31 Aralık 2017 Pazar

Hüda'nın zatına mazhar yüzündür ya Resulallah

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

                            Hüda'nın zatına mazhar yüzündür ya Resulallah
                            Vücud u mevcud u zahir sırrındır ya Resulallah
       Kur’an’da “...Her şey fanidir / yoktur, var olan ancak O’nun vechidir / yüzüdür.” (Kasas, 88) buyrulur. Bu ayette ifade olunan her şeyin faniliği / yokluğu, gelecek bir zamanda yok olacak anlamında değil, her zamanda ve her an da yokluktadır demektir. Bu itibarla, her şeyin yokluğunda var ve mevcut olan Hakk’ın zatı olup, her zamanda ve her anda zat-ı ilâhinin olmadığı hiçbir varlık ve bir zerre yoktur. Ve zatı ilâhi her yerde mevcuttur. Fakat zatı ilâhinin cümle âlemlerde ve her yerde ve her andaki mevcut oluşunun müşahade keyfiyeti, ancak Hz.Muhammed (s.a.v) kulluğunda zahir olup açığa çıkar.
      Hz.peygamber efendimiz, “fakirlik benim iftiharimdır, fakirlik benim iftiharımdır, fakirlik benim iftiharımdır.” Buyurmuştur. Ki resulullahın üç defa buyurduğu fakirlik, mal mülk itibarıyla olan maddi fakirlik değildir. Çünkü resulullah Efendimiz tüccar olup, ticaret yapardı. Hiç sermayesi olmayan fakir bir kimse tüccarlık yapabilir mi? Yapamaz. Bu itibarla Hz.peygamber efendimiz, madden fakir değil, zengindi. Ve bunu ifadeyle Kur’an’da, “Seni fakir buldu da zengin etmedi mi?” (Duha- 8) Buyrulur. Pir seyyid Muhammed nur Hz. ise, “Resulullah Efendimiz için, bazı kimseler madden fakirdi, yok hasırda yatardı, ekmek bulur katık bulamazdı, derler. Bunların hepsi uydurma, yalan olup Hz. Peygambere iftiradır.” Diyor ki, Hz. Resulullah Efendimize madden mal mülk yönüyle fakirdi demek, “Seni fakir buldu da zengin etmedi mi?” (Duha- 8) ayetini inkâr etmektir.
      Hadisi şerifte ifade olunan ve Hz. Peygamber Efendimizin üç defa tekraren iftihar ettiği fakirliği, fiil, sıfat ve vücut nisbet varlığının fenası / yokluğu itibariyle olan fakirliktir. Ve resulullahın üç defa “fakirlik benim iftiharımdır” buyurmasına sebep, 1- fiili, 2- sıfatları, 3- vücud-u zatı yönüyle olan fakirliği ifade eder. Rivayet olunur ki, Hz.peygamber efendimize miraçta cenabı Hakk’ın; “Bana ne hediye getirdin?” Diye sormasına cevaben Hz. resulullah; “Senin hazinelerin varlık hazinesidir, senin hazinelerinde olmayan yokluktur, ben senin hazinelerinde olmayan yokluğumla geldim” demiştir. Bunu ifadeyle Pir seyyid Muhammed nur Hz; “Hidayetin baş mazharı Hz.resulullah (s.a.v) dir.”  buyurur.       
      Bu itibarla, Allahın zat tecellisi, ancak ve ancak Muhammedi yokluk kulluğunda zahir olup açığa çıktığını ifadeyle; Hüda'nın zatına mazhar yüzündür ya Resulallah, vücud u mevcud u zahir sırrındır ya Resulallah buyruluyor. Yani sen, zatı ilâhi tecellisinin kemal-i zuhuruna mazhar olan yüz’sün / vecih’sin, cümle mevcudatta her bir zerrede var ve mevcut olan zatı ilâh-i sırrı, ancak ve ancak Muhammed-i kulluk yüzüyle zahir olup açığa çıkar, demektir.    
                            Hicabı ref iden âşık senin nurunladır kaim
                            Bu ekvan ile mahlûkat kulundur ya Resulallah
      Hicabı ref; perdeyi kaldırmak, açmak, anlamında olup, Hak aşığının ilâh-i sevgiliyle arasındaki perdeyi kaldrması, senin nurunla mümkündür ya resulallah deniliyor. Çünkü hadisi şerifte “Ben Allahın nurundan, müminlerde benim nuruımdandır” buyrulur. Ki, Hidayetin baş mazharı olmakla hidayeti nuru Muhammed, cümle peygamber ve insanı kâmil velilerin tebliğ ve irşadında açığa çıktığı gibi, vahye uygun olup kuranla çelişmeyen her hidayet yüklü anlayış ve faaliyette hidayeti nuru Muhammed vardır. Bu itibarla, Hak aşığının ilâh-i aşk mazharıyeti ve ilâh-i sevgili ile arasındak perdeyi kaldırması, hep hidayeti nuru Muhammed (s.a.v) mazharıyetiyle olur.
     Hadisi şerifte; “Allah evvela benim nurumu yarattı” buyrulduğı gibi başka bir hadisi şerifte; “Allah evvela bir cevher yarattı, o cevherden de cümle âlemleri yarattı” buyrulur. Ki, bu evvel yaratılan cevharin nuru Muhammed olduğunu ehl-i kemal beyan etmiştir. Bu itibarla nuru Muhammed, cümle yaratılmışların evvel ve öncesi olduğundan, ilmi marifette cümle yaratılıp halkolan herşey, tafsilatı Muhammed olarak ifade edilir. Ki bunu ifadeyle, bu ekvan ile mahlûkat tafsilatı Muhammed olmakla kulundur ya resulallah buyruluyor.



                             Okundu şanına levlak yüzündür hikmet-İ eflak
                             Yedi iklimde şafak verir nurundur ya Resulallah
     Hikmet-i eflâk; Feleklerin, gezgenlerin ve göklerin sırrı hikmeti demek olup, cenab-ı Hakk’ın “Levlake levlak lema halaktul eflak – Sen olmasaydın sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” buyurduğu Hadis-i Kutsiye atıfta bulunularak, ‘okundu şanına levlak yüzündür hikmet-i eflak’ deniliyor. Bu kutsi beyanda Hz.resulullah efendimize hitaben iki defa “sen olmasaydın sen olmasaydın buyruluyor. Ki bu beyanda İki defa “sen olmasaydın” buyrulmasındaki leddun-i hikmetin birincisi; ‘Sen olmasaydın bu unsur, yani suret âlemlerini yaratmazdım.’  İkincisi ise, ‘sen olmasaydın ruhani ve mana âlemlerini yaratmazdım’ demektir.
     Hz. Resulullahın suret ve ruhani cümle âlemlerin yaratılmasına sebep olması, Allah’ın Hz.Muhammed kulluğuna âşık olmasındandır. Bunu ifadeyle Yüce yaratıcı olan Allahın, “ben gizli bir hazine idim bilinmekliğime muhabbet ettim / âşık oldum halkı yarattım” (Hadisi kutsi) dediği ve âşık olduğu halkoluş / yaratılış, Hz.Muhammed kulluğu olduğu için, Hz.resulullahın özel mazharıyeti habibullah (Allahın sevgilisi) olmaktır. Bunu beyanla Süleyman çelebi Hz. mevlid-i şerifte;
“Gel habibim (sevgilim) sana âşık olmuşam,
Cümle halkı sana atâ (hediye, ihsan) kılmışam. Buyurur.
 Ki cenab-ı Hakk’ın resulullaha olan bu aşkından suret ve ruhani cümle âlemler ve âlemlerdekiler yaratılmış ve halen yaratılmaktadır. Bu itibarla, eğer Hz.Muhammed kulluğuna Allahın âşık olmasaydı, ne âlemler ne de âlemlerdeki varlıkların hiç birisi yaratılmazdı.
     Bunu beyanla; Okundu şanına levlak yüzündür hikmet-İ eflak, yedi iklimde şafak verir nurundur ya Resulallah buyruluyor. Ki cenab-ı Hakk’ın, senin şanını ifadeyle buyurduğu sen olmasaydın beyanının okunmasından anlaşılan o dur ki; Yüce Allahın Muhammed kulluğuna olan aşkıyla yarattığı cümle unsur / suret âlemleri, hemde yedi iklim olan tevhidin yedi makamından hâsıl olan kemalat şafağı, nuru Muhammed yüzünün aydınlığıdır, ya resulallah. Demektir.   
                            Çü mümindir sana mirat cemalindir ona berrak
                            Hep uşşakı ider irşad ruhun da ya Resulallah
       Mirat; ayna, berrak; duru, saf, arı, uşşak; âşıklar, demektir. Resulullah efendimiz, “Allah evvela benim ruhumu yarattı” buyurmuştur ki, ruhu Muhammed, (s.a.v) hayat bulup dirildiği sırrı ilâhiyle, başkalarını da dirilterek hayat verme mazharıyetidir. Allahu âlem.      
      Daha evvel de beyan olunduğu gibi, cümle müminler hidayeti nuru Muhammed mazharı olduğundan, müminlerde zahir olan hidayet kulluğunun berraklığı, yani müminlikle açığa çıkan saf, duru ve arı kulluk, senin cemalin / güzel yüzün olan hidayeti nuru Muhammed kulluğudur ya resulallah, deniliyor. Ve devamla, Hak âşıklarını sırrı ilâhi irşadıyla aydınlatan senin ruhundur, yani ruhu Muhammeddir ya resulallah buyruluyor.  
                           Gözün gamzeyle Malik olup berbad hem halik
                            Fenayı bildirir ona okundur ya Resulallah

        Ruhu Muhammed mazharıyetiyle dirilip hayat bulmuş olan Malik Efendi Hz; Mürşidi kâmilin meslek-i resul telkininde zuhur eden ruhu Muhammed yüzündeki gamzenin güzelliği, Maliki berbad, yani fenaya / yokluğa eriştirip vücudu varlığını helak dip mahvetti. Maliki bu keşfi kemalata, senin hidayet güzelliklerini içeren irşad okların ulaştırdı ya resulallah, buyuruyor. Allahu âlem.                                                                  

Hiç yorum yok: