ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Ya ilahi
eyle imdad sen bugün hem kuluna
Eyle imdad
hasbiyallah Hakk'i çün ol kuluna
İmdat; yardım, demektir ki ya ilâhi eyle İmdat ifadesiyle; “Allah
sizin mevlanızdır ne güzel mevladır O, ne güzel nasirdir O, / ne güzel yardım
eder” (Enfal- 40, Hac- 78)
ayetleri hikmetince Allahtan yardım isteniyor. Hasbiyallah ifadesiyle ise; “…Hasbünallahu ve ni’mel vekil- Allah bize
yeter o ne güzel vekildir.” (Ali
İmran- 173) ayeti kerimesine işaret edilerek, Allahtan istenen İmdat ve yardımla,
Allahın kuluna vekil olması talep ediliyor. Ki Ayette ifade olunan “vekil,” kelime olarak başkasının adına
bir iş yaparak veya konuşarak faaliyette bulunmaktır. Allahın kuluna vekil olması
ise, kulun faaliyetini Allahın yapması, demektir.
Allahın
kullarına vekil olmasını ifadeyle; Bedir harbinden sonra sahabeler kendi
aralarında, “ben şu kadar müşrik öldürdüm,”
bir diğeri “ben bu kadar müşrik öldürdüm,”
gibi konuştuklarında, “Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü
onları… (Enfal- 17) ayeti
inzal oldu. Hz.resulullah bedir harbi esnasında bir avuç toprak alıp
müşriklerin üzerine attı da, mucize olarak müşrikler görmez oldular. Ki aynı ayette
bu olayı da ifadeyle, “Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı…” (Enfal- 17) buyruldu. İşte bu ayet hem
bedir gazilerinin hem de resulullah efendimizin faaliyetini Allahın yaptığını
ifadeyle, hem resulullaha, hem de bedir gazilerine Allahın vekil olduğunu beyan
ediyor.
Bu
itibarla, bir kimseye Allahın vekil olmasının izahı şöyledir. Kuranda; “… Bütün
kuvvetin Allah’ın elinde olduğunu, Allah’ın şiddetli azabı bulunduğunu
anlayacaklarını (şimdiden) idrak etseler ” (Bakara, 165) Ve “…İşlerin tümü Allah’ındır” (Ra’d, 31) buyrulur. Ki imanın
şartlarından biri, hayrın (iyiliklerin) ve şerrin (kötülüklerin) Allahın
kudretiyle / kuvvetiyle meydana geldiğine, iman etmektir. Ki tüm iyilikler ve
kötülükler Allahın kuvvetiyle açığa çıkmasına rağmen, Allah kullarına iyilikler
yapmasını, kötülükleri ise yapmamasını emreder. Yani Allah, iyiliklerin
yapılmasında emredeci amir olduğu gibi iyiliğin yapılmasından da razıdır. Allah
kötülüklerin yapılmasını yasaklayarak kötülükleri emretmediği gibi, kötülüklerin
yapılmasından da razı değildir.
Bu itibarla bir kimse, ‘ya rabbi
senin kuvvetinle, sen emredip razı olduğun için iyilikleri yapıyorum’ dese
doğrudur. Fakat kötülükleri de aynı şekilde değerlendirip ifade ederse doğru
olmaz. Çünkü kötülüklerin zuhurunda Allahın kuvvet ve kudreti olmasına rağmen,
Allahın emri ve rızası yoktur. Bunun için bir kimse ‘ya rabbi, kötülükleri sen emredip razı olduğun için yaptım’ demiş
olsa, aynı iblis (şeytan) gibi Allaha iftira etmiş olur.
İlmi
şeriata göre, bir kimse kötü işler yaparsa o kişi, ahirette cehennem azabına
muhatap olur. Eğer bir kimse, kendisine nisbetle iyilikler yaparsa o kişi,
işlediği iyilikler karşılılığında ahiretteki amel cennetinde huri, köşk, gılman
vb. cennet nimetleriyle nefsini / kendini lezzetlendirir. Ki bu iman ve anlayış
şeriata göre meşrudur.
İlmi
hakikata göre ise, Hakikat yoluna girmiş bir mesleki resul saliki, zikri daim
uyanıklığıyla Allahın emretmediği ve razı olmadığı hiçbir şer / kötü faaliyette
bulunmayıp günaha da harama da yanaşmadığından, Hak yolundaki salikin, günahı
olmaz. Hak yolundaki salik, Allahın vahiyle emrettiği her türlü iyilik ve
sevapları yapar, fakat bu iyilikleri sevapları yaparken asla nefsini (kendini) huri,
köşk vb. amel cenneti nimetleriyle lezzetlendirmek için yapmaz. O, iyilik ve
sevabı Allah emrettiği için muhakkak yerine getirir. Ve tevhidi sıfat makamı
keşfi irfanıyla hakikat ehli, yapıp işlediği tüm iyilik ve sevapları kendine nisbet
etmeyip, her faaliyetteki tüm sıfatların mefsufu olan Allaha nisbet ettiğinden,
hakikat ehlinin sevabı da olmaz. Bu itibarla işlemediğinden günahı olmayan,
yaptığı iyilik ve sevapları mefsufu olan Allah nisbet eden, hakikat ehli
kulların vekili, Allah olur.
Bunu
beyanla; Ya ilahi eyle imdad sen bugün
hem kuluna, eyle imdad hasbiyallah Hakk'i çün ol kuluna ifadesiyle, ey
Allahım bu gün, yani tevhidi sıfat keşfi irfanı günü aydınlığına erişmemde,
senin vekil olduğun kullar arasına benimde dâhil olmamda bana yardım et, bana
sen vekil ol Allahım, buyruluyor.
Yek ateş verdi dile şerha etti
cüssemi
Eyle imdad kıl "Kefa'llahu" hakkıçün ol
kuluna
Yek;
Bir, dil; kalp, gönül, şerha; dilim dilim, paça parça, Kefallahu; ifadesi ise, Allah kâfi geldi, demek olup Kurandaki “…Ve kefallahul
mü’mininel kıtâl ve kânallahu kaviyyen aziza. - Ve Allah müminlere savaşta
muvaffak olmalarında kâfi geldi / yetti. Allah kuvvetlidir, mutlak güç
sahibidir.” (Ahzab-25) Ayeti
kerimesine işaret ediliyor.
Buna göre, yek / bir ateş verdin dil’e / gönüle demek,
ilâh-i aşk mazharıyetiyle salikin gönlünde inkilâp / devrim oldu demektir. Ki bu
devrim ile cüssem, yani kendime nisbet ettiğim vücudu varlığım parça parça olup
dağıldı, buyruluyor. Ve bu devrim, ilâh-i sevgilinin tevhidi zat keşfi irfanıyla
aşığın gönlünde tecelli ederek, vahdet / bir olan güzelliğini aşığa göstermesiyle
aşığın kendine nisbet varlığının darma dağın, yani fenafillâh olmasıdır.
Bir kul, ahirette
hesaba çekileceği sevap ve günahlarını, cehaletle kendine nisbet ettiği varlığıyla
bu âlemde işleyip yapar. Ve kulun ahiretteki hesabını bu imtihan âleminde görmesini
ifadeyle Hz.resulullah, “hesap günü gelmeden hesabınızı görün”
buyurur. Ki bir kulun, meslek-i resulde Kâmilin telkin ettiği tevhidi zat keşfi
irfanına ulaşması, onun aynı zamanda hadisi şerifte ifade edilen sevap ve günah
hesabını bu imtihan âleminde görmesidir. Çünkü evvelki beytin açıklamasında
ifade olundu ki, zikri daim uyanıklığıyla hiçbir günaha yanaşmayan salikin, yaptığı
sevap faaliyetlerini Allaha nisbet ettiği için, sevap ve günah hesabını bu
âlemde ölmeden evvel görmüş olur. Bunu beyanla kuranda; “Oku
kitabını; bugün sana hesap görücü olarak kendi nefsin / öz benliğin yeter.” (İsra- 14) buyrulur.
Bunu ifadeyle, yek / bir olan Hakk’ın
aşk ateşinin dil’e (gönlüme) verilmesi, kendime nisbet ettiğim cüssemi (varlığımı) parçalayıp şerha etti, yani fenaya / yokluğa
eriştirdi, buyrulduğu gibi, devamla “Ve Allah, müminlere muvaffak
olmalarında kâfi geldi / yetti. Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.”
(Ahzab-25) Ayet Hakkı için, ben kuluna imdat kıl yardım et. Ey Allahım tüm
kuvvet / kudret ve varlık senindir, ancak senin yardımın kifayet eder, demektir.
Kalmadı sabr u
kararım hiç bugün hem dilime
Eyle imdad hem
"Ve yebkâ" hakkıçün ol kuluna
Dil; kalp / gönül. “Ve yebka; baki olan, ebedi olan, demektir. Ki, bu ifade ile
kurandaki “Ve yebka
vechu rabbike zülcelali vel’ikram.- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin vechi /
yüzü bakidir.” (Rahman- 27) Ayetinin mana ve hikmetine işaret
edilerek; Cümle malûmat ve mevcudatta baki, yani ebediyen var olanın, rabbin
celal ve kerem / ikram edici yüzü olduğu beyan ediliyor. Ki rabbin ikram yüzü,
Allahın cemal tesiri ile zuhura geldiğinden ehli kemal bu ayeti, ‘rabbin celal ve cemali yüzü bakidir’
olarak yorumlamışlardır.
Bu ayetin, yani beka ve ebedi olan rabbin
celâl ve cemal mazharı ikram vechi / yüzü sırrı mahiyetine ancak, meslek-i
resulde mürşidi kâmilin irşadıyla fenafillâh olduktan sonra erişilir. Ki bu
irşad aydınlığını taleple; Kalmadı sabr u kararım hiç bugün hem dil’ime. Eyle imdad
hem "Ve yebkâ" hakkıçün ol kuluna,
buyruluyor. Yani ey Allahım, dil’imin / gönlümün sabrı tükenip kalmadı, bekabillâh
olan ebediyet vechine / yüzüne ulaşmamda ben kuluna yardımcı ol, deniliyor.
Bir aceb derde giriftarım ilahi el-aman
Eyle imdad ol
"Kad efleha' hakkıçün hem sırrına
Giriftar; tutulmuş, yakalanmış, manasına
olup kadefleha ifadesi ise kuranın; “Kad
eflaha men tezekkâ ve zekeresme rabbihi fesellâ.- Nefsini / benliğini
temizleyip arındıran gerçekten kurtuluşa ermiştir. Rabbini zikretmiş ve salâtı
/ namazı kılmıştır o.” (Ala-14,15)
ayet beyanlarına işaret ediliyor. Ki bu ayetler, ledduni anlamı itibarıyla manevi
kirlerden pisliklerden ve gizli şirk’ten, fenafillâh (Allahta yok olmak) keşfi
irfanıyla temizlenerek arınanların, rabbin beka olan tecellilerine ulaşmakla felah
bulduklarını. Ve felah ulaşan bu kulların, zikrullah uyanıklığı ve namazın
hakikatı olan miraç keyfiyetiyle kavuştukları rabbin cemaliyle “bayram” yaparak, bayram sevinç ve neşesiyle
zevklendiklerini ifade ediyor.
Bunu beyanla; Bir aceb yani
Hak’tan gafil olanların acaip gördüğü
derde giriftarım / tutuldum ilahi el-aman. Eyle imdad ol "Kad efleha' hakkıçün hem sırrına,
buyruluyor. Ki Hakk’a kavuşarak rabbin vuslat zevkine erişmek gibi halkı âleme
acaip, tuhaf gelen bir derde tutuldum. Manevi kirlerden, pisliklerden ve “gizli
şirk” zülmünden temizlenip, rabbin beka yüzüne kavuşup rabbin
müşahedesiyle “bayram” yapmamda bana
yardım et, demektir.
Mâliki ejder olub
mestan-ı sunuh'ıl-vechile
Eyle İmdad
"semme vechu'llah" hakkıçün emrine
Maliki ejder; Hz. Ali nin yardımcısı,
Mısır valisi ve komutanıdır. Mestane; sarhoşça,
sunuh; emin olma, iyice bilme, vech; yüz, çehre, “seme vechullah; ifadesiyle ise, kurandaki “... feeynema tüvellü fe semme
vechullah... – …yüzünüzü
nereye çevirirseniz Allah’ın yüzü oradadır…” (Bakara-
115) ayetine atıfta
bulunuluyor.
Hz.Ali nin yakını
ve komutanı olan Malik bin ejder hakkında, daha evvelki beyitlerin
açıklamasında detaylı bilgi verilmiştir. Ki zamanın velayet irşadı yapan
mürşid-i kâmili, velayetin imamı olan Hz.Ali nin misyonunu taşıyıp temsil ettiğinden,
zamanın Maliki ejderidir. Çünkü zamanın kâmil mürşidinde velayet sırrı mevcuttur.
Bu itibarla, Hz.Ali’nin sadık temsilcisi ve komutanı Malik bin ejder gibi,
zamanın Kâmil mürşidi velayet irşadını yaparken gösterdiği sadakatla, valeyet
mürşidlerin imamı olan Hz.Ali’yi temsil eder. Bunu ifadeyle Hasan Fehmi
(tezdoğan) Hz;
Fehmi
ol şahın yolunda kurban
Ondandır
elimde bulunan ferman
Dertli
olan canlar buldular derman
Canımın
içinde cananım Ali
Her
dem gönlümdeki mihmanım Ali… Buyurur.
“Seme vechullah” ifadesinin geçtiği ayet
ifadesi mana ve hikmet yönü ile değerlendirildiğinde, fenafillâh olup Hakk’ın
zatından gayrı mevcut olmadığı imanına erişen kulun, Hakk’ı zahir, halkı ise
batında müşahede irfanıyla her nereye dönse hep Hak’la olmasının beyanıdır. Ki bu
müşahede kulun Hakk’a farz yakınlığı olup, meslek-i resulde Kâmil mürşidin telkin
ettiği makamı cem sırrını içerir.
Bunu
ifadeyle, Malik bin ejder Hz.nin ismini kendi ismiyle özdeşleştirerek, velayet
mürşidlerin imamı Hz. Ali nin kendi zamananındaki yardımcısı olduğunu ifadeyle Malik
ef; Mâliki
ejder olub
mestan-ı sunuh'ıl-vechile. Eyle İmdad "semme vechu'llah" hakkıçün
emrine. Diyor. Yani, bu zamandaki Maliki ejder misyonunu temsil edip
taşımamda, makamı cem müşahedesi sırrına erişip emin olmamda, bana yardımcı ol
demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder