31 Aralık 2017 Pazar

Nazire-i Gaybî Kuddise Sırruhu

ŞİİR:ABDULMALİK HİLMİ

ŞERHEDEN  (AÇIKLAYAN): NEJDETŞAHİN

                              Nazire-i Gaybî Kuddise Sırruhu
Gaybi Hz.nin beyitlerine Abdülmalik Hilmi Hz.nin yaptığı naziredir, yani eşleme, benzetmedir.
                             Gezme varlık dağına kendine gel hey kendine
                             Er gör vahded bağına kendine gel hey kendine
      Kendine gel; beyanı, uykudan, gaflet uykusundan uyandırmak için kullanılan bir ifade olup, Allahtan gafil olmaktan uyan da, kendine gel anlamındadır.
Gezme varlık dağına; demek, cehaletle cümle âleme ve kendine varlık nisbet edip gezerek kulluk yapma demektir. Ki bunu ifadeyle ibni abbasa hitaben Hz. Resulullah efendimiz;“Vucüdunu kayırma” buyurduğunda İbn-i Abbas;“Ya Resulullah vücudum kusurmudur” deyince Hz.peygamber efendimiz: “Vücudun en büyük günahtır. Onunla hiçbir günah kıyas edilmez.” Buyurmuşlardır. Şeyhül ekber muhiddini arabi Hz. ise, “vücut günahı günahların anasıdır” diyor.
Er gör vahded bağına; ifadesiyle, Allahın ikiliği olmayan vahdetine / birliğine arif olan ehlullahın oluşturduğu, zamanın mürşidi kâmilinin meclisine eriş, o meclise dâhil ol. Ve sende, zikri daim uyanıklığı ve tevhidi hakiki keşfi irfanıyla Allahın vehdetine / birliğine ulaş, deniliyor.
     Buna göre ey insan; Allaha gafil olmaktan zikri daim ile uyanarak kendine gel de, cehaletinden hâsıl olan nisbet vücudu varlığınla yaptığın kulluğunu terk et. Vahdet bağı olan ehlullahın meclisine erişip, o meclisteki zamanın kâmil mürşidinin telkin-i irşadı ile aydınlanıp Hakk’ın birliğine / vahdetine ulaş, buyruluyor.     
                             Vücud İçre kemnâm ol vahded-i Hak'dan agâh ol
                             Sırat üzre budur yol kendine gel hey kendine
     Kemnâm; adı sanı belirsiz, namsız, şöhretsiz. Agâh; haberli, uyanık, sırat; ahirette cennete gitmek için üstünden geçilen yol, köprü, demektir. Ki, kâmilin telkini irşad olan zikri daim ve meratibi tevhid keşfi irfanıyla, kendinin zannettiğin vücudu varlığını fenaya / yokluğa ulaştırarak, Hakk’ın vahdetinden / birliğinden haberli ve uyanık ol. Seni ebedi kurtuluşa götürecek doğru yol budur, deniliyor.  
                             Aref dersin oku sen nefsin sırrın bilesin
                             Kendi kendin bulasın kendine gel hey kendine
      Aref dersi; “Men arefe nefse fekat arefe rabbe- kendini/nefsini bilen rabbini bilir” Hadisi şerifinin hikmeti mahiyetine arif olmaktır. Ki Hz.resulullah efendimizin bu beyanına uyarak kendinin / nefsinin sırrını bil. Ve sende kendi hakikatınla buluşarak kendini bilen ariflerden ol, deniliyor. Çünkü kur’anda; “Kendini / nefsini bilmeyenden başka kim İbrahim dininden / Hanif milletinden yüz çevirir…” (Bakara-130) Buyrulur.     
                             Bab-ı aşkı bul imdi yak hicabı sivayı
                             Sen de gör Hak cemali kendine gel hey kendine
      Bab-ı aşk; aşk kapısı, hicap; perde, siva; gayrıyet, Allah’tan başka olanlar, Hak cemali; Cenab-ı Hakk’ın güzellikler içeren yüzü, demektir. Aşkın kapısı, mürşidi kâmilin âli prensipler, zikri daim ve meratibi tevhid telkinidir. Bu itibarla, tevhid makamlarının keşfi irfanı ile ilâhi aşka eriş. Seni Hak’tan ayıran hicabı / perdeleri ilâh-i aşk ateşiyle yak. Ki sende Hakk’ın cemalini görüp müşahade edenlerden ol, demektir.   
                             Layık mıdır Sani'in bu cüssenin bilmesin
                             Asl-ı hayvan olma sen kendine gel hey kendine
       Sani; her şeyi sanatıyla yaratan Allah, Hayvan; Hayatlı, canlı, diri, demektir. Buna göre; insanın bu âlemde yaşayıp yiyip içmesi, evladı iyale karışması, soğukta üşümesi, sıcaklıktan yanması, acıkması, susaması vb. halleri insanın hayvani tarafıdır. Oysa insanı hayvandan ayıran en belirgin özelliği, akıllı olup ilim tahsil etmesidir. Ve insan tahsil ettiği ilim oranında terakki eder. İlim Allahın sıfat-ı subutiyesindendir. Yani Allahın sabit, değişmeyen, eskimeyen, aşınmayan sıfatlarındandır. Ki tüm sıfatı subutiye gibi ilim sıfatı da Allahın zatından zuhur ettiği için, cümle sıfatı subutiye gibi ilim de zat-ı ilâhi ile kaimdir.
      Bu itibarla Hakikatta ilim, kulu Hakk’ın zatına kavuşturursa ancak ilim kabul edilir. Eğer tahsil edilen bilgi kulu Hakk’a vasıl edip kavuşturmuyorsa o, zan’dır. Ve zan ehilleri hakkında Kur’an-ı kerimde “…ve gerçekten zan, Hakk’tan yana hiç bir fayda vermez.” (Necm- 28) Başka bir ayette ise “Onlar zandan başka hiç bir şeye uymuyorlar. Doğrusu da şu ki; zan, Hakk’tan hiç bir şey ifade etmez…” (Yunus- 36) buyrulur ki, kulu zanlardan arındırıp Hakk’ın zatına kavuşturup vasıl eden ilim, tevhidi hakiki ilmidir. Ve bir kul ancak ilmi tevhidi hakiki keşfi irfanıyla, hayvan gibi yaşamaktan kurtulup terakki ederek yükselip rabbine kavuşarak insanı kâmil olur.  
      Bunu beyanla; Layık mıdır Sani'in bu cüssenin bilmesin. Asl-ı hayvan olma sen kendine gel hey kendine buyruluyor. Ki, Allahın sanatıyla yarattığı cüsseni / kendini bilmemek layıkmı sana. Kendini bilmeyenler ancak bu yeryüzü olan imtihan âlemindeki hayvanlar ve insani hasletlerden uzak, sadece hayvani değerlerle yaşayan insanlardır. Sen kendini bilen ariflerden ol, hayvan gibi olma demektir.    
                             Dünya ile ahiret sende kılmış meskenet
                             Sende hem nar hem cennet kendine gel hey kendine
       Sen insan olmakla, dünya ve ahirete mesken mekân olduğun gibi, hem cehennem narı / ateşi hem cennetler sendedir, buyruluyor. Ki insan cenab-ı Hakk’ın cami ismine mazhar olarak yaratılmıştır. Cami ismi, yerleri ve gökleri, dünya ve ahiret cümle âlemleri kendinde toplayan demektir. Bu itibarla, cami ismine mazhar olmakla insan, dünya ve ahiret cümle âlemleri kendinde toplar. Bunu ifadeyle kur’an’da “İncire, zeytine, Tur dağına ve o emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık, sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin-1…5) buyrulur. Hz. Ali (kv.) ise, “sen kendini küçük zannedersin, oysa sen büyük âlemsin” der. Niyazi mısri Hz. ise;
Kenzi mahfi aşikâr hep sendedir
Yaz u kış leyl ü nehar hep sendedir
İki âlemde ne var hep sendedir
Gayre bakma sende iste sende bul

Men aref sırrına er ko gafleti
Gör ne remzeyler bu insan sureti
Haşr u neşr ile tamuyu cenneti
Gayre bakma sende iste sende bul. Buyurur.
                             "Hüve'z zahiru" göründü hüve'l- batın" göründü
                             Ol bu sırrın mahremi kendine gel hey kendine
       Zahir; açık, aleni olan, gözüken, batın; İç, iç yüz, gizli, sır, demektir. “hüvez-zahiru” göründü “hüvel batın” göründü; ifadesiyle kur’anı Kerim’deki “Hüvel’evvelü vel’ahirü vezzahirü velbatın… O evvel, ahir, zahir ve batın.” (Hadid, 3) ayet beyanı hikmetine işaret ediliyor. Ki bu ayet beyanı, fenafillâh ve bekabillâh kemalâtını içeren kalp makamı müşahadesi imanıyla hakiki / gerçek mümin olmayı ifade eder. Ve bu müşahadeye erişen müminleri ifadeyle kutsi beyanında cenab-ı Hak, “ben yerlerime ve göklerime sığmam, ancak mümin kulumun kalbine sığarım” (hadisi kutsi) buyurur.
       İşte böyle bir müşahadeyle hakiki mümin olanlar, gerek zahir olup açığa çıkmış mevcudatta, gerek batın olup henüz açığa çıkmamış ve malumattaki tüm tecellilerde Hakk’ı müşahade kemalâtıyla, insanı kâmil olur. Bunu ifadeyle "Hüve'z zahiru" göründü hüve'l- batın" göründü, ol bu sırrın mahremi kendine gel hey kendine. Buyruluyor ki, yüce Allahın zahir ve batın cümle tecellilerinin sırrı müşahdesiyle gönlüne / kalbine sığıp yerleştiği, hakiki / gerçek müminlerden ol, demektir.
                             Malik mirat-i Haksan kendi kendine baksan
                             Gayb-i nüma-yı cihansın kendine gel hey kendine
      Gaybi; şeyh gaybi Hz. Nümâ; Gösteren, gözüken Demektir. Buna göre, “…Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım…” (Bakara-30) ayet beyanından açıkça anlaşıldığı gibi, cenab-ı Hakk’ın yeryüzündeki halifesi Âdem (as) olup, her Âdemoğlunda / insanda Hakk’ın halifeliği potansiyel olarak vardır. Ve her insanda var olan halifelik potansiyeli, insanı kâmilden âdemiyet marifet ve kemalatı olarak aktif ve zahir olduğundan insanı kâmil, Hakk’ın halifesi ve Hakk’ın kemalini yansıtan miratdır / aynadır. Hz. pirin birinci kuşak halifelerinden kavadarlı Hacı kadir bey Hz; “Âdem Hakk’ın cem, hazretül cem ve cemmül cem zuhuruna halife oldu” diyor.

     Bunu ifadeyle, insanı kâmil ve gerçek / hakiki müminlerden olan Malik Efendi Hz. kendini muhatap ederek; Malik mirat-i Haksan kendi kendine baksan, diyor. Yani ey Malik eğer kendini bilirsen, Hakk’ın cümle âlemlerde ve tüm varlıklardaki tecellilerinin kemalini (kemal tecellerini) yansıtan mirat / ayna olduğuna arif olursun, demektir. Gayb-i Hz. ise; Gayb-i nüma-yı cihansın buyuruyor. Yani ey gayb-i sen nümayı Hak’sın, Hakk’ı kemal ile açığa çıkarıp gösteren mazharsın, demektir. 

Hiç yorum yok: