ŞERHEDEN (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN
Harab oldu beden
nur-ı cemalinden
O vahded bağının
gül-i visalinden
Nur-u cemal; Allahın güzel yüzünün
aydınlığı, vahdet bağı; bir’lik,
tevhid, bağı bahçesi, gül-i visal;
gül’e vasıl olup kavuşmak, demektir. Cenabı Hakk’ın celâl ve cemal tecellileri tesiri
geniş isimleridir. Ve zuhura gelen her bir tecelli bu iki ana isim olan celâl
ve cemal tesiri ile açığa çıkar. Ki celâl’in tesiriyle, cümle âlemin ve insanın
kendi varlığı kul’a perde olur da, insan kendinde ve cümle eşyada mevcut ve
zahir olan rabbin cemalini müşahade edemez.
Fakat
yaratılmış olan cümle âlemi halkın içindeki, ehl-i zikrin ve ehl-i tevhidi
hakiki’nin oluşturduğu mecliste mürşidi kâmilin telkini irşadıyla, rabbin cemali
zahir olup açığa çıkar. Ve o meclistekiler kalplerindeki daim zikir uyanıklığı
ve tevhidi hakiki keşfi irfanıyla rabbine vasıl olup, rabbin nur-u cemalini müşahade
ederler. Çünkü tevhidi hakiki irşadıyla nur-u cemal müşahadesine perde olan, celâl
tesirindeki cümle âlemin ve kulun nisbet varlığı harab, yani fenafillâh (Allahta
yok) olur. Ve nisbet varlığı fenafillâh keşfi irfanıyla harab olan kul rabbine
kavuşup, rabbin nur-u cemalini müşahade eder.
İşte
böyle rabbin nur-u cemalini müşahadeye erişmek, Muhammedi kulluk olup, böyle
kulların meclisi gül bağı, gül bahçesidir. Ve o mecliste ruh-u Muhammed mevcut
ve galip olduğundan, o meclisten daima resulullah efendimizin gül kokusu zahir
olup açığa çıkar. Çünkü Hz.resulullahın teri gül gibi koktuğu için resulullah
efendimizden gül kokusu zahir olurdu. Bu itibarla gül koklamak sünnet olarak
kabul edilmiştir.
Bunu
beyanla; Harab oldu cehaletle
kendime nisbet ettiğim bedeni
varlığım Nur-ı cemalinden, o vahded bağının gül-i visalinden buyruluyor.
Yani vahdet / bir’lik bağı olan kâmilin meclisindeki irşadla, rabbin nur-u cemaline
(rabbin cemal yüzü aydınlığına) kavuşup, Muhammed-i kulluğa erişmemle, fena /
harab oldu cehaletle kendime nisbet ettiğim bedeni varlığım, demektir.
Esip bad-ı şeym açılır ezhar
Sur düştü yüz
üstüne kokusundan
Bad-ı şeym; soğuk rüzgâr, ezhar; çiçekler, sur; şenlik, düğün, ziyafet, anlamlarında olup, bad-ı şeym yani
soğuk rüzgâr, kâmilin meclisine ilk defa gelen kimsenin nefsine o mecliste
zuhur eden sohbet ve anlayışların önce ters ve zor gelmesini ifade eder. Çünkü kâmilin
meclisinde, daima ruhun gıdası olan zikrullah ve Hak sohbeti yapılır, Allahın
emir ve yasaklarına kesinlikle riayet telkin edilerek özendirilir. Ki bunlar,
masivaya (Hak’tan gayrı şeylere) yönelmiş ehl-i nefs olan kişiye zor ve ters
geldiğinden o kişinin, nefsine bad-ı şeym yani soğuk rüzgâr tesiri yapar. Fakat
her kim Kâmilin meclisine girer de, kâmilin telkin-i irşadına sadık olup zikrullah
ve Allah sohbetiyle meşgul olursa o kişiye, ezhar yani manevi ruhani çiçekler
açılır ve o kimse manevi ruhani kokular gıdalar sur-u / ziyafetiyle beslenerek
şenlenip, Muhammedi kullukla yaşar.
Bunu ifadeyle; Kâmilin telkin-i irşadı kulun nefsine,
önceleri ters ve zor olmakla esip bad-ı
şeym (soğuk rüzgâr) gibi gelir. Fakat kâmilin telkini irşadına sadakatla kul’a
açılır ezhar, yani ruhani manevi
çiçekler deniliyor. Ve devamla, sur düştü
yüz üstüne kokusundan, yani o ruhani manevi gıdalar ve kokular, kulun
ruhaniyetine manevi ziyafet olur da kul, o gıdalarla kokularla şenlenir. Buyruluyor.
Tesella'yı verip
kalbe dahi ferrah
Hakikat kokusu enf u
meşamınden
Tesella; teselli, avunma, avutma, ferrah; ferah, şen, sıkıntıda olmayan,
hakikat kokusu; cenab-ı Hakk’ın
kokusu, enf u meşam; koklanabilen
güzel kokuların toplamı / cemi demektir.
Hakikat ilim irfanı, Hak’tan gayrı bir varlık
kabul etmediğinden hakikat kokusu, kulun müşahadesinde Hak’tan gayrı bir
varlığın olmamasından hâsıl olur. Ve bu koku cümle varlıklarda mevcut ve zahir
olan rabbin müşahadesinden hâsıl olduğu için, enf-u meşamdır, yani en güzel
kokudur. Çünkü beytullah (Allahın evi) olan kulun kalbi, ancak kokuların cemi /
toplamı olan rabbin kokusu ile sıkıntılardan arınıp rahata erişir. Ki yüce
Allah, “her kimin kalbinde Allah olursa ben iki cihanda (dünya ahiret) onun
dostu olurum, her kimin kalbinde Allah olmazsa ben onun iki cihanda (dünya
ahiret) hasmı olurum.” (hadisi kutsi)
Diyor.
Bunu
beyanla; Tesella'yı verip kalbe dahi ferah,
hakikat kokusu enf u meşamınden buyruluyor. Ki tevhidi hakiki keşfi irfanıyla,
her tecellide Hakk’ı müşahadeye erişme zevk-i keyfiyetinden hâsıl olan güzel
kokular teselli olup, kalbe ferahlık, şenlik verir demektir.
Vücudun şehrini can
içre bulan
Meta-ı ahseni alır
pazarından
Vücudun şehri; kulun ve cümle varlığın aslı hakikatı
olan, vahdet-i vücud şehridir. Meta-ı
Ahsen; güzel, en güzel olan, demektir.
Buna göre, her kim cümle âlemin ve kendinin aslı hakikatı
olup, cümle varlıklarda ve kendinde mevcut olan rabbini bulup rabbine kavuşursa
o kul, rabbine vuslat zevkini tatmakla irfan cennetine girerek en güzel pazarı,
yani ticareti alışverişi yapmış olur. Çünkü insanın yaradılışının yüce amacı
Hakkı bulup, Hakk’a vasıl olmak ve Hak’tan başka müşahade etmemektir. Ki bir
kul ancak bu yaradılış amacına ulaşmakla, imtihan âleminde irfan cennetine dâhil
olup, rabbin katında ebediyen meta-ı ahsen olan zevkullah ile zevklenme pazarı
ile pazarlanır.
Bunu ifadeyle;
cümle âlemin ve kendinin aslı hakikatı olan vehdet-i vücudu şehrini, cümle halkı âlemde ve
kendi can-ı içre bulan bir kul rabbin katına yükselerek, zevkullah
ile irfan cennetine dâhil olmakla meta-ı
ahseni, yani en güzel kulluk tadını alır
rabbine vuslat pazarından, buyruluyor.
Bu suretden geçip âlem
verasında
Bugün Malik haber
aldın didarından
Suret; şekil, görünüş, anlamında
olup kulun kendine ve cümle âleme cehaletle nisbet ettiği tüm varlıkların
ifadesidir. Âlem verası; yaratılmış
olan cümle mahlıûkat. Didar; sevgilinin
yüzü çehresi, demektir.
Bunu beyanla, Malik Efendi Hz. kendini
muhatap ederek bizlere; Cümle âlemin
ve kendi nisbet varlığından fenafillâh keşfi irfanı ile geçebildiğin gün, kavuşup görmekle didarından / ilâhi sevgilinin güzel yüzünden haberdar olursun, diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder