ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Hüda'nın
zatına mazhar yüzündür ya Resulallah
Vücud u mevcud u
zahir sırrındır ya Resulallah
Kur’an’da “...Her
şey fanidir / yoktur, var olan ancak O’nun vechidir / yüzüdür.” (Kasas, 88) buyrulur. Bu ayette ifade
olunan her şeyin faniliği / yokluğu, gelecek bir zamanda yok olacak anlamında değil,
her zamanda ve her an da yokluktadır demektir. Bu itibarla, her şeyin
yokluğunda var ve mevcut olan Hakk’ın zatı olup, her zamanda ve her anda zat-ı
ilâhinin olmadığı hiçbir varlık ve bir zerre yoktur. Ve zatı ilâhi her yerde
mevcuttur. Fakat zatı ilâhinin cümle âlemlerde ve her yerde ve her andaki
mevcut oluşunun müşahade keyfiyeti, ancak Hz.Muhammed (s.a.v) kulluğunda zahir
olup açığa çıkar.
Hz.peygamber efendimiz, “fakirlik
benim iftiharimdır, fakirlik benim iftiharımdır, fakirlik benim iftiharımdır.”
Buyurmuştur. Ki resulullahın üç defa buyurduğu fakirlik, mal mülk itibarıyla
olan maddi fakirlik değildir. Çünkü resulullah Efendimiz tüccar olup, ticaret
yapardı. Hiç sermayesi olmayan fakir bir kimse tüccarlık yapabilir mi? Yapamaz.
Bu itibarla Hz.peygamber efendimiz, madden fakir değil, zengindi. Ve bunu
ifadeyle Kur’an’da, “Seni fakir buldu da zengin etmedi mi?” (Duha- 8) Buyrulur. Pir seyyid Muhammed nur Hz. ise, “Resulullah
Efendimiz için, bazı kimseler madden fakirdi, yok hasırda yatardı, ekmek bulur
katık bulamazdı, derler. Bunların hepsi uydurma, yalan olup Hz. Peygambere
iftiradır.” Diyor ki, Hz. Resulullah Efendimize madden mal mülk yönüyle
fakirdi demek, “Seni fakir buldu da zengin etmedi mi?” (Duha- 8) ayetini inkâr etmektir.
Hadisi şerifte ifade olunan ve Hz. Peygamber Efendimizin üç defa
tekraren iftihar ettiği fakirliği, fiil, sıfat ve vücut nisbet varlığının
fenası / yokluğu itibariyle olan fakirliktir. Ve resulullahın üç defa “fakirlik
benim iftiharımdır” buyurmasına sebep, 1- fiili, 2- sıfatları, 3-
vücud-u zatı yönüyle olan fakirliği ifade eder. Rivayet olunur ki, Hz.peygamber
efendimize miraçta cenabı Hakk’ın; “Bana ne hediye getirdin?” Diye
sormasına cevaben Hz. resulullah; “Senin hazinelerin varlık hazinesidir, senin
hazinelerinde olmayan yokluktur, ben senin hazinelerinde olmayan yokluğumla
geldim” demiştir. Bunu ifadeyle Pir seyyid
Muhammed nur Hz; “Hidayetin baş mazharı Hz.resulullah (s.a.v) dir.” buyurur.
Bu itibarla, Allahın zat tecellisi, ancak ve ancak Muhammedi yokluk
kulluğunda zahir olup açığa çıktığını ifadeyle; Hüda'nın zatına mazhar yüzündür ya Resulallah,
vücud u mevcud u zahir sırrındır ya Resulallah buyruluyor. Yani sen, zatı ilâhi tecellisinin kemal-i zuhuruna
mazhar olan yüz’sün / vecih’sin, cümle mevcudatta her bir zerrede var ve mevcut
olan zatı ilâh-i sırrı, ancak ve ancak Muhammed-i kulluk yüzüyle zahir olup
açığa çıkar, demektir.
Hicabı ref iden âşık
senin nurunladır kaim
Bu ekvan ile mahlûkat
kulundur ya Resulallah
Hicabı ref; perdeyi kaldırmak, açmak,
anlamında olup, Hak aşığının ilâh-i sevgiliyle arasındaki perdeyi kaldrması,
senin nurunla mümkündür ya resulallah deniliyor. Çünkü hadisi şerifte “Ben
Allahın nurundan, müminlerde benim nuruımdandır” buyrulur. Ki, Hidayetin baş mazharı olmakla hidayeti nuru Muhammed,
cümle peygamber ve insanı kâmil velilerin tebliğ ve irşadında açığa çıktığı
gibi, vahye uygun olup kuranla çelişmeyen her hidayet yüklü anlayış ve faaliyette
hidayeti nuru Muhammed vardır. Bu itibarla, Hak aşığının ilâh-i aşk mazharıyeti
ve ilâh-i sevgili ile arasındak perdeyi kaldırması, hep hidayeti nuru Muhammed
(s.a.v) mazharıyetiyle olur.
Hadisi şerifte; “Allah evvela benim nurumu yarattı”
buyrulduğı gibi başka bir hadisi şerifte; “Allah evvela bir cevher yarattı, o cevherden de cümle âlemleri
yarattı” buyrulur. Ki, bu evvel yaratılan cevharin nuru Muhammed
olduğunu ehl-i kemal beyan etmiştir. Bu itibarla nuru Muhammed, cümle
yaratılmışların evvel ve öncesi olduğundan, ilmi marifette cümle yaratılıp
halkolan herşey, tafsilatı Muhammed olarak ifade edilir. Ki bunu
ifadeyle, bu
ekvan ile mahlûkat tafsilatı Muhammed
olmakla kulundur ya resulallah
buyruluyor.
Okundu şanına
levlak yüzündür hikmet-İ eflak
Yedi iklimde şafak
verir nurundur ya Resulallah
Hikmet-i eflâk; Feleklerin, gezgenlerin ve
göklerin sırrı hikmeti demek olup, cenab-ı
Hakk’ın “Levlake levlak lema halaktul
eflak – Sen olmasaydın sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” buyurduğu Hadis-i
Kutsiye atıfta bulunularak, ‘okundu şanına levlak yüzündür hikmet-i eflak’
deniliyor. Bu kutsi beyanda Hz.resulullah efendimize hitaben iki defa “sen olmasaydın sen olmasaydın” buyruluyor. Ki bu beyanda İki defa “sen olmasaydın” buyrulmasındaki
leddun-i hikmetin birincisi; ‘Sen
olmasaydın bu unsur, yani suret âlemlerini yaratmazdım.’ İkincisi ise, ‘sen olmasaydın ruhani ve mana âlemlerini yaratmazdım’ demektir.
Hz. Resulullahın suret ve ruhani cümle âlemlerin
yaratılmasına sebep olması, Allah’ın Hz.Muhammed kulluğuna âşık olmasındandır.
Bunu ifadeyle Yüce
yaratıcı olan Allahın, “ben gizli bir hazine idim bilinmekliğime
muhabbet ettim / âşık oldum halkı yarattım” (Hadisi kutsi) dediği ve
âşık olduğu halkoluş / yaratılış, Hz.Muhammed kulluğu olduğu için,
Hz.resulullahın özel mazharıyeti habibullah
(Allahın sevgilisi) olmaktır.
Bunu beyanla Süleyman
çelebi Hz. mevlid-i şerifte;
“Gel habibim (sevgilim) sana âşık
olmuşam,
Cümle halkı sana atâ (hediye, ihsan)
kılmışam. Buyurur.
Ki cenab-ı Hakk’ın
resulullaha olan bu aşkından suret ve ruhani cümle âlemler ve âlemlerdekiler
yaratılmış ve halen yaratılmaktadır. Bu itibarla, eğer Hz.Muhammed kulluğuna
Allahın âşık olmasaydı, ne âlemler ne de âlemlerdeki varlıkların hiç birisi
yaratılmazdı.
Bunu
beyanla; Okundu şanına levlak yüzündür hikmet-İ
eflak, yedi iklimde şafak verir nurundur ya Resulallah buyruluyor. Ki cenab-ı
Hakk’ın, senin şanını ifadeyle buyurduğu sen olmasaydın beyanının okunmasından
anlaşılan o dur ki; Yüce Allahın Muhammed kulluğuna olan aşkıyla yarattığı cümle
unsur / suret âlemleri, hemde yedi iklim olan tevhidin yedi makamından hâsıl
olan kemalat şafağı, nuru Muhammed yüzünün aydınlığıdır, ya resulallah.
Demektir.
Çü mümindir sana
mirat cemalindir ona berrak
Hep uşşakı ider
irşad ruhun da ya Resulallah
Mirat; ayna, berrak;
duru, saf, arı, uşşak; âşıklar,
demektir. Resulullah efendimiz, “Allah evvela benim ruhumu yarattı”
buyurmuştur ki, ruhu Muhammed, (s.a.v) hayat bulup dirildiği sırrı ilâhiyle,
başkalarını da dirilterek hayat verme mazharıyetidir. Allahu âlem.
Daha
evvel de beyan olunduğu gibi, cümle müminler hidayeti nuru Muhammed mazharı
olduğundan, müminlerde zahir olan hidayet kulluğunun berraklığı, yani
müminlikle açığa çıkan saf, duru ve arı kulluk, senin cemalin / güzel yüzün
olan hidayeti nuru Muhammed kulluğudur ya resulallah, deniliyor. Ve devamla,
Hak âşıklarını sırrı ilâhi irşadıyla aydınlatan senin ruhundur, yani ruhu
Muhammeddir ya resulallah buyruluyor.
Gözün gamzeyle Malik
olup berbad hem halik
Fenayı bildirir ona
okundur ya Resulallah
Ruhu Muhammed mazharıyetiyle
dirilip hayat bulmuş olan Malik Efendi Hz; Mürşidi kâmilin meslek-i resul telkininde
zuhur eden ruhu Muhammed yüzündeki gamzenin
güzelliği, Maliki berbad, yani fenaya / yokluğa eriştirip vücudu
varlığını helak dip mahvetti. Maliki
bu keşfi kemalata, senin hidayet güzelliklerini içeren irşad okların ulaştırdı ya resulallah, buyuruyor. Allahu âlem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder