ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Hamdülillah bizi kul
etti bugün hem kamilân
Başı verdik hem
melamiler İzine dinle can
Ey can
/ ruh, ey iman kardeşim, anlatacaklarımı iyice dinle. Allaha hamdolsun, bu
gün Melami olan ehli kemalin irşad
edip eydınlatmasıyla gerçek kulluğa erişip, nisbet varlığımızın fenasına / yokluğuna
arif olan kullar arasına dâhil olduk.
Ve ehli kemal olan Melamilerin izinden
yürüyüp başımızı verdik, yani fenafillâh
keşfi irfanıyla ölmeden evvel öldük, deniliyor. Çünkü resulullah efendimiz; “Ölmeden
evvel ölünüz” buyurmuşlardır.
Ol Melâmet hırkasından
zahir oldu serteser
Sırr-ı Ahmed hem Muhammed
hem ehad bir bir 'ıyan
Resulullah (s.a.v) efendimizin gerek Ahmed, gerek Muhammed isimlerinin
ve cenabı Hakk’ın ehad / teklik sırrı, Melâmet hırkasından zuhur edip, bir bir açığa çıkarak ayan
oldu buyruluyor. Ki Hz. peygamber efendimizin Ahmet, Muhammed, Mustafa ve
Mahmud isimleri hikmet tahtında olup resulullahın bu isimleri, cenabı Hakk’ın sırf
zat olan ehad / teklik hüviyetinden
zuhura gelen kemalat mertebelerini remzeder.
Buna
göre; Ahmed; sıdkıyet kemalatı olup
ilmi hakikatı remzeder. Muhammed;
mukarribun kemalatı olup ilmi marifeti remzder. Mustafa; nubüvet / peygamberlik kemalatı olup, kalbe gelen her yön
ve her nevi tecellideki zat-ı ilâhi arınmışlığını remzeder. Mahmud; Hz.peygamber efendimize mahsus
olup, başkalarının ancak resullahın müsadesi ile ziyeret edebildikleri makamı
mahmud-u remzeder. Ki bunu ifadeyle Kuranda; “Gecenin bir bölümünde sırf sana
mahsus bir nafile olmak üzere teheccüd ibadetini yap ki, belki Rabbin seni makam-ı
mahmuda / övülmüş makama erdirir.” Buyrulur.
Ol güruh ehl-i
tahkik şüphe yoktur hem güman
Feyz-i akdes hem
mukaddes kenz-i mahfidir beyan
Ehl-i tahkik; hakikat ehli, Feyz-i akdes; zat tecellisi, feyz-i
mukaddes; sıfat tecellisi, kenzi
mahfi; gizli hazine, demektir. Buna göre, o Melami güruhu / topluluğu
öyle kimselerdir ki, onlar ehli hakikattırlar. Çok kimselerin müşahede edemediği feyz-i akdes olan Hakk’ın zat tecellisinin,
feyzi mukaddes olan Hakk’ın sıfatı
tecellilerinin ve kenz-i mahfi / gizli
hazinelerin sırrı, o Melami güruhuna şeksiz şüphesiz apaçıktır, ayan beyandır.
Ehl-i tevhid
meslek-i Ahmed heman
Hamr-ı vahded kim
içer olur mestan
Kısaca mesleki resul olarak
ifade edilen Melamilik, resmiyette meslek-i
resulu Ahmediyye-i melamiye olarak ifade edilir. Çünkü resulullah
efendimizin Ahmed ismi, ilmi hakikata göre yokluk / fena ve Hak zuhurunda batın
kulluğu remzettiğinden, Melamiler, makamatı tevhid müşahadesiyle nisbet varlığı
fena / yok olmuş, nazarında vahdet-i zat zuhurundan gayrı bir şey olmayan ehl-i
tevhid-i hakiki müminleridir. Bunu beyanla, her kim mesleki resul-u Ahmediyye yi melamiye de, zikri daim ve
makamatı tevhid irfanıyla nisbet
varlığının yokluğunda zuhur eden vahdet-i
zatı müşahade hamrından / içkisinden
içerse, o kimse zevki ilâhi ile mestan / sarhoş olur, buyruluyor.
Fırka'-i naci melâmi
meşrebidir Hilmi'ya
Sır içinde nefs-İ
vahid görünür mahv-i gayran
Fırka-i
naci; kurtulmuşlar fırkası, mahv-i
gayran; masivayı, Allah’tan gayrısını fena / yok etmek, demektir.
Resulullah efendimiz; “Hırıstiyanlar şu kadar fırkadır
hepsi ehli nardır / ateş ehlidirler. Yahudiler şu kadar fırkadır hepsi ehli
nardır / ateş ehlidirler. Müslümanlar yetmiş üç fırkadır, yetmiş ikisi
dalalette biri hidayet üzeredir. Onlar fırka-ı naci dirler.” Buyurmuşlardır
ki, Malik Ef. Hz. de Hilmi lakabıyla kendini muhatap ederek bizlere; Ey Hilmi hadisi şerifte ifade olunan fırka-ı naci (kurtulmuşlar fırkası) Melami meşrebine mensub olmaktır. Ki cümle
varlıkta mevcut olmasına rağmen, cahillere gözükmemekle sır içinde nefsi Bir / vahid
olan rabbimiz ancak, Melamilere görünür.
Çünkü Melamiler, Hakk’ın gayrısı
olan cümle masivayı mahv edip fenaya
/ yokluğa erenlerdir, diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder