beyanla, sabah akşam daimi felah bulup rahat ve mutlu olmak için, tevhidi zat irfanıyla kamu da yani cümle âlemde ve kendinde görünen sırr-ı hu müşahedesine ulaşarak basiretli kâmil akla mensub ol, deli olma buyruluyor.       
                          Zikr-i hu ile açıla bir kapu
                          Hak tecelli ede daim mû-be-mû
                          Hilmi'yâ meydana girsem hû deyu
                         "Bi'l-gadatı ve'r-revahı "kıl zikr-i hû
         Mü-be-mü; mübhem, bellisizlik anlamında olup, fiil sıfat ve vücut nisbetlerinden arınan bir kulun, namı nişanının yokluğu / fenası belirsizliğine erişmesidir. Bir kapının hu zikri ile açılması ise, kalbin / gönlün, hu zikri mahiyetine açılarak gönülde Hakk’ın gayb-ı mutlak hüviyeti olan zat tecellisinin zuhura gelmesidir. Ki, hu zikri mahiyetine kulun gönül kapısı açılırsa, o kulun gönlünde cenab-ı Hak zat tecellisi ile zuhur eder. Ve o kul ebediyyen namı nişanı olmayan daimi bir yokluğa erer.

        Bunu ifadeyle Malik ef. Hz. Hilmi mahlası ile kendini muhatab ederek bizlere; Hu zikri mahiyetiyle gönlünün kapısı açılır da o kapıdan yokluk meydanına girersen, ancak o zaman kulluğun felah bulur, refaha / huzura erişirsin, diyor.

Hiç yorum yok: