31 Aralık 2017 Pazar

Harab oldu beden nur-ı cemalinden

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

                            Harab oldu beden nur-ı cemalinden
                            O vahded bağının gül-i visalinden
        Nur-u cemal; Allahın güzel yüzünün aydınlığı, vahdet bağı; bir’lik, tevhid, bağı bahçesi, gül-i visal; gül’e vasıl olup kavuşmak, demektir. Cenabı Hakk’ın celâl ve cemal tecellileri tesiri geniş isimleridir. Ve zuhura gelen her bir tecelli bu iki ana isim olan celâl ve cemal tesiri ile açığa çıkar. Ki celâl’in tesiriyle, cümle âlemin ve insanın kendi varlığı kul’a perde olur da, insan kendinde ve cümle eşyada mevcut ve zahir olan rabbin cemalini müşahade edemez.
       Fakat yaratılmış olan cümle âlemi halkın içindeki, ehl-i zikrin ve ehl-i tevhidi hakiki’nin oluşturduğu mecliste mürşidi kâmilin telkini irşadıyla, rabbin cemali zahir olup açığa çıkar. Ve o meclistekiler kalplerindeki daim zikir uyanıklığı ve tevhidi hakiki keşfi irfanıyla rabbine vasıl olup, rabbin nur-u cemalini müşahade ederler. Çünkü tevhidi hakiki irşadıyla nur-u cemal müşahadesine perde olan, celâl tesirindeki cümle âlemin ve kulun nisbet varlığı harab, yani fenafillâh (Allahta yok) olur. Ve nisbet varlığı fenafillâh keşfi irfanıyla harab olan kul rabbine kavuşup, rabbin nur-u cemalini müşahade eder.
       İşte böyle rabbin nur-u cemalini müşahadeye erişmek, Muhammedi kulluk olup, böyle kulların meclisi gül bağı, gül bahçesidir. Ve o mecliste ruh-u Muhammed mevcut ve galip olduğundan, o meclisten daima resulullah efendimizin gül kokusu zahir olup açığa çıkar. Çünkü Hz.resulullahın teri gül gibi koktuğu için resulullah efendimizden gül kokusu zahir olurdu. Bu itibarla gül koklamak sünnet olarak kabul edilmiştir.
      Bunu beyanla; Harab oldu cehaletle kendime nisbet ettiğim bedeni varlığım Nur-ı cemalinden, o vahded bağının gül-i visalinden buyruluyor. Yani vahdet / bir’lik bağı olan kâmilin meclisindeki irşadla, rabbin nur-u cemaline (rabbin cemal yüzü aydınlığına) kavuşup, Muhammed-i kulluğa erişmemle, fena / harab oldu cehaletle kendime nisbet ettiğim bedeni varlığım, demektir.  
                            Esip bad-ı şeym açılır ezhar
                            Sur düştü yüz üstüne kokusundan
        Bad-ı şeym; soğuk rüzgâr, ezhar; çiçekler, sur; şenlik, düğün, ziyafet, anlamlarında olup, bad-ı şeym yani soğuk rüzgâr, kâmilin meclisine ilk defa gelen kimsenin nefsine o mecliste zuhur eden sohbet ve anlayışların önce ters ve zor gelmesini ifade eder. Çünkü kâmilin meclisinde, daima ruhun gıdası olan zikrullah ve Hak sohbeti yapılır, Allahın emir ve yasaklarına kesinlikle riayet telkin edilerek özendirilir. Ki bunlar, masivaya (Hak’tan gayrı şeylere) yönelmiş ehl-i nefs olan kişiye zor ve ters geldiğinden o kişinin, nefsine bad-ı şeym yani soğuk rüzgâr tesiri yapar. Fakat her kim Kâmilin meclisine girer de, kâmilin telkin-i irşadına sadık olup zikrullah ve Allah sohbetiyle meşgul olursa o kişiye, ezhar yani manevi ruhani çiçekler açılır ve o kimse manevi ruhani kokular gıdalar sur-u / ziyafetiyle beslenerek şenlenip, Muhammedi kullukla yaşar.
      Bunu ifadeyle; Kâmilin telkin-i irşadı kulun nefsine, önceleri ters ve zor olmakla esip bad-ı şeym (soğuk rüzgâr) gibi gelir. Fakat kâmilin telkini irşadına sadakatla kul’a açılır ezhar, yani ruhani manevi çiçekler deniliyor. Ve devamla, sur düştü yüz üstüne kokusundan, yani o ruhani manevi gıdalar ve kokular, kulun ruhaniyetine manevi ziyafet olur da kul, o gıdalarla kokularla şenlenir. Buyruluyor.
                            Tesella'yı verip kalbe dahi ferrah
                            Hakikat kokusu enf u meşamınden
       Tesella; teselli, avunma, avutma, ferrah; ferah, şen, sıkıntıda olmayan, hakikat kokusu; cenab-ı Hakk’ın kokusu, enf u meşam; koklanabilen güzel kokuların toplamı / cemi demektir.
Hakikat ilim irfanı, Hak’tan gayrı bir varlık kabul etmediğinden hakikat kokusu, kulun müşahadesinde Hak’tan gayrı bir varlığın olmamasından hâsıl olur. Ve bu koku cümle varlıklarda mevcut ve zahir olan rabbin müşahadesinden hâsıl olduğu için, enf-u meşamdır, yani en güzel kokudur. Çünkü beytullah (Allahın evi) olan kulun kalbi, ancak kokuların cemi / toplamı olan rabbin kokusu ile sıkıntılardan arınıp rahata erişir. Ki yüce Allah, “her kimin kalbinde Allah olursa ben iki cihanda (dünya ahiret) onun dostu olurum, her kimin kalbinde Allah olmazsa ben onun iki cihanda (dünya ahiret) hasmı olurum.” (hadisi kutsi) Diyor. 
      Bunu beyanla; Tesella'yı verip kalbe dahi ferah, hakikat kokusu enf u meşamınden buyruluyor. Ki tevhidi hakiki keşfi irfanıyla, her tecellide Hakk’ı müşahadeye erişme zevk-i keyfiyetinden hâsıl olan güzel kokular teselli olup, kalbe ferahlık, şenlik verir demektir.
                            Vücudun şehrini can içre bulan
                            Meta-ı ahseni alır pazarından
      Vücudun şehri; kulun ve cümle varlığın aslı hakikatı olan, vahdet-i vücud şehridir. Meta-ı Ahsen; güzel, en güzel olan, demektir.
Buna göre, her kim cümle âlemin ve kendinin aslı hakikatı olup, cümle varlıklarda ve kendinde mevcut olan rabbini bulup rabbine kavuşursa o kul, rabbine vuslat zevkini tatmakla irfan cennetine girerek en güzel pazarı, yani ticareti alışverişi yapmış olur. Çünkü insanın yaradılışının yüce amacı Hakkı bulup, Hakk’a vasıl olmak ve Hak’tan başka müşahade etmemektir. Ki bir kul ancak bu yaradılış amacına ulaşmakla, imtihan âleminde irfan cennetine dâhil olup, rabbin katında ebediyen meta-ı ahsen olan zevkullah ile zevklenme pazarı ile pazarlanır.
     Bunu ifadeyle; cümle âlemin ve kendinin aslı hakikatı olan vehdet-i vücudu şehrini, cümle halkı âlemde ve kendi can-ı içre bulan bir kul rabbin katına yükselerek, zevkullah ile irfan cennetine dâhil olmakla meta-ı ahseni, yani en güzel kulluk tadını alır rabbine vuslat pazarından, buyruluyor.
                            Bu suretden geçip âlem verasında  
                            Bugün Malik haber aldın didarından
         Suret; şekil, görünüş, anlamında olup kulun kendine ve cümle âleme cehaletle nisbet ettiği tüm varlıkların ifadesidir. Âlem verası; yaratılmış olan cümle mahlıûkat. Didar; sevgilinin yüzü çehresi, demektir.
Bunu beyanla, Malik Efendi Hz. kendini muhatap ederek bizlere; Cümle âlemin ve kendi nisbet varlığından fenafillâh keşfi irfanı ile geçebildiğin gün, kavuşup görmekle didarından / ilâhi sevgilinin güzel yüzünden haberdar olursun, diyor.   


Hiç yorum yok: