31 Aralık 2017 Pazar

Cemalin görmeğe arzu ederim ya Rasulallah

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

                          Cemalin görmeğe arzu ederim ya Rasulallah
                          Yoluna canımı vermek dilerim ya Rasulallah
       Pir seyyid Muhammed nur Hz; “Peygamber efendimizin vücudu unsuru, vücudu misali, vücudu nur-u olmakla üç vücudu vardır” diyor ki, vücudu unsur; peygamber efendimizin 1400 küsur yıl evvel annesi amineden doğup, 63 yaşında bu âlemden göçen beşeri beden varlığıdır. Vücudu misali ise; resulullahın rüyada görülen suretidir. Ki bunu ifadeyle peygamber efendimiz, “Her kim beni rüyasında görürse o beni görmüştür, çünkü iblis benim suretimde görünemez” buyurur.
Vücudu nur-u Muhammed; Cenab-ı Hakk’ın zat-ı tekliğinden ilk yaratılan olmakla, cümle âlemlerin ve varlıkların aslıdır. Bunu beyanla, Hz.resulullah efendimiz “Allah evvela benim nurumu yarattı” buyurduğu gibi, başka bir beyanında ise; “Âdem su ile toprak arasında iken ben nebi idim” Diyor.
       Bu itibarla, vücudu nuru Muhammed (s.a.v) cümle âlemlerin ve varlıkların evveli olduğundan cümle varlıklar, tafsilatı Muhammeddir ve nur-u Muhammed her yaratılmışta mevcuttur. Ve vücud-u nur-u Muhammedi ancak, seçkin veliler ziyaret edip müşahade ederler. Ve bu seçkinlerden olan Hz.Ömer (r.a) resulullahın vefatında; “Kim Muhammed öldü der ise onun başını keserim o her zaman sağdır” demiştir. Ki bu sözleri Hz.Ömer, vücudu nuru Muhammed müşahadesiyle o anda söylemiştir.
      Bir kimse vücud-u nuru Muhammed müşahadesine ancak, meslek-i resul’de mürşid-i kâmil’in telkin-i irşadı olan seyri süluk ile ulaşabilir. Bunu ifadeyle Hz.peygamber efendimiz; “Her kim beni bulup görmek isterse, benim varisim olan âlimi bulsunlar ben orada bulunurum” buyurmuştur. Ki her asrın müceddid / yenileyici pir-i, Hz.resulullahın varisidir. O asırda zuhur eden kâmil mürşidler ise, müceddid pir’in vekilleridir. Resulullahın varisi olan bir müceddid, seyri süluku bizzat resulullahtan gördüğü için, bu varislerin şahsında tasnifi düzenlemesi zahir olan meslek-i resul telkini irşadıyla ancak, vücud-u nuru Muhammed müşahdesine erişilir.
      Bizim de irşadından nasiblendiğimiz, Kosova devletinin Rahoves şehrindeki melami tekkesinin son kâmil mürşidi Süleyman kolari Hz; “Hz. resulullah efendimizin bu zamandaki varisi pir seyyid Muhammed nur Hz. olup, zamanın kâmil mürşidi ise, pir seyyid Muhammed nur Hz.nin vekilidir. Buyurmuştur.
      Bu itibarla, Hz.resulullahın varisi pir seyyid Muhammed nur’un vekili olan kâmil mürşidin, meslek-i resul telkin-i irşadı ile vücudu nur- u Muhammed müşahedesine ulaşılacağını beyanla Malik Efendi; Cemalin görmeğe arzu ederim ya resulallah, yoluna canımı vermek dilerim ya resulallah, buyuruyor. Ki, vücudu nur-u Muhammed güzellliğini görüp müşahade etmek isterim, gerekirse bu uğurda canımı veririm ya resulullah, demektir.  
                          Şeha sevginden mecnunum ki Tahir ve dahi Ferhad
                          Delip dağın seni görmek severim ya Rasulallah
      Şeh; cümle evliyanın ve peygamberin şahı / padişahı olan Hz.Muhammed (s.a.v) dir. Mecnun ile Leyla, Tahir ile Zühre Ferhad ile şirin, Kerem ile aslı gibiler, ehli kemalin ilâh-i sevgiliyi ve Hak âşıklığını ifadeyle eserlerinde ve şiirlerinde bahsettiği kahramanlardır. Ve Ferhat’ın sevgilisine kavuşmak için dağı deldiği rivayet edilir.   
      Buna göre, cümle evliyanın ve peygamberlerin şahı (padişahı) olan Hz.Muhammed sevgisinin cazibesi, beni mecnun edip kendimden geçirdi. Beni senden uzak tutup ayrı koyan dağları Ferhad gibi delip yol ederek, seni müşahade edip görmeyi severim ya resulallah, demektir.    
                          Bugün Feryad-ı andelib ki hâristanda nalânım
                          Gülistan yüzünü görmek severim ya Rasulallah
     Andelip; bülbül, haristan; dikenlik, nalân; inleyen, sızlayan, gülistan; gül bağı / gül bahçesi, demektir. Ki senden ayrı olmak dikenliğinde bülbül gibi inleyip sızlıyorum, gül bahçesi olup gül kokan nur’u vechini / yüzünü müşahade edip görmeyi severim ya resulallah, buyruluyor.  
                          Yanıp tenim kebâb oldu eridi cismim içine yağ
                          Vücuduma tabib olmak dilerim ya şefi Allah
       Tabib; doktor, hekim, ya şefi Allah; ey Allahın şefaatına mazhar olup Allahın şefaatıyla şifa veren, şifa dağıtan, demektir. Kuranda; “O’nun katında bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz.” (Sebe-23) buyrulur. Bu ve benzeri ayetlerden de anlaşılacağı gibi şefaat, Allah’a ait olup ancak Allah’ın izin verdiği kulları şefaat edebilir. İsmail Hakkı Bursevi Hz; “Onlar için dua et, çünkü senin duan onlar için bir sükünettir / güvendir…” (Tevbe- 103) ayet beyanı ile Hz.resulullah efendimize şefaat etme yetkisinin verildiğini ifade eder.      
        Bunu beyanla, Kebap gibi yanıp yağ gibi eriyen cismi vücuduma tabib olmanı ve şefaat etmeni dilerim ya şefi Allah, yani ey Allahın şefaatına mazhar olup Allahın şefaatıyla şifa verip şifa dağıtan, buyruluyor.  



                          Kerem gibi bugün Malik fena buldu yolunda hem
                          Beka itmek cemalinle severim ya Rasulallah

     Kemal zurnacı Hz; “Bazı sâdât / seçkin veliler vardır ki onlar bir an resulullah (s.a.v) efendimizden ayrı kalsalar, kendilerini mürted (dinden çıkmış) sayarlar” Buyurmuşlardır. Ki Malik ef. Hz.de; Kerem’in sevgilisi / maşuku olan aslı’nın uğrunda kendini feda etmesi gibi, seni müşahade için girdiğim mesleki resul seyri süluk yolunda vücudu varlığım fena buldu, senin cemali nur’u güzelliğinden hiç ayrılmadan, beka (ebediyet) bulmayı severim ya resulullah, diyor. Allahu âlem.

Hiç yorum yok: