31 Aralık 2017 Pazar

Seherde çeşm-i kalb mesrur uyandı


ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN



                           Seherde çeşm-i kalb mesrur uyandı
                           Acip seyran-i zevkler göründü
      Çeşm-i kalb; kalb gözü, mesrur; sevinçli, sürurlu, seyran; gezinti, Acib; benzeri görülmeyen, şaşırtıcı, demektir. Seherde çeşm-i kalbin (kalb gözünün) uyanması, cehalet karanlığında gafletle yaşayan insan kalbinin, zikri daim telkinine mazhar olmasıyla o insanın zikrullahın neşe ve sevinciyle uyanmasıdır. Acib seyranı zevklerin görünmesi ise, kalbi zikri daimle uyanan salikin, tevhidin fena makamları keşfi irfanı mazharıyetiyle kendinde ve cümle âlemde Hakk’ı şuhut ederek, benzeri olmayan ilâh-i zevklerle zevklenmesidir. Allahu âlem.            




                           Hakikat bağçenin babı açıldı
                           Çü misk ü anber cana rih geldi
      Bab; kapı, misk-i anber; güzel kokulu bir madde, Rih; Rüzgâr, demektir. Hakikat bağçenin babının / kapısının açılması demek, salikin fenasında / yokluğunda Hakk’ın zuhuruna mazhar olup Hak’la beka, ebediyet bulması demektir. Ki haddi hududu olmayan Hakk’ın ebedi zuhuru müşahadesiyle salikin beka bulması, Misk ü anber cana rih gelmesidir deniliyor. Yani rüzgârın, manevi ve ruhani en güzel kokuları can’a getirmesi olarak beyan ediliyor.   
                           Nergis ve güller çün açdı bir kamu
                           Şua-ı âfitâb hırkamı yırttı
     Şua; ışık, ışığın tığı / teli, afitap; güneş, demektir. Buna göre, cümle âlemde ve her tarafta nergislerin, güllerin açılması olan Halk kesretini zahir, Hakk’ı ise batın müşahade marifetine ulaşmamla, bu marifet güneşinin ışığı aydınlığıyla Hakk’ı zahir, Halkı batın müşahede hırkam yırtıldı, buyruluyor. Ki kurbu nevafil makamına terakki etmemle, kurbu feraiz müşahedem kalmadı, demektir.          
                           Melâik sureti ol an göründü
                           Sivâ-yı âlemi sürdü süpürdü
        Melaik; melekler, sivayı âlem; tecellilerin farklılığı, başkalığı, anlamındadır. Melekler, insanlar ve cinler gibi Allahın emir ve yasaklarına itaat ile mükellef olmadıkları gibi, melekler mazhariyetlerinin gereğini itirazsız yerine getirirler. Ve meleklerin yaratılışı nur’dandır. Bunu ifadeyle kur’an’da; “Allah göklerin ve yerlerin nurudur…” (Nur- 35) buyrulur. Ki yerlerin göklerin nuru olan Allah, mülk âlemini melekleriyle oluşturur. Mülk kelime olarak ‘bir şeyin dış yüzü’ demektir ki, yerlerin göklerin nuru olan Hakk’ın dışı / zahiri, isimlerinin tesiriyle oluşan mülk âlemidir. Bunu beyanla şeyhül ekber muhiddini arabi Hz; “Allahın hırkası / örtüsü esma(isimler) tecellisidir.” Buyurmuştur. Mülk âlemini, görünen tüm varlıklar yani insan, hayvan, bitki, toprak, çiçek, böcek, yağmur vb. isimlerle bilinen, görünen ve görünmeyen nihayeti hududu olmayan, sayılamayan ve isimlerle ifade olunanlar oluşturur.
        İşte bu sayılamayan çokluğu / kesreti oluşturan varlıkların hakikatı, cenab-ı Hak’tır. Ve cenab-ı Hak bu isimlerin oluşturduğu kesreti, melekleriyle zuhura getirir. Ki meleklerin zuhura getirdiği Hakk’ın dışı / zahiri olan mülk âlemidir. Ve mülk âlemindeki her bir esma (isim) tesiri bir melektir. Yani yaprağın yapraklık, çiçeğin çiçeklik, böceğin böceklik gibi ayrı ayrı olup birbirine benzemeyen bu tecelliler tesiri, birer meleke yani melektir. Bunu ifadeyle resulullah (s.a.v) “her yağmur tanesini bir melek indirir” buyurmuşlardır. ‘Ki hiçbir tecellinin birbirine benzemeyişi gibi, hiç bir yağmur tanesi de birbirine benzemez ve her yağmur tanesini ayrı ayrı bir melek indirir.’ Demektir. Bu müşahade marifetine, mesleki resulun bir ismi de mülk olan kalp makamı irşadıyla erişilir.
     Bu makama erişilmesini beyanla, Melâik / melekler sureti ol an göründü sivâ-yı âlemi sürdü süpürdü buyruluyor. Ki mülk makamı telkini irşadıyla, meleklerin mahiyetini müşahade etmemle, kurbu nevafil makamı müşahedesi olan halk kesreti ikiliği kalmayıp, silinip süprüldü, demektir.
                           Çü düştü türlü ezvak içre Hilmi'ya
                           O hayrette dalıp bilmedi zikri

    Hz.peygamber efendimiz; “Allahım benim hayretimi arttır” buyurmuşlardır ki, Malik ef. resulullahın arttırılmasını niyaz ettiği hayret keyfiyetine daldığımdan, Hakk’ın türlü sonsuz çeşitteki tecellilerini müşahadeden hâsıl olan ilâh-i zevkle sarhoşum. Ve bu sarhoşluk tesiriyle zikiredip zikretmediğimi dahi ayırt edemiyor, fark edemiyorum diyor. Allahu âlem. 

Hiç yorum yok: